TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEM SULTAN GEZİCİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/16399)

 

Karar Tarihi: 3/10/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Cem Sultan GEZİCİ

Vekili

:

Av. Semih GÖKPINAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; iş kazası sonucu açılan tazminat davasında pasif dava ehliyeti olmadığı için husumetten ret kararı verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi ve tazminatın hâlen tahsil edilememesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu 26/5/2011 tarihinde Antalya 3. İş Mahkemesinde K. P. Üret. Loj. İnş. A.Ş. ve BSK Antalya Özel Sağlık Hizm. A.Ş. aleyhine tazminat davası açmıştır. Başvurucu, L. Hastanesinin taahhüdü altındaki hastane inşaatının dış cephesinde kurulu bulunan çelik borulu iskelenin söküm işini yaptığı sırada 20/2/2010 tarihinde düşerek yaralandığını, bu olay neticesinde 105 gün boyunca işgöremezliği nedeniyle çalışamadığını belirterek 50.000.00 TL manevi, 5.000.00 TL maddi olmak üzere toplam 55.000.00 TL tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

3. Başvurucu, Antalya 4. İş Mahkemesinde 28/3/2013 tarihinde L. Hastanesi Özel Sağlık Hizm.A.Ş. aleyhine aynı iddialarla tazminat davası açmıştır.

4. Her iki dava dosyası birleştirilerek Antalya 3. İş Mahkemesinde (Mahkeme) yargılamaya devam edilmiştir.

5. Mahkeme davanın kısmen kabulüne, 5.530,03 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar vermiştir.

6. Temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 21/5/2015 tarihli kararla; "davacı dava dilekçesi ile husumeti davalı K. A.Ş. ve BSK L. Hastanesi Özel Sağlık Hiz. A.Ş. aleyhine yöneltmişken birleşen Antalya 4. İş Mahkemesi'nin 2013/124 Esas sayılı dosyasında husumeti L. Hastanesi Özel Sağlık Hiz. A.Ş. aleyhine yönelttiği, karar başlığında birleşen dosya davalısı L. Hastanesi Özel Sağlık Hiz. A.Ş.nin gösterilmediği ve tazminatların davalılardan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulduğu, davacının dava ve birleşen dava dilekçelerindeki tüm talepleri hakkında ve taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların davalı şirketlerin ilgili ticaret sicili müdürlüklerinden sicil kayıtları getirtilerek faal durumda olup olmadıkları göz önünde bulundurularak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

7. Mahkeme bozma kararına uyarak yaptığı yargılama sonunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, davalılardan BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. yönünden ise davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermiştir. Gerekçede kaza tarihi itibarıyla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin anılan bina inşaatıyla bir ilgisinin bulunmadığı, L. Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında bir devir ilişkisinin olmadığı, şirketlerin sahipleri ve yetkililerinin tamamen farklı olduğu, bu itibarla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.nin pasif dava ehliyeti bulunmadığı ifade edilmiştir.

8. Başvurucu, karara karşı temyiz talebinde bulunmuştur. Başvurucu, davalılardan L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile diğer davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında organik bağ bulunduğunu, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre ikisinin de Yönetim Kurulu Başkanı ve hissedarının N.Ö. olduğunu, öte yandan K. Proje A.Ş. ve L. Hastanesi A.Ş.nin borca batık olduğunu ve tazminatları tahsil imkânının bulunmadığını, L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.nin BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. olarak faaliyetine devam ettiğini ileri sürmüştür.

9. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 18/4/2019 tarihinde hükmün onanmasına karar vermiştir.

10. Başvurucu 6/5/2019 tarihinde Yargıtay kararını öğrenmiş ve 13/5/2019 tarihinde başvuru yapmıştır.

11. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

12. Başvurucu; davalılardan L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile diğer davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında organik bağ bulunduğunu, nitekim her iki şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ve hissedarının aynı kişi olduğunu, öte yandan K. Proje A.Ş. ve L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.'nin borca batık olup tazminatları tahsil imkânının bulunmadığını, L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.'nin BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. olarak faaliyetine devam ettiğini, buna rağmen BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. aleyhine açılan davanın husumetten reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunun temel iddiası husumetten ret kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

16. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

17. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

18. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmanın kanuna dayanması, meşru amacının bulunması ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

