Duruşma genel olarak; mahkeme veya hakim önünde görülen bir davada, davacı, davalı ve varsa görgü tanıklarının dinlenmesi olarak ifade olunmaktadır. Duruşmada tarafların mahkeme huzurunda iddia ve savunmalarını açıklamaları için kabul edilmiş bir usuldür. İYUK’nun 17 ve 18. madde hükümlerinde duruşmalara ilişkin ilkeler düzenlenmiş bulunmaktadır.
Vergi yargılamasında duruşma davetiyeleri taraflara duruşma gününden en az 30 gün önceden tebliğ edilmelidir. Vergi yargılamasında tarafların asgari birinin duruşmaya gelmesi halinde duruşma açılır. Aksi takdirde duruşma açılamaz; inceleme, evrak üzerinden yapılarak karar verilir.[1]
Duruşmalarda, gerçek kişi olan taraflar, bizzat veya bir avukat vasıtasıyla katılabilirler. Avukatın katılması zorunlu değildir. Gerçek kişinin avukat olmayan vekili, idari yargıda onu temsil edemeyeceğinden duruşmaya da katılamaz. Ancak, davayı takip ehliyetini haiz olmayan gerçek kişilerin kanuni temsilcileri, bizzat veya tayin edecekleri avukatlar vasıtasıyla duruşmada yer alabilirler. Limited şirketlerde müdürler duruşmada hazır bulunabilir. Anonim şirketlerde ise yönetim kurulu üyeleri şirketi temsil edip, duruşmada hazır bulunabilir.[2]
Diğer yandan, 213 sayılı VUK’a göre Danıştay ve vergi mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kılması halinde, mahkemenin, davaya konu tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapan inceleme elemanları ile mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşavirini veya muhasebecisini dinlemesi mümkündür. İddia ve savunmanın inceleme elemanlarının veya mükellefin mali müşavir ya da muhasebecinin dinlenmesini gerekli kılıp kılmadığının takdiri yargı yerine aittir. Genellikle teknik ve mali konularda davacı tarafın serbest muhasebeci mali müşavirinin dinlenilmesi talep edilmelidir. Zira, 213 sayılı VUK’nun mük. 378. maddesine göre olayın durumuna göre muhasebe ve teknik mali bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafın mali müşavirinin dinlenilmesinde yarar görülmektedir. Duruşma sırasında mahkeme başkanı davacı mükellefin mali müşaviri, yeminli mali müşaviri veya serbest muhasebecisini dinlemek durumundadır.[3]
İYUK’nun 17. maddesine göre, Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve 2012 yılı için 9.230,00 TL’yi aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yine aynı tutarı aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.[4] 2018 yılına ilişkin bu tutar 36.000,00 TL olmuştur.
Buna göre;
1. İptal davalarında,
2. Konusu 2012 yılı için 9.230,00 TL’yi aşan tam yargı davalarında,
3. Tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların 2008 yılındaki zam ve cezaları toplamı 2012 yılı için 9.230,00 TL’yi aşan vergi davalarında taraflardan birinin ya da her ikisinin isteği üzerine davanın duruşma yapılarak karara bağlanması zorunludur. Bu durumda mahkemenin duruşma yapılması konusunda bir takdir yetkisinden söz edilemez. Tarafların bu şartları taşıyan duruşma isteği varsa davanın duruşma yapılarak görülmesi gerekir. (2018 yılı için bu tutar 38.000 TL’dir)
Tarafların usulüne uygun duruşma isteklerine rağmen, mahkemenin bu isteği dikkate almaksızın davayı duruşma yapmadan karara bağlaması, itiraz ve temyiz incelemeleri yönünden bir bozma sebebi oluşturur.
Buna karşılık temyiz ve itiraz incelemelerinde ise, duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay ya da bölge idare mahkemesinin kararına bağlıdır. Bu durumda Danıştay ve bölge idare mahkemesinin tarafların istemi üzerine duruşma yapma zorunluluğundan söz edilemez.
İYUK’nun 17. maddesinin 4. bendine göre, Danıştay, mahkeme ve hakim tarafların istemi olup olmadığına bakmaksızın da gerekli gördüğü durumlarda duruşma yapılmasına karar verebilir.
Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da yapılacak duruşma sırasında duruşma zabıtları tutulmasını gerektiren bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, uygulamada sadece mahkeme veya daire kurulunca imzalanan ve tarafların davanın neticesine etki edebilecek şifahi açıklamalarının özetine ilişkin olan kısa duruşma tutanağı düzenlenebilmektedir.[5]
Vergi yargılaması hukukunda, tanık beyanlarının delil olarak kabulü ise şöyledir: vergi hukuku uygulamasında tanık ifadeleri delil olarak kabul edilebilir. Ancak, vergi hukukunda her türlü tanık ifadesinin delil olabilme niteliği yoktur. Tanığın vergiyi doğuran olayla doğrudan doğruya iktisadi ilişkisinin bulunması gereklidir. Rastlantısal nitelikte bir ilişki, tanık ifadesinin delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli değildir. [7]
Vergi yargılaması hukukunda, takdiri delil sisteminin bir sonucu olarak serbest delil sistemi benimsenmiştir. VUK’nun “İspat” başlığı 3/B maddesinde, yemin hariç her türlü delil ispat aracı olarak benimsenmiş olup; şahit ifadesine de, vergiyi doğuran olayla tabii ve açık ilgisinin bulunması koşuluyla ispat vasıtası olarak hukuki değer verilmiştir.
-----------------------------------------
[1] CANDAN Turgut, İdari Yargılama Usul Kanunu, 2. Baskı, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ankara, Ekim 2006, s.588-590.
[2] Bkz. ALPASLAN Mustafa, Sorular ve Cevaplarla Limited Şirketlerde Kuruluş ve Tescil İşlemleri, İzmir Ekim 2010.
[3] ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, Vergi Hukuku Uygulaması – I, İzmir, Grafmat, Ocak 2008, s.279-281.
[4] İYUK’nun 17. maddesinin 1. fıkrasında yer alan parasal sınır 15.6.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4577 sayılı kanunun 6. maddesiyle 1 milyar liraya yükseltilmiştir. Bu miktar, 4577 sayılı kanunla 2577 sayılı kanuna eklenen ek 1. maddeye göre; 213 sayılı VUK’nun mük. 298. maddesi hükümleri uyarınca, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilana edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle, 2001 yılı için 1.560 TL, 2002 yılı için 2.380 TL, 2003 yılı için 3.780 TL, 2004 yılı için 4.850 TL, 2005 yılı için 5.390 TL, 2006 yılı için 5.910 TL, 2007 yılı için 6.370 TL, 2008 yılı için 6.820 TL, 2009 yılı için 7.630 TL ve 2010 yılı için 7.790 TL, 2011 yılı için 8.380 TL ve 2012 yılı için 9.230 TL olarak uygulanmıştır. Bu sınır 2018 yılı için 38.000,00 TLdir.
[5] 213 sayılı VUK md. mük. 378
[6] KANETİ Selim, Vergi Hukuku, Filiz Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul 1989, s.60
[7] GÜNEŞ Gülsen, “Vergi Hukukunda İspat”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1984, s.31