Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, herhangi bir suçtan dolayı yargılanan ve bu suçun karşılığında ceza alan sanığın almış olduğu cezanın belirli bir süre sonuç doğurmaması, sanığın belirli yükümlülüklere uygun davranması durumunda da ceza kararının ortadan kalkması sonucunu doğuran bir karardır. HAGB kararı, ceza hukukunda kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün kurulmasının ertelenmesi, cezanın ertelenmesi gibi uygulamalar arasında ertelemenin bir türü olarak konumlandırabilir.[1]
HAGB’ye benzeyen, sanığın infazsız denetimle ıslahını hedefleyen uygu-lamaların İngiliz hukukundaki kökenlerini 14. yüzyılda, modern dönemde ise Amerika Birleşik Devletleri’nde 19. yüzyıl ortasında, İsviçre, Fransa, Almanya ve Macaristan başta olmak üzere Kara Avrupa’sında ise 20. yüzyıl boyunca yaygınlaşma halinde görmekteyiz.[2]
HAGB, ülkemizde küçük suçlara verilen cezaların sosyal sonuçlarını ortadan kaldırmak ve bir yandan da Yargıtay’ın iş yükünü azaltmak için getirilmiş bir uygulamadır. Özünde bu amaçlarla getirilen HAGB, uygulama usulü, ortaya çıkan yan etkileri ve öngörülmeyen sonuçları itibariyle hep tartışılmıştır. Ancak özellikle son zamanlarda adalet duygusuna verdiği zarar üzerinden çokça konuşulmaya başlanmıştır.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ başlıklı 231. maddesinde;
“… Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.” düzenlemesi yer almaktadır.[3]
Yukarıda yer verilen düzenlemeden de anlaşılacağı üzere bir kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bir kişinin aldığı ceza 2 yıldan az süreli bir ceza olmalıdır. Bu ceza hapis cezası da olabilir adli para cezası da olabilir.
HAGB, kararının teknik kısmından çok uygulamada bu konuda yaşanan öngörülemez sorunlar dikkat çekmektedir. Zira HAGB, hali hazırda hakimler için adeta bir çıkış yolu haline gelmiştir. Zira mevcut durumda suçun işlenip işlenmediğine yönelik detaylı bir araştırma ve değerlendirme yapılmamakta, nasıl olsa HAGB verilecek düşüncesiyle pek çok dosyada sanık beyanı, tanık beyanları dikkate alınmamaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, aslında kişi hakkında bir mahkumiyet hükmü kurulmakta ancak bu hüküm açıklanmamaktadır. Dolayısıyla da uygulamada sanki sanık açısından bu hususun hiçbir zararı yokmuş gibi düşünülmektedir. İnsani bir duygu eseri olarak hakimler de önlerindeki işten yani dosyadan kurtulmak istemektedirler. Bu düşünce de dosya yükü altında ezilen hakimlerin, dosyadaki delilleri değerlendirmeden sadece sonuca odaklı olarak hareket etmelerine neden olmaktadır.
HAGB kararının hakimler açısından cazip olmasının bir başka sebebi de bu kararın esasa ilişkin bir incelemeden geçmeyecek olmasıdır. Duruşmanın başında hagb kararının kabul eden sanığın da bu karara karşı itiraz etmesi pek olası bir ihtimal olmadığı için verilen karar herhangi bir incelemeden geçmeyecek bir karar kolay ve etkili bir karar olarak görünmektedir.
Oysa zaten daha yargılamanın başında, adliye ile ilk kez muhatap olmuş, yaşadığı stres ve sıkıntı nedeniyle zor bir durumda olan, yargılamanın nereye gideceğini bilemeyen, bu nedenle de kendisine sorulan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul ediyor musunuz?” sorusuna adeta can simidi gibi sarılarak “Evet” diye cevap veren sanığın bu hususu tam özgür iradesiyle kabul ettiğinden dahi bahsedilemeyecektir. Böyle bir durumda deliller değerlendirilmeden suçun kanunda yazılı alt sınırına yakın bir cezaya hükmedilip sonrasında da belirli indirim sebeplerinin uygulanarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi adalet duygusuna ciddi zarar vermektedir.
Hukuk kurallarına uygun davrandığı ve daha önce kasıtlı bir suç işlemediği için hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi şansını elde eden vatandaşın, işlemediği bir suçtan ötürü hakkında cezaya hükmedilmesi, kişideki adalet duygusunu ciddi oranda zedelemektedir. Çünkü yargılama sırasında olaylar öyle hızlı gelişmektedir ki bazen tanıkların dinlendiği duruşmada hemen ceza hükmü kurulup HAGB kararı verilmektedir. İnsanların da zihninde; “Tanık beyanları veya deliller ne zaman değerlendirildi de böyle bir ceza hükmü kuruldu?” sorusu şekillenmektedir.
Özetlemek gerekirse, HAGB kararının mevcut uygulaması adalet psikolojisi açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır. Hakimlerin olgunluklarına, dosyaya hakimiyetlerine ve muhakeme yeteneklerine ciddi biçimde zedelemektedir. Sanığın suçlu ya da suçsuz olmasını değerlendirme ile en kısa yoldan dosyayı bitirme arasında bir tercih yapmak durumunda kalan hakimler, uygulmada daha çok dosyayı bitirmeyi seçmektedirler.
Sonuç olarak, HAGB kararı, sanık lehine düzenlenmiş ve ceza yargılamasında esneklik kazandıran bir uygulamadır. Ancak somut durumda bu kararın alınması toplumdaki adalet duygusunu zedelemekte ve amacının dışında sonuçlara yol açmaktadır. Bu nedenle de HAGB kararlarına ilişkin düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi ve uygulamadaki sorunları ortadan kaldıracak çözümler üretilmesi gerekmektedir.
HUKUK HERKESE LAZIMDIR, O YÜZDEN AVUKATLIK HER DÖNEMDE KUTSALDIR.
---------------------------------------
[1] Töngür, Ali Rıza. Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme. Ankara: Adalet, 2009
[2] Erteleme uygulamaları hakkında mukayeseli hukuk bilgisi için: Erdem, Mustafa R. “Ceza Hukukunda Cezaların Ertelenmesine İlişkin Düzenlemelere Anayasal Bakış” Anayasa Yargısı. (2001): 17-39.
[3] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5271.pdf