19. Başvuruya konu olayda başvurucu tarafından iş kazası sonucu yaralandığı iddiasıyla asıl ve birleşen davalarda ayrı tüzel kişilikleri olan üç ayrı şirkete karşı dava açılmıştır. Mahkeme iş kazası tarihi itibarıyla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.nin bina inşaatıyla bir ilgisinin bulunmadığı, L. Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında bir devir ilişkisinin olmadığı, şirketlerin sahipleri ve yetkililerinin tamamen farklı olduğu, bu itibarla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.nin pasif dava ehliyeti bulunmadığı sonucuna vararak anılan davalı yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahale 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. ve 115. maddelerine dayanmakta olup müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur. Bunun yanı sıra, dava konusu olayla maddi hukuk bağlamında bir ilişki kurulamayan davalı aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmesinin başvurucunun mahkemeye erişim hakkı ile davalı sıfatıyla yargılamada yer alan gerçek ve tüzel kişilerin haklarının korunması arasında makul bir denge kurulması şeklinde meşru bir amacın bulunduğu anlaşılmaktadır.

20. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı da incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını; gereklilik, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını; orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

21. Dava hakkının bağlandığı usul kurallarına uyulmaması nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisi ile iyi adalet yönetimi ilkesinin sağlanarak kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez (Ahmet Erdem, B. No: 2018/34944, 6/10/2021, § 63). Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.

22. Somut olayda başvurucu üç ayrı şirkete karşı dava açmıştır. Davalı şirketlerden biri Lara Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş., diğeri ise BSK Lara Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.'dir. Başvurucu ısrarla bu iki şirket arasında organik bağ bulunduğunu, muvazaalı olarak devir işlemi yapıldığını, şirketin aynı zamanda ortağı da olan yönetim kurulu başkanının aynı kişi olduğunu iddia etmiş, buna dair Ticaret Sicil Gazetesi suretlerini de sunmuştur. Başvurucu tarafından şirketler arasında organik bağ olduğu hususunu ayrıntılı ve delilleriyle ileri sürüldüğü halde mahkemece bu hususla ilgili yeterli değerlendirme yapılmadan husumetten davanın reddine karar verilmiştir.

23. Bu itibarla Mahkemenin başvurucu tarafından ileri sürülen hususu değerlendirmeksizin davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. aleyhine açılan davanınhusumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermesinin başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklediği, bu sebeple başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu 26/5/2011 tarihinde açtığı tazminat davasının 18/4/2019 tarihli Yargıtay kararıyla onanarak kesinleştiğini, hâlen alacaklarını tahsil edemediğini, icra sürecinin devam ettiğini belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi, Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişiklik çerçevesinde 9/3/2023 tarihi itibarıyla derdest bulunan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurular yönünden getirilen Tazminat Komisyonuna başvuru yolunu tüketilmesi gereken etkili bir başvuru yolu olarak görmüştür. Bu defa 12/3/2024 tarihinde yürürlüğe giren 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler üzerine Ahmet Kartalkuş (B. No: 2019/39635, 19/3/2024, §§ 52-78) kararında bu konuyu yeniden değerlendirmiştir. Anılan kararda 7499 sayılı Kanun'la 6384 sayılı Kanun'a eklenen 5/A maddesi ve ayrıca anılan Kanun'un geçici 3. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca gerek 12/3/2024 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan gerekse de bu tarihten sonra makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı belirtilmiş, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun, başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

27. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu; ihlalin tespiti ile tahsil edilemeyen tazminatın tahsiline, 5.000 TL maddi tazminatın ve 40.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

31. İhlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ ODUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 3. İş Mahkemesine (E.2015/763, K.2017/66) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 30.364,30 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, iş kazası sonucu açmış olduğu tazminat davasında davalı şirketler L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile diğer davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında organik bağ bulunduğunu, bu şirketlerin birbirinin devam niteliğinde olduğunu ancak mahkemenin BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. aleyhine açılan davanın husumetten reddettiğini bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).

3. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

4. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmanın kanuna dayanması, meşru amacının bulunması ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

5. Başvuruya konu olayda başvurucu tarafından iş kazası sonucu yaralandığı iddiasıyla asıl ve birleşen davalarda ayrı tüzel kişilikleri olan üç ayrı şirkete karşı dava açılmıştır. Mahkeme iş kazası tarihi itibarıyla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin bina inşaatıyla bir ilgisinin bulunmadığı, L. Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında bir devir ilişkisinin olmadığı, şirketlerin sahipleri ve yetkililerinin tamamen farklı olduğu, bu itibarla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.'nin pasif dava ehliyeti bulunmadığı sonucuna vararak anılan davalı yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar vermiştir.

