18.06.2014 Tarihli 6545 Sayılı Türk Ceza Kanunu Ve Bazı Kanunlarda değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırılmış ve Sulh Ceza Hakimlikleri kurulmuştur. 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’ nun Geçici 6/3 Maddesi ile Sulh Ceza Mahkemelerinin yargılamaya dair görevleri Asliye Ceza Mahkemesine devredilmiştir. 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemelerinin Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanunu’ nun 10. Maddesi; Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla sulh ceza hâkimliği kurulmuştur. Hükmü ile Sulh Ceza Hakimliğinin kuruluşu ve görevi ifade edilmektedir.
Sulh Ceza Hakimliklerinin görevlerinden birisi olan yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli karardan bir kısmı 5271 Sayılı Ceza Muhakemesin Kanunu (CMK) ’nda ve diğer kanunlarda düzenlenen Koruma Tedbirlerine ilişkin kararlardır. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun m.74; gözlem altına alma kararı, m. 75; iç beden muayenesi ve vücuttan örnek alma kararı, m. 78; moleküler genetik inceleme kararı, adli arama kararı, m. 91/5: yakalama ve gözaltına alma kararlarına itirazın incelenmesi, m. 100-101; tutuklama kararı ve tutuklamaya itirazın incelenmesi, m. 109-110: adli kontrol kararı gibi koruma kararları ile m. 153/2: müdafinin dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması kararı almakla görevlidir.
CMK m.91/5’ e göre; Sulh Ceza Hakimi, yakalama, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına dair Cumhuriyet savcısının tarafından verilecek emre karşı, yakalanan kişi, müdafii veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımının şüphelinin serbest bırakılması talebi ile başvurunu evrak üzerinden incelemekle de görevlidir. Sulh Ceza Hakimi, soruşturma aşamasında CMK m.130/ 2 gereğince kanuna uygun olarak yapılan avukat bürosunda arama esnasında el koyma işleminin gerçekleştirilecek şeyin avukat ile müvekkil arasında mesleki ilişkiye ait olduğu öne sürüldüğünce, o şeyin akıbeti, ne yapılacağı hakkında kararı vermekle de görevlidir.
Sulh Ceza Hakimliği, CMK m.248 ile de kaçağın, Türkiye'de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına, Cumhuriyet savcısının talebi halinde el koyma kararı vermekle görevlidir. Ayrıca el koyma kararı verilmediği taktirde ve el koyma işlemi gerçekleştiğinde kaçağın cumhuriyet savcısına başvurmasını sağlamak amacıyla tedbire ilişkin kararın özetinin gazetede ilan edilmesi konusunda karar verme görevi de Sulh ceza hakimi’ ne aittir. Ayrıca CMK m.259 ile müsadere tabi bir eşya suç eşyası olmasa dahi müsadere altına alınacak ise buna ilişkin kararı Sulh Ceza Hakimi tarafından vermektedir.
CMK m. 161/5 ile seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili hakkında soruşturma yapmaya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yetkili olsa da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde suçun işlendiği yer Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından zorunlu deliller toplanmaktadır. Bu halde mevcut duruma göre gerekmesi halinde ise alınacak kararlar bakımından bulunduğu yer sulh ceza hâkimliğinden talepte bulunmakta ve sulh ceza hakimi ise gereken işlemi yapmaktadır.
CMK’ nın 60. Maddesi’ ne göre de yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve herhâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi kararını soruşturma evresinde vermekle görevli mercii Sulh Ceza Hakimliği’dir. CMK m. 24 ve devamı maddelerde hâkimin ret sebepleri ne yer verilmektedir. Muhakemeye doğrudan etkisi olmayan ama muhakeme süjesi gibi görünen bilirkişinin reddedilmesi de mümkün olup hâkimin ret sebeplerine ilişkin hükümlerin bulunması gerekmektedir. CMK m. 69’ a göre Bilirkişinin ret sebeplerinin varlığı halinde Cumhuriyet Savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, ret hakkını kullanması halinde, soruşturma aşamasında ret istemi Sulh Ceza Hakimliği tarafından incelenmektedir.
Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma işlemleri tamamlanıp yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilmektedir. Sulh Ceza Hakimliği, Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara CMK m. 173 kapsamında yapılacak itirazları değerlendirmekle de görevlidir. Sulh Ceza Hakimliği itiraz üzerine yapacağı değerlendirmekle soruşturmaya devam edilmesi yönünde karar tesis edebileceği gibi itirazı kabulüne veya itirazın reddine dair de karar verebilmektedir.
Sulh Ceza Hakimleri her ne kadar soruşturma aşamasında hakimlerin alması gereken kararları alıcı konumda olsalar da doğrudan soruşturmaya dahil olduğu kısım da mevcuttur. CMK m. 163; Sulh Ceza Hakiminin kanunda yer verilen suçüstü halinde gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığı durumda veya mevcut olayın dosya durumu ve diğer hususlar itibariyle Cumhuriyet Savcısı için iş gücünü aşacak nitelikte ise soruşturmayı yürütmek; bu kapsamda kolluk amir ve memurlarına araştırma, tedbir alma emri verme gibi görevi de bulunmaktadır. Sulh ceza hâkimi, CMK m.163 hükmü ile doktrinde "zorunluk savcılığı" denilen bir statüdedir. [1] Bu yetkisini kullanırken hakim olarak değil, savcı olarak hareket etmekte ve bunun için adli kolluk ve amirlerine emir vererek iş yaptırabilmektedir.
Hakimler tarafından verilen kararlara karşı itiraz yolu bulunmaktadır. Hâkim kararlarına karşı itirazlar CMK m.268/3-a bendinde belirtilen yetkili Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilmekte olup yetkili Sulh Ceza Hakimliği tarafından hâkim tarafından verilen karar incelenmektedir. Sulh ceza hâkimi tarafından verilen kararın olağan kanun yolu için başvurulan itiraz mercii, diğer kanun yollarından farklı olarak üst nitelikteki mahkemeye değil kendisini izleyen sulh ceza hakimliğine yapılmaktadır. Bu şekilde kararın denetlenmesi ise, kanun yolu inceleme yetkisinin yatay düzlemde gerçekleştiğini göstermektedir. [2]Sulh ceza hakiminin kararlarına karşı yapılan itirazlar, kararı veren merci ile aynı derecede olan CMK m.268/3-a, c, e betlerinde yetkili merciiler tarafından incelemeye tabi olması sebebiyle aktarma etkisi dikey değil, yatay bir etki göstermektedir.
Sulh Ceza Hakimliklerinin görevleri diğer kanunlarda da hüküm altına alınmıştır. 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu m.27 ile; İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilmektedir. Bu hüküm görev uyuşmazlığı sebebiyle üst mahkemeye dahi taşınmış olup nihai olarak verilen kararlarla [3] idari para cezasına veya mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin kararlara karşı Sulh Ceza Hakimliklerine başvuru yapılmakta ve gerekli değerlendirmeler Sulh Ceza Hakimleri tarafından gerçekleştirilmektedir. [4] Ancak bu kararların idari yargının görev alanına giren yaptırım içermemesi gerekmektedir. İçeriğinde idari yargının görev alanına giren yaptırım bulunmayan, sadece adli yargının görev alanına giren idari para cezası kararlarına itiraz edilecek ve itirazları incelemekle görevli olan merci Sulh Ceza Hakimlikleri’ dir. [5]
Sulh ceza hâkiminin, kanun maddelerinin metninden hareketle genelde talebe bağlı olarak hareket ettiği ortadadır. Sulh ceza hâkimi kendisinden talep edilen her konuda müspet ya da menfi bir karar vermek zorundadır. 1982 Tarihli T.C Anayasası’ ın 141. Maddesi ‘’Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır’’ hükmünde de belirtildiği gibi Sulh ceza hâkimi ilgili konu için kanunda talep etmeye yetkili kişiler tarafından kendisine gelen bir talebi kabul veya reddettiğine dair bir karar vermek ve kararında gerekçesini belirtmek zorundadır. Bu durum AİHS ve Anayasa ile korunan ve en temel hak olan adil yargılama hakkının da bir şartıdır. Bu bağlamda Sulh ceza hâkimi bağlı yetkili olup işlem tesis etmeleri için bir hakimliğe yöneltilen talebin mevcut olması gerekmektedir. Bu talebi yöneltmekle yetkili kişi ise o işlem için kanunun ilgili maddesinde yetki verilen cumhuriyet savcısı, şüpheli, müdafi veya bir başka muhakeme süjesi olabilmektedir. Her ne kadar soruşturma yürütme görevi Cumhuriyet Savcısına verilmiş olsa da CMK m 163’ teki şartların vuku bulması halinde Cumhuriyet Savcısının bütün hak ve yetkileri sulh ceza hâkimi tarafından kullanılmaktadır. CMK m.163 gereğince soruşturmayı yürüten sulh ceza hâkimi ise herhangi bir talebe bağlı kalmaksızın, soruşturmaya dair tüm işlemleri yapmakta; soruşturma işlemini kendiliğinden yürütmektedir.
Sulh ceza hakiminin talebe bağlı görevleri dışında bağımsızlığı da tartışmalara konu olan bir durumdur. T.C. Anayasasının 138. Maddesi: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Hükmü ile yargının bağımsızlığını sağlamaktadır. Sulh ceza hakimleri Hakimler Savcılar Kurulu (HYK) tarafından atanmakta olan yargıçlardır. 6098 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’ na göre Kurul’ un başkanı Adalet Bakanı olup üyeleri seçme yetkisi Partisi ile ilişiğinin kesilmesine gerek duyulmayan Cumhurbaşkanı’na da aittir. Kurul’ un oluşumu ile Kurul’ un Sulh ceza hakimliklerinin atamaya dair yetkisi arasında dolaylı bir yetkisi olduğu söylenebilse özel nitelikli olarak kurulan, özgürlük hakimlikleri olarak nitelendirilen Sulh ceza hakimlerinin özellikle siyasi suçlar bakımından siyasi konjonktürden ne derece etkilenmeyeceği muallaktır. Bu bakımdan Sulh ceza hakimlerinin işlemleri açısından taleple bağlılığının yanında Anayasa ile korunan bağımsızlığının sağlanıp sağlanmadığı konusunda açıklık bulunmamaktadır. Konuya ilişkin aynı bakış açısı Venedik Komisyonu’ nun Sulh Ceza Hakimlikleri ile ilgili raporunda [6] belirtilmiş olup Komisyonu Raporu 24 Haziran 2018 Anayasa değişikliğinden önce olması hasebiyle şimdiki duruma göre daha az değerlendirmelerin yapıldığı Rapor olarak yer etmiştir.
Soruşturmayı başlatan ve sona erdiren makam iddia makamı olup soruşturmaya dair işlemler cumhuriyet savcısı tarafından gerçekleştirilmektedir. Kural olarak savcının talebi ile işlem yapan sulh ceza hâkimi ise bağımlıdır. Cumhuriyet savcısı, sulh ceza hakiminden koruma tedbiri dışında soruşturmaya ilişkin bazı muhakeme işlemlerinin yapılmasını da talep etmektedir. Cumhuriyet savcısı yürüttüğü soruşturma beyan, belge ve belirti delilinden yararlanmaktadır. Beyan delili içerisinde şüpheli/sanık beyanı, tanık beyanı ve şüpheli/sanık dışındakilerin beyanı olarak değerlendirilmektedir.[7] Cumhuriyet savcısı da bu delillere ulaşmak için gerekli soruşturmayı emrindeki kolluk kuvveti aracılığıyla yürütmektedir. CMK m. 43/5 ile Cumhuriyet savcısının tanık dinleyebileceği, m. 54 ile de Cumhuriyet savcısının tanığa yemin verdirebileceği hüküm altına alınmış olduğundan Cumhuriyet savcısının tanık dinleme yetkisinin olduğu maddelerle sabittir. CMK m.163’ teki şartların oluşması halinde soruşturmanın Sulh ceza hâkimi tarafından yürütüleceği durumlarda, sulh ceza hâkimi Cumhuriyet savcısına ait tüm yetkilere haiz olduğundan bu halde tanığı ya da şüpheliyi dinlemesi mümkündür. Kaldı ki sulh ceza hakiminin şüpheliyi dinlemesi ilk akla gelen haliyle savcının tutuklama ile sevk etmesi halinde karar vermeden önce yapabileceği bir işlemdir
Sulh ceza hakiminin tanığı dinlemeye yönelik görevi devlet sırrı niteliğindeki bilgilerle ilgili tanıklığa ait hükümlerle de haizdir. CMK m.47 ile devlet sırrı niteliğine sahip bilgilere yönelik tanıklık yapılacağı zaman tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenmektedir. Madde metninden hakim ya da heyet tarafından tanığın dinlenmesi gerektiği belirtilmiş olduğundan cumhuriyet savcısının böyle bir yetkiyi sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Soruşturma evresinde devlet sırrı niteliğine sahip bilgilere tanıklık için cumhuriyet savcısına bir yetki verilmediğinden hakim ibaresi ile Sulh ceza hakiminin kast edildiğini söylemek mümkündür. Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerde tanıklık yapılacağı durumlarda, soruşturma evresinde tanığın Sulh ceza hakimi tarafından dinlenileceği çıkarımı yapılmaktadır. [8]
