Bilindiği üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389.maddesi kapsamında ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için, mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş ve halen var olması aranmaz. Dava konusu hak bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. Esasen bu, tedbirin amacıyla da uyumludur. Nitekim tedbir, bir zararı ortadan kaldırmayı değil; onu engellemeyi de sağlayabilir. Örneğin, kişilik haklarını ihlal eden bir yayının başlamadan durdurulması bu şekilde bir tedbir kararını gerekli kılacaktır (Yargıtay Üyesi Adem ALBAYRAK, Uygulamaya Yönelik İhtiyati Tedbir, Ankara 2017, s.47). İhtiyati tedbir çeşitleri, sınırlı da değildir. Gecikme sebebiyle bir sakıncanın veya ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde, mahkeme, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü ihtiyati tedbire karar verebilir (HMK.m.391/1). Mahkeme, ihtiyati tedbir yolu ile, bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına da karar verebilir (Prof.Dr.Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2.Cilt, Ankara 2020, s.1269-1270). İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce veya sonra istenebilir. Kural olarak, her davada ihtiyati tedbir kararı verilebilir (Prof.Dr.Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku, s.1263-1264). Tedbir talebinin kabulü için tam bir ispat koşulu da aranmayıp, yaklaşık ispat yeterlidir (Yargıtay.11.Hd. 10.9.2014 T. 11222 E. 13495 K.).

Bu çerçevede TTK’nın “Kararın Yürütülmesinin Geri Bırakılması” başlıklı 449.maddesinde; Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeyle yasa koyucu limited ortaklıklarda genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılması halinde davacı ortağa uygulanması halinde giderilmesi imkansız zararlar doğurabilecek kararların yürütülmesinin durdurulmasını mahkemeden talep etme olanağı tanımıştır (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, 1.Baskı, İstanbul 2020, s.161). Görüldüğü üzere uygulamada limited şirket genel kurul kararları aleyhine iptal davası açıldığı takdirde mahkeme, müdürlerin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.638). Bu hükümde bahsi geçen genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasından anlaşılması gereken, HMK.m.389’da yer alan ihtiyati tedbirdir (Prof.Dr.Kemal Şenocak – Dr.Seda SEYMAN, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt-2, Ankara 2023, s.2595). Bu kapsamda batıl genel kurul kararlarına karşı, hukuki menfaati bulunan herkes; iptal edilebilir kararlara karşı ise pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinden her biri mahkemeden tedbir talep edebilir (Doğukan Algan, Anonim Ortaklık Genel Kurul Kararının Yürütülmesinin Tedbiren Geri Bırakılması (TTK m.449), İstanbul 2019, s.175). Burada HMK’nın 389.maddesi gereği genel kurul kararlarının geriye bırakılması, hükmün peşinen verildiği anlamı da taşımaz (Yargıtay Onursal Daire Başkanı Gönen ERİŞ, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt-3, II.Baskı, s.2735-2736 ; Yargıtay 11.Hd. 25.09.2012 T. 12002 E. 14285 K.). Sonuç olarak uygulamada genel kurul iptal davaları, dava açılışı üzerinden uzun süre geçtikten sonra karara bağlandığından, dava açıldıktan sonra bu kararın kesinleşmesine kadar aradan uzunca bir süre geçeceği de dikkate alınarak genel kurul kararlarının yürütülmesinin geriye bırakılması her zaman düşünülmelidir (Yargıtay Onursal Daire Başkanı Gönen ERİŞ, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt-3, 2.Baskı, s.2736).

Tüm bu hususlarla birlikte HMK’nın “İhtiyati Tedbirde Teminat Gösterilmesi” başlıklı 392/1.maddesinde; “…Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Yine doktrinde de ifade edildiği üzere iptal davası açanlar, kural olarak, bir teminat vermekle yükümlü değildir (Prof.Dr.Hayri DOMANİÇ, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, 2.Cilt, İstanbul 2011, s.919). Kaldı ki iptal davalarında teminat, dava şartı da değildir (Yargıtay 11.Hd. 02.07.1979 T. 1979/3643 E. 1979/3483 K.). Bu nedenle limited şirket genel kurul kararlarının tedbiren durdurulması için teminat alınması zorunluluğu da bulunmamaktadır.

Yargıtay uygulamasında da yukarıdaki açıklamalarımızla aynı yönde görüş mevcuttur. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 22.03.1985 Tarihli 1464 Esas 1630 Karar sayılı kararında; “…TTK’nın 382’nci (Yeni TTK 449) maddesi uyarınca mahkeme, gerekli bulursa, iptal davası açılan kararının uygulanmasının geri bırakılmasına karar verebilir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 19.9.2013 Tarihli 2013/12418 Esas 2013/16148 Karar Sayılı ilamında da; “…genel kurul kararının yokluğunun saptanmasına yönelik davada yürütmenin geriye bırakılacağına dair karar alınabileceğine” yönelik hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay’ın genel kurul kararının yürütmesinin geri bırakılmasına mahkemelerin de doğrudan doğruya karar verilebileceğine dair kararı mevcuttur (Yargıtay 11.Hd. 07.05.1984 T. 2150 E. 2448 K.).

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.09.2012 Tarihli 12002 Esas 14285 Karar sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır; “…Davacı pay sahibi, genel kurul kararının geçersizliğinin tespiti ile sicile tescilinin ihtiyati tedbir kararı ile durdurulmasını istemiş ve mahkemece, uyuşmazlığın esasını çözümlemeyeceğinin kabulü suretiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Kararı davacı pay sahibi vekili temyiz etmiştir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle ihtiyati tedbirin reddine karar verilmiş ise de karar tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK.m.382 uyarınca genel kurul kararı aleyhine iptal davası açılması halinde, mahkeme, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin görüşü alındıktan sonra aleyhine iptal davası açılan kararın icrasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Bu itibarla mahkemece, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin görüşü alınıp, alınan kararların icrasının geri bırakılması talebinin buna göre değerlendirilmesi gerekirken, anılan hususlar yerine getirilmeden ve İCRANIN GERİ BIRAKILMASINA KARAR VERİLMESİNİN DAVANIN ESASININ HALLEDİLMESİ SONUCUNU DOĞURMAYACAĞI NAZARA ALINMADAN, yazılı şekilde karar verilmesi yerine görülmemiş ve ihtiyati tedbir isteyen vekilinin temyiz isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının davacı yararına bozulması gerekmiştir.” (Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 24.09.1993 T. 4026 E. 5836 K.).

SONUÇ OLARAK   : HMK’nın 389.maddesi kapsamında ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için, mutlaka bir tehlikenin veya zararın doğmuş ve halen var olması aranmaz. Dava konusu hak bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için de her türlü tedbire karar verilebilir. Bu çerçevede TTK’nın “Kararın Yürütülmesinin Geri Bırakılması” başlıklı 449.maddesinde yer alan düzenlemeyle yasa koyucu limited ortaklıklarda genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılması halinde davacı ortağa uygulanması halinde giderilmesi imkansız zararlar doğurabilecek kararların yürütülmesinin durdurulmasını mahkemeden talep etme olanağı tanımıştır. Bu hükümde bahsi geçen genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasından anlaşılması gereken, HMK.m.389’da yer alan ihtiyati tedbirdir. Bu kapsamda batıl genel kurul kararlarına karşı, hukuki menfaati bulunan herkes; iptal edilebilir kararlara karşı ise pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinden her biri mahkemeden tedbir talep edebilir.