TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

T. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/1782)

 

Karar Tarihi: 11/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Hasan UŞEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin kararı üzerine yapılan yeniden yargılamada ihlal kararına uygun karar verilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/1/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Olayın Arka Planı

8. Başvurucu, hisseli olarak malik olduğu Bursa ili Nilüfer ilçesi Ertuğrul Mahallesi'nde kâin 4863 ada, 1 parsel sayılı taşınmazını da kapsayan alanda yol yapılmak suretiyle taşınmazına el atıldığından bahisle 8/7/2011 tarihinde Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır.

9. Yapılan yargılama sonunda Asliye Hukuk Mahkemesi 12/5/2015 tarihli kararıyla, davanın kısmen kabulü ile taşınmazda başvurucunun hissesine tekabül eden 935,69 m²den (98/1205 pay) stabilize yol yapılmak suretiyle fiilen el atılan kısmında hissesine düşen 45,07 m² için 29.182 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesine, dava konusu taşınmazın fiilî el atmaya konu 45,07 m² kısmının başvurucu adına tapudaki kaydının yol olarak iptaline, fiilen el atılmayan hukuki el atmaya konu bölüme ilişkin olarak ise idari yargıda dava açılması gerektiğinden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermiştir.

10. Mezkûr karar üzerine başvurucu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının adli yargıda ilk davanın açıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle Bursa 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 31/10/2016 tarihli kararla yasal düzenleme uyarınca bu aşamada uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine hukuken yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na birtakım hükümler eklendiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılan taşınmazların kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık sürenin 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. madde gereğince bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

11. Taraflarca bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 28/2/2017 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.

B. Anayasa Mahkemesine Yapılan Bireysel Başvuru

12. Başvurucu 21/4/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Bireysel başvuru formunda; taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale sebebiyle taşınmazını dilediği gibi kullanamadığını belirtmiştir. Başvurucu, taşınmazının kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını ifade etmiştir. Başvurucu, bunun yanında dava sürecinde yapılan yasal değişikliklerin geriye yürütülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini de ileri sürmüştür.

13. Anayasa Mahkemesi 29/11/2018 tarihinde başvuruyu birleştirilen başvuru (B. No: 2016/62285) üzerinden karara bağlamıştır. Anılan kararda, başvurucuya ait taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir süreden beri kamulaştırılmadığı ve kendilerine herhangi bir tazminat da ödenmediği dikkate alındığında Hüseyin Ünal (B. No: 2017/24715, 20/9/2018) kararında yer alan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmış ve başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Ayriyeten kararın bir örneği mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmiştir.

C. İhlal Kararından Sonraki Süreç

14. İhlal kararı sonrasında Mahkemece yeniden yargılama yapılmıştır. Mahkeme yeniden yargılaması sonucunda 20/6/2019 tarihli kararıyla bu kez davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, somut olayda dava konusu taşınmazın ilk olarak 21/4/1999 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli metro kuzeyi uygulama imar planı kapsamında spor alanında kaldığı ve umumi hizmetlere/resmî kurumlara ayrıldığı, daha sonra da Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin 17/7/2008 tarihli kararı ile onaylı 1/5.000 ölçekli nâzım imar planında spor tesisleri alanı olarak ayrıldığı, başvurucunun ise taşınmaza 25/4/2011 tarihli satış işlemi ile malik olduğu hatırlatılmıştır. Kararda, esasen başvurucunun taşınmazı edindiği tarih itibarıyla taşınmaz için kısıtlılık durumunun mevcut olduğu, ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararında belirtilen mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenme durumunun eski malikler açısından gerçekleşmesine karşın 25/4/2011 tarihli satış işlemi sonucu mülkiyet sahibi olan başvurucu açısından kısıtlılık hâlinden kaynaklanan ve tazminatı gerektirir mağduriyetinin, mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlanması durumunun gerçekleşmediği belirtilmiştir. Karar gerekçesinde ayrıca Danıştay Altıncı Dairesinin 30/6/2015 tarihli ilamına da atıf yapılmıştır.

15. Başvurucu bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde önceki aşamalarda ileri sürdüğü iddiaları tekrarlamakla birlikte Anayasa Mahkemesi kararının yok sayıldığını ifade etmiştir. Bölge İdare Mahkemesi 29/11/2019 tarihli kararıyla, Mahkemenin kararında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

16. Nihai karar 13/12/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 6/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 11/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucu; taşınmazının uygulama imar planında kamu hizmetine ayrılmış olmasına rağmen beş yılı aşkın bir süreden beri kamulaştırılmaması ve kendisine bir tazminat da ödenmemesi sebebiyle haksızlığa uğradığından mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin kararına uyulması zorunlu olduğu hâlde yeniden yargılama yapılarak kendisine tazminat ödenmesi gerekirken derece mahkemelerince tam aksine hareket edilerek davanın reddine karar verilmiş olması nedeniyle hak arama hürriyeti ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde; başvurunun konusunu oluşturan davanın 2015 yılında açılmış olması nedeniyle bu tarih itibarıyla başvurucunun taşınmazı satın aldığı tarihten itibaren henüz beş yıllık süre geçmeksizin dava açılıp açılmadığı hususunun gözönünde bulundurulmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

21. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

22. Başvurucunun şikâyetinin özü, imar uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması sebebiyle maliki olduğu taşınmazından dilediği gibi yararlanamadığına, taşınmazını kullanamadığına ve ondan tasarruf edemediğine yönelik olduğundan başvurunun mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

24. Anayasa Mahkemesi 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddeye dayalı olan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığını değerlendirmiş, ayrıca taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilmesine yönelik müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu açıklanmıştır (Hüseyin Ünal, §§ 44-50). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 28/3/2018 tarihli ve E.2016/196, K.2018/34 sayılı kararı ile anılan madde iptal edilmiştir. Dolayısıyla Hüseyin Ünal kararında da ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede uygulama imar planının onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine rağmen imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna ulaşılmış, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).

