22 Ağustos 2015 tarih ve 29453 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nde ciddi değişiklikler gündeme gelmiştir.
Adı üzerinde, Yönetmelikte yapılan değişiklikler “kanun” olarak değerlendirilemez. Bu sebeple değişiklikleri, “af” olarak nitelendirmek doğru olmayacaktır. Ancak yapılan değişikliklerin, bir kısım hükümlülerin kişi hak ve hürriyetleri lehine sonuçlar doğurduğu bir gerçektir.
1- Bu değişikliklerden en önemlisini, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Açık ceza infaz kurumları” başlıklı 14. maddesinin 2. maddesine atfen hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenleyen Yönetmeliğin 6. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer verilen sürelerin değiştirilmesi olarak değerlendirmek mümkündür.
Yönetmeliğin 6/1-a hükmünde daha önce; “toplam cezalarının beşte birini kapalı kurumlarda iyi halli olarak geçiren ve koşullu salıverilme tarihine altı yıl veya daha az süre kalanlar” açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkına sahip iken, 22.08.2015 tarihli değişiklik ile “Toplam cezalarının onda birini kurumlarda infaz edip, iyi halli olan ve koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kalanlar” bu hakka sahip olmuş, hükümlünün toplam cezasının onda birini çektiği ve koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kaldığı durumda açık ceza infaz kurumuna geçmesi mümkün hale gelmiştir.
5275 sayılı Kanunun 14. maddesi, açık cezaevine geçme şartı ile ilgili olarak süre öngörmeyip, bu hususu Yönetmeliğe bıraktığından, Yönetmelikle 1/5’lik sürenin 1/10’a düşürülmesi İnfaz Kanununa aykırı değildir. Ancak hapis cezasının 1/5’ini kapalı cezaevinde çekme kuralının 1/10 olarak değiştirilmesi, cezaların caydırıcılığına aykırı görülebilir ve kapalı ceza infaz kurumlarının doluluğu bu değişikliğin gerekçesi ise, kapalı infaz kurumunda bu kadar düşük ceza çektirilmesinin suçların önlenmesi ve suçluların uslandırılması bakımından yarar değil zarar getireceği fikri savunulabilir.
Bu düzenlemenin “af” veya “koşullu salıverilme” ile ilgisi bulunmayıp, sadece kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna geçmeyi kapsadığı tartışmasızdır. Anayasanın 87. maddesinde af ilanına nasıl karar verileceği düzenlenmiş olup, Yönetmelik hükmü ile bu yönde bir tasarrufa yer verilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu düzenleme, TBMM’nin basit çoğunluğu ile çıkarabileceği bir örtülü af kanunu da değildir. Bununla birlikte, yazımıza konu olan değişikliklerle açık ceza infaz kurumuna geçme şartlarının iyileştirildiğini ve bunun da kişi hürriyeti lehine yorumlanması gerektiğini ifade etmek isteriz.
Bu düzenleme ile hükümlü örneğin, 4 yıllık bir hapis cezasında yaklaşık 5 ay, 5 yıllık hapis cezasında 6 ay kapalı ceza infaz kurumu yerine açık ceza infaz kurumunda kalacaktır.
Cezanın açık ceza infaz kurumunda çektirilmesi ile kapalı ceza infaz kurumunda çektirilmesi arasında ciddi farklılıklar bulunduğu, kapalı ceza infaz kurumlarının iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fiziki engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları kapalı tutulan, yerler olduğu, açık ceza infaz kurumunda bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanmış hükümlülerin, kurum dışında iş alanlarında çalışabildiği, serbestçe ve kimse tarafından dinlenmeden telefonda konuşabildikleri, kurum dışı etkinliklere katılabildikleri, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla izin alabildikleri düşünüldüğünde; yeni düzenlemenin hükümlülerin ciddi şekilde lehine olduğunu ifade etmek isteriz.
Bu düzenleme ile birlikte açık ceza infaz kurumuna ayrılacak hükümlü sayısı artacağından, yeterli sayıda açık ceza infaz kurumunun oluşturulmasının da önem arz ettiği bir gerçektir. Aksi halde kapalı cezaevinde kalan hükümlü, açık cezaevi yetersizliği durumunda “açık cezaevine ayrılmış” statüsüne geçecek, fakat açık cezaevinde bulunmanın sağlayacağı birçok haktan yararlanamayacaktır.
