“Tehdit” ibaresi “gözdağı verme” anlamına gelmektedir. Tehdit, bir kimseye bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Tehdit içerikli sözlerin bildiriminin sözlü olabileceği gibi başka şekillerde ve davranışlar ile de iletilmesi mümkündür.
Bu yüzden tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile gerçekleştirilebilir. Tehdit suçunda, önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılması durumudur.[1]
765 sayılı TCK dönemi
Koşullu tehdit suçu 765 sayılı TCK’nin 188. Maddesinde hüküm altına alınmıştı. Bu yasal düzenlemeye göre "Bir kimse, bir şeyi işlemek veya işlemesine müsaade etmek ya da o şeyi işlememeye mecbur etmek için diğer bir kimseye zor kullanır veya onu tehdit eder veya yetkisi olmadan veya yasalara aykırı olarak bir konuda bilgi vermesini veya inancını veya siyasi veya sosyal görüşünü açıklamasını istemesi’ halinde cezalandırılmaktaydı.
Şartlı tehdit suçunda korunan hukuki yarar "bireyin karar verme ve hareket özgürlüğünü (irade özgürlüğünü) her türlü saldırıya karşı korumak"tır.
bireyin irade özgürlüğünün korunması hususu, koşullu tehdit (zorlama) suçunu, TCY'nın 191. maddesinde düzenlenen ve kişinin "iç sükunu" ile "hukuki emniyet şuuru"nu korumayı hedefleyen tehdit suçundan ayıran en önemli özelliktir.
TCK’nin 188. maddesinde "koşul" kavramı açık bir şekilde belirtilmemişti. Bu maddede yer verilen "Bir kimse, bir şeyi işlemek veya işlemesine müsaade etmek ya da o şeyi işlememeye mecbur etmek için diğer bir kimseye zor kullanır veya onu tehdit ederse......." şeklindeki hüküm ile kullanılan zor veya tehdit belli bir koşula bağlanmıştı.
Tehdit suçundan farklı olarak, koşullu tehdit suçunda soyut bir zarar verme beyanından başka, bu zarar mağdurun belli bir davranışta bulunması şartına bağlanmıştır
Şartlı tehdit suçu ile fail, suçun mağdurunu istenilen bir davranışı yapmaya veya yapmamaya zorlamakta ve onu korkutmayı amaçlamaktadır. Burada eylemin uygunluk, elverişlilik ve yeterlilik koşullarının gerçekleşmesi suçun oluşumu için aranmaktaydı. Bu hususunda ayrıca öğretide savunulduğu görülmüştür.[2]
Koşullu tehdit (zorlama) suçunun oluşabilmesi için, failin mağdurdan yapmasını veya yapmamasını istediği hareketin, mağdurun kararına bağlı ve onun imkân ve iktidarı içinde olması gereklidir.[3]
Örneğin; "o davayı geri al, almazsan seni öldüreceğim" şeklinde tehdit edilen mağdurun davasından feragat imkan ve iktidarının bulunduğunun saptanması halinde koşul unsurunun gerçekleştiği kabul edilerek sanığın 765 sayılı TCK'nin 188/1. maddesinde belirtilen koşullu tehdit (zorlama) suçundan, aksi takdirde 765 sayılı TCK'nin 191/1. maddesinde düzenlenen tehdit suçundan cezalandırılması gerekecekti.[4]
5237 sayılı TCK dönemi
5237 sayılı TCK’nin 106. Maddesi ile “tehdit” bizatihi suç olarak tanımlanmıştır. 5237 sayılı TCK’de tehdit eylemine diğer bazı suçlarda ayrıca unsur olarak de yer verilmiştir.[5]
Korunan Hukuki Yarar
Burada tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükunudur. Tehdit suçu, kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesini önlemek amacıyla hüküm altına alınmıştır. Bu yüzden, TCK’nin 106. maddesi ile kişinin kendisine özgü sulh ve sükununa karşı işlenen saldırılar yaptırıma bağlanmıştır.
