TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S. G. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/1969)

 

Karar Tarihi: 19/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Candan DUMRUL KADIYORANOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında meydana gelen terör saldırısı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Ankara'da çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından organize edilen 10/10/2015 tarihli toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşen (kamuoyunda Ankara Garı patlaması olarak bilinen) bombalı terör saldırısı sonucu 100'den fazla kişi hayatını kaybetmiş ve aralarında başvurucunun da bulunduğu çok sayıda kişi yaralanmıştır. Başvurucunun terör saldırısı nedeniyle işitme kaybı yaşadığı ve dış kulak yollarında kanama meydana geldiği, olay sonrası müracaat ettiği Mamak ilçesinde bulunan aile sağlığı merkezi tarafından düzenlenen belgeden anlaşılmaktadır (söz konusu patlama ile ilgili olarak İçişleri Bakanlığının yaptırdığı ön incelemeyle ilgili süreç, bu süreç sonundan düzenlenen soruşturma raporu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan diğer işlemlere ilişkin tüm izahatlar için bkz. Hasan Kılıç, B. No: 2018/22085, 27/1/2021, §§ 11-15).

3. Başvurucu; terör saldırısının gerçekleşeceği yönünde istihbarat bilgisi olmasına rağmen gerekli önlemleri almamaları nedeniyle kamu makamlarının ağır kusurlu olduğunu ileri sürerek yaralanması ile sonuçlanan terör saldırısından kaynaklanan manevi zararının tazmini için Ankara 14. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde tam yargı davası açmıştır (Başvurucu tazminat talebinin idarece reddine ilişkin işlemi aynı süreçte dava konusu etmişse de ihlal iddiasının değerlendirilmesine bir etkisi olmadığından bu husus ayrıca detaylandırılmamıştır).

4. Mahkeme 23/5/2019 tarihli kararıyla tazminat talebini reddetmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Daire) 5/11/2019 tarihli kararıyla tazminat talebinin reddine dair kararı kaldırmak suretiyle başvurucu lehine sosyal risk ilkesi (kusursuz sorumluluk) uyarınca 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine kesin olarak hükmetmiştir. Daire gerekçesinde, sosyal risk ilkesine ilişkin geniş çaplı bir açıklamada bulunmakla beraber başvurucunun idarenin terör olayının önlenmesi için gereken önlemleri almadığı temelinde ileri sürdüğü hizmet kusuruna ilişkin olarak bir değerlendirmenin yer almadığı görülmüştür. Bir başka ifadeyle kararda kamu makamlarının kusurlu olup olmadığı tartışılmamıştır.

5. Başvurucu, nihai kararı 9/12/2019 tarihinde öğrenmesinin ardından 3/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemelerinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu özetle gerçekleşen terör eylemine dair riskten haberdar olan kamu makamlarının saldırıyı önlemek ve mitingin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için gerekli önlemleri almadıklarını, idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğunu, Mahkemenin olayı idarenin hiç kusuru yokmuş gibi sosyal risk kapsamında ele aldığını belirterek yaşam, adil yargılanma, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, öncelikle olaya ilişkin detaylı açıklamada bulunularak yargısal içtihat aktarılmış, yargısal süreçte gerçekleşen zararın nedenlerini tespit etme ve zararı giderme bakımından ulusal hukukun yeterince etkili şekilde işletilip bu bağlamda bir ihlalin söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevabında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

8. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkün olup bu inceleme yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliği olup olmadığı ve maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçlarının değerlendirilmesi gerekir. (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20; Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 10, 109). Başvuruya konu terör saldırısı miting için toplanan kalabalığın bulunduğu alanda bomba patlatılması suretiyle gerçekleşmiş olup öldürücü niteliği konusunda şüphe bulunmayan bu saldırı nedeniyle 100'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, aralarında başvurucunun da olduğu çok sayıda kişi yaralanmıştır. Uygulanabilirlik ve incelemenin kapsamı yönünden değerlendirme yapıldığında, başvurucunun bütün şikâyetleri esas olarak öngörülebilir nitelikte terör saldırısının idarenin kusuru nedeniyle engellenemediği, açılan tazminat davasında da hizmet kusuru için değerlendirme yapılmadığına yönelik olduğundan ve başvurucu hayatta olmasına rağmen başvuruya konu olayın bomba patlatılarak gerçekleştirilen, büyük çapta can kaybına yol açan bir terör saldırısı olduğundan başvurunun yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır (benzer değerlendirme için bkz. Mustafa Çetin, B. No: 2019/3290, 17/11/2021, §§ 22-31; Murat Orçun Çalış, B. No: 2018/24472, 7/10/2021, §§ 32-40).

