Marmara Denizi’nde, Bursa İl’ine bağlı, coğrafi konum olarak 40.541 enlem ve 28.532 boylam koordinatlarında yer alan bir adadır “İmralı”. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında Orhan Beyin komutanlarından “Emir Ali” adında bir kaptan tarafından fethedilmiş ve bu isim giderek İmralı’ya dönüşmüştür.
Yüzölçümü 9.98 km2, uzunluğu 19.4 km, en yüksek noktası olan Türk Tepesi 209 m. dir. İki uçda 3 km.ye varan genişliği, orta kısımlarında 620 metreye kadar iner. Bu şekli bakımından ada, bir kum saatine veya bir ayak tabanına benzer.
Cumhuriyetin ilk yıllarında boş kalan adada 1935 yılında iş esasına dayalı Türkiye’nin ilk yarı açık cezaevi kurulmuştur.
İmralı Cezaevi’nin ilk konukları, cinayet suçundan ceza almış 50 hükümlü olmuş ve İmralı’nın kaderi hep bu şekilde devam etmiştir.
Yassıada Mahkemesi sonunda ölüme mahkum edilen Demokrat Partili Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’nın cezaları bu adada infaz edilmiştir.
Geçen yıllar içinde faaliyetine devam eden cezaevinin sakinleri, iş esasına dayalı olarak sabun ve konserve imalatında ücret karşılığı çalışarak cezalarını çekmekte idirler di ki…
Abdullah Öcalan’ın gelmesiyle 1999 yılında cezaevi boşaltıldı ve İmralı Ada’sı Öcalana tahsis edildi.
Buna kıyasla, tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanına “Büyükada” nın tahsis edilmesi gerekirken O, Silivri’de 5 m2 lik bir hücrede bulunmaktadır.
Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve çok sayıda kişinin ölümüne neden olmak suçuyla mahkum olduğu “idam cezası”, ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilen Öcalan’ın yalnızlıktan canı sıkıldığı için, 5 milyon dolar harcanarak yapılan ek tesislere, benzer suçlardan mahkum olan sekiz kişi daha getirildi.
Radyo, televizyon, kütüphane, yemekler için çeşnicibaşı, sağlık personeli, haftada bir check-up hizmetlerinin yanında, adada 24 saat boyunca yüzlerce subay, özel tim, güvenlik görevlisi, kara ve deniz araçları bulunmaktadır.
Denizi, kumu ve güneşiyle meşhur olan diğer bir çok adanın yanında, İmralı Adasının son tanınması, yapılan “toplantılar” nedeni ile olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde, BDP’li üç kişinin yanında bir de MİT mensubu olmak üzere; çay, kahve belki de yemek eşliğinde 7-8 saat süren adeta bir “aile ziyareti” gibi geçen görüşmeler sonucunda alınan notlar basına yansıdı.
Ama her zaman olduğu gibi, konuşulan ve yazılanların tartışılması yerine, görüşme notlarının kimin tarafından sızdırıldığı ve basında neden yer aldığı tartışma konusu oldu.
Eğer kaç bardak çay içildiği, çayların şekerli mi şekersiz mi olduğu yazılsa idi bu kadar tartışma olmayacaktı.
Bütün bunlara karşın, onunla aynı görüşü paylaşan bazı kişiler görüşme sırasında eleştirildikleri için, en ağır şekilde karşılık vermekten kaçınmadılar. Eski dava arkadaşlarının ise bir takım kazanımlar sonrasında nasıl hareket edeceklerini göreceğiz.
İşin ilginç tarafı; konuşma sonrasında Öcalan’ın, “tıpkı kargoya verir gibi”, yurt içinde ve yurt dışında bazı yerlere gönderilmek üzere üç adet “mühürlü” zarf vermesi idi.
Tabii “mühür’ün” üzerine nasıl bir “damga” basıldığını bilmiyoruz.
Bilindiği üzere eski dönemlerde ve üst sınıflar arasında gönderilecek mektuplarda, tam zarfın kapatıldığı yere, ısıtılarak eritilen kırmızı mum damlatılır ve daha henüz sıcakken üzerine mühür basılarak mektuba saygınlık ve güven verilirdi.
Ama bildiğimiz şey; yasaya göre cezaevine; “görüldü” damgası vurulmayan hiçbir mektup ve yazışmanın giremeyeceği ve çıkamayacağı olmasına rağmen, bu üç adet zarfın elini kolunu sallayarak çıktığıdır.
Bu kadar kusur kadı kızında da olur.
Bütün bunların yanında; Türkiye Cumhuriyetine yöneltilen tehditlerin, tarikat, cemaat, siyaset bağlantısına ilişkin iddiaların, anayasaya, iktidara uzanan söylemlerin ne önemi olabilir ki…
İşte burası…
40.541 enlem ve 28.532 boylam koordinatlarında,
bir başka ifade ile
40° (derece) 32 dk, 28 sn. kuzey, 28° 31 dk. 57 sn. doğu istikametinde yer alan
“İmralı Adası”
olarak Marmara denizinde yer almaktadır.
Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.Yüzölçümü 9.98 km2, uzunluğu 19.4 km, en yüksek noktası olan Türk Tepesi 209 m. dir. İki uçda 3 km.ye varan genişliği, orta kısımlarında 620 metreye kadar iner. Bu şekli bakımından ada, bir kum saatine veya bir ayak tabanına benzer.
Cumhuriyetin ilk yıllarında boş kalan adada 1935 yılında iş esasına dayalı Türkiye’nin ilk yarı açık cezaevi kurulmuştur.
İmralı Cezaevi’nin ilk konukları, cinayet suçundan ceza almış 50 hükümlü olmuş ve İmralı’nın kaderi hep bu şekilde devam etmiştir.
Yassıada Mahkemesi sonunda ölüme mahkum edilen Demokrat Partili Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’nın cezaları bu adada infaz edilmiştir.
Geçen yıllar içinde faaliyetine devam eden cezaevinin sakinleri, iş esasına dayalı olarak sabun ve konserve imalatında ücret karşılığı çalışarak cezalarını çekmekte idirler di ki…
Abdullah Öcalan’ın gelmesiyle 1999 yılında cezaevi boşaltıldı ve İmralı Ada’sı Öcalana tahsis edildi.
Buna kıyasla, tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanına “Büyükada” nın tahsis edilmesi gerekirken O, Silivri’de 5 m2 lik bir hücrede bulunmaktadır.
Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve çok sayıda kişinin ölümüne neden olmak suçuyla mahkum olduğu “idam cezası”, ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilen Öcalan’ın yalnızlıktan canı sıkıldığı için, 5 milyon dolar harcanarak yapılan ek tesislere, benzer suçlardan mahkum olan sekiz kişi daha getirildi.
Radyo, televizyon, kütüphane, yemekler için çeşnicibaşı, sağlık personeli, haftada bir check-up hizmetlerinin yanında, adada 24 saat boyunca yüzlerce subay, özel tim, güvenlik görevlisi, kara ve deniz araçları bulunmaktadır.
Denizi, kumu ve güneşiyle meşhur olan diğer bir çok adanın yanında, İmralı Adasının son tanınması, yapılan “toplantılar” nedeni ile olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde, BDP’li üç kişinin yanında bir de MİT mensubu olmak üzere; çay, kahve belki de yemek eşliğinde 7-8 saat süren adeta bir “aile ziyareti” gibi geçen görüşmeler sonucunda alınan notlar basına yansıdı.
Ama her zaman olduğu gibi, konuşulan ve yazılanların tartışılması yerine, görüşme notlarının kimin tarafından sızdırıldığı ve basında neden yer aldığı tartışma konusu oldu.
Eğer kaç bardak çay içildiği, çayların şekerli mi şekersiz mi olduğu yazılsa idi bu kadar tartışma olmayacaktı.
Bütün bunlara karşın, onunla aynı görüşü paylaşan bazı kişiler görüşme sırasında eleştirildikleri için, en ağır şekilde karşılık vermekten kaçınmadılar. Eski dava arkadaşlarının ise bir takım kazanımlar sonrasında nasıl hareket edeceklerini göreceğiz.
İşin ilginç tarafı; konuşma sonrasında Öcalan’ın, “tıpkı kargoya verir gibi”, yurt içinde ve yurt dışında bazı yerlere gönderilmek üzere üç adet “mühürlü” zarf vermesi idi.
Tabii “mühür’ün” üzerine nasıl bir “damga” basıldığını bilmiyoruz.
Bilindiği üzere eski dönemlerde ve üst sınıflar arasında gönderilecek mektuplarda, tam zarfın kapatıldığı yere, ısıtılarak eritilen kırmızı mum damlatılır ve daha henüz sıcakken üzerine mühür basılarak mektuba saygınlık ve güven verilirdi.
Ama bildiğimiz şey; yasaya göre cezaevine; “görüldü” damgası vurulmayan hiçbir mektup ve yazışmanın giremeyeceği ve çıkamayacağı olmasına rağmen, bu üç adet zarfın elini kolunu sallayarak çıktığıdır.
Bu kadar kusur kadı kızında da olur.
Bütün bunların yanında; Türkiye Cumhuriyetine yöneltilen tehditlerin, tarikat, cemaat, siyaset bağlantısına ilişkin iddiaların, anayasaya, iktidara uzanan söylemlerin ne önemi olabilir ki…
İşte burası…
40.541 enlem ve 28.532 boylam koordinatlarında,
bir başka ifade ile
40° (derece) 32 dk, 28 sn. kuzey, 28° 31 dk. 57 sn. doğu istikametinde yer alan
“İmralı Adası”
olarak Marmara denizinde yer almaktadır.