Sulh ceza hakiminin belirtilen haller dışında da tanık ve şüpheliyi dinlemesi mümkündür. Cumhuriyet savcısının tutuklamaya sevk ettiği şüpheli şahsa ait dosyaya bakmakla etkili sulh ceza hakimi evrak üzerinden, acele bir yargılama yapmaktadır. Ancak tanık ya da şüpheli şahsın dinlenmesinin cumhuriyet savcısına ya da mahkemeye bırakması gecikmesinde sakınca bulunan ve telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet vermekteyse sulh ceza hakimi tarafından tanık dinlenmektedir. Aksi düşünce açıkça şüphelinin adil yargılama hakkının ihlaline yol açmaktadır. Sulh ceza hakimi tutuklama talebiyle sevk edilen şüphelinin sorgusunu yapmaktadır. Tutuklamaya dair karar verecek olan sulh ceza hakimi şüphelinin sorgusu ile birlikte o an hazır bulunan tanığı hatta şikayetçiyi de dinlemesi gerekmektedir. Bu durum Yargıtay Kararları [9] ile de sabit olup Yargıtay idari para cezasına itiraz eden başvuran için dosya üzerinden inceleme yapacak olsa da ’’……. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 28.maddesinde yeralan “(5) Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır.(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idari yaptırım kararı verilen tarafın kanuni temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.” biçimindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde..…’’ şeklinde verilen kararla da hazır bulunan şüpheli ve tanığın dinlenebileceği belirtilmektedir. [10]Sulh Ceza hakiminin tanık dinleme yetkisini kabul eden Yargıtay Kararını ceza muhakemesi usulünde uygulanabilen kıyas yoluyla Cumhuriyet Savcısının tutuklamaya sevk ettiği şüpheli ve hazır bulunan tanık için de uygulama alanı bulmaktadır. Sulh ceza hakimi tarafından dinlenen tanığın beyanları tutanak altına tutulduğunda tanık beyanı beyan delili niteliği değişmekte ve belge delili olarak nitelendirilmektedir.
Sorgu esnasında sulh şüphelinin suçsuzluğuna yönelik delil sunması ya da delillerin toplanmasının talep etmesi halinde, olay itibariyle sulh ceza akiminin durumu değerlendirmesi, talebi uygun görmesi halinde kaybolma, yok edilme ihtimallerine karşı delili toplaması ve koruma altına alması gerekmektedir. Hatta sulh ceza hakiminin toplaması gereken delil bir başka mahkemenin yargı çevresinde yer alıyorsa, o yer sulh ceza hakiminden ilgili delillerin toplanmasını isteyebilmektedir. Sulh ceza hakiminin bir başka yer sulh ceza hakiminden o işlemi yapmasını istemesi istinabe olarak adlandırılmaktadır. Ceza kanunumuzda istinabeye ilişkin pek çok hüküm bulunmakta olup bunlardan birisi de keşfi içeren CMK Madde 83; Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. hükmüdür. Keşfe dair kararı hazırlık soruşturmasında sulh ceza hakimi vermekte ve kararı veren hakim veya hakimler tarafından yapılmaktadır. [11] Ancak gerektiğinde naip hakim veya istinabe olunan hakim tarafından da yapılabilir. Bu görüşe göre de keşfe bizzat sulh ceza hakiminin de katılması halinde Yargıtay’ ın vermiş olduğu karara [12] göre keşif anında tanık dinlemesi de yapılabileceğinden sulh ceza hakiminin CMK m.83 ve m.162’ ye istinaden tanık dinleme yetkisinin olduğu çıkarımında bulunulmaktadır.