İnfaz düzenlemeleri ile ilgili en çok merak edilen hususlardan birisi de, 6411 sayılı Kanunla Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a eklenen ve Kanunun denetimli serbestlik hükmünü düzenleyen 105/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ve 2. fıkrasında belirtilen 6 aylık süre şartı ile 1. fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şartların 31.12.2015 tarihine kadar uygulanacağını düzenleyen geçici madde ile ilgili olup, bu tarih itibariyle koşullu salıverilmesine 1 yıl kalan hükümlünün 6 ay açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartının aranıp aranmayacağına dair yasal düzenlemenin ne zaman yapılacağı bilinmemektedir. Bu yasal düzenleme, 31.12.2015 tarihine kadar yapılmadığı takdirde denetimli serbestlik serbestlikten faydalanmak için 6 ay açık cezaevinde kalma şartı yürürlüğe girecektir. Bu durumda, hapis cezası 18 ay ve altında olan hükümlüler hiç cezaevine girmemeleri gerekirken 6 ay açık cezaevine girmek, üstünde olanlar da yine en az 6 ay açık cezaevinde kalmak zorundadırlar. Ancak 27 ay ve daha uzun süreli hapis cezalarında, hükümlüler her durumda 6 ay açık veya kapalı cezaevinde kalacaklarından, 31.12.2015 tarihinin uzatılmaması bu hükümlüler yönünden önem taşımayacaktır.
2- 22.08.2015 tarihli Yönetmelikle yapılan bir diğer önemli değişiklik, Yönetmeliğin 5. maddesine göre cezasını doğrudan açık ceza infaz kurumunda çekecek olan, infaz için gönderilen çağrı kağıdına rağmen teslim olmayan ve bu nedenle hakkında yakalama emri çıkarılan hükümlünün doğrudan kapalı ceza infaz kurumuna değil, yine açık ceza infaz kurumuna yerleştirilmesini düzenlemektedir.
Değişiklik sonrası Yönetmeliğin 9. maddesinin 3 ve 4. fıkraları şu şekilde düzenlenmiştir: “(3) 5 inci madde kapsamında kalan hükümlülerin infazına başlanabilmesi için;
a) Çağrı üzerine gelenlere birinci veya ikinci fıkralara göre gönderileceği açık kurum belirlendikten sonra, on gün süre verilerek ilgili kuruma teslim olması, aksi takdirde yakalanarak açık kuruma alınacağı hususu EK-1’de yer alan açık ceza infaz kurumlarına gönderme tutanağı ile tebliğ ve ihtar olunur. Bu tebligat ve mahkeme ilamı, derhal açık kurumun bağlı bulunduğu cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
b) Çağrıya uymayan veya EK-1 belgesinde belirtilen açık kuruma teslim olmayan hükümlüler hakkında 5275 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca yakalama emri çıkarılır ve yakalandıklarında kolluk marifetiyle açık kuruma teslim edilir.
(4) Bu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında yakalanan hükümlü, yakalandığı il sınırları içinde açık kurum bulunmadığı takdirde, Bakanlıkça belirlenen açık kuruma gönderilmek üzere bulunduğu yer kapalı kuruma teslim edilir. Teslim alınan hükümlü 5275 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlemleri tamamlandıktan sonra en kısa süre içinde açık kuruma nakledilir”.
Bu düzenlemeye göre; çağrıya uymayan hükümlü kolluk görevlileri tarafından açık kuruma teslim edilecek, yakalandığı il sınırları içerisinde açık infaz kurumu bulunmadığı takdirde Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen açık kuruma gönderilmek üzere kapalı kurumdan sevk edilerek, 5275 sayılı Kanun m.58 uyarınca en kısa sürede açık kuruma nakledilecektir.
Yine 5275 sayılı Kanun m.19’da düzenlenen “Yakalama emri” başlıklı düzenlemede yakalama emri sonrasında hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna sevk edileceği öngörülmediğinden, Yönetmeliğin yeni hükmünün İnfaz Kanununa aykırı olmadığını ifade etmek isteriz.
Özetle; doğrudan açık ceza infaz kurumunda cezasını çekme hakkına sahip hükümlü, çağrıya uymadığı takdirde yakalama emri ile yine açık ceza infaz kurumuna teslim edilecektir.
Daha önce yazdığımız “Cezaların İnfazında Karşılaşılan Sorunlar” başlıklı yazı dizimizde, çağrıya uymayan hükümlülerin doğrudan kapalı ceza infaz kurumlarına yerleştirilmesini eleştirmiştik. Bu yeni düzenlemenin isabetli olduğu ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile örtüştüğünü belirtmek isteriz.
3- Ayrıca yazımıza konu değişikliklerin, terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olanlar yönünde özel bir düzenleme getirmediğini, terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin yine koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması halinde açık ceza infaz kurumuna geçebileceğini söylemek isabetli olacaktır.
Sonuç olarak; özellikle Yönetmeliğin 6 ve 9. maddelerini değiştiren düzenlemelerin çarpıcı olduğu ve yeni hükümlerinin uygulama alanı bulması için açık ceza infaz kurumları sayısının artırılması gerektiği bir gerçektir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Ertekin Aksüt
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)