Bu yazımızda; kasten yaralama sonucu ölüm; azmettirme veya yardım etme iradesi yaralamaya yönelik olmakla birlikte, mağdurun ölmesi sonucu azmettirenin veya yardım edenin hukuki durumu ve suç delillerini gizlemekle ilgili verilen Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 21.11.2023 tarihli, 2022/10189 E., 2023/7055 K. sayılı kararı incelenecektir. Yazının son kısmında, müşterek fail olarak iştirak edenin hukuki durumu da değerlendirilecektir.
İlk Derece Mahkemesinin somut olay kabulüne göre; katılan A. ile sanıklar N. ve H.D.’nin aynı köyden oldukları, olay öncesinde birbiri ile samimiyetlerinin bulunmadığı, olaydan önce katılanın sanık H.D.’ye gönderdiği mesajda “Parası, saati, yeri, zamanı, numaranı internetten buldum, konuşabiliriz, bak kızma yanlış anlama da sen eskort değilsin galiba, internette eskort sitelerinde numaranı buldum.” şeklinde mesajlar gönderdiği, bu mesajlar nedeniyle sanıklar N. ve H.D’nin teyzelerinin oğlu olan sanık M.’ye durumu ilettikleri, sanık M.’den katılanın dövülmesini istedikleri, bunun üzerine sanığın katılan A. ile buluşma yerini ayarlamalarını istediği, ayrıca arkadaşı sanık H.B.’yi telefonla arayıp olayı anlatarak, birlikte gidip bir bakalım dediği, sanıklar N. ve H.D.’nin, katılan A. ile gece vakti mesirelik alanda buluşma ayarladıkları, sonrasında tanık K.’nin de yanlarında olduğu halde, sanık M.’nin çalıştığı taksi durağına gittikleri, sanık M.’nin durakta olmadığı, onu beklemeye başladıkları, bu arada sanık M.’nin yanında diğer sanık H.B. ile taksi durağına geldikleri, sanıklar N., H.D. ve tanık K.’nin bu araca bindikleri ve buluşma yerine gittikleri, buraya vardıklarında sanıklar N. ve H.D.’nin araçtan indikleri, sanıklar M. ve H.B. ile tanık K.’nin aracı park etmek için onlardan uzaklaştıkları, bu arada katılan A.’nın orada olmadığını gören sanık H.D.’nin, onu telefonla arayarak nerede olduklarını sorduğu, sanık M.’nin de aracı park ettikten sonra, araçta bulunan iki adet sopayı alarak birini H.B.’ye verdiği, katılan A. ve yanında bulunan maktul O.’nun araçla buluşma yerine geldikleri, bu arada katılan A.’nın, sanık N.’nin yanına gelerek onunla konuşmaya başladığı ve “Eve gidelim.” dediği, bu arada maktul O.’nun geldikleri aracın yanında beklediği, katılan A.’nın sanık N.’nin kolundan tuttuğunu gören sanıklar M. ve H.B. ile tanık K.’nin onların bulunduğu yere geldikleri, sanık M.’nin katılan A.’ya elindeki sopayla saldırdığı, katılan A.’nın kaçtığı, M.’nin A.’yı kovaladığı, sopa ile vurarak basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücudundaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını orta (2.) derecede etkileyecek şekilde yaraladığı, buluşma yerinde kalan sanık H.B.’nin, sanık M.’ye müdahale etmek isteyen maktul O.’dan uzak durmasını söylediği, maktul O.’nun da onlara doğru yönelmesi üzerine, elindeki sopa ile maktule saldırdığı, bu arada sanıklar N. ve H.D. ile tanık K.’nin sanık M. ve katılan A.’nın peşinden gittikleri, sanık H.B.’nin maktul O.’ya sopayla vurduğu sırada, maktul O.’nun H.B.’nin elindeki sopayı aldığı ve bu sopa ile sanık H.B.’ye vurduğu, sanık H.B.’nin de yanında bulundurduğu bıçakla maktulü on beş kez vurarak yaraladığı, O.’nun kaldırıldığı hastanede üç adedi tek başına öldürücü nitelikteki yaralar nedeniyle hemopnömotoraks, karın içi yaralanma, iç ve dış kanama sonucu öldüğü, katılan A.’nın olay yerinden kaçmasından sonra, sanıklar N. ve H.D. ile tanık K.’nin tekrar geri geldikleri, sanık H.B. ile birlikte olay yerinden ayrıldıkları, yolda gittikleri sırada sanık M.’nin sanık N.’den sanık H.B.’ye ait bıçağı almasını istediği, sanık N.’nin bu bıçağı aldığı, yıkayarak evde bulunan koltuğun altına sakladığı değerlendirilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi; sanık H.B. hakkında O.’ya karşı kasten öldürme suçundan 25 yıl hapis cezası, sanık M. hakkında A.’ya karşı haksız tahrik indirimi tatbik etmek suretiyle TCK m.86/1,3-e, m.87/3 uyarınca neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan 9 ay 10 gün hapis cezası, O.’ya karşı kasten yaralama sonucunu ölümü düzenleyen TCK m.87/4’e azmettirmeden 10 yıl hapis cezası ile mahkumiyet kararları vermiş, yine sanık M. hakkında suç delillerini gizleme suçundan şahsi cezasızlık sebebinin varlığı gerekçesiyle CMK m.223/4-b uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı, sanıklar H.D. ve N. hakkında ise O.’ya karşı öldürme suçundan