Her aşk çiçek isimleriyle başlar, hayvan isimleriyle biter. Büyük bir mutlulukla başladığımız evliliğimiz bir gün eşlerden birinin boşanma veya ayrılık davası açmasıyla resmi olarak çöküş dönemine girer. Bu resmiyetin ne kadar önemli olduğunu daha önceden TMK m. 194 kapsamında kendi tapulu evimizi satamadığımızda ya da TBK m. 584 kapsamında kefil olamadığımızda anlayamadıysak, TMK m. 169 kapsamında hakim eşimize tedbir nafakası ödememize hükmettiğinde anlarız. Burada davayı kimin açtığını, kimin kusurlu olduğunun önemi yoktur; zaten kusur davanın sonunda resmiyete dökülecektir, önemli olan hakimin eşlerin barınmasına, geçimine yönelik tedbirleri re’sen almasıdır.
Eğer kusurumuz yoksa, ya da daha azsa, TMK m. 174 kapsamında maddi ya da manevi tazminat ödemeyiz. Ancak, eşimizin kusuru olsa dahi, bizimkinden daha fazla değilse ve boşanma sonucu yoksulluğa düşecekse, TMK m. 175 kapsamında bizim mali gücümüz oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Buradaki yoksulluğu TUİK’in, sendikaların ya da GSS’nin anladığı şekilde düşünmemeliyiz. Asgari ücretin üçte biri, açlık sınırının bir tık üstü gibi kavramlar yoktur; eğer eşimiz evliliğimizin ona sağladığı imkanlardan daha kötü bir duruma düşecekse ve sosyo ekonomik statüsü bu alıştığı hayatı sürdürmeye imkan vermiyorsa, ve de sizin mali durumunuz yeterliyse, tebrikler, ömür boyu irat sözleşmesine imza attınız.
Basından hep duyarız, bir yıl evli kaldı, on yıldır nafaka ödüyor diye. Dışarıdan bakınca eğitimi, işi gücü, mesleği olmayanla evlenirsen böyle olur, tabii ki ona bakacaksın gibi algı oluşabilir. Gerçekte siz çok iyi eğitimli biriyle de evlenmiş olabilirsiniz, siz evlendiğinizde çok iyi kariyeri de olabilir, o zamanlar iyi de kazanıyor olabilirdi ancak çalışmasını istemediniz, iş hayatından uzak kaldı, artık bunca zaman sonra geri dönse bile o eski standartını, evliliğinizde sürdürdüğü yaşantısına devam edemeyeceği için, ödeyeceksiniz yoksulluk nafakasını.
Ömür boyu dedik ama, TMK m. 176 gereği, eşinizin evlenmesi ya da fiilen evliymiş gibi yaşaması halinde, veyahut haysiyetsiz hayat sürmesiyle bu nafaka kaldırılabilir. Haysiyetsiz kavramı geniş bir kavram olup, tarafların sosyo ekonomik durumlarına, yaşadıkları çevrenin değerlerine göre çok değişken olup, her olay bazında tekrardan değerlendirmek gerekir. Tabii söylemeye gerek var mı bilmiyoruz ama, ya fil ölür ya Timur ya da ben hesabı, taraflardan birinin ölümü de bu süresiz nafakayı sonlandıracaktır. Tarafların mali durumlarının değişmesi de bu nafakayı sonlandırabilir, azaltabilir ya da arttırabilir.
TBK m. 430 taraflar özgür iradeleriyle yapmış olsalar bile, on yıldan daha uzun sözleşmeleri fesih bildirim sürelerine uymak şartıyla feshedebileceklerini söyler. Benzer on yıl kuralı TBK m. 347 gereği kiralamalar için de geçerlidir. Dönemsel olmayan borcunuz bile TBK m. 82 gereği on yıl sonra zamanaşımına uğrar. Hepsini bırakın, insan öldürseniz bile TCK m. 68/1.b kapsamında 30 yıl sonra zamanaşımına uğrar, 1 yıllık evliliğin bedeli bir ömür nafaka ödemek olmalı mıdır?
Sürekli basında görürüz, sanırım bir de dernek var, nafaka mağdurları diye, hep de haberler gelir, kademeli nafaka sistemine geçileceği şeklinde. Kanun koyucunun Türk aile yapısına bakışını anlamadığımız sürece biraz boşuna olacaktır bu beklentimiz. Yargıtay yeri gelir imam nikahlı eşe nafaka verir, yeri gelir TMK m. 118’e aykırı olarak tören yoksa nişanlanma da yok der, TCK m. 102/1 cinsel saldırı suçu eşe karşı işlenemez der, hatta TCK m. 104/1 18 yaşını doldurmamış olanla cinsel ilişki suçunu imam nikahı bile olsa görmezden gelir.
Her şeyi devletten beklememek gerekir, biraz da kendi önlemimizi kendimiz alacağız. Hem kendi sosyo ekonomik durumumuza uygun biriyle evleneceğiz, hem de TMK m. 185 gereği evlilik gerekliliklerini beraber sürdüreceğiz.
Özgür TÜRKEŞ