Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği m.4/1-k hükmüne göre uzlaştırma "Uzlaştırma: Uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcisinin, Kanun ve bu Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak uzlaştırmacı tarafından anlaştırılmaları suretiyle uyuşmazlığın giderilmesi süreci" olarak tanımlanmaktadır.
Uzlaştırma bir alternatif çözüm yöntemi olup kanunda sayılı suçlar bakımından uygulanmaktadır. Süreç, eğitimini tamamlayarak yazılı sınavda başarılı olan ve komisyona kayıtlı ilgili savcı tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından yönetilmektedir. Uzlaştırma bürosuna gönderilen dosyanın ilgili Cumhuriyet Savcısı tarafından uzlaştırmacının görevlendirilmesi ve evrakları teslim alması ile birlikte süreç başlamaktadır. Akabinde uzlaştırmacı, iletişim araçları ile taraflarla iletime geçerek süreci izah eder ve uzlaşmaya davette bulunur. Tarafların muvafakati sonucu müzakere düzenlenir ve yine tarafların iradesi ile süreç olumlu/olumsuz sonuçlanabilir. Uzlaştırma ile hedeflenen tarafların iletişimde kalarak uyuşmazlık konusu olaydan ( maddi / manevi) tatmin olmasıdır. Süreçte bireyler tamamen hür olmakla birlikte süreci sonlandırma yetkisi de taraflardadır.
İlgili yazımızda uzlaştırma müzakerelerinin olumlu sonuçlanması ve taraflar arasında uzlaşma sağlanması hususu dikkate alınmıştır. Tarafların uzlaşmaya davete olumlu yanıt vermesi, akabinde müzakere işlemlerinin başlanması ve müzakerelerin olumlu sonuçlanması halinde uzlaştırmacı tarafından taraf sayısından bir fazla olmak üzere uzlaştırma raporu düzenlenir. Uzlaştırma raporunda tarafların bilgileri, uyuşmazlık konusu, sürecin nitelikleri, sürecin sonucu ve edim kararlaştırılmış ise nasıl yerine getirileceği yer alır ve taraflarca imzalanır.
Tarafların arasında uyuşmazlık konusu olaya ilişkin uzlaşmanın olumlu sonuçlanması halinde soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, kovuşturma aşamasında ise düşme kararı verilir. Böylelikle taraflar arasındaki uyuşmazlık ceza yargılanması kapsamında son bulur. Taraflar arasında uzlaştırmanın olumlu sonuçlanması sadece ceza hukuku kapsamında sonuç doğurmaz. Uzlaşmanın sağlanması ile birlikte aynı zamanda uyuşmazlık konusuna dayanılarak tazminat davası açılamaz, dava açılmış ise feragat edilmiş sayılır.
Bu husus Ceza Muhakemesi Kanunu m.253/19 hükmünde " Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Taraflara bu husus tüm süreç boyunca gerek teklif formunda gerek müzakerelerde uzlaştırmacı tarafından hatırlatılmaktadır. Peki tarafların uzlaşma sürecinin olumlu sonuçlanması taraf olmayan sigorta şirketlerinden tazminat talebinde bulunmaya engel teşkil eder mi?
Yargıtay güncel kararlarında görüş değiştirdiği tespit edilmektedir. Buna göre önceki tarihli kararlarda uzlaştırma raporuna "sigortadan doğan haklarım saklıdır" benzerinde bir ifade ile şerh düşülmesi sigortayı sorumlu tutabilmek için yeterli görülmekteydi. Uzlaştırma raporuna bu hususta şerh düşülmüş ise sigortaya başvuru ve tazminat talepleri haklı bulunuyordu.
Fakat güncel kararlarda yapılan değerlendirmelerde uzlaşmanın olumlu sonuçlanması halinde CMK m.253/19 hükmü gereği tazminat haklarından feragat edildiği ve sigortaya başvuru imkanının bulunmadığı beyan edilmektedir. Her ne kadar bazı kararlara karşı oy olarak Karayolları Trafik Kanunu m.111: "Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir." hükmü şerh düşülmüşse de güncel uygulamalarda uzlaşmanın olumlu sonuçlanması halinde sigortaya başvuru imkanı tanımamaktadır. Devamda bu görüşe ilişkin Yargıtay kararına yer verilmiştir.
Yargıtay 4. HD., E. 2022/1383 K. 2022/2246 T. 10.2.2022 :
"13/12/2016 tarihinde dava konusu trafik kazasının meydana geldiği, sigortalı araç sürücüsünün çarpması sonucu yaya olan davacının yaralandığı dosya kapsamıyla sabittir. Olaya ilişkin olarak açılan Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2017/1100 soruşturma sayılı dosyasında Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar verildiği, Savcılık tarafından Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 253. maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulduğu, kazadaki yaralanma nedeniyle şüpheli Yunus Nadi Turhan'dan Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre Uzlaştırma Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'in 20. maddesinde belirtilen maddi ve manevi edimlerden herhangi birini talep etmediklerini belirterek tarafların uzlaştıklarına dair 22/02/2017 tarihli uzlaştırma raporunun düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacının uzlaştırma teklifini kabul etmek suretiyle raporun altını imzaladığı, Cumhuriyet Başsavcılığınca da uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
5271 sayılı CMK'nın 253/17. bendinde; "Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder. "CMK'nın 253/19. bendine göre ise " ... Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır." hükmü yer almakta olup anılan Kanun maddesinin 253/19. bendine göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Bu yasal düzenleme ışığında da uzlaşma raporunu düzenlenmekle davacının tazminat davası açma hakkı bulunmamaktadır. Uzlaşma raporu da ilam mahiyetinde olacağından aksinin aynı kuvvetteki belge ile ispatlanması gerekir. Tüm bu nedenlerle uzlaşma raporu ilam mahiyetinde olduğundan ve uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle başvurunun kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekir."