Yüksek Seçim Kurulu bugün muhtemelen kararını açıklayacak.
Bir hukukçu olarak kanaatim; YSK, önceki içtihatlarını sahiplenerek, önceki içtihatları yolunda bugün bu olağanüstü itirazları reddetmelidir.
Çünkü daha önce benzer itirazlar yapıldığında YSK bu itirazları geçersiz bulmuş ve reddetmiştir.
Şimdi bunun kabul halinin birtakım sonuçlarına bakmak isterim.
Tamamı yüksek hakimlerden oluşmuş olan YSK’nın, gerekçesi kanaatimce çok zayıf olan itirazları kabul edeceğine ihtimal vermiyorum. Ancak kabul etmesi halinde ne olacağını düşünüyorum:
Türkiye’de bugüne kadar yapılmış tüm seçimler tartışmaya açılacaktır. 24 Haziran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi, 24 Haziran’daki milletvekilliği genel seçimi, 2016’daki referandum, ondan önceki seçimler ve 2010 referandumu da aynı şekilde tartışmaya açılacaktır.
EĞER SEÇİMLER İPTAL EDİLİRSE...
Kamuoyunun, yetkinin tamamı devletin elindeyken, idarenin elindeyken, seçimlerde bu çapta sonucu etkileyecek bir yolsuzluk yapıldığına inanması ve inandırılması mümkün değildir.
Eğer seçimler YSK’nın bunca yıllık içtihadı görmezden gelinerek iptal edilirse; Türkiye’yi iç savaşın sınırına getiren, içimizden bizi işgal etme noktasına gelmiş olan FETÖ’nün istediği olur.
Eğer seçimler iptal edilirse; FETÖ’nün, PKK’nın, DHKP-C’nin ve bunların asıl kuklacılarının, emperyal birtakım güçlerin istediği olur.
Türkiye, altın tepside bunların yemek sofrasına konulur. Türkiye bunlara layık değildir.
Türkiye’yi yönetenlere sesleniyorum.
YSK gereğini yapacaktır diye umut ediyorum. Mesele artık bir seçimin yenilenmesinin ötesinde bekayı tehlikeye sokar. Seçimler iptal edilirse Türkiye’nin bekası en büyük tehdit altında kalır. Kaosun olacağından korkarım. Türkiye’ye dünyadan ve içerden çok büyük tepkiler doğacağını bilirim.
Ben Türk seçmeninin, vatandaşlarımızın ezici çoğunluğunun da şu anda artık, “Haydi şu ekonomiyi düzeltelim. Haydi huzura, refaha koşalım. Haydi Ramazan ayının bereketinden, huzurundan yararlanarak sorunlarımızı aşalım” dediğini biliyorum. Sorunları aşmamız için bugün YSK’nın vereceği karara kilitlenmiş durumdayız.
YSK’NIN DOĞRU KARAR VERECEĞİNE İNANMAK ZORUNDAYIM...
Bir başka önemli husus daha var bu sandıkla ilgili, başka devletlerin yaşamadığı bir husus.
Türkiye Cumhuriyeti, kurtuluşunu ve kuruluşunu sandıkla, milli iradeyle yapmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıktığı andan itibaren hep "milli irade" demiştir.
Önce Amasya’da, “Türk Milletinin geleceğini yine Türk Milletinin azim ve kararlılığı kurtaracak” diye milletle yoluna devam edeceğini söylemiştir.
Erzurum’da sandık konmuştur. Sivas’ta sandık konmuştur.
Türkiye’nin Birinci Meclisi yine sandık yoluyla kurulmuştur. Ve Türk Milletinin temsilcileri mücadeleyi yürütmüşlerdir. O yüzden o, bir Millî Mücadele olmuştur.
Eğer sandıkla mücadele yürütülmeseydi, milli olmazdı ve tüm emperyal güçlerin karşısında paramparça olurduk.
YSK’nın, 19 Mayıs 1919’un, kurtuluşun ilk adımının anısına, onun ruhuna, bu sandığa, eski içtihatlarına sahip çıkması gereklidir. Eski içtihatlarına sahip çıkarak koruması gereklidir.
Ben eski içtihatları çerçevesinde YSK’nın doğru karar vereceğine güvenmek zorundayım, inanmak zorundayım.
Hepinize huzurlu, mutlu, sağlıklı bir Ramazan ayı diliyorum.
Ramazan’ın ailelerimize ve tüm milletimize huzur getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
İnşallah güzel haberlerle günümüze, haftamıza devam edelim. Sağlıkla kalın.
Av. Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU