“5941 Sayılı Çek Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair 6273 Sayılı Kanun”, 31.01.2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilip, 03.02.2012 tarih 28093 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ticari hayatın ayrılmaz bir parçası olan çekle ödeme yapılırken uyulması gereken kuralları düzenleyen, kayıtdışı ekonominin önüne geçmeyi hedefleyen düzenlemeler ile tanzim edilen çekin karşılığının çıkmaması durumunda cezai yaptırım öngören hükümlerin değişmesi nedeniyle sizleri bu konu ile ilgili bilgilendirme gereği doğmuştur. Ödemelerin çekle yapılması durumunda, satıcı ve hizmet sunanın dikkat etmesi gereken ve önemle üzerinde durulması zorunlu olan hususlara aşağıda değinmekteyiz.

Yapılan en önemli değişiklik, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında verilen adli para cezası ve bu cezanın ödenmemesi halinde uygulanan hapis cezası yerine idari nitelikle yaptırım uygulanacak olmasıdır.

5941 sayılı Yasanın 5. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle; üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre yasal süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin çekin karşılıksız çıkmasından itibaren altı ay içinde yapacağı talep üzerine, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi hakkında, çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da çek hesabı sahibinin yahut talepte bulunanın yerleşim yeri cumhuriyet savcısı tarafından, her bir çekle ilgili olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilecektir. Böylece, mahkemece uygulanan adli para cezası kaldırılmış, bu ceza ile birlikte verilen adli nitelikteki çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı yaptırımının da niteliği değiştirilerek, cumhuriyet savcısı tarafından uygulanacak bir idari  yaptırıma dönüştürülmüştür. Taleple ilgili süre, daha önceki adli suçla ilgili düzenlemede olduğu gibi altı ay olarak düzenlenmiş, ancak bu defa "şikayetçi" değil, "talepte bulunan" ibaresi kullanılmıştır. Bu düzenlemede de talepte bulunma hakkı, çeki bankaya ibraz eden ve çekle ilgili olarak karşılıksız işlemini yaptıran hamile aittir. Buradaki altı aylık süre, karşılıksız çıkan çek ile ilgili olarak çeki bankaya ibraz eden hamilin bu çekin hesap sahibi gerçek veya tüzel kişi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararının tatbiki amacıyla yetkili savcılığa başvurabileceği azami süredir. Bu altı aylık süre, çekin bankaya ibraz edilip, kısmen veya tümü ile çekin karşılıksız kaldığının banka tarafından çek üzerine veya geçerli bir belgeye şerh düşülmesi anında başlar.

Yeni düzenleme ile önemli bir değişiklik daha gelmiştir. Değişiklikle birlikte, karşılıksız çek fiillerine uygulanan adli para cezası yürürlükten kaldırıldığından, artık bu yaptırımın uygulanması için tüzel kişiyi temsil eden bir gerçek kişi aranmayacak, idari yaptırım olarak uygulanacak olan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı karşılıksız kalan çeklerle ilgili banka hesabı sahibi gerçek ve tüzel kişiler hakkında doğrudan uygulanacaktır.Esas itibariyle bu tedbir, değişiklikten önceki düzenlemede güvenlik tedbiri adı altında bulunmakta idi. Bizim burada bahsettiğimiz, 5941 sayılı Kanunun 5. maddesinin değişiklikten önceki metninde bulunan para cezasının yürürlükten kaldırılması sebebiyle artık uygulanabilecek yegane yaptırım olan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararının yalnızca çek hesabı sahibi gerçek ve tüzel kişilere uygulanacağının tespitidir. Bu konudaki değişikliğin, 6273 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce tüzel kişiler adına işlenen karşılıksız çek fiilleri bakımından tereddütlere neden olduğu görülmektedir[1]. Değişiklik sonucunda, bu fiillerde tek sorumlu tüzel kişilik olarak kabul edilip tüzel kişi temsilcisi bakımından herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, tüzel kişi temsilcileri hakkında karşılıksız çek fiilinden ötürü verilmiş bir mahkumiyet kararı varsa, TCK m.7/2 gereği kararının bütün sonuçları ile ortadan kaldırılması, henüz yargılama devam etmekte ise de, temsilci gerçek kişi hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, Çek Kanunu’na 6273 sayılı Kanun ile eklenen geçici madde 3’ün yedinci fıkrası hükmü gereğince de, tüzel kişiler hakkında idari yaptırım niteliğinde olan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü tüzel kişiler bakımından değişiklikten önce güvenlik tedbiri olarak uygulanan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı mevcut idi[2].

