Giderek artan hukuk fakültesi sayısı ve rekabet ortamının iyice kızışmasıyla avukatlık mesleği hayli zor zamanlardan geçmektedir. Bir de üzerine yeni iş sahalarını daha da daraltacağı düşünülen arabuluculuğun ortaya çıkması bazı meslektaşlarımızın canını fazlasıyla sıkmış görülüyor.

Kurulan pilot mahkemelerde arabulucuya yönlendirilen taraf avukatlarının birçoğu “uzlaşmamız mümkün değil” diyerek konuyu kestirip atıyor, kimisi arabuluculuk kelimesini yeni duyuyor, kimisi konuyu dahi öğrenmek istemiyor. Avukatlık Kanunu’nun "Avukatın Hak ve Ödevleri" kısmında yer alan 34. maddesinde; "Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler." denilmek suretiyle, avukatların görevlerini yerine getirirken uyacakları yükümlülükler açıklanmıştır. Mahkemece, alternatif uyuşmazlık çözüm yolunun müvekkillere anlatılması için yapılan tebligatların ise şu an pek işe yaramadığı görülüyor. Hâkimler, duruşma esnasında “müvekkilinizi konu hakkında bilgilendirdiniz mi?” diye sorduklarında, önce kem küm eden daha sonra “evet” diyen meslektaşlarımızın konu hakkında müvekkillerini hiç bilgilendirmediği açıkça anlaşılıyor. Avukatların bu tutumları, müvekkilleri lehine olabilecek arabuluculuk hususunun bildirilmemesi dolayısı ile vekâlet ilişkisine zarar vermektedir ve mesleki disiplin kurallarının işletilmesini gerektirir. Avukatlığın, güven ilişkisi çerçevesinde yürütülen bir meslek olduğu göz önüne alındığında, tarafların alternatif uyuşmazlık çözüm yolları açısından bilgilendirilmemesi avukatın özen borcunun yerine getirilmemesi kapsamında değerlendirilmelidir. Çünkü avukat, iş sahibine en iyi biçimde yardım etmek zorunda olan bir meslek mensubudur.[1]

Geç gelen adalet, adalet değildir diyoruz ya her zaman, işte arabuluculuk yöntemiyle dava sürecinin ağır aksak işleyen çalışma yönteminden sıyrılmış olacağız, adalete ulaşmayı kolaylaştırmış olacağız. Yıllar süren yargılama sürecindeki uyuşmazlıklar, belki birkaç günde dahi çözülebilecek, taraflar tamamen gizlilik esası içinde yürütülen arabuluculuk süreci ile daha kolay bir şekilde uyuşmazlıklarını çözerek dava sürecinden farklı olarak her iki taraf da kazanım elde edebilecektir.

Toplumumuzda müspet neticelere vesile olabilecek konuların biz hukuk profesyonellerinin katkısıyla daha çok üzerinde durularak; geliştirilmeye ve yaygınlaştırılmaya çalışılmalıdır. Ayrıca hepimizin hem fikir olduğu gibi “En kötü sulh, en iyi davadan daha iyidir.”


Av. Elif Ezgi SIVACIOĞLU
HAKBİL-DER Genel Sekreteri

-------------------
[1] Yargıtay 13. H.D. , 01.03.1991 tarihli E. 990/8301 K. 991/2325 sayılı kararı