Sulh ceza hakimi, zorunlu savcılık olarak faaliyet gösterdiği suçüstü hali ve gecikmesinde sakınca bulunan zamanda talebe bağlı olmaksızın, re’ sen delil toplamakta yahut emrindeki kolluk kuvvetlerine delilleri toplaması için emir-talimat verebilmektedir. Talebe bağlı olarak çalışma gösteren sulh ceza hakimi zorunlu savcılık sıfatı ile yapacağı işlemleri talebe bağlı olmaksızın yerine getirmekte; soruşturmaya dair delilleri kendiliğinden toplayabilmektedir. Sulh ceza hakimi yalnızca kendi yargı çevresi sınırları içerisinde görevlidir. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan haller varsa yahut cumhuriyet savcısının iş yükünü aşacak bir durum varsa yer yönünden yetkisiz olsa bile zorunlu savcı niteliğinden dolayı kendiliğinden gerekli araştırmaları da yapabilmektedir.
Av. Cennet Betül TOKGÖZ
-----------------------------------------------
[1] Hakan, ÜNÜVAR, Hakan, HAKERİ, Sorularla Ceza Muhakemesi Hukuku, 1 Basım, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara, 2006, s. 285.
[2] Gülsün Ayhan, AYGÖRMEZ UĞURLUBAY, ‘’GÜNCEL TARTIŞMALAR VE GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRK CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA İTİRAZ’’, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı, İzmir, Basım Yılı: 2015, s. 4025.
[3] Uyuşmazlık Mahkemesi, 21.11.2005, E.2005/92-K.2005/112, RG. 28.12.2005, sayı 26037, bkz:http://www.uyusmazlik.gov.tr/uyusmazlik-mahkemesi-kararlari, Erişim Tarihi:07.04.2020
[4] Anayasa Mahkemesi, 09.03.2006, E.2006/34-K.2006/37, RG, 06.10.2006, sayı 26311, bkz: https://www.anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgi-bankasi/, Erişim Tarihi: 07.04.2020
[5] Ahmet, NOHUTÇU, İDARİ YARGI, Savaş Yayınevi, 15. Baskı, Ankara, 2015 s. 140.
[6][1] Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu, Türkiye Sulh Ceza Hakimliklerinin Görev, Yetki ve İşleyişi Hakkında Görüş, Görüş No: 852/2016, Strazburg, 13.03.2017, s. 19.
[7]İsmail, ERCAN, Ceza Muhakemesi Hukuku, Kuram Kitap, 10. Baskı, İstanbul, 2016, s. 163.
[8] Zeki, HAFIZOĞULLARI, ‘’CEZA HUKUKU DÜZENİNDE DEVLET SIRRI’’, Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 2(2), 2012, Ankara, s. 24.
[9] Yargıtay 19.C.D. 2017/3404 E., 2019/4674 K., bkz: karararama.yargitay.com.tr, Erişim Tarihi: 08.04.2020
[10]Yargıtay 19. C.D.15.04.2019 T., 2019/1242 E., 2019/7227 K. bkz: karararama.yargitay.com.tr., Erişim Tarihi: 08.04.2020
[11]Murat, AKSAN, CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNDE HAZIR BULUNMA, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 11, 2003, s.179.
[12]Yargıtay 17.C.D. 2019/5566 E., 2019/11154K, bnz: Karararama.yargitay.com.tr., Erişim Tarihi: 08.04.2020