beraat kararı kurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi; sanık H.B., H.D. ve N. hakkında yapılan istinaf başvurularını reddetmiş, sanık M. hakkında A.’ya karşı yine haksız tahrik indirimi tatbik etmek suretiyle TCK m.86/1,3-e, m.87/3 uyarınca neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan bu kez 1 yıl 7 ay 20 gün hapis cezasına hükmetmiş, O.’ya karşı kasten yaralama sonucunu ölümü düzenleyen TCK m.87/4’e azmettirmeden verilen cezayı kaldırarak, suç delillerini gizleme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkumiyet kararı vermiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi ise kararında; sanık H.B., H.D. ve N. hakkında yapılan temyiz başvurularını reddetmiş, sanık M. hakkında suç delillerini gizleme suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden ise, M.’nin sanık H.B.’nin O.’yu öldürmesine yardım ettiği, ancak M.’nin kastını aşar şekilde sanık H.B.’nin bıçakla kasten öldürme suçunu işlediği gerekçeleri ile M.’nin, O.’ya karşı neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamaya yardım suçundan TCK m.87/2-2.cümle, m.39/1 uyarınca mahkumiyeti yerine suç delillerini gizleme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesini bozma nedeni yapmıştır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi kabule göre de; kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunun, suç delillerini gizleme suçuna dönüşemeyeceğinin gözetilmemesini hukuka aykırı bulmuştur.
Dairenin bozma gerekçesi olarak; silah niteliğinde olan sopayı yaralama fiilinde kullanması için bir başkasına veren şerikin bu kastını aşacak şekilde asıl failin mağduru bıçakla kasten öldürmesi durumunda, hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna yardımdan ceza verilmesi gerektiğine işaret etmiştir.
Olayda da; sanık H.B.’nin maktul O.’ya, M.’nin kendisine verdiği sopayla vurduğu sırada, maktul O.’nun H.B.’nin elindeki sopayı aldığı ve bu sopayla sanık H.B.’ye vurduğu, sanık H.B.’nin de yanında bulundurduğu bıçakla maktulü yaraladığı ve ölümüne sebebiyet verdiği görülmekle, M. tarafından temin edilen bir silahla öldürme fiili işlenmediğinin, olayın büyümesi ve farklı gelişmesi neticesinde H.B.’nin bir başka silahına davrandığının anlaşıldığı dikkate alınarak, Yargıtay 1. Ceza Dairesi kararının bu yönüyle isabetli olduğunu kabul etmek gerekir. Burada M. tarafından temin edilen silahın, yani sopanın yaralama fiilinde kullanıldığının kabulü ile yardıma konu asıl suçun kasten yaralama olarak değerlendirilmesi isabetli olacaktır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi de bu hususa işaret etmiştir.
Kararla ilgili iki hususa değinmek gerekir; birincisi, M. tarafından H.B.’ye verilen sopa ile H.B.’nin O.’ya ilk başta vurduğu kabul edilmiş olup, sopanın kullanılmadığı, sadece bıçağın kullanıldığı durumda M.’nin, bağlılık kuralı uyarınca TCK m.40/3’e göre ceza sorumluluğuna gidilmemesi gerekirdi. Bu durumda, Yargıtay’ın somut olay kabulü doğrultusunda M.’ye yardım etmeden sorumluluk yüklemesi isabetli olmuştur. İkincisi ise; Dairenin M.’nin ceza sorumluluğunu belirlerken TCK m.87/2-2.cümleden hareket etmesi anlaşılamamış olup, Yargıtay kararından anlaşıldığı üzere sopa ile işlenen fiil sonucu TCK m.87/2 kapsamında bir neticenin meydana geldiği yönünde değerlendirme ve tespit olmadığı[1], O.’nun ölümü ile neticelenen hadisede M.’ye atfedilecek TCK m.87/4 anlamında bir kusur da bulunmadığı Dairece benimsenmekle, M.’nin yardımı ile H.B.’nin O.’yu sopa ile yaralamasının ancak TCK m.86/3-e uyarınca kasten yaralamanın nitelikli hali kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin yazımıza konu kararında ortaya koyduğu düşünce ile birlikte, “Azmettirenin Kastı ve Azmettirilen Fiilin Nitelik Değiştirmesi” başlıklı yazımızda[2] da değindiğimiz ve azmettirme ile ilgili tespitler içeren 20.05.2015 tarihli, 2014/6118 E., 2015/3222 K. sayılı kararına göre; “Suça sürüklenen çocuk İ.’nin kastı, maktulün öldürülmesi değil, dövülmesidir. Bu amaçla sanık (…) ve diğerlerini olay yerine getirmiştir. Ancak sanık (…) dövme yerine kendisine verilen talimat dışına çıkarak (…) bıçaklayarak öldürmüştür. Bu olayda (…) azmettirmesi dövmeye yönelik olduğundan, doğrudan insan öldürmekten sorumlu tutulamayacağı” belirtilmekle, esas olanın azmettirenin verdiği talimat olduğu ve azmettirenin ceza sorumluluğunun TCK m.87/4 uyarınca belirlenmesi gerektiği karar altına alınmıştır.