25. Nitekim Mehmet Memduh Gökçen ve diğerleri (B. No: 2016/62285, 29/11/2018) kararında da başvurucuya ait taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir süreden beri kamulaştırılmadığı ve kendisine herhangi bir tazminat da ödenmediği belirtilerek Hüseyin Ünal kararına atıfta bulunmak suretiyle mezkûr kararda yer alan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığından bahisle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (Mehmet Memduh Gökçen ve diğerleri, §§ 22, 23).

26. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmemesi daha önce varlığı tespit edilen ihlalin devam ettiği anlamına gelir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmediğine ilişkin iddiaları incelemek de bireysel başvuruları incelemeye yetkili olan Anayasa Mahkemesinin görev alanına girer (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, § 52; Şahin Alpay (3), B. No: 2018/10327, 3/12/2020, § 39). Bu sebeple eldeki başvuruda Anayasa Mahkemesince yapılacak inceleme, daha önce verilen ihlal kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin ve bu kapsamda başvurucunun anayasal haklarının ihlal edilip edilmediğinin tespitiyle sınırlı olacaktır (Sıddıka Dülek ve diğerleri, B. No: 2013/2750, 17/2/2016, § 70; Mehmet Ali Ayhan (2), B. No: 2016/7967, 22/7/2020, § 54; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), § 52).

27. Mahkeme yeniden yargılama sonucu verdiği 20/6/2019 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Başvurucunun taşınmaza 25/4/2011 tarihli satış işlemi ile malik olduğunu dikkate alan Mahkeme, başvurucunun taşınmazı edindiği tarih itibarıyla taşınmaz için kısıtlılık durumunun mevcut olduğunu belirtmiştir. Mahkemeye göre eski malikler açısından mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olma durumu söz konusu olsa dahi 25/4/2011 tarihli satış işlemi sonucu mülkiyet sahibi olan başvurucu açısından kısıtlılık hâlinden kaynaklanan bir mağduriyet olgusu ve mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlanması söz konusu değildir.

28. Anayasa Mahkemesinin 29/11/2018 tarihli ihlal kararının derece mahkemelerinde görülen davanın başvurucu lehine sonuçlandırılması gerektiği anlamına gelmediği özellikle belirtilmelidir.

29. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Özkan Uğur (B. No: 2018/88, 11/4/2018) kararında, başvurucunun maliki olduğu taşınmazın uygulama imar planına göre yaşlılar yurdu alanı olarak ayrılması sonucunda taşınmazın kullanım hakkının kısıtlandığı, dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğu açık olmakla birlikte başvurucu açısından bu müdahalenin taşınmazı satış işlemi sonucunda edindiği tarihte başlayacağını belirtmiştir. Bu durumda ise tasarrufu hukuken kısıtlanan bir taşınmaz bakımından söz konusu beş yıllık sürenin taşınmazın edinim tarihinden başlatılmasının uygun olduğu değerlendirilmiştir. Somut olayda da başvurucunun taşınmazdaki payını satış yoluyla edindiği 25/4/2011 tarihinden itibaren beş yıl geçtikten sonra 21/4/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesi de 29/11/2018 tarihli kararıyla başvuruya ilişkin olarak mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

30. Bu bağlamda derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararını etkisiz kılacak ve ihlal kararı verilmesini anlamsız hâle getirecek şekilde bir karar veremeyeceği hatırda tutulmalıdır. Anayasa Mahkemesinin somut bir başvuruda Anayasa hükümleri çerçevesinde değerlendirme yaparak ihlal sonucuna ulaşması hâlinde ihlal kararının gereğini yerine getirmekle yükümlü olan derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığını sorgulayamayacağı gibi bununla çelişecek bir karar da veremez.

31. Somut olayda Anayasa Mahkemesi uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılan taşınmaz üzerinde imar kısıtlılığının devam ettiği süreyi dikkate alarak bu taşınmazın hâlâ kamulaştırılmamasının ya da kendilerine herhangi bir tazminat da ödenmemesinin mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu sonucuna varmıştır. Bu kapsamda ihlalin sonuçlarının giderilmesi için kararın bir örneği yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye göndermiştir. Bundan sonra derece mahkemelerinin görevi mülkiyet hakkı ihlal edildiği tespit edilen başvurucunun hakkının tesisi noktasında gerekli hukuki çözümü bulmaktan ibarettir. Aksine bir yorum Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı şeklinde emredici Anayasa hükümleri ile bağdaşmaz (bu konudaki detaylı açıklamalar için bkz. Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 82-100).

32. Sonuç olarak başvurucuya ait taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir süreden beri kamulaştırılmaması ya da herhangi bir tazminat ödemesine konu edilmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği Anayasa Mahkemesince tespit edilerek ihlal kararı verilmesine rağmen bu kararın gereğinin eski hâle getirme kuralı çerçevesinde yerine getirilmediği kanaatine varılmıştır.

33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

34. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuştur.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

36. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal sonucu açısından yeterli bir giderim sağladığı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 2. İdare Mahkemesine (E.2019/8, K.2019/697) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.