İdari nitelikte bir yaptırım olan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına karşı, kanun yolu olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması kabul edilmiştir. Anılan Kanun çerçevesinde, sözkonusu idari yaptırıma karşı kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine başvuru yapılabilecektir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşecektir. Sulh ceza mahkemesinin idari yaptırım üzerindeki hukukilik denetimi kararına karşı asliye ceza mahkemesi nezdinde itiraz edebilmek mümkündür[3].

5941 sayılı Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında uygulanan adli nitelikteki yaptırım, idari nitelikte bir yaptırıma dönüştüğünden, bu değişikliğin zorunlu sonucu olarak Kanunun 5. maddesinin bazı fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. Bu maddeler;

“(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması halinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.

(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde re’sen mahkeme tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir.

(9) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan soruşturma veya kovuşturma neticesinde; a) Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına, b) Mahkeme tarafından, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine karar verilmesi halinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar verilir. Bu karar, kesinleşmesi halinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na sekizinci fıkradaki usullere göre bildirilir ve ilan olunur.

(11) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ön ödemeye ve 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 297’nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki tebliğnamenin tebliğine ilişkin hükümler uygulanmaz”.

5941 sayılı Çek Kanunu’nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında 6273 sayılı Kanunun 1. maddesi ile yapılan değişiklikle, çekle ilgili yasaklılık kayıtlarının “adli sicil” yerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nda tutulması öngörülmektedir. Bu değişiklik, adli nitelikteki karşılıksız çek fiilinin yaptırımının idari niteliğe dönüşmesi nedeniyle yapılmıştır. Yine 6273 sayılı Kanunun 4. maddesi ile 5941 sayılı Kanunun 6. maddesinde yapılan değişiklikle, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının karşılıksız kalan çek bedelinin faizi ile birlikte ödenmesi şartıyla kaldırılacağı, aksi halde çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin kaydın, bu kaydın girildiği tarihten itibaren 10 yıl geçmesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından re’sen silinip ilan edileceği belirtilmiştir.

Yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren, ceza mahkemelerinde yargılanıp ceza alan kişilerin kayıtlarının da adli sicilde tutulması mümkün olmayacaktır. Lehe uygulama gereğince, önceden karşılıksız çek keşide etmekten ceza alanların durumları derhal gözden geçirilecek, haklarında verilen ceza ve mahkumiyetleri tüm sonuçları ile birlikte son bulacağından, adli sicil kayıtları da silinecektir. Bu kararların tümü idari yaptırıma bağlanacak, önceki ve sonraki tüm kayıtlar sadece Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından tutulan sicil kaydına işlenecektir. Bu sebeple, maddede yer alan “adli sicil” ibaresi “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” olarak değiştirilmiştir.

