Gerek tarhiyat öncesi uzlaşma ve gerekse tarhiyat sonrası uzlaşma 213 sayılı VUK’nun ilgili hükümlerine göre ve tarhiyat öncesi uzlaşma yönetmeliğine göre düzenlenmektedir. Tarhiyat sonrası uzlaşma, 213 sayılı VUK md.6 hükümlerine göre; mükellef veya adına ceza kesilen kimse üzerinde uzlaşılan veya tutanak ile tespit edilen bu husus hakkında vergi hatası hariç dava açamaz. Ve Gelir İdaresi bu hususta hiçbir mercie şikayette bulunamaz. Durum böyle olunca, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaların konusu vergi suçu fiilini gerektirse dahi bu hususta idare tarafından kamu davası açılması olanaksızdır.[3] Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından verilen 27.10.1999 gün ve 6032/7162 sayılı kararda bu konuda şöyle denilmektedir: “taraflar arasında tarhiyat öncesi uzlaşma sağlanmış olduğundan sanığın beraatı yerine ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesi. Yasaya aykırı ise de; bu cihetin duruşma yapılmaksızın CMUK’nun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükümden “sanık hakkında ceza tertibine yer olmadığına” ibaresinin çıkarılarak, “sanığın beraatına” denilmek suretiyle hükmün tebliğ namedeki düşünceye uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.10.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
Uzlaşma konusunda idare mükellef ile uzlaşıp uzlaşmama hakkında serbesttir. İdare, isterse mükellef ile uzlaşmamaya bilir. Başka bir ifade ile mükellef ne kadar istekli olursa olsun gelir idaresi istemediği takdirde uzlaşma mümkün olmayabilir. Uzlaşama komisyonlarında müzakereler sırasında mükelleflerin oy hakkı yoktur. İdare tarafından uzlaşma komisyonunda uzlaşma komisyonunu teşkil eden 3 uzman kişi idare adına komisyona katılır. Yine bu noktada mükellefin uzlaşmada “rey hakkı” bulunmamaktadır. Uzlaşmaya varıldıktan sonra olayın başka bir boyutu olan ceza davası konusunun ne olacağı düşünülebilir. Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında artık bu aşamada uzlaşmaya varıldığı için ceza davası açılamaz. Varsa açılmış ceza davası düşer.[4] Yüksek mahkeme Yargıtay tarafından verilen ve yerleşik hale gelen birçok kararda üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar için artık “kaçakçılık suçu” iddiasıyla idarenin adli yargıya başvurması hakkının ortadan kalkması sistemin kendi doğası gereğidir.[5]
Kaçakçılığa teşebbüs suçlarında vergi ziyaı henüz doğmadığı için kaçakçılık suçu için vergi ziyaı koşulu istenilmektedir. Eğer, burada da vergi kaybının nedeni olan sanık tarhiyat öncesi uzlaşmaya varmakla hapis ve meslekten men cezası almaktan kurtulmakta ancak kanun karşısında daha hafif suç işleyen kimseler hapis ve meslekten men eczasına çarptırılabilmektedirler. Vergi hukuku uygulamasında kendisine naylon fatura kullanımı nedeniyle KDV ve vergi ziyaı cezası kesilen bir mükellef kasten bu naylon faturayı almadığı konusunda vergi inceleme elemanı rapor düzenlemesi halinde 1 kat vergi ziyaı cezası kesileceği için fiil kaçakçılık fiilini gerektirmeyecek ve tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu olacağından dolayı ceza mahkemesinde kamu davası açılmayacaktır.