9. Kabul edilebilirlik yönünden başvuru ele alındığında yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği hâllerde -bazı istisnaları bulunsa da- idari makamlar veya derece mahkemeleri tarafından ödenmesine karar verilen tazminatın başvurucuların mağdur sıfatını ortadan kaldırabilmesi için yaşam hakkının ihlalinin idari makamlar veya derece mahkemelerince açıkça veya en azından öz itibarıyla tespit edilmesi, tazminat olarak ödenmesine karar verilen meblağın Anayasa Mahkemesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinde hükmettiği meblağlarla uyumlu olması gerekir (Hasan Kılıç, B. No: 2018/22085, 27/1/2021, § 42). Bölge idare mahkemesi dava dairesi belirli bir miktar tazminata hükmetse de yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği yönünde bir tespitte bulunmamıştır. Üstelik mevcut başvuru, sözü edilen yükümlülüğün ihlal edildiğine ilişkin iddianın derece mahkemelerince değerlendirilmediği iddiasıyla yapılmıştır. Bu nedenle bölge idare mahkemesi dava dairesinin sosyal risk ilkesi çerçevesinde başvurucu lehine hükmettiği maddi ve manevi tazminat, incelemeye konu ihlal iddiası yönünden başvurucunun mağdur sıfatını ortadan kaldırmamıştır. Ayrıca başvuruda herhangi bir kabul edilemezlik nedeni tespit edilmemiştir. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlar. Bunun için sözü edilen başvuru yollarının sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp uygulamada da etkili olması, eş ifadeyle başarı şansı sunması gerekir. Toplumun genelinin yaşamını tehdit eden gerçek ve yakın bir tehlikenin varlığının bilindiği ya da bilinmesi gerektiği bir durumda kamu makamlarının makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler almadığı iddiasıyla açılan bir tam yargı davasında olayın kamu makamlarının kusuruyla meydana geldiğine yönelik iddia konusunda herhangi bir inceleme yapılmadan meselenin kusursuz sorumluluk çerçevesinde ele alınması, yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlaline neden olabilir. Zira genel anlamda kusura dayanan ihlali tespit edip buna göre giderim sağlayabilecek ve benzer olaylarda idari mercilerce alınabilecek tedbirlerin neler olduğunu ortaya koyabilecek nitelikte olduğu için etkili olan tam yargı davası yolu, kusur değerlendirilmesi yapılmadığı için bir olayda etkili olmamış ve davacıya başarı şansı sunmamış olur (Yusuf Ahmed Abdelazım Elsayad, B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 60, 61; Ali Hıdır Tekin, B. No: 2018/35243, 15/9/2021, § 49).

11. Başvurucu, açtığı tam yargı davasını esas olarak terör saldırısının gerçekleştirileceğini bilen veya bilmesi gereken idarenin olayın gerçekleşmesini önlemek için asgari düzeyde dahi tedbir almadığı iddiası üzerine inşa etmiştir. Yargısal süreçte, genel koruma yükümlülüğünün ihlal edilip edilmediği (idarenin kusurunun bulunup bulunmadığı) yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmadan, sosyal risk ilkesi çerçevesinde başvurucu lehine tazminata hükmedilmiştir. Olayın bir terör saldırısı olmasının başvurucunun anılan iddiasının araştırılıp değerlendirilmesinin önünde bir engel teşkil etmediği açıktır.

12. İdari yargı mercileri başvurucunun iddiaları yönünden teoride ve uygulamada etkili olan tam yargı davası yolunu, meseleyi yalnızca sosyal risk ilkesi çerçevesinde ele almak ve saldırının gerçekleşmesinde kamu makamlarının kusurunun/yaşamı koruma yükümlülüğü bağlamında bir ihmalinin bulunup bulunmadığı yönünde bir araştırma/değerlendirme yapmamak suretiyle etkisiz kılmış ve bunun bir sonucu olarak yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edilip edilmediğinin tespit edilebilmesi adına başvurucuya makul bir başarı şansı sunmamıştır. Ulaşılan bu sonuç nedeniyle başvurucunun lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatların yetersiz olduğuna ilişkin iddiası hakkında değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

14. Başvurucu, ihlalin tespiti ile birlikte yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

15. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

16. Yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine (E.2019/2216, K.2019/2040) iletilmek üzere Ankara 14. İdare Mahkemesine (E.2016/1632, K.2019/1116) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.