Belirtmeliyiz ki, 6273 sayılı Kanun 3. maddesi ile karşılıksız çek fiili adli suç olmaktan çıkarılıp, kabahat türünden hukuka aykırılık sayılmak suretiyle idari yaptırıma bağlandığından, yürürlükten karşılıksız çek suçuna ilişkin verilen adli para cezaları ile bunların ödenmemesi sebebiyle dönüşen hapis cezaları da ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından, hakim veya mahkeme kararına ihtiyaç olmaksızın kaldırılmalı, varsa cezaevinde bulunanların da derhal tahliyeleri sağlanmalıdır. Çünkü burada kanun koyucu, adli cezada bir indirime ve değişikliğe gitmeyip karşılıksız çek fiilini suç olmaktan çıkarmıştır. 6273 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte karşılıksız çek düzenlemek fiili suç olmaktan çıktığından, 5941 sayılı Kanun geçici madde 3/7 hükmü gereğince derhal bu konuda devam eden soruşturma ve kovuşturmalara idari yaptırım kararı verilerek son verilmeli, varsa kesinleşmiş mahkumiyet infazları durdurulmalı ve bunlardan aciliyet içerenler hakkında gereği 6273 sayılı Kanunla yetkili kılınan ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yerine getirilmelidir. Bu uygulama, 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 7. maddesinin 9. fıkrasında suç olarak düzenlenen fiilin karşılığında hapis cezası öngören hüküm için de geçerlidir.


5941 sayılı Yasanın 5. maddesinin yedinci fıkrasında, çek defterinin her bir yaprağına yazılması gereken hususlar arasına “çekin basıldığı tarih” ibaresi eklenmiştir. Bu ibarenin eklenmesindeki amaç, Kanunun 2. maddesinde, çekin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin yükümlülüğün sona ermesine ilişkin bir düzenlemenin öngörülmesidir. Çekin üzerindeki baskı tarihine göre 5 yıllık süre dolduğunda, muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu miktardan dolayı sorumluluğu ortadan kalkacaktır. Bu 5 yıllık sürenin çekin ibraz süresi ve geçerlilik süresi ya da icra takibi işlemleri hakkındaki süre ile ilgisi bulunmamaktadır. Çekle ilgili olarak Ticaret Kanunu, Çek Kanunu ve İcra ve İflas Kanunu'ndaki hükümler geçerliliğini korumaktadır.

Yeni değişiklikle birlikte, 5941 sayılı Yasanın 6. maddesinin birinci fıkrasında adli nitelikteki bir yaptırım için öngörülen etkin pişmanlık hükmü, idari nitelikte bir yaptırıma dönüştürülen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bakımından uygulanacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Karşılıksız kalan çek bedelinin, faizi ile birlikte tümü ile ödenmesi durumunda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kaldırılacak ve bu husus Türkiye Merkez Bankası'na bildirilecektir. Kararın verildiği cumhuriyet başsavcılığına başvurularak, eski adı şikayet yeni adı talep olan başvurunun çek hamili tarafından geri alınması halinde de, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kaldırılacak ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na bildirilecektir.

Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bakımından azami bir süre kabul edilmiştir. Buna göre kaydı girildiği tarihten itibaren 10 yıl geçmesi üzerine, yasağa ilişkin kayıtlar Türkiye Merkez Bankası tarafından re’sen silinecektir. Bu süre, m.6’da öngörülen şartlar gerçekleşmese de işleyecek ve sürenin sonunda, yasak kararı kalkacaktır.

6273 sayılı Kanunun 7. ve 8. maddeleri ile yürürlükteki 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 726. maddesinde yürürlüğe girecek olan Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 814. maddesinde, çeklerin hukuki takibe konu edilmeleri ve hukuki takibe konu edilenlerin dosyalarının en fazla işlemsiz bırakılabilecekleri süre ile ilgili önemli bir değişikliğe gidilerek bu maddelerde geçen "altı ay" ibareleri "üç yıl" olarak değiştirilmiştir. Bu yeni düzenleme uyarınca, özel hukuk yönünden çekte zamanaşımı artık altı ay değil, üç yıl olarak dikkate alınıp uygulanacaktır.

