1.Tapuya Kayıtlı Taşınmazların Sermaye Konulması
Türk Ticaret Kanunu’nun 127/1. fıkrasının (c) bendinde “taşınırlar ve her çeşit taşınmaz” ile (d) bendinde “taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma haklarının da ticaret şirketlerine sermaye olarak getirilebilecekleri hükme bağlanmıştır”. Dolayısıyla taşınmazların kendisi sermaye olarak getirilebileceği gibi bunların faydalanma ve kullanma haklarının da ticaret şirketlerine konulması mümkündür olduğu düşünülmektedir. Taşınmazların şirkete sermaye olarak getirilmesine ilişkin Türk Ticaret Kanunu’nun 128. maddesinde özel düzenlemelere yer verilmektedir. Genel hükümlerde öngörülen resmi şekil uyarınca taşınmazların devrinde tapu sicil memuru önünde; taşınmaz devir vaadi ise noter huzurunda, özel bir resmi şekle tabi tutulmuştur.
Türk Ticaret Kanunu’ndaki özel düzenleme ile anonim şirketlere sermaye olarak taşınmaz mülkiyeti veya taşınmaz üzerinde var olan veya kurulacak olan ayni bir hakkın konulması borcunu içeren şirket sözleşmesi hükümlerinin ise resmî şekil aranmaksızın geçerli olacağı kabul edilmiştir (m. 128/3). Genel hükümlerde aranan resmi şeklin ikamesi olarak Türk Ticaret Kanunu’nun 128. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleriyle konuya ilişkin düzenleme getirilmiştir. Taşınmazların ya da taşınmazlar üzerinde bir ayni hakkın sermaye olarak getirilmesinde taahhüdün yer aldığı şirket sözleşmesinin, satış vaadinin noter tarafından yapılmasının veya resmi senet şartının yerine geçtiği kabul edilmektedir[1].
Türk Ticaret Kanunu m. 128/2. Fıkrasında şirket sözleşmesinde bilirkişi tarafından belirlenen değerleriyle yer alan taşınmazların “tapuya şerh verildiği” anda ayni sermaye olarak kabul olunacağı ve aynı zamanda özel sicile yapılan kayıtın iyi niyeti kaldıracağı hükme bağlanmıştır. Güvenli kuruluş ilkesinin bir gereği olarak karşımıza çıkan tapu siciline şerh mekanizması ile birlikte genel hükümlerde tapu sicil memuru önünde yapılması öngörülen devir işlemine bir istisna yaratılmış olunmaktadır. Şirketin ticaret siciline tescili sonrasında tescil edildiği ticaret sicil müdürlüğü, şirketin kurulduğunu tapu siciline bildirmesi ve tapu sicilinin de taşınmaz üzerinde gerekli değişikliği yapması gerekecektir. TTK m. 128/5’e göre taşınmaz mülkiyetinin veya diğer ayni bir hakkın sermaye olarak konulması hâlinde, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tapu siciline tescilinin gerekli olduğu öngörülmüştür.
Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketle ilişkin 342 ve 343. Maddeleri, taşınmazlar ayni sermaye niteliğini haiz olduğundan burada da uygulama alanı bulur. TTK m. 342 gereği anonim şirkete sermaye olarak konulacak taşınmazların üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmaması; aksine, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen nitelikte olmaları gerekir. Aynı zamanda TTK m. 343 uyarınca taşınmazlara şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilmesi zorunludur. Bilirkişi tarafından biçilecek değerin taraflarca kabul edildiği karine olarak benimsenmektedir. Şahıs şirketlerinde mahkemece atanmış bilirkişiye gerek olmamakla beraber sermaye şirketlerinde ise mahkeme tarafından atanan bilirkişi değerlendirmelidir (TTK m.343, 578 göndermesiyle 343).[2] Değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanır. Bu rapora kurucular ve menfaat sahipleri itiraz edebilir, itirazın sonucunda mahkemenin onayladığı bilirkişi raporu ise kesindir. [3]
2.Alacakların sermaye olarak konulması
Alacakların ticaret şirketlerine sermaye olarak konulabileceği, Türk Ticaret Kanunu’nun 127. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Hemen belirtmek gerekirse, şirkete sermaye olarak ortakların kişisel “alacaklarının” getirilmesi hususu özellik arz eder. Türk Ticaret Kanunu’nun kural olarak bütün ticaret şirketleri için geçerli olan 130. maddesine göre; sermaye olarak şirkete alacaklarını devretmiş olan bir ortak, alacaklar şirketçe tahsil edilmiş olmadıkça sermaye koyma borcundan kurtulmaz. Alacak, vadesi gelmemiş ise aksi kararlaştırılmış olmadıkça, vade gününden, muaccel ise şirket sözleşmesi veya esas sözleşme tarihinden itibaren bir ay içinde şirketçe tahsil edilmelidir. Her ne sebeple olursa olsun, bu süre içinde tahsil edilemediği takdirde, gecikmeden dolayı şirketin tazminat hakkına halel gelmemek şartıyla, ortak, sürenin bitiminden itibaren geçecek günlerin temerrüt faizini de öder. Alacak kısmen tahsil edilmişse, yukarıdaki hükümler tahsil edilmemiş olan kısım hakkında geçerli olacaktır.[4]
TTK m. 127/1-a’ya göre, para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar sermaye olarak konulabilir. Fakat Türk Ticaret Kanunu 127’nci maddenin 2nci fıkrasında TTK’nun 324nci ve 581nci maddelerine göndermede bulunarak, anonim ve limited şirketlerde sermaye olarak konulabilecek değerler sayılırken, üzerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunan, nakdi olarak değerlenemeyen, devrolunamayan ayınların, hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacakların sermaye olarak getirilemeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre pay sahibinin üçüncü bir kişiden veya şirketten olan üzerinde sınırlı bir ayni hak, haciz ve tedbir bulunmayan vadesi gelmiş alacağının bir sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulmasında herhangi bir engel bulunmadığı anlaşılmaktadır.
“Uygulamada alacakların sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulmasında, özellikle ortağın şirketten olan alacağını sermaye olarak şirkete konması hususunda mahkemeler aşamasında ve işlemlerin tescilinde bir takım sıkıntılar yaşanmakta olup; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü bu konudaki sıkıntıların giderilmesi için yeni düzenlemelere gitme ihtiyacı duymuştur. Bu itibarla pay sahibinin şirketten olan alacağını ayni sermaye olarak şirkete konması ile bu şekilde yapılacak sermaye arttırımlarının sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılmasının temini açısından bakanlığın görüşü uyarınca; “Pay sahibinin şirketten olan alacağını, bir başka şirketin sermaye arttırımında ayni sermaye olarak konması durumunda, pay sahibinin şirketten olan alacağının varlığının tespitinde Kanunun 343üncü maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce hazırlanacak raporun işlemin tescili için ibraz edilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Ayrıca yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ya da denetime tabi şirketlerde denetçinin bu tespitlere ilişkinin raporunun da işlemin tescili için ibraz edilebileceği görüşü bildirilmiş ve işlemler bu görüş doğrultusunda uygulanmaya başlanmıştır.
Fakat özellikle pay sahibin şirketten olan alacağını pay sahibi olduğu şirketin sermaye arttırımında ayni sermaye olarak konulması uygulama açısından bir kolaylık getirilmiş olsa da, bu uygulamanın kanunda yer almaması, Bakanlık görüşü ile Kanun düzenlemesinin genişletip genişletilmeyeceği tartışmasını beraberinde getirmektedir.”[5]
3.Taşınırların Sermaye Olarak Konulması
Taşınmazların sermaye olarak konulmasına ilişkin bölümde de değinildiği gibi, Türk Ticaret Kanunu’nun 127/1. fıkrasının (c) ve (d) bentlerine göre taşınırların da hem kendilerinin hem de üzerlerindeki faydalanma ve kullanma haklarının ticaret şirketlerine sermaye olarak getirilebilmesi mümkündür. TTK m. 128/2’de taşınırların ticaret şirketlerine dolayısıyla sermaye olarak kabul olunabilmeleri için “güvenilir bir kişiye tevdi edilmeleri” koşulu öngörülmüştür.
Şirket ticaret siciline tescilinin ardından, ticaret şirketi taşınırı güvenilir kişiden talep eder. Böylece şirketin tüzel kişilik kazanmasıyla mülkiyetini edindiği taşınırın üzerinde direkt olarak tasarruf edilebilir.
