Bir önceki yazımızda kız ve erkek öğrencilerin birlikte kalmalarıyla ilgili tartışmaların hukuki, sosyal, siyasi ve ahlaki yönü olduğunu ifade etmiştik.

Siyasi beyanatların kanun gibi değerlendirilmesinin doğru olmayacağına işaret etmiştik.

Gezi olaylarında olduğu gibi, Başbakan Erdoğan’ın kendine has üslubundan kaynaklanan  açıklamaları, “sivil darbe” “diktatör” “gizli ajanda hayata geçiriliyor” “özel hayata müdahale başladı” türü saldırılara yeni bir yol açtı.

Olayın hukuki boyutu gayet net. Hükümetin/yürütmenin bütün eylem ve işlemleri hukuki denetime tabi. Anayasa ve yasalar var. Hukuka aykırı bir idari eylem söz konusu olursa yargı erki hukuka uygunluk denetimini yapar. Hukuksuzluğa engel olur.

Ama birileri, Ak Parti ve hükümet çevrelerinden “elbette evlere baskın yapar, özel hayat falan tanımadan denetim yaparız” demelerini bekliyor. Ya da, “falan ilde evlere baskınlar başladı” şeklinde haberler bekliyorlar. Olmadı asparagas haberlerle beklentilerini doğrulatmaya çalışacaklar.

Aynı çevreler, olayın sosyal boyutu, ahlaki boyutu hiç gündeme gelsin istemiyorlar. Hatta MHP sözcüsünün “Velev ki kız erkek bir arada kaldıysa, bizim ahlaki değerlerimize, geleneklerimize aykırı bile olsa; Başbakan ileri demokrasiden, Avrupa Birliği'nden söz ediyor o zaman böyle bir konudan bahsetmeyecek” diyerek ahlaki değerleri siyasete kurban etmesi anlaşılır gibi değil.

Siyasi iktidar, halkın problem olarak gördüğü, yakındığı her konuyu gündemine alıp araştırmak, incelemek, taraflarını dinlemek, çözüm üretmekle mükelleftir. İktidar bu sorumluluğunu yerine getirmezse eleştirilmelidir. İktidar bu sorumluluğunu yerine getirirken, halkın taleplerini, toplumsal değerleri, genel ahlak ilkelerini görmezden gelemez.

Alınacak tedbirlerden bahsedilince hemen ‘yasa çıkarılacak, yasak konulacak ve özel hayata müdahale edilecek’ türü söylemlerin öne çıkarılmasını, ülkemizin ve insanımızın yararına yorumlamak mümkün değil.

Devlet denetimi altındaki öğrenci yurtlarında kendisine emanet edilen öğrencilerin sağlıklı bir şekilde barınmalarını sağlamak için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır.

Dünyanın bütün ülkelerinde öğrenci yurtları kız -erkek karışıkmış, ülkemizde de şimdiye kadar öğrenciler karma kalıyormuş ve Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla ayrılmış gibi meselenin çarpıtılması ise kabul edilebilir değil. Toplumun büyük ekseriyetinin talepleri ve genel ahlak çerçevesinde, öğrenci yurtları ve evlerinde kız-erkek karışık barınmanın karşısında olduğunu söylemek, yadırganacak değil alkışlanacak bir tavırdır.

Yakın geçmişte muhafazakar yaşantıları sebebiyle özel hayatlarına müdahale edildiğinden yakınanların, olaylar arasında benzerlik kurarak muhalif koroya iştirak etmeleri de endişe verici bir gelişme olarak altı çizilmeli.

Kız-erkek öğrencilerin apart dairelerde birlikte kalması konusu sadece öğrenci sorunu değil. Öğrenci olsun olmasın hukuken reşit kabul edilen kişilerin toplu olarak kız-erkek birlikte yaşamaları sosyal bir sorun değil midir ? Böyle bir hal toplumsal duyarlılık sonucu şikayet ve tepkilere sebep oluyorsa hükümetin duyarsız kalması söz konusu olabilir mi?
 
Olayın yasa dışı örgütlere yataklık yapma, uyuşturucu kullanma, fuhşa yataklık benzeri kriminal boyutu varsa zaten yürürlükteki mevzuat çerçevesinde soruşturulacaktır. Ama hükümetin görevi alınacak adli tedbirlerden ibaret değildir.

Önemli olan sorunların çözümünde demokratik hukuk devleti ilkelerinden taviz verilmemesi, keyfiliğe kaçılmaması, temel hak ve özgürlükler zedelenmeden çözüm üretilmesidir. Demokrasinin ve evrensel hukukun yollarının kesiştiği bu çizgide, kendi medeniyet değerlerimizin, ahlak ve kültürümüzün yer almadığını zannetmek büyük bir yanılgıdır.


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)