Haksız fiyat artışı mevzuatta “fahiş fiyat artışı” olarak ifade edilir. 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un Ek 1’inci maddesi ile “fahiş fiyat artışı” yasaklanmıştır.
Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu Yönetmeliği’ne göre ise fahiş fiyat artışı “Olağanüstü hal, afet ve ekonomik dalgalanma dönemleri ile diğer acil durumlarda üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından satışa sunulan ve kamunun beslenme, sağlıklı yaşama ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için zorunlu olan mal ve hizmetlerin fiyatında girdi ve diğer üretim maliyetlerindeki artış gibi haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan aşırı ve adil olmayan artışı” ifade eder.
Ancak her fiyat artışı haksız değildir. Özellikle dinamik fiyatlama sistemlerinde talebin ani yükselişi veya stok miktarlarının hızla azalması gibi nedenler fiyatları doğrudan etkiler.
DEPREM SONRASI TALEP VE FİYAT ARTIŞLARI
23 Nisan tarihinde İstanbul’da gerçekleşen deprem ekonomiye ve piyasalara çeşitli şekillerde yansıdı. Depremin ardından birtakım ürün/hizmetlere talepler de oldukça arttı. Örneğin insanlar şehirden gitmek için uçak biletleri ya da araçları için akaryakıt aldı. Aynı zamanda bazı acil durum ürünlerine de yoğun ilgi oldu.
Hepsiburada’nın Hürriyet’e verdiği bilgilere göre 23-24 Nisan günlerinde deprem çantası, çadır, powerbank ve termos gibi ürünlerin aranma oranı diğer bütün kategorilerin önüne geçti ve çadır siparişleri 5.5 kat arttı[1].
GZT[2] adlı medya hesabı X platformunda bir e-ticaret sitesinde satılan acil durum çantaları, ilk yardım seti ve çadırların fiyatlarındaki artışı paylaştı. Artan talepler ve fiyatlar sosyal medyada “fırsatçılar iş başında” gibi başlıklı paylaşımlara da neden oldu. Bu paylaşımlarda gösterilen ürünlerin fiyatlarındaki hızlı artışlar doğal olarak şirketleri hedef haline getirdi.
Tepkiler özellikle uçak biletlerindeki artışa yönelik oldu. Deprem öncesinde ortalama 1.000 TL olan İstanbul-Ankara uçak biletleri neredeyse 9.000 TL’ye kadar yükseldi. Ancak sonrasında havayolu firmaları tavan fiyat uygulaması yaptı.
FİYAT ARTIŞLARININ NEDENİ HER ZAMAN FIRSATÇILIK DEĞİLDİR
Afet durumlarında fiyat artışlarının yalnızca bilerek ve haksız şekilde yapıldığı düşünülse de özellikle e-ticaret firmaları ve havayolu şirketleri tarafından yaygın olarak kullanılan dinamik fiyatlandırma mekanizması bu artışlarda önemli bir rol oynuyor.
Dinamik fiyatlandırma ürün veya hizmetlerin fiyatlarının talep, stok durumu, rekabet, zaman ve diğer piyasa koşullarına göre sürekli olarak değiştirildiği bir sistemdir.
Dinamik fiyatlandırma sistemlerinde, algoritmalar gerçek zamanlı verileri analiz ederek fiyatları optimize eder. Örneğin, bir havayolu şirketi uçuş talebinin arttığı dönemlerde bilet fiyatlarını yükseltirken, talebin düştüğü zamanlarda fiyatları düşürür. Benzer şekilde e-ticaret platformları stok seviyelerine, kullanıcı davranışlarına ve piyasa trendlerine göre fiyatları ayarlayabilir.
Afet durumlarında ise bu sistemler stokların hızla azalması ve talebin aniden artması nedeniyle fiyatlarda ciddi yükselişlere yol açıyor. Örneğin deprem, sel veya yangın gibi acil durumlarda e-ticaret sitelerindeki çadır, fener, termos gibi ürünlerin talebi artar. Dinamik fiyatlandırma algoritmaları stok azaldıkça ve talep arttıkça fiyatları otomatik olarak yükseltebilir. Bu da tüketiciler açısından “fırsatçılık” ve haksız fiyat artışı algısına neden olur. Bu nedenle, haksız fiyat artışlarını önlemek için sadece denetim ve yaptırımlar yeterli değildir. Dinamik fiyatlandırma algoritmalarının afet koşullarına uygun şekilde düzenlenmesi de gerekli.
KARALAMA KAMPANYALARINA DİKKAT EDİLMELİ
Afet dönemlerinde sosyal medya hızlı bilgi paylaşımı ve yardım çağrıları için güçlü bir araç olsa da aynı zamanda yanlış bilgi ve karalama kampanyalarını da yaygınlaştırıyor. Özellikle fiyat artışları gibi hassas konularda sosyal medyada paylaşılan çeşitli ekran görüntüleri veya haberler üzerinden şirketlerin haksız fiyat artışı yaptığı algısı yaratılıyor. Elbette bunların bir kısmı doğru.
Sosyal medyada hızla yayılan bu tür paylaşımlar çoğu zaman olayın tüm boyutları ve teknik detayları göz ardı ederek şirketlerin zor durumdaki toplumu “sömürdüğü” izlenimini güçlendirebilir.
Şirketlerin fiyat artışlarına müdahalelerine rağmen bu algı kolay kolay değişmiyor ve şirketler yoğun karalama kampanyalarının hedefi oluyor.
Örneğin Martı’nın araç hizmetlerinde fiyat artışı yapıldığı iddia edilmişti. Şirketin kurumsal X hesabından paylaşımın manipüle edildiği ve doğru olmadığı açıklanmıştı[3].
Afet anlarında yaşanan fiyat artışlarına dair sosyal medyada yayılan karalama kampanyalarına karşı temkinli yaklaşılmalıdır.
ŞİRKETLERE DE GÖREV DÜŞÜYOR
Dinamik fiyatlandırma sistemleri kullanan şirketler afetlerin ülkemizin sürekli bir gerçeği olduğunu bilerek hareket etmek zorunda. Şirketlerin afet anlarında halkın zor durumda kalacağını öngörerek acil durum fiyatlama politikaları geliştirmeleri ve bu politikaları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmaları gerekiyor. Aksi takdirde fiyat artışlarına ne kadar müdahale edilip düzenlenirse düzenlensin baştan yaratılan “halkı sömürüyor” algısının kırılması çok zor olur.
Dinamik fiyatlandırma sistemlerinin afet koşullarına uygun şekilde düzenlenmediğinde haksız kazanç izlenimleri oluşur. Bu sadece şirketlerin itibarını zedelemekle kalmaz aynı zamanda haksız cezalarla karşılaşmalarına da neden olabilir.
Av. Hakan SAMANCI
----------------
[1]https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/ekonomi-haberleri/deprem-gunu-cadir-siparisi-5-5-kat-artti_ID1610870/
[2] https://x.com/gztcom/status/1915339800917295357
[3] https://x.com/martiteknoloji/status/1915069771613180357