5941 sayılı Yasanın 7. maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer alan “bir yıla kadar hapis” ibaresi “Cumhuriyet savcısı tarafından üçyüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idari para” şeklinde değiştirilmiştir. Böylece, hamiline çek defteri yaprağı kullanmadan hamiline çek düzenleme fiili için öngörülen adli nitelikteki yaptırım, idari nitelikte bir yaptırıma dönüştürülmüş olup, bu konuda uygulanan hapis cezasına da son verilmiştir. Bu konuda da lehe uygulama tatbik edilecek ve geçmişteki cezalar ile şimdiki yargılamalar tüm sonuçları ile birlikte kaldırılıp, yerine idari nitelikteki yaptırım uygulanacaktır.

Yukarıdaki açıklamalarımız dikkate alındığında görüleceği üzere, çekle yapılan ödemelerde bedelin tahsil edilememesi durumunda, borçlular bakımından zorlayıcı etkisi bulunan karşılıksız çek şikayetlerinin etkin bir rolü kalmayacak, alacakların tahsili zorlaşacaktır. Bu nedenle, ticari alışverişlerde gerçek veya tüzel kişilerin çekle ilgili sicillerini iyi tahlil etmek ve değerlendirmek gerekecektir. Çek hesabı açma yasağı yaptırımı ile karşı karşıya kalan kişilerin, yakınları üzerine çek hesabı açtırması veya bu amaçla sicili temiz şirketlere müracaat etmesi tehlikesi gündeme gelebilecektir. Bu değişiklikle birlikte, üçüncü kişilerle ticari ilişki kurulurken tüm bu tehlikelerin gözönünde bulundurulması gerekecektir.

Bundan başka örneğin, keşideci değişik zamanlarda karşılıksız çek keşide etmiş veya bunu alışkanlık haline getirmiş olabilir. Birden fazla karşılıksız çek düzenleyen kişinin, sırf bu sebeple dolandırıcılık suçunun faili olarak sorumlu tutulabilmesi mümkün olmadığı gibi, isabetli de değildir. Dolandırıcılık suçunun Türk Ceza Kanunu'nun 157. maddesinde sayılan unsurları bulunmaktadır. Bu unsurlar olmaksızın, keşidecinin değişik zamanlarda birden fazla karşılıksız çek keşide etmesi dolandırıcılığın varlığını ortaya koymayacaktır. Dolandırıcılıkta mutlak şekilde aldatma kabiliyetini haiz hileli hareket içeren davranışlar bulunmalıdır. Kanaatimce, karşılıksız çek fiiline öngörülen idari yaptırımın yanında çek bedelinin ödenmesini sağlayıcı Bankacılık Hukuku, Ticaret Hukuku ve İcra ve İflas Hukuku Mevzuatı ile güçlendirilen düzenlemeler daha faydalı olacaktır. Aksi halde, ne olduğu anlaşılamayan ve yine değişikliğe muhtaç, bunun yanında iktisadi alana zarar veren düzenlemeler yapmaktan kurtulmamız mümkün olamayacaktır. Burada amaç, elbette borçluyu korumak değildir. Ancak bireysel menfaatlerin ceza tehdidi vasıtası ile tahsili amacından da, bu amaç ne kadar iyiniyetli olursa olsun kurtulmak gerektiği açıktır. Bu nedenle, Ceza Hukuku enstrümanlarına dayanmak yerine, alacaklının haklarını elde etmesini sağlamaya yönelik sair hukuki tedbirler ile iktisadi önlemlerin ve bu konuda bankaları sorumluluk altına sokan düzenlemelerin getirilmesi daha faydalı olacaktır.

