A. GİRİŞ
Mirasbırakan, farklı nedenlerle mirasının tamamını ya da belirli bir kısmını, bir mirasçısına veya yasal mirasçısı olmayan üçüncü bir kişiye bırakmak isteyebilir. Bu düşünce ile hareket eden mirasbırakan, gerçek iradesini yansıtmayan işlemler yaparak diğer mirasçılardan mirasını kaçırmak isteyebilir. Uygulamada mirasbırakan tarafından bu şekilde miras kaçırmaya yönelik işlemlerin sıklıkla yapıldığı görülmektedir. Bu makalede muvazaa ve muvazaa türlerinin kavramsal olarak açıklanması, muris muvazasına yönelik açıklamalar ve Yargıtay uygulamalarına değinilecektir.
I. Muvazaa Kavramı ve Tanımı
Muvazaa, 6098 S. TBK madde 19’da düzenlenmiştir. Buna göre: “bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesi ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Kanun metninde muvazaanın tanımına ve unsurlarına yer verilmemiştir. Doktrinde de muvazaanın tanımı üzerine uzlaşılmış bir kavram birliği yoktur. Sözlük anlamı itibariyle muvazaa; “danışıklı işlem; danışık; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve fakat gerçek iradelerine uygmayan ve aralrında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda anlaşmaları”[1] olarak tanımlanmıştır.
Muvazaa, 07/10/1953 tarih, 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında (YİBK); “açıkladıkları beyanın gerçek maksadına uymadığını bildikleri halde, akitlerin kastettiği durumdan başka bir hukuki ilişkide kendilerini anlaşmış gibi gösterme hali” olarak tanımlanmıştır.[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise bir kararında[3] muvazaayı; “muvazaa, tarafların yapmak istedikleri asıl akdi gizlemek için görünüşte yaptıkları başka bir akittir” şeklinde tanımlamıştır.
II. Muvazaanın Çeşitleri
Muvazaanın, mutlak muvaaza ve nispi muvazaa olmak üzere iki çeşidi vardır. Mutlak muvazaa kabaca tabirle, “tarafların gerçekte yapmak istemedikleri bir hukuki işlemi sırf üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapıyormuş gibi görünmeleridir”. Örneğin, borçlu bir kimsenin hacizden kaçmak maksadıyla malını başkasına devretmesi. Nispi muvazaa ise, “tarafların gerçekte yapmak istedikleri bir sözleşmeyi, üçüncü kişiler tarafından öğrenilmesini engellemek için yapmak istemedikleri ama aslında yapıyormuş gibi göründükleri başka bir sözleşmenin arkasına gizlenmesi” şeklinde tanımlanabilir. Çalışma konumuz ve uygulamada da çok sıklıkla karşılaştığımız mirasçıdan mal kaçırma kastıyla bir başka mirasçı ya da üçüncü bir kişi lehine tapuda satış işlemi olarak göstermeleri ve fakat aslında bağış işlemi yapılmasıdır.
III. Muvaazanın İspatı
Bir hukuki işlemin muvaazalı şekilde yapıldığı iddia ediliyorsa bu konuda muvaazanın varlığını ispatlamak yükü iddia eden taraftadır. Sözleşmenin tarafı olan kişiler 6102 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 200 gereği iddialarını belge ile ispatlamaları gerekmektedir. Bu durumda HMK md. 203 istisnası uygulama alanı bulamayacaktır. Eğer muvaaza iddiası üçüncü kişi tarafından ileri sürülmüşse, bu durumda sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişi, her türlü ispatlama yöntemini kullanarak muvaazanın varlığını ispatlayabilecektir.
Mirasçılar açısından ispat araçları farklılık gösterebilmektedir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken nokta; mirasçının “ilgili” mi olduğu yahut “üçüncü kişi” mi olduğu ayrımıdır. Eğer mirasçılar, mirasbırakanın hakkına dayanarak muvaaza iddiasında bulunuyorlarsa “ilgili” sıfatına sahip olaracaklar; fakat mirasçılar murislerinin yaptığı bir işleme karşı muvaaza iddiasında bulunuyorsa bu durumda da “üçüncü kişi” sıfatına sahip olacaklardır. Peki, “ilgili” ya da “üçüncü kişi olmaları ispat araçlarının kullanımı açısından nasıl değerlendirilecektir? Şöyle: “ilgili” sıfatına sahip mirasçılar iddialarını belge ile ispatlamak durumunda iken, “üçüncü kişi” sıfatına sahip mirasçılar ise iddialarını her türlü delil ile ispatlayabileceklerdir.
IV. Muris Muvazaası
Muris muvazaası kavramı hukukumuza 01.04.1974 tarihli YİBK ile girmiştir[4]. Bu kararda muris muvazaası; “… Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecek-lerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507. (TMK m.565) ve 603.(TMK m.669) maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına...” şeklinde tanımlanmıştır.
V. Muvazaanın Unsurları
1. Görünürdeki İşlem: Üçüncü kişileri aldatmak için sanki geçerli bir hukuki ilişkiymiş gibi gösterilen ama gerçekte olmayan işlem.
2. Muvaaza Anlaşması: Tarafların görünürdeki sözleşmeyi sırf karşı tarafı yanıltmak amacıyla yaptıklarına ve bu sözleşmenin kendileri arasında hüküm ifade etmeyeceğine yönelik olan veya gizlenen sözleşmenin sonuçlarını doğuracağı hususundaki anlaşmadır.
3. Üçüncü Kişileri Aldatma Kastı: Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik içtihatlarında[5], muvazaanın varlığının kabulü için murisin aldatma kastının olması aranmıştır. Yargıtay bir başka kararında ise[6], “mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapması halinde mal kaçırma kastından söz edilemeyeceğinden…” şeklinde karar vermiştir. Sonuç olarak, mirasnırakanın mal kaçırma kastının olup olmadığı yapılan paylaşımın, “hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar şekilde” yapıldığının mahkemece tespit edilmesine bağlıdır.
4. Gizli İşlem: Bu unsur yalnızca nispi muvaazalı işlemler açısından gereken bir şarttır. Burada, “görünürdeki işlemin arkasına gizlenmiş olan, hüküm ve sonuçlarının taraflar arasında meydana getirmesi istenen sözleşme” vardır.
B. SONUÇ
Sonuç olarak, muvazaanın 6098 Sayılı TBK’de tanımına yer verilmemiş olup tanımlama doktrin ve Yargı içtihatlarıyla yapılmıştır. Hukukumuzda muvazaanın iki çeşidi vardır: Mutlak muvazaa ve nispi muvazaa. Mutlak muvazaa, tarafların aslında hiç yapmak istemedikleri bir hukuki işlemi sırf üçüncü kişileri aldatmak maksadıyla yapmasıdır. Nispi muvazaa ise, tarafların gerçekte yapmak istedikleri bir hukuki işlemi, üçüncü kişilerden gizlemek maksadıyla aslında yapmak istemedikleri ve fakat yapıyormuş gibi göründükleri başka bir işlemin ardına gizlenmesidir.
Hukukumuzda muvazaanın ispatı tarafların muvazaa sözleşmesindeki konumuna göre değişkenlik göstermektedir. Muvazaalı işlemi yapan taraflardan biri bu işlemin muvazaalı olduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını 6100 Sayılı HMK m.200 çerçevesinde senetle ispatlamalıdır. Fakat hukuki işlemin muvazaalı olduğunu iddia eden taraf üçüncü kişi ise bu durumda üçüncü kişi bu iddiasını her türlü delille ispatlayabilecektir. Mirasçılar açısından ise bu durum “ilgili” veya “üçüncü kişi” olup olmadıkları durumuna göre belirlenecektir. Şayet mirasçılar “ilgili” konumundaysa taraf gibi düşünülecek ve muvazaa iddiasını senetle ispatlayabilecektir.
Muris muvazaası, mirasbırakanın mirasını mirasçılardan birine vermek istemesi ve bu durumda mirasbırakanın bir başka mirasçıya bağışlamak istediği taşınmazını tapuda satış olarak göstermesidir. Niteliği itibariyle muris muvazaası nispi muvazaa çeşididir.
Muvazaanın dört unsuru bulunmaktadır. Bunlar: Görünürdeki işlem, muvazaa anlaşması, üçüncü kişiyi aldatma kastı ve gizli işlemdir. Gizli işlem unsuru nispi muvazaa için geçerli bir unsurdur.
Av. Yasin EREN
-----------
[1] Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, 2017 Ankara.
[2] Yargıtay, İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 1953/8 E. 1953/7 K. 07/10/1953 K.T. (E.T. 02/05/2025)
[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2010/2-648 E., 2010/684 K. K.T. 22/12/2010 (https://www.hukukihaber.net/yargitay-hukuk-genel-kurulunun-20102-648-e-2010684-k-sayili-karari E.T. 02/05/2025)
[4] YİBK, E. 1974/1, K.1974/2, K.T. 01.04.1974 (E.T. 02.05.2025)
[5] Yargıtay 7. HD. 2013/16120 E., 2013/11938 K., K.T. 26/06/2013. (https://www.hukukihaber.net/yargitay-7-hukuk-dairesinin-201316120-e-201311938-k-sayili-karari E.T. 02/05/2025)
[6] Yargıtay 1. HD. E.2010/587, K. 2010/2008, K.T. 24/02/2010. (https://www.hukukihaber.net/yargitay-7-hukuk-dairesinin-201316120-e-201311938-k-sayili-karari E.T. 02.05.2025)