Daha önce kaleme aldığımız “BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye için ‘Ateşkes’ Kararı” başlıklı yazımızda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK’nın) 24.02.2018 tarihli ve 2401(2018) sayılı kararını ve Kararın Zeytin Dalı Harekatı üzerinde etkilerinin ne olacağını anlatmıştık. Bu yazımızda ise, ABD ve Rusya Federasyonu tarafından, Kararın Zeytin Dalı Harekatı’na etkisi hakkında yapılan açıklamalar değerlendirilecektir.
1- ABD Dışişleri sözcüsünün 27.02.2018 tarihli açıklaması ne anlama gelmektedir?
ABD Dışişleri Sekreterliği tarafından yapılan resmi açıklamada; Afrin Harekatı’nın “ateşkes” kararı kapsamında olup olmadığı sorusuna cevaben, “Türkiye bu mutabakatı iyice ve yeniden okumalı. Karar, 30 gün boyunca Suriye'nin her tarafında ateşkesi öngörüyor. Türkiye'ye, BMGK'nın aldığı ateşkes kararını yeniden okumalarını tavsiye ederiz.” ifadesine yer verilmiştir.
“BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye için ‘Ateşkes’ Kararı” başlıklı yazımızda belirttiğimiz üzere;Suriye’nin tamamında ateşkes ilan edildiği doğru olmakla birlikte, ateşkes kararının IŞİD, El Kaide ve El Nusra’ya karşı yapılan askeri operasyonları yönünden geçerli olmadığı, Kararın 2. maddesinde net bir şekilde kaleme alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından yapılan resmi açıklamalara göre, Zeytin Dalı Operasyonu IŞİD’e de karşı yapıldığından, istisna kapsamında olduğuna şüphe yoktur. Ayrıca, gerek ulusal ve gerekse bölgesel güvenliğe önem veren Türkiye Cumhuriyeti’nin hassasiyetleri ortadadır ve nettir. Asıl; teröre karşı işbirliği öneren ve sözlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin duyduğu rahatsızlık ile hassasiyetlerine önem verdiğini söyleyip de bildiklerini okuyanlar ve bölgeyi ulusal güvenliğimizi tehdit edecek şekilde dizayn etmeye çalışanlar, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ni ve uluslararası işbirliğine dayalı ortak menfaatlerin korunup kollanmasının ne olduğunu anlamalıdırlar. Çünkü başka devletlerin ve ülkelerin menfaatlerini gözardı edip, sırf kendi plan ve programını dayatıp bunları kabul ettirmek için Uluslararası Hukukun kabul etmeyeceği işbirliğine girilmesinin sürdürülebilir olmadığı tartışmasızdır.
Kanaatimizce; ABD’nin BMGK üyesi olan diğer 14 devletle beraber kaleme aldığı, Rusya Federasyonu ile yapılan uzun müzakereler üzerine son şeklini kazanan metin üzerinde mutabık kalmadan önce metni okuması, kaygılarını bu Karar lehine oy kullanmadan önce dile getirmesi daha tutarlı olurdu; zira Karar, artık BMGK üyelerinin iradelerinden ayrılmış ve Uluslararası Hukuk kuralına dönüşmüştür. ABD Dışişleri Sekreterliği’nin açıklaması ile Afrin Operasyonu Uluslararası Hukuka aykırı bir harekat haline gelmemektedir.
2- Rusya Federasyonu’nun BM Daimi Temsilciliği tarafından yapılan açıklama ne anlama gelmektedir?
Açık kaynağa yansıyan bilgilere göre; BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, ateşkes kararının Afrin Harekatı’nı engelleyip engellemediği ile ilgili kendisine iletilen soruya cevaben, “Ben bu konuda bir görüş bildirmeyeceğim. Tasarıyı iyi okuyun, ne dediğini iyi anlayın. Yalnızca Doğu Guta’da ateşkes demiyor. Başka bölgelerde de insani yardıma ihtiyaç var.” ifadelerini kullanmıştır.
“BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye için ‘Ateşkes’ Kararı” başlıklı yazımızda belirttiğimiz üzere;Kararın başlangıç kısmı Suriye’nin çeşitli bölgelerini isimlendirilerek, bu bölgelerde yaşanan insani sorunlara özellikle dikkat çekilmekte ise de, ateşkes kararı tüm Suriye’yi kapsamaktadır. IŞİD’e karşı yürüttüğümüz askeri operasyon ateşkes kapsamı dışında ise de, Türkiye’nin, bölgede yaşanan çatışmaların bütün tarafları gibi, İnsancıl Hukuktan kaynaklanan sorumlulukları olduğu, bu sorumlulukların BMGK kararı ile yinelendiği, ateşkes kararı ile yaralı, hasta ve sivillere güvenlik, gıda ve ilaç sağlanmasının hedeflendiği, Türkiye’nin bu karara riayet ettiği ve edeceği tartışmasızdır. Özetle, Rusya Federasyonu tarafından yapılan açıklamadan da Kararın Afrin Harekatı aleyhine olduğu yönünde bir sonuca varmak mümkün değildir.
3- Son olarak;
Yazımıza konu olan BMGK kararında “tüm taraflara” ateşkes yapması yönünde çağrıda bulunulduğu görülmektedir. Kararda geçen “tüm taraflar” kimdir? Bunlar “devlet” tanımına giren ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış üyeler olduğunda, herhangi bir sorunla karşılaşılmayacaktır. Ancak ateşkese davet edilenlerin Suriye Arap Cumhuriyeti’nde faaliyette bulunan illegal yapılar veya topluluklar olduğunda, acaba BMGK kararıyla bu yapıların hukukilik ve meşruluk kazandığı sonucuna varılabilir mi? Kanaatimizce varılamaz. Şöyle ki;
BMGK kararı; ateş altında kalan, can ve mal güvenlikleri ciddi tehditle karşı karşıya bırakılan insanların korunması maksatlı olup, kimin haklı, kimin haksız ve kimin meşru ve kimin gayrimeşru olduğu üzerinden verilmemektedir, yani karar bir hukuki nitelendirme yapmaksızın, İnsancıl Hukuktan ve BM Sözleşmesi’nden hareket edilerek kaleme alınmıştır. Kaldı ki; BM Sözleşmesi’nin, BMGK’nın yetki ve görevlerini düzenleyen 33. ve devamı maddelerinde “üye devletler” teriminden ziyade, “uluslararası uyuşmazlığın tarafları” ibaresi kullanılmaktadır. Ancak bu ibare, uyuşmazlığın taraflarına meşruiyetlerini gösteren bir hukuki sıfat tanımamaktadır.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)