Yeni çek düzenlemesinde karşılıksız kalan çeklerin keşidecileri hakkında bir idari yaptırım türü olarak, savcılar tarafından "çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı" verilebilecektir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma idari cezası ve bu cezaya neden olan idari suçla ilgili unsurlar ve diğer düzenlemelere yeni çek düzenlemesinde özel hükümlere yer verilmediği takdirde, elbette 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesinin tatbiki gündeme gelecektir. Ancak, 6273 sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik 5941 sayılı Kanunun 5. maddesinin onuncu fıkrası uyarınca, Kabahatler Kanunu'nun 3. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile ilgili bir sorun çıkmayacak olsa da, (b) bendi ile ilgili sorun çıkacağı ve idari suçun unsurları ile diğer müesseseleri öngören Kabahatler Kanunu'nun 4 ila 21. maddelerinin uygulanmasında sorun doğabilmesi muhtemeldir. Çünkü 5326 sayılı Kanun m.3/1-b hükmüne göre, "Diğer genel hükümleri idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır". Bu durumda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı türündeki idari yaptırım, Kabahatler Kanunu m.3/1-b'de yer alan idari yaptırımlar arasında sayılmadığından, örneğin Kabahatler Kanunu m.4, kusur ile ilgili m.7, m.8 ve m.9'un teşebbüsü düzenleyen m.13 ile içtima halini düzenleyen m.15'in tatbikinde sorun çıkabilecektir. Bu sorun, çek düzenleme ve çek hesabı açma kararına karşı yapılacak başvuru ve itiraz kanun yolu ile ilgili düzenleme öngören m.3/1-a bakımından doğmayacaktır. Çünkü Kabahatler Kanunu'nun 3/1-a maddesinde, Kabahatler Kanunu'nun 27. maddesinin birinci fıkrasına rağmen ( çünkü bu hükümde idari yaptırım türü olarak sadece idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine yer verilmiştir) genel bir ifade kullanılarak "idari yaptırım" ibaresine yer verildiğinden ve bunun öncesinde 6273 sayılı Kanunun 5941 sayılı Kanunu değiştiren 3. maddesi ile değişikliğe gidilip, Kabahatler Kanunu'nun 27 ila 31. maddelerine atıf yapıldığından, bir idari yaptırım türü olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına karşı, Kabahatler Kanunu'nda öngörülen başvuru ve itiraz kanun yolu usulleri tatbik edilecektir.

Bu noktada, Çek Kanunu'nda gerekli düzenleme ve Kabahatler Kanunu'na usulüne uygun atıf yapılmadığından, idari yaptırımın tatbiki yönünden özellikle Kabahatler Kanunu'nun soruşturma zamanaşımını düzenleyen 20. ve yaptırımı yerine getirme zamanaşımını düzenleyen 21. maddesinin uygulanmasında sorun çıkabilecektir.

Bu sebeple, Kabahatler Kanunu'nun m.3/1-b hükmünden kaynaklanabilecek eksikliği gidermek için, ya bu hususlarda Çek Kanunu'nda özel düzenleme yapılmalı veya Çek Kanunu'nda hüküm bulunmayan hallerde, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun genel hükümlerinin uygulanacağına dair bir atıf öngörülmelidir. Aksi halde, bu konuda yasal boşluk doğacağı ve savcıların neyi uygulayacağı konusunda kararsız kalacağı muhakkaktır. Çünkü Ceza Hukuku ve İdari Ceza Hukukunda kanunilik ilkesi geçerli olup, kanunda hüküm olmayan hallerde kıyasın tatbiki mümkün gözükmemektedir.


 KABUL EDİLEN VE YASALAŞAN YENİ ÇEK KANUNU METNİ


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)  

-----------------------

[1] Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi, D.No.2011/696, K.No.2012/463 ve 05.03.2012 tarihli kararı; İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi, D. No.2011/292, K.No.2012/221 ve 23.02.2012 tarihli kararı; Gaziantep 7. Sulh Ceza Mahkemesi, D.No.2011/234, K.No.2012/177 ve 16.02.2012 tarihli kararı (Yayımlanmamış).

[2] 5941 sayılı Çek Kanununun mülga m.5/1 ve m.5/4 hükümleri gereğince tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı uygulanmakta idi.

[3] 6236 sayılı Kabahatler Kanunu m.29 hükmü gereğince, “Mahkemenin verdiği son karara karşı, Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraz edilebilir”.