Terörü bitirmek için, terör örgütü ile masaya oturulur mu ?
Aslında oturulmaz.
Hadi masaya oturuldu diyelim.
Masaya kiminle oturacağın, ne yiyip ne içeceğin de önemli.
Masada konuşulması gereken şey; teröristin güvenlik kuvvetlerine teslimi halinde alacağı ceza, bu cezada yapılacak indirimler olmalı.
Ama söylendiğine göre; “konuşulan şeyler” bunun çok dışında;
Ana dil denilen, Türkçe dışındaki yerel lehçe ve dillerin, kamu kurumlarında da geçerli olması gibi,
Bölgelere özel yönetimler ve muhtariyet getirilmesi gibi şeyler.
Yani “Kanunlarda” değişiklik yapılarak dil ve ülke birliği rafa kaldırılmak isteniyor.
Yetmedi mi ?
“Anayasa’da” değişiklik yaparak “Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı”nın tanımının değiştirilmesi isteniyor.
Yetmedi mi ?
“Uluslararası” bir anlaşma olan, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Anlaşması’nda bazı maddelere yönelik olarak koyduğumuz çekincelerin kaldırılması isteniyor.
Çekince koyduğumuz yani kabul etmediğimiz bu maddeler, ülke içinde özerk yönetimler yaratılması ve bunların yetkilerine ilişkin hükümler taşıyor.
Yani iç hukuka ilişkin istekler yetmemiş gibi, bir de uluslararası hukuka ve anlaşmalara da müdahale edilmek isteniyor.
Terör örgütünün masaya koymak istediği şey; “Lozan’dan bile öte, sanki Sevr Anlaşması.”
Teslim olma koşullarını görüşen bir terör örgütü değil, teslim alma koşullarını dikte ettiren bir emperyalist ülke imiş gibi davranıyor.
Silahların susması, kanın durması, barışın sağlanması herkesin istediği ve özlem duyduğu beklentilerdir.
Terörün bitirilmesi için askeri önlemlerin yalnız başına yeterli olmadığı bilinen ve yaşanan bir gerçektir. Ama dünyanın hiçbir yerinde terör, terör örgütleri ile masaya oturarak ve pazarlık yapılarak bitirilmemiştir.
Terörü doğuran nedenler ve bitirilmesi için gerekli önlemler hayata geçirilmedikçe terör önlemez.
Terör örgütü ile görüşmeler, ekonomik sıkıntı döneminde “karşılıksız para basılması” gibidir. Bir süre sonra sorunu artırarak devam ettirir.
Demokratik ve özgür bir ülkede, konuya katkıda bulunabilmek, görünür ve görünmez tehlikelere dikkat çekmek için insanlar görüşlerini belirtmek zorundadırlar.
Yani sesimizi çıkarmanın ve görüşlerimizi söylemenin zamanıdır.
“Masaya oturmak” değil de, “masadan nasıl kalkılacağı” önemlidir.
Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
Trend Haberler
Yargıtay’ın 3 Gün Kuralı
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
'ARABULUCULUK KÖTÜYE VE AMACI DIŞINDA KULLANILARAK İŞÇİNİN HAKLARI ÇİĞNENEMEZ'
HUKUKİ ALACAĞIN TAHSİLİ AMACI İLE TEHDİT SUÇU - SİLAHLA TEHDİT - DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL
Duruşma sırasında hakim ile tartışan sanığa 4 gün disiplin hapsi
Konut ve Çatılı İşyerlerinde Sözleşmenin Sona Ermesi