Burada tehdidin TCK’nin 106. maddesiyle korumak istediği esaslı hukuki yarar, kişinin karar verme ve hareket etme özgürlüğüdür.
Tehdit, çoğu zaman başka bir suçun (örneğin yağma suçu) unsurunu oluşturabilir. Bununla birlikte, TCK’nin 106. maddesinde tehdidin kendisi bağımsız bir suç olarak hüküm altına alınmıştır. Bu yüzden tehdit suçunun, genel ve tamamlayıcı bir suç olduğu söylenebilir.
Tehdit hâlinde, gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmemesi kaydına bağlı bir tecavüz, kötülük mağdura bildirilmektedir.
Tehdidin Konusu
Tehdidin konusunu, kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakılacağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirileceğinin mağdura bildirilmesi ile ortaya çıkmaktadır.
Tehdidin özelliği
Burada suçun oluşumu için şu özellikler aranmalıdır:
Kötülüğün gerçekleşmesinin failin iradesine bağlı olması zorunluluğu: Tehdit suçunda kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği tehdit edenin iradesine bağlı olmalıdır.
Örneğin; sanığın, mağdur polis memurlarına sarfettiği, “...hepinizi sürdürürüm...” sözünün, sanığın iradesine bağlı olmayan bir eylemi içermesi nedeniyle suçun unsurları oluşmayacaktır.[6]
Kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesinin failin takdirinde olması zorunluluğu: Tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, gerçekten veya en azından görünüş itibarıyla failin takdirine bağlı olmalıdır.
Üçüncü kişilerin araç olarak kullanılabilmesi: Burada kötülüğün mutlaka tehdit eden tarafından gerçekleştirilmesi gerekmemektedir. Fail, bir üçüncü kişi aracılığı ile bu kötülüğün gerçekleştirileceğinin bildirilmesi halinde de tehdit suçunun oluşması mümkündür.
Kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesinin önemli olmaması: Tehdit suçun oluşması için tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi herhangi bir öneme haiz değildir. Tehdidin nesnel olarak ciddî bir hakikat arzetmesi şarttır.
Başka bir söylemle, istenilenin yerine getirilmemesi hâlinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği olasılığının nesnel olarak var olması gerekir.
Tehdidin ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun olması zorunluluğu: Kullanılan sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez.
Örneğin; alkollü olan sanığın, kendilerini durduran şikâyetçilere anlık olarak söylediği “...hepinizi sürdürürüm...” şeklindeki sözün, somut olayın özelliklerine göre şikâyetçilerin iç huzurunu bozmaya veya onlarda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli bulunmaması karşısında, tehdit suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.[7]
Tehdit niteliğindeki davranışların mağdur üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik olması zorunluluğu: Tehdit suçunda failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması şarttır.
Tehdidin mağdur üzerinde etkili olmasının şart olarak aranmaması: Nesnel olarak ciddî bir niteliğe haiz tehdidin somut olayda mağdur üzerinde etkili olması şart değildir.
Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamaktadır. Bu suçta failin de kendisinin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek olanağa ve güce sahip olduğu düşüncesini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi ve bu sonucu istemesi şarttır.
Mağdur tarafından ciddiye alınmayan davranışlar
Kişi, fail, objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur, bu söz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir.
Öğretide bazı yazarlar, suçun manevi unsurunun oluşması açısından önemli olan bu davranışın bir kimseyi korkutma kastıyla yapılmış olmasını şart olarak aramaktadır. Bu görüş sahiplerine göre; failin, zararı gerçekten gerçekleştirme amacı taşıyıp taşımadığı suçun oluşması açısından önem taşımaz. Bu görüşe göre; failin hangi saikle kötülüğü gerçekleştireceğini açıklaması da herhangi bir öneme haiz değildir.