Sahte belge düzenleme fiilleri dolayısıyla yine kendi adlarına 3 kat vergi ziyaı cezası kesilmemiş olan mükellefler kendileri ile ilgili cezalı tarhiyatları uzlaşmaya taşıyabilirler. Burada da, düzenlenen inceleme raporunda 213 sayılı VUK’nun ilgili genel tebliği 306 Seri Nolu Genel Tebliği gereğince kastın olmadığı ve dolayısıyla 1 kat vergi ziyaı cezası kesilmesi dolayısıyla burada da uzlaşma sağlanması halinde konu ceza mahkemesine taşınamaz. Dolayısıyla da, herhangi bir vergi suçu olsa bile uzlaşmaya varılmış olması nedeniyle suç ortadan kalkar.[6]
Sahte fatura kullanma veya düzenleme fiilleri dolayısıyla KOD’a düşen mükellefler açısından ise durum farklılık arz etmektedir. Bu gibi şirketlerde KOD’a düşme nedeniyle mükellefin durumunu ispat etmesi halinde veya teminat göstermesi halinde KOD’dan çıkması her zaman mümkündür. Bu gibi mükelleflerin KOD’a giriş nedenleri vergi incelemesi sonucu düzenlenecek raporlara göre belirlenecektir. KOD 4 diye isimlendirilen listeye sahte fatura kullanımı dolayısıyla giren bir mükellef mal aldığı firmaya ödemelerini banka sistemi üzerinden yapmış olduğunu ispat etmesi durumunda KOD’dan çıkabilir. Aksi takdirde kendisine yapılan vergi ve vergi ziyaı cezalı tarhiyat 3 kat olarak yapılması halinde tarhiyat uzlaşmaya konu edilemez. 1 kat kesilen vergi ziyaı cezası dolayısıyla uzlaşma talebi mümkün olur. Bu durumda da yine, kamu davası açılamaz.
Vergi yasalarında yapılan düzenlemeler sonucunda sahte belge düzenleme veya kullanma fiilleri dolayısıyla getirilen cezai hükümler arttırılmıştır. Buna göre, 5904 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin (a) fıkrasında yer alan “bir yıldan” ibaresi, “on sekiz aydan” şeklinde değiştirildi.[7]
Yapılan düzenleme ile örneğin muhasebe hilesi yapanlara, çift defter kullananlara, defter ve belgelerini tahrif edenlere, verilen süreye rağmen defter ve belgelerini ibraz etmeyenlere, kapsamı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlere ya da kullananlara “1 yıldan 3 yıla” kadar uygulanan hapis cezası, “18 aydan 3 yıla” olarak değiştirildi. Böylelikle, bir yıla kadar olan hapis cezalarının paraya çevrilmesi, asgari hapis cezası 18 aya yükseltilmek suretiyle önlendi.[8]
Buna göre örneğin, ücret bordrosunda ödediği ücreti düşük gösteren bir mükellef “muhtevası itibariyle yanıltıcı belge düzenlemiş” sayılacak ve bu fiil nedeniyle 18 aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilecek.
671 SAYILI KHK İLE VERGİ CEZA DAVALARI AÇISINDAN ÖRTÜLÜ AF GETİRİLDİ
Bilindiği gibi 671 sayılı KHK ile 01.07.2016 tarihinden önce işlenmiş olan sahte fatura kullanma, düzenleme fiilleri nedeniyle işlenmiş olan suçlar açısından ayrı bir denetimli serbestlik uygulaması ve infaz sistemi getirilmiş bulunmaktadır.
Burada temel amaç; hükümlünün yeniden suç işlemesini önlemek, suç işlemeye yönelik engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyal hayata kazanılmasını sağlamak vs. amaçlar hedeflenmektedir.
671 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile 01.07.2016 tarihinden önce işlenen suçlar açısından ayrı bir denetimli serbestlik uygulaması ve infaz sisteminin uygulanması kanunlaştırılmıştır.
Hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırma amacı taşıyan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Bu Kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasına göre, hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla; açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.
Yine Kanunun 107. maddesine göre, koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir. [Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar 30 yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar 24 yılını], diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.
671 SAYILI KHK NELER GETİRİYOR?
671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yukarıda altını çizdiğimiz bir yıllık süre “iki yıl”, üçte ikilik oran “yarısı” olarak uygulanacaktır.
Böylece, 671 sayılı KHK ile;
- Denetimli serbestliğe ilişkin 1 yıllık süre, 1 Temmuz 2016 tarihinde önce işlenmiş suçlardan mahkum olanların veya olacakların lehine olacak şekilde 2 yıla çıkarıldı.
- Koşullu salıverilmesine 2 yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazı mümkündür. Koşullu salıvermeden yararlanabilmek için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre ise hapis cezasının 2/3’ünden 1/2’sine indirilmiş oldu.
Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde hapis cezasıyla ilgili aşağıdaki hükümler yer almaktadır:
- Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- Belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananlar 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Örneğin, 1 Temmuz 2016’dan önce sahte belge düzenleme nedeniyle en üst sınır olan 5 yıl olarak verilen hapis cezasının yarısı (2,5 yıl) infaz kurumunda geçirilmesi gerekiyor. Bu husus, koşullu salıvermedeki değişikliğin sonucudur. Denetimli serbestlikteki değişikliğin sonucu olarak kalan 2,5 yıllık sürenin 6 ayı cezaevinde, kalan 2 yılı ise denetimli serbestlikle tamamlanacak.
Böylece, 5 yıl hapis cezası alan kişi bunun yalnızca 6 ayını hapiste geçirecektir. Zaten 6 aylık sürede de hükümlünün, Kanundaki bu hükümlerden faydalanması için öngörülen “iyi halli olma” şartının kanun gereğince yerine getirilebilmesi için gerekecektir. Çünkü “iyi halli” olmanın tespiti, cezaevine girdikten sonra cezaevi idaresi tarafından hazırlanacak raporla mümkün olabilmektedir.
Tabi mahkemeler tarafından sahte belge kullanma veya düzenleme fiili karşısında üst sınır olan 5 yıl yerine 4 yıl ceza takdiri yapıldığında ise, muhtemelen hükümlü birkaç gün içinde “iyi halli olma” şartını sağlayarak, cezasını cezaevinde değil de, denetimli serbestlikle tamamlayacaktır.
Unutmamak gerekir ki, 671 sayılı KHK’nın etkisi 1 Temmuz 2016’dan önce sahte belge düzenleme veya kullanma fiilleri için geçerli olacaktır. Bu nedenle, bu tarihten sonra sahte fatura kullanma, düzenleme fiillerine dikkat edilmesi gerekecektir.[9]
Son olarak, yürürlüğe giren 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun 5. Maddesinde getirilen hükümler, matrah artırımı dikkate alındığında 2011 ila 2015 yılları arasında sahte fatura kullanma fiilleri bir şekilde işlenmiş ise; matrah ve vergi artırımı yapılarak söz konusu fiillerden kurtulunmuş olacaktır.[10]
---------------------------
[1] 213 sayılı VUK ek madde:6
[2] (1) kat kesilen cezalar uzlaşmaya konu edilebilir. (3) kat kesilen cezalar uzlaşmaya konu edilemez. VUK ek md. 6. Ayrıntılı açıklamalar için bkz. BAYKARA Bekir, “Uzlaşma Talebinde Bulunmak veya Uzlaşmak Haksız Olunduğunu Kabul Anlamına Gelmez”, Vergi Dünyası Dergisi, Mart 2008, Sayı:319.
[3] 213 sayılı VUK ek md.11 ve Yargıtay 9. C.D., 7.4.1993 gün ve E.1993/818-K:1993/1736 sayılı kararları. Yine, Yargıtay 11. C.D.nin, 13.04.2000 gün ve 1337/1383 sayılı kararları.
[4] Aksi yönde ileri sürülen görüşler için bkz. YİĞİT Uğur, Vergi Kaçaklığı Suçları ve Diğer Hürriyeti Bağlayıcı Vergi Suç ve Cezaları, Beta Yayıncılık, Mart 2004, İstanbul, s.256-257.
[5] Yargıtay 9.C. D., 8.6.1989 gün ve E:1989/1074-K:1789/3045 sayılı kararı.
[6] Aksi yöndeki görüşler için bkz. TANRIKULU Lütfi, “Uzlaşma, Kamu Davası Açılmasını Gerektiren Kaçakçılık Suçlarını Ortadan Kaldırır Mı?”, Vergi Dünyası, Aralık 1993, Sayı: 148
[7] Bkz. 03.07.2009 tarih ve 27277 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[8] KIZILOT Şükrü, “Vergi Kaçıran Herkes Hapse Girecek”, Hürriyet, 23.06.2009, s.11
[9] 671 sayılı KHK 17.08.2016 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
[10] 6736 sayılı Yasa 19.08.2016 gün ve 29806 sayılı R. G. Yayınlanarak, yürürlüğe girmiştir.