4.Fikri Mülkiyet Haklarının Sermaye Olarak Konulması
Markalar, patentler, faydalı modeller, tasarımlar, coğrafi işaretler, yeni bitki çeşitleri, entegre devre topografyaları, biyoteknoloji, gen teknolojisi, bilgisayar programları, veri tabanları, ticaret unvanı, işletme adı, alan adları, know-how fikri mülkiyet haklarını oluşturur. Bunların sermaye olarak getirilebilmesi için, bilirkişi tarafından değer tespiti [6]yapılmalı ve sözleşmeye yazılması gerekir. Mesela, sermaye olarak konulacak markanın, tescilli olduğu mal ve hizmetlerin hepsi için mi, yoksa sadece bir kısım mal ve hizmetler için mi devredileceği belirtilmesi gerekir.[7]
Ticari işletmenin tüm aktif ve pasifleriyle birlikte şirkete sermaye olarak getirildiğinde sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa ticari işletmeye ait fikri mülkiyet haklarının da sermaye olarak getirildiği kabul edilmektedir ( TK.11/III, TBK. 202, Mark KHK. 16/II ).
Sermaye taahhüdü, ilgili sicile şerh verilmelidir. Şerhe ilişkin belge kuruluş belgeleriyle birlikte sicil müdürüne ibraz edilmesi gerekir. Özel sicile yapılan şerh iyi niyeti ortadan kaldırır (TTK 128/2). Özel sicile kaydedilmedikleri taktirde ayni sermaye vasfını kazanamaz.[8]
Burada yapılan sözleşme, sermaye olarak getirilecek fikri mülkiyet hakkının devri için gerekli olan borçlandırıcı işlem yerine geçecektir.
Sicillere yapılacak tescillerle ilgili bildirimler, ticaret sicili müdürü tarafından, ilgili sicile re’sen ve hemen yapılmalıdır. Böylece 6102 sayılı TTK da sermayenin korunması ve güvenliği ilkesine uygun bir düzenleme ile uygulamada çok sık görülen aksaklıkların giderilmesi amaçlanmıştır. [9]
Unutmamak gerekir ki, iktisadi bir değer taşıdığı kesin olmakla birlikte doğrudan nakdi bir değeri ifade etmedikleri için fikri mülkiyet haklarının da anonim şirketlere sermaye olarak özel sicillere[10] yapılacak bildirim konusunda ise yine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan “Şirketlerde Yapı Değişikliği ve Ayni Sermaye Konulmasında Siciller Arası İşbirliğine İlişkin Tebliğ” hükümlerine uygun hareket edilmelidir.[11]
-------------------------
[1] Poroy/Tekinalp (Tekinalp/Çamoğlu), s. 93
[2] Poroy/Tekinalp (Tekinalp/Çamoğlu), s. 93
[3] Karahan/Coşgun, Şirketler Hukuku, s.118
[4] RG. 31.10.2012, S. 28453. TİCARET HUKUKU LİSANSLAMA SINAVLARI ÇALIŞMA KİTAPLARI
[5] Erdem & Erdem Ortak Avukatlık Bürosu, Av. Tuna Çolgari, Sermaye şirketlerinde alacağın sermaye olarak konulması adlı makale (Naklen )
[6] Yüksel/Yüksel- Mermod, Marka Yönetimi 204. Gerçeğe yakın bir marka değerlemesi ile karşılığında ortağa verilecek payın doğru tespit edilmesi, şirket malvarlığının ve alacaklıların haklarının doğru şekilde korunması mümkün olacaktır.
[7] Giray, Markanın Devri s. 243vd.
[8] Karahan/Coşgun, Şirketler Hukuku, 2. Baskı,2013 s.121
[9] Eren, s.59
[10] Özkorkut, TİCARET HUKUKU LİSANSLAMA SINAVLARI ÇALIŞMA KİTAPLARI s.18 kabulünde ayni sermayeye ilişkin yukarıda açıklanan esaslara (m. 342, 343)
[11] RG. 31.10.2012, S. 28453. TİCARET HUKUKU LİSANSLAMA SINAVLARI ÇALIŞMA KİTAPLARI s.19