6. Anılan kararın mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği görülmektedir. Ancak Anayasa’nın 13.maddesinde belirtilen koşullara uygun olduğu takdirde anılan müdahalenin bir hak ihlaline sebebiyet vermeyeceği tartışmasızdır. Dolasıyla müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen “Kanunilik” “Meşru Amaç” ve “Ölçülülük” koşullarına uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda müdahale, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. ve 115. maddelerine dayanmakta olup müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur. Bunun yanı sıra, dava konusu olayla maddi hukuk bağlamında bir ilişki kurulamayan davalı aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmesinin başvurucunun mahkemeye erişim hakkı ile davalı sıfatıyla yargılamada yer alan gerçek ve tüzel kişilerin haklarının korunması arasında makul bir denge kurulması şeklinde meşru bir amacın bulunduğu da anlaşılmaktadır.

7. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı da incelenmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını; gereklilik, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını; orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

8. Dava hakkının bağlandığı usul kurallarına uyulmaması nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisi ile iyi adalet yönetimi ilkesinin sağlanarak kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez (Ahmet Erdem, B. No: 2018/34944, 6/10/2021, § 63). Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.

9. Somut olayda başvurucu üç ayrı şirkete karşı dava açmıştır. Her bir şirketin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulan ve ayrı tüzel kişilikleri olan sermaye şirketleri olduğu dikkatten kaçmamalıdır. Mahkeme, iş kazasının meydana geldiği anda sorumlu olan şirketleri tespit ederek bir değerlendirme yapmıştır. Buna göre de davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin bina inşaatıyla bir ilgisinin bulunmadığı, L. Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında bir devir ilişkisinin olmadığı, şirketlerin sahipleri ve yetkililerinin farklı olduğu, bu itibarla davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.'nin pasif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle anılan davalı yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar vermiştir. Davalı olarak yargılamada yer alan diğer iki şirket aleyhine ise davanın kısmen kabulüne, maddi ve manevi tazminatın iki davalıdan tahsiline yönelik hüküm kurmuştur.

10. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun L. Hastanesi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile diğer davalı BSK Antalya Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında organik bağ bulunduğunu, nitekim her iki şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ve hissedarının aynı kişi olduğunu ileri sürmüşse de Mahkemece bu iddiaların değerlendirilerek husumetten ret kararı verildiği görülmektedir. Nitekim Mahkeme bu hususa ilişkin olarak kararın gerekçesinde “…davaya konu kazanın olduğu hastane binasının kaza tarihinde Lara Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ye ait olduğu, davacı ile iş sözleşmesini de yine aynı şirketin imzaladığı, kazadan sonra ifadesi alınan diğer işçilerin de hepsinin Lara Özel Sağlık Hizmetlerinin Karyapı’ya yaptırdığı inşaat çerçevesinde çalıştıklarını beyan ettikleri, bu yerin kazadan sonra 26.08.2010 tarihinde Lara Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. tarafından EAG Turizm ve İnşaat San.Tic. AŞ’ye satıldığı, bu şirketin de binayı BSK Antalya Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ye 01.09.2010 tarihinde kiraya verdiği, halen daha davalı BSK şirketinin bu binada Medline Hastanesi olarak hizmet verdiği; kaza tarihi itibariyle davalı BSK...A.Ş.’nin anılan bina inşaatıyla bir ilgisinin bulunmadığı, Lara Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş. ile BSK Antalya Sağlık Hizmetleri A.Ş. arasında bir devir ilişkisinin bulunmadığı, şirketlerin sahipleri ve yetkililerinin tamamen farklı olduğu, bu itibarla davalı BSK Antalya Sağlık Hizmetleri A.Ş.'nin pasif dava ehliyeti bulunmadığı sonucuna varıldığını” belirtmiştir.

11. Bu bağlamda mahkemenin kararanın gerekçesi dikkate alındığında başvurucunun ileri sürmüş olduğu şirketler arasında organik bağ bulunduğu iddiasını mahkemenin ayrıntılı olarak değerlendirdiği görülmektedir.

12. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

13. Somut olay bağlamında Mahkemenin bu yorumunda katı ve şekilci bir değerlendirmenin varlığından söz edilemeyeceği açık olup başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin orantılı ve ölçülü olduğu, bir ihlalin söz konusu olmadığı kanaatine vardığımızdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Muhterem İNCE