TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

(İFLAS NEDENİYLE) TASFİYE HALİNDE NOYA ELEKTRİK,İNŞAAT,TAAHHÜT TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5667)

 

Karar Tarihi: 19/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

(İflas Nedeniyle) Tasfiye Halinde Noya Elektrik, İnşaat, Taahhüt Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Mustafa ŞEHİDOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kanuna aykırı olarak aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/2/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu Şirket, ticari satımdan kaynaklanan 88.693,52 TL alacağının tahsili istemiyle başlattığı icra takibine itiraz edilmesi üzerine İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme) itirazın iptali davası açmıştır.

9. Mahkeme 16/11/2018 tarihli kararla davanın usulden reddine, 11.818,29 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak davalı tarafa verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; icra takibi yapılan yerin davalının yerleşim yeri olmadığı gibi sözleşmenin ifa yeri de olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda icra takibine itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olması nedeniyle yetkili icra müdürlüğünde yapılmış bir icra takibi bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

10. Başvurucunun istinaf istemi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince 3/4/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir.

11. Başvurucunun temyiz istemi, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından 17/12/2019 tarihinde reddedilmiş, karar onanmıştır.

12. Başvurucu, nihai hükmü 15/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 5/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Yargılama giderleri şunlardır:

...

ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.”

14. 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

" (1) Dava şartları şunlardır:

a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

b) Yargı yolunun caiz olması.

c) Mahkemenin görevli olması.

ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.

d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu

 olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip

 olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması."

15. 6100 sayılı Kanun'un 115. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder."

16. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.

Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

...

Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. ... Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır."

17. 1136 sayılı Kanun'un 168. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Baronun yönetim kurulları, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgarî hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderirler.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. ... Bu tarife Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife onaylandığı takdirde kesinleşir. ...

Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır."

18. 30/12/2017 tarihli ve 30286 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve karar tarihinde yürürlükte olan 2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin (Tarife) 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.

 (2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur."

19. 2018 yılındaki Tarife'nin "İkinci Kısımının İkinci Bölümü"nün ilgili kısmı şöyledir:

“Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret

9. Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için 2.180,00 TL"

20. 2018 yılındaki Tarife'nin 13. maddesi şöyledir:

"1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.

 (2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.

B. Yargıtay Kararları

21. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/1/2018 tarihli ve E.2017/4-3013, K.2018/47 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hâllere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hâllere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).

Dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.

Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz, davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.

Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hâkim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesinde “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin ikinci fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır.

Şu hâle göre tarifenin açıklanan 7. maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekâlet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak bu nispi vekalet ücretinin miktarı maktu vekâlet ücretini geçemez...."

22. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/11/2020 tarihli ve E.2019/671, K.2020/6782 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Dava İİK.'nun 72.maddesine göre açılmış menfi tespit davasıdır.

Mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğundan (dava şartı) usulden reddine karar verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları içerisinde sayılmıştır. Davacının dava açmaktaki yararı, hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar yalnız başına yeterli değildir. Davacı, hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına muhtaç bulunmalıdır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi "Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret" başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise "davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur" düzenlemesi bulunmaktadır.

Buna göre tarifenin açıklanan 7/2 maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.

Mahkemece, AAÜT 7/2 maddesi gereğince vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği hususu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir."

23. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15/2/2021 tarihli ve E.2018/15280, K.2021/1243 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Davanın, dava ön şartının yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği gözetildiğinde davalı lehine hükmedilecek avukatlık ücretinin hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. ve 13. maddeleri uyarınca belirlenmesi zorunludur. Buna göre; davanın konusunun para veya para ile değerlendirilmesinin mümkün olması halinde, dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiğinde vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.

Bu olgular dikkate alındığında davalı taraf yararına "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere" avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, tarife hükümlerine aykırı şekilde fazla avukatlık ücretine hükmedilmesi hatalı olup, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde ise de; bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile temyiz olunan kararın (3) nolu bendinde yer alan "...9.467,28 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine" sözlerinin hükümden çıkarılarak yerine "karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" söz ve rakamlarının yazılıp eklenmesine, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) numaralı bentteki nedenlerle reddi ile hükmün düzeltilen bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA,"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 19/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, davanın henüz ön inceleme yapılmadan dava şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğini ancak Mahkemece esas inceleme yapılarak reddedilmiş gibi aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedildiğini, istinaf ve temyizde de ileri sürmesine rağmen bu iddialarının karşılanmadığını, aleyhine yüksek tutarda nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

26. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun hukuka aykırı olarak yüksek tutarda nispi vekâlet ücretine hükmedildiği şikâyetinin adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

30. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

31. Başvuruya konu davada, başvurucu aleyhine 11.818,29 TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

32. Anayasa’nın ''Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması'' kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

33. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

34. Başvuru konusu olayda başvurucu aleyhine hükmedilen 11.818,29 TL nispi vekâlet ücreti nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

35. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

36. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Somut olayda başvurucu Şirket, ticari satımdan kaynaklanan 88.693,52 TL alacağının tahsili istemiyle başlattığı icra takibine itiraz edilmesi üzerine asliye ticaret mahkemesinde itirazın iptali davası açmış ve dava şartı yokluğu nedeniyle dava usulden reddedilmiştir. Başvurucu aleyhine de 11.818,29 TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

38. Dava şartı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında (§ 21) belirtildiği üzere Mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlardır. Bu şartlar 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesinde düzenlenmiştir. Mahkeme açılan bir davada dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit ettiği takdirde noksanlığının giderilmesi mümkün değilse davanın esası hakkında inceleme yapmadan 6100 sayılı Kanun'un 115. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verir.

39. Tarife'nin 7. maddesinin ikinci fıkrasında da dava şartının yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilen durumlarda hükmedilecek vekâlet ücretine ilişkin düzenleme yer almaktadır. İlgili düzenlemeye göre davanın usulden reddi halinde Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yer alınan avukatlık ücretine hükmolunur. Başka bir deyişle konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin eksik olması nedeniyle usulden reddine ilişkin verilen kararda, vekâlet ücreti nispi tarifeye (§ 20) göre takdir edilir; ancak bu nispi vekâlet ücretinin miktarı maktu vekâlet ücretini geçemez (bkz. ilgili Yargıtay kararları, §§ 21-24).

40. Bu durumda başvuruya konu somut olayda; davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, başvurucu aleyhine ise 11.818,29 TL vekâlet ücretine hükmedildiği görülmektedir.

41. Mahkemenin karar tarihindeki 2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne bakıldığında ise Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için maktu belirlenen vekâlet ücretinin 2.180 TL olduğu anlaşılmaktadır. Tarife'nin 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan (davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi hâlinde) nispi vekâlet ücretinin maktu vekâlet ücretini geçmeyeceğine ilişkin düzenleme dikkate alındığında, Mahkemenin hükmettiği vekâlet ücreti yönünden söz konusu kararına dayanak hükmü nasıl yorumladığı anlaşılamamıştır. Ayrıca başvurucunun istinaf ve temyiz dilekçelerinde söz konusu vekâlet ücretine dair açıkça ileri sürdüğü iddialarına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay Dairesince de açık bir değerlendirme yapılmamıştır.

42. Bu hâliyle Mahkemenin usulden dava şartı yokluğu nedeniyle reddettiği davada yüksek tutarda nispi vekâlet ücretine hükmetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

44. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

45. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

46. İncelenen başvuruda, başvurucu aleyhine yüksek tutarda nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2017/494, K.2018/995) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.