Cebri İcra Hukuku; konuya haiz olan borcun ödenmemesi halinde alacaklının borçlu olan tarafa karşı cebri icraya başvurması sonucu devreye giren ve gerekli olunan hallerde de borçluya karşı hukuken zor kullanılması durumunu içeren bir hukuk dalıdır. Buna bağlı ve güncel olarak sıkça karşılaşılan bir durum şeklinde nitelendirebileceğimiz borçlunun haline münasip konutunun haczedilip haczedilemeyeceği hususuna değinmek faydalı olacaktır.
Bilindiği üzere, İcra ve İflas Kanunu’nun 82. Maddesi haczedilemeyecek malları saymakla birlikte söz konusu maddenin 12. Bendinde “borçlunun haline münasip evi” şeklinde haczedilemeyecek malları belirtmiştir. Borçlunun haline münasip evinin haczedilememesi birçok açıdan önem taşımakla birlikte kamu düzeni ve insani açıdan değerlendirmeye alındığında borçlunun ve ailesinin hayat idamesini bozmayacak şeklindeki bir düzenlemenin yerindeliğinden bahsetmek mümkün olacaktır.
Tartışmaların yapıldığı, “haline münasip” ev kavramından anlamamız gereken borçlunun ve ailesinin ihtiyaçları doğrultusunda, bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik asgari şartlara haiz olan bir mesken ibaresidir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 17.10.2002 tarihli 19209 Esas ve 21032 Kararında “…Meskenin niteliklerine göre, konut ihtiyacının dışında lüks mahiyette olduğu anlaşılmaktadır. İİK’nun 82/12. maddesi gereğince borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceği öngörüldüğünden, konut ihtiyacını karşılayabilecek meskenin kaç liraya alınabileceği hususunda bilirkişi kurulundan ek rapor alındıktan sonra bu miktarın borçluya bırakılmak kaydıyla taşınmazın satılmasına biçiminde karar verilmesi gerekirken, haczedilmezlik şikayetinin kanuni olmayan gerekçeyle kabulü isabetsizdir.” Şeklinde verdiği kararda ifade edildiği ve anlaşılması gerektiği üzere borçlunun söz konusu borcuna istinaden hali hazırda satışı yapılabilecek evinin hakkında meskeniyet iddasına dayanılamayacağı, yukarıda ifade edilen “asgari” şartının gerekliğini izah etmiştir.
Bu bağlamda sıralamak gerekirse her ne kadar İcra ve iflas Kanunu kapsamında borçlunun ve ailesinin daimi yaşam alanı olan “haline münasip ev” satışının mümkün olmayacağı söylenebilse de söz konusu bu evin Yargıtay ışığında değerlendirildiğinde belirli kriterlerin üzerindeki değere haiz olmayacak niteliklerde bulunması gerektiğini açıkça söyleyebiliriz.