Kadına Şiddetin Bireysel Değil Toplumsal Bir Konu Olduğunu ve Her Birimizi Bizzat Yakinen İlgilendirdiğini Anlayıp Müdahele Etmeden Kadına Şiddet Bitmez ve Bizler de Toplum Olarak Sorumlu Olmaya Devam Ederiz!

İlginç bir deney yapılmış. Bağcılar ve Nişantaşı bu deneyin yapıldığı farklı dinamiklere sahip iki farklı lokasyon olarak seçilmiş.

Öncelikle Nişantaşı’nda bir evde yüksek sesle müzik çalınmış ve rahatsız olan komşular derhal konu kendilerini ilgilendirdiği için, rahatsız oldukları için hemen sesin geldiği evden rica ederek gürültünün azalmasını istemişler. Buna karşın Bağcılarda da farklı bir şey olmamış. Gelen yoğun ses üzerine rahatsız olan komşular sesin kısılması için evin kapısına kadar inivermişler.

Deneyin bu bölümüne dek sorun yok. Asıl sorun buradan sonra başlıyor. Hem Nişantaşı’nda hem Bağcılar’da bu kez yüksek sesli müzik çalınan aynı evlerde bir kadına şiddet uygulandığına dair bir ortam yaratılmış.

Ne mi olmuş sonra? İki lokasyonda da yine aynı sonuç: Ne kimse bu kez inip olaya müdahil olmuş, ne polis aranmış ne de başka bir şey. Anlayacağınız “ölü taklidi yapmış” herkes. Kimse o sesleri duymuyormuş gibi yapmış, belki farklı mecralardan “kadına şiddete hayır” diye bas bas bağırırken hem de..

Anlayacağınız dostlar bu mevzu da yürekli olup “sen kimsin kardeşim bu kadına şiddet uyguluyorsun” diye aksiyon alıp, şiddet uygulayana karşı dik duramadıkça, önüne çıkıp ne yapıyorsun sen arkadaş diyemedikçe, en azından polisi arayıp olay yerine gelmesini sağlayamadıkça ve şiddete uğrayan binlerce, milyonlarca kadını yalnız bırakmak, zayıf bırakmak, bir başına bırakmak bize koymadığı müddetçe ne kadına şiddet azalır ne de bizim adam olmayan erkek diye bilinen tanınan ve hemcinsimiz olmaktan UTANDIĞIMIZ  bu mahluklar azalır! İlgili deneyi izlemek isteyenler buyursunlar: http://tv.haberler.com/bagcilar-ve-nisantasi-nda-kadina-siddet-7050831-videosu/

Şu 5’ine sevinirken şu 5’ine üzülüyor insan!

Son cemre toprağa düştü, bahar geliyor artık, havalar ısınıyor diye sevinirken, Fatih’in ve Üsküdar’ın soğuk, karlı gecelerinde çay içme keyfinden bir diğer kışa kadar yoksun kalacağına üzülüyor insan.

Şike muhabbetinden sonra giderek uzaklaşılan futbol maçı ve muhabbetine yeniden geri dönüş yapmış olmaya sevinirken, cimbomun ilk eski aşka izlenilen maçta Fener’e yine Kadıköy’de mağlup olmasına hakikaten üzülüyor insan.

“Mecnunum leylamı gördüm, bir kerece baktı geçti, ne sordum ne söyledi, kaşlarını yıktı geçti” diye naif sesiyle size kendini