Dairenin 08.10.2008 tarihli, 2008/7061 E., 2008/6851 K. sayılı kararına konu olayda da; “Sanık E.’nin, diğer sanıkları yanına çağırarak akrabası olan maktulün yanlış işler yaptığını, ‘gidip kahveden ağabeylerimiz çağırıyor, neden gelmiyorsun diyerek alıp götürüp kendisini dövmelerini’ söyleyerek yaralamaya azmettirmesi sonucunda, diğer sanıkların da yaralama kastı ile maktulü kahveden çağırarak alıp olay yerine götürdükleri, maktulü orada irade ve eylem birliği içinde hareket ederek dövmeye başladıkları, sanık M.’nin kavga sırasında ortaya çıkan öldürme kastıyla bıçakla maktulün sol göğüs kısmına bir kez vurmak suretiyle kotta ve iç organlarda kesi oluşturacak şekilde yaraladığı, maktulün de bu yaralanmaya bağlı olarak öldüğü” görülmekle, burada Daire azmettirenin sorumluluğunu, TCK m.87/4 kapsamında, kasten yaralama sonucu ölüm olarak değerlendirmiş, eski ve yeni kanun arasında lehe hüküm tespiti yönünden ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.
Yukarıda yer verdiğimiz 20.05.2015 ve 08.10.2008 tarihli kararlarında; Dairenin azmettirenin sorumluluğunu ölüm neticesinden hareketle TCK m.87/4 olarak belirlediği, yazımıza konu olayda İlk Derece Mahkemesinin de M.’nin fiilini kasten yaralama sonucu ölüme azmettirme olarak nitelendirip, Yargıtay kararı ile aynı doğrultuda TCK m.87/4 olarak yorumladığı, daha sonra Dairenin M.’nin olaya dahlini yardım etme kapsamında değerlendirerek, M.’yi TCK m.87/4’den sorumlu tutmadığı görülmektedir. Yargıtay’ın 20.05.2015 ve 08.10.2008 tarihli kararlarına; azmettirenin sorumluluğunun TCK m.87/4 yerine, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi uyarınca kasten yaralama veya şartları olduğu takdirde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak değerlendirilmesi gerektiği düşüncesi ile katılmamakla birlikte, kararlarda azmettirenin TCK m.81 kapsamında doğrudan ölüm neticesinden sorumlu tutulmamasını isabetli bulmaktayız.
TCK m.87/4 için failin kastının yaralamaya yönelik olması gerektiği tartışmasız olup; yaralamaların ölüm sonucunu doğuracak nitelik ve niceliğe sahip olmaması, hedef seçme imkanı olan failin fiiline kendiliğinden son vermesi ve yaralıyı hastaneye götürmesi, buna rağmen ölüm neticesinin gerçekleşmesi durumunda TCK m.87/4 hükümleri uygulama alanı bulacaktır[3].
Yazımıza konu Yargıtay 1. Ceza Dairesi kararı açısından ise; olayın oluş şekli ve İlk Derece Mahkemesi kabulü dikkate alındığında, TCK m.87/2-2.cümle ile ilgili yukarıda koyduğumuz şerh saklı kalmak üzere, M.’nin yaralamaya yardım etmeden ceza sorumluluğunun belirlenmesine katıldığımızı ifade etmek isteriz.
Ayrıca;
Somut olay itibariyle azmettirme ve yardım etme üzerinden konu tartışılmış olmakla birlikte, yaralama suçuna müşterek faillikte faillerden birisinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamanın ötesine geçip kasten insan öldürme suçunu işlemesi halinde, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi ve suç işleme kastında ayrılık nedeniyle, öldürme suçuna iştirak etmeyen fail sadece yaralama suçundan sorumlu tutulabilecektir. Ölüm neticesine bakıp, yaralama suçuna müşterek fail sıfatıyla katılan failin, öldürme suçundan veya ölüm sonuca varan neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamadan sorumlu tutulması hatalı olacaktır.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Ertekin Aksüt
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-------------------
[1] “a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine (…)”
[2] Ersan Şen, Ertekin Aksüt, “Azmettirenin Kastı ve Azmettirilen Fiilin Nitelik Değiştirmesi”, Yorumluyorum 19, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s.91-100.
[3] Yargıtay CGK, 22.03.2023, 2022/571 E., 2023/173 K.