233 maddeden ve 16 geçici maddeden oluşan 703 sayılı KHK, eski yönetim sistemine göre ve Anayasada yapılan değişikliklerin yürürlüğe girmesinden önce çıkarılan “son KHK” olma özelliği taşımaktadır. Çünkü yeni sistemde Başbakan ve Bakanlar Kurulu olmayacak, Meclisin çıkaracağı yetki kanunu ile KHK da çıkarılmayacaktır.
Olağanüstü halin ilanından sonra kanun hükmünde kararnamelerin olağanüstü halle ilgili olanları, yetki kanunu ile olağan olanları, kanun, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun çıkardığı KHK’lar, Bakanlar Kurulunun çıkardığı KHK’lar birbirine karıştı.
Kanun çıkarma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndedir ve bu yetki devredilemez. Olağanüstü hal döneminde de Meclisin kanun çıkarma yetkisi devam eder. Ancak Anayasa m.121 dayanak alınarak olağanüstü hal döneminde çıkarılan 32 KHK’da, Meclisin kanun çıkarma yetkisine müdahale edildiğini gördük. Bu KHK’ların Meclis denetiminden geçip kanunla onaylanması da, onları kanun haline getirmez ve sadece Meclisin siyasi denetiminden geçtiklerini gösterir.
667 sayılı KHK’dan itibaren çıkan, 699, 702 ve 703 sayılı KHK’lar hariç olmak üzere, tümü olağanüstü hale ilişkin KHK’lar olup, bunlarda Anayasa m.91/1 gereğince konu sınırlaması yoktur. Olağan dönemde çıkan KHK’larda ise, Anayasa m.91’de öngörülen yetki kanunu şartına ve konu sınırlarına uyulması gerekmekte idi.
Yönetim sistemi değişikliği nedeniyle uyum yasalarının Meclis tarafından çıkarılması ve bu yetkinin devredilemeyeceği, yani yetki kanunu ile olağan hukuk düzeninde Bakanlar Kuruluna bu konuda KHK çıkarma yetkisi verilemeyeceği, Anayasa geçici m.21/B’nin amir hükmü olduğu halde, maalesef 7142 sayılı Kanunla Bakanlar Kuruluna uyum yasalarını, yani uyum KHK’larını çıkarma yetkisinin verildiği görülmektedir. Oysa konu ile ilgili “özel hüküm” niteliği taşıyan Anayasa geçici m.21/B gözardı edilmemeli ve uyum yasaları Meclis tarafından çıkarılmalı idi.
09.07.2018 tarihli ve 30473 sayılı Resmi Gazete 3. Mükerrer’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dayanağını 7142 sayılı Yetki Kanunu’ndan alan 703 sayılı KHK’nın iki maddesi ile ilgili ilginç bir duruma ve Anayasaya aykırılığa dikkat çekmek istiyoruz.
703 sayılı KHK’nın giriş hükmüne göre; “Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacı ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması; 10.05.2018 tarihli ve 7142 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulunca 02.07.2018 tarihinde kararlaştırılmıştır” .
703 sayılı KHK’nın kapsamını belirleyen bu hükümde, Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla sınırlı olarak bazı kanunlarda ve KHK’larda değişiklik yapılacağı ifade edilmiştir. Elbette bu değişikliklerin; Anayasaya, özellikle Anayasa m.91/1’e ve toplam dört maddeden ibaret 7142 sayılı Kanuna uygun yapılması gerekmektedir.
1- 703 sayılı KHK’nın 20. maddesi ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’na “Asılsız ihbar” başlıklı 42/A maddesinin eklendiği görülmektedir.
Bu maddeye göre; “112 Acil Çağrı Merkezini asılsız ihbarda bulunmak suretiyle meşgul ettikleri tespit edilen kişilere bu Kanuna göre il valileri tarafından ikiyüzelli Türk Lirası idari para cezası verilir. Tekerrür halinde bu ceza iki katı olarak uygulanır”.
Kabahatler Kanunu’na eklenen m.42/A ile Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanunlarda ve KHK’larda değişiklik yapılmasının bir ilgisi bulunmamaktadır. Gerek Anayasa m.91/1-2 ve gerekse 7142 sayılı Yetki Kanunu ile Kabahatler Kanunu m.3 ve m.4 dikkate alındığında; bir kabahat ve ceza öngören, yani yasağa ve ihlali halinde idari para cezasına yer veren m.42/A’nın, Anayasaya ve 7142 sayılı Kanun ile Kabahatler Kanunu’na aykırı olduğu görülmektedir.
Anayasa m.38/3’e göre; “Ceza ve ceza yerine geçen tedbirleri ancak kanunla konulur”. Anayasa m.91/1 incelendiğinde; Anayasa m.38’in olağan dönemde çıkarılacak KHK ile düzenlenme yasağı kapsamına girdiği, kaldı ki 7142 sayılı Yetki Kanunu’nda da Anayasa m.91/1-2’ye uygun düşen bir yetkinin Bakanlar Kuruluna tanınmadığı görülmektedir.
Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi ve kabahatler ile cezalar bakımından kanun şartını arayan “Kanunilik ilkesi” başlıklı 4. madde dikkate alındığında da, 703 sayılı KHK’nın 20. maddesi ile Kabahatler Kanunu’na eklenen 42/A maddesinde isabet olmadığı görülmektedir.
2- 703 sayılı KHK’nın 208. maddesi ile 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nda, Kurulun ismi dahil birçok değişiklik yapıldığını ve “Adalet Bakanlığı Müsteşarı” ibaresinin “Adalet Bakanlığı ilgili bakan yardımcısı” olarak değiştirildiği görülmektedir.
“Hakimler ve Savcılar Kurulu” başlıklı Anayasa m.159/1’de; Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulup görev yapacağı ifade edilmiştir. 159. maddenin 3. fıkrasında ise; Adalet Bakanlığı Müsteşarının, Kurulun tabi üyesi olduğu belirtilmiştir. Normlar hiyerarşisinde Anayasa m.11’e göre; Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamları, kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarındandır ve kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapacak Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinden birisi ve doğal üye olanı Adalet Bakanı Müsteşarıdır. Anayasada değişiklik yapılmadıkça, 6087 sayılı Kanunda yapılacak değişiklikle “Adalet Bakanlığı Müsteşarı” yerine “Adalet Bakanlığı ilgili bakan yardımcısı” ibaresinin kullanılması doğru değildir. Bakan yardımcısının siyasi bir kişi olması nedeniyle de, Anayasa değişikliğine gidilmeden ve bu konuda bakan yardımcısı ile ilgili bağımsızlık ve tarafsızlık vurgusu yapılmadan, Müsteşarın meslekten gelmesi gerçeği bir kenara bırakılarak, bu değişikliğin sadece isimden ve unvandan ibaret olduğunun, bunun dışında işin esasında bir değişikliğe gidilmediğinin ileri sürülmesi doğru değildir. Bu sebeple; 703 sayılı KHK’nın 208. maddesi ile Anayasa m.159/3’e aykırı olarak değişiklik yapılması isabetli olmamış ve Anayasaya aykırılığı gündeme getirmiştir.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.