Şaka amacıyla tehdit içeren sözler söyleme
Örneğin şaka veya bir hakkı savunma iradesi gibi nedenlerle tehdit fiilinin eyleminin gerçekleştirilmesi halinde, eylemin nesnel olarak korkutucu olma niteliğine sahip olması şartıyla tehdit suçu oluşacaktır.[8]
Öğretide, failin açıkça şaka amacıyla tehdit içeren sözler söylediği çok açık ise tehdit suçunun oluşmayacağı yönünde görüşler ileri sürülmüştür.
Buna göre örneğin; kişinin buluşma noktasına geç gelen veya kendisini uzun zamandır aramayan yakın arkadaşına ‘Sen bittin, seni yaşatmayacağım’ şeklinde sözler söylemesi, suç oluşturmayacaktır.
Yargıtay kararlarında ve gerekçede vurgulandığı üzere ifadelerin nesnel olarak ciddi olmadığı çok açık ise tehdit suçu oluşmayacaktır.[9]
Sonuç olarak bariz bir şekilde şaka amaçlı yapıldığı veya ciddi olmadığı anlaşılanlar dışında, eylem objektif olarak korkutucu veya kaygı verici nitelikte ise tehdit suçunun oluşacağı kabul edilmelidir.[10]
Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek olanağa ve güce gerçekte sahip olmaması mühim değildir. Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddî olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olması mümkündür.
Batıl inançlar aracılığıyla tehdit eylemi
Belirtmek gerekir ki, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş sayılmayacaktır.[11]
Kötülüğün üçüncü şahsa yönelik olması
Tehdit konusu kötülük, mağdur dışında bir üçüncü şahsa yönelik olarak gerçekleştirilebilir. Fakat bu gibi hallerde mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir akrabalık, yakınlık ilişkisi bulunmalıdır.
Tehdit eyleminde, tehdit konusu tecavüzün ileride vuku bulacağı beyanıyla mağdurun korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanması söz konusudur.
5237 sayılı TCK’nin 106/1 maddesinde; tehdidin yöneldiği hukukî değere göre bir ayırıma gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre tehdidin, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle gerçekleştirilmesi gerekir. Bu durum tehdit suçunun temel şeklini ifade etmektedir.
Tehdit eyleminin mağduru malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle gerçekleştirilmesi halinde suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir hali söz konusu olacaktır. Bu suçtan dolayı da soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdurun şikâyetine bağlı kılınmıştır.
Sonuç olarak 5237 sayılı TCK uygulamasında gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesi halinde tehdit suçu oluşmaktadır.[12] Bu anlamda tehdit oluşturan sözlerin şarta bağlı kılınması halinde de tehdit suçu oluşmaktadır.
Örneğin; sanığın, şikâyetçinin işlettiği fırına elinde demir bir sopa ile gelerek "buralar benim, burada benim hakkım var, benim paramı verin, ben bu gelirden payımı alacağım, yoksa seni öldürürüm, burayı da kırar dökerim, çalışılmayacak hale getiririm" şeklindeki sözleri tehdit suçunun oluşumuna vücut verecektir.[13]
Yargıtay, “kızı teslim etmediğiniz takdirde sizi ortadan kaldıracağım, sizi bitireceğim, bir sürü adamı buraya yığarım” şeklindeki sözlerin söylenmesi halinde tehdit suçunun oluşacağını bir kararında dile getirmiştir.[14]
5237 sayılı TCK döneminde, mağduru belirli bir davranışı gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmemeye tabi tutan veya mecbur kılan sözleri tehdit kapsamında değerlendirmektedir. Burada mağdur fail tarafından belli davranışları göstermesi veya göstermemesi halinde bir zarara veya kötülüğe uğratılacağı konusunda korkutulmaktadır.
Örneğin; failin çocuklarına annelerine iletilmek üzere söylediği ''... annneniz başkası ile evlenirse onu öldürürüm “ şeklindeki sözler TCK'nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturacaktır.[15]
Sonuç olarak 5237 sayılı TCK’nin 106. maddesinin hem basit hem de şartlı tehdidi kapsayıcı bir içeriğe sahip olduğunu ifade edebiliriz.
Burada önemli sorunlardan biri mağdurun yapmaya veya yapmamaya zorlandığı davranışlarda, gelecekte var olacağı öngörülen kişilerin öldürülecek olması hususunda mağdurun tehdit edilmesi halinde tehdit suçunun oluşup oluşmayacağı ile ilgilidir.
Bu konuyu örneklerle açıklamak yerinde olacaktır:
Örneğin; failin mağdura "evlenemezsin evlendiğinde evlendiğin adamı öldürürüm'' şeklinde sözler söylemesi halinde eylem nasıl değerlendirilecektir. Burada mağdurun evleneceği adam belli değildir. Bu müstakbel kişinin “yakın” kavramı içinde değerlendirilmesi mümkün müdür?
Şarta bağlı kılınan bu tür sözler kullanılarak mağdurun tehdit edilmesi halinde, korkutulan mağdurun bizzat kendisidir. Bu tür tehdit sözleri mağdurun özgürlüğünü kısıtlamakta, mağdurun huzur ve dinginliğini bozmaktadır. Ayrıca burada bir belirsizlikten söz edilemez. Mağdurun yakını konumunda olabilecek kişileri öldürme hususunda mağdurun tehdit edilmesi halinde belirlilik mağdura göre tayin edilmelidir. Kanaatimizce bu gibi tehdit sözlerinde, diğer şartların varlığı halinde TCK’nin 106/1. maddesinin birinci cümlesi uygulanabilmelidir.
Kişinin kendisini öldüreceğini söylemesi tehdit suçunu oluşturmayacaktır. Örneğin; “evlenemezsin evlendiğinde kendimi öldürürüm'' şeklindeki beyanlar tehdit suçunu oluşturmaz.
Örneğin; failin, mağdurun kullandığı cep telefonuna gönderdiği; "Ben sizin musluklarınızı ne yapayım ki, zaten moralim çok bozuk, intihar ederim ölümümden siz sorumlu olursunuz" şeklindeki mesaj tehdit suçunu oluşturmayacaktır.[16]
Mağdura yönelik olarak "evlendiğin adamı da seni de öldürürüm" şeklinde sözler söylenmesi halinde TCK’nin 106/1. maddesinin birinci cümlesinin uygulanabilmesi açısından herhangi bir sorun bulunmamaktadır.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
---------------------------------------
[1] M.Emin Artuk, A.Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. Bası, s.100.
[2] Durmuş Tezcan/Mustafa Erdem, Ceza Özel Hukuku, İzmir:2000, s.47; Erol Cihan, Cebir Kullanma Cürmü, İstanbl:1978, s.49,104.
[3] YCGK'nun 26.03.1996 gün ve 45-56 ve 13.06.1988 gün ve 203-260 sayılı kararları.
[4] YCGK, E: 2002/86, K: 2002/213, T: 19.03.2002: “Kiracı olan sanığın apartman kapısını sert çarpması nedeniyle kendisini uyaran ev sahibi katılanla arasında bu yüzden çıkan tartışma sırasında, katılanın kendisi hakkında açtığı davayı kastederek "o davayı geri al, almazsan seni öldüreceğim" demek suretiyle tehdit ettiği kaçamaklı ikrar, iddia, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer kanıtlardan anlaşılmaktadır.”
[5] Örneğin, yağma suçu bu şekildedir. (TCK m. 148/1)
[6] YCGK, E: 2014/660, K: 2017/557, T: 19.12.2017.
[7] YCGK, E: 2014/660, K: 2017/557, T: 19.12.2017.
[8] Tezcan/Erdem/Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 2016, Ankara, 13. Baskı, s.454.
[9] Özbek/Doğan/Bacaksız/Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2017, Ankara, 12. Baskı s.400.
[10] YCGK, E: 2017/215, K: 2019/648, T: 07.11.2019: “…Olay günü akşam saatlerinde sanık ile tanık ...’un birlikte alkol aldıkları aracın yanından geçen yaşı küçük mağdurlardan Fuat’ın susadığını dile getirdiği, bunu duyan sanığın mağdurlara bira içmeyi teklif ettiği, ancak sanıktan çekinen mağdurların oradan uzaklaşarak biraz ileride bulunan arkadaşları tanık ...’a doğru gittikleri, tanık ...’a durum anlatmalarının akabinde sanığın aracıyla yanlarına gelerek sinkaflı küfürler ettiği, yanında bulunan tabancasını mağdurlara doğrultması üzerine mağdurların korkarak kaçtığı ve devriye görevi icra ettikleri sırada gördükleri polislere durumu anlattıkları, polislerce mağdurların belirttiği yerde görülen alkollü vaziyetteki sanığın silahıyla birlikte yakalandığı kabul edilen olayda; Dosya içeriğine göre sanığa iftira etmeleri için hiç bir nedenleri bulunmayan mağdurların aşamalardaki istikrarlı beyanlarının, görevliler tarafından olaydan hemen sonra düzenlenen tutanak ve soruşturma aşamasında yine olaydan hemen sonra dinlenen tanık ...'ın anlatımları ile desteklenmiş olması, olaya müteakip alınan ifadesinde mağdurları korkutmak için eline silahına götürdüğünü beyan eden sanığın aşamalardaki ifadeleri arasında çelişkilerin bulunduğu gibi olay anında sanık ile aynı araçta bulunan tanık ...'un ifadeleri arasında da çelişkilerin bulunması, olay anında mağdurlara silah çektiği konusunda hiç bir kuşku bulunmayan sanığın bir taraftan mağdurlar ile aralarındaki çok büyük yaş farkına rağmen örf ve adetlere göre asla şaka olarak kabul edilmesi mümkün olmayan sinkaflı sözlerle küfürler ederken diğer taraftan şaka yapmak amacıyla silah gösterdiği yönündeki savunmasının hayatın olağan akışına uygun olmaması, tehdit suçu ile kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetinin korunmak istendiğinin TCK'nın 106'ncı maddesinin gerekçesinde açıklanmış olması ve buradaki hareket etme hürriyeti ile kastedilenin, bir yerden diğer bir yere gidebilme anlamındaki hareket değil, kişinin vermiş olduğu kararlar yönünde davranabilme anlamında hürriyet olduğu hususunda gerek öğretide gerekse uygulamada herhangi bir duraksamanın mevcut olmaması karşısında; sanığın objektif olarak korkutmaya elverişli silahı mağdurlara doğrultmaktan ibaret eyleminden dolayı Yerel Mahkemece TCK'nın 106. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca silahlı tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığının kabulü gerekmektedir…”
[11] YCGK, E: 2014/660, K: 2017/557, T: 19.12.2017.
[12] Y.15.CD, E: 2014/11341, K: 2015/23951, T: 20.04.2015.
[13] Y.15.CD, E: 2013/30783, K: 2015/1317, T: 27.01.2015.
[14] Y.15.CD, E: 2015/6000, K: 2015/30222, T: 19.10.2015.
[15] Y.4.CD, E: 2014/31083, K: 2018/18960, T: 05.11.2018: “…Yargılamaya konu somut olayda, sanık ile katılanın boşanmış oldukları, ortak çocukları olan Gamze ve Fatma Nur'un babaları olan sanığın evine gittiklerinde sanığın katılana iletilmesi için ''... annneniz başkası ile evlenirse onu öldürürüm '' diyerek tehdit ettiği ve yaklaşık bir ay sonra tanıkların tekrar sanığı görmek için evine gittiklerinde, sanığın av tüfeğini tanıklara göstermek sureti ile '' anneniz evi terk etmezse onu bu tüfek ile öldüreceğim '' şeklinde sözlerle tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eylemin TCK'nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturacağı düşünülmeden eylemlerden birinin tüfekle gerçekleştirildiğinden söz edilmek suretiyle suç vasfında yanılgıya düşülerek, silahla tehdit suçundan hüküm kurulması,…”
[16] Y.23.CD, E: 2015/3453, K: 2015/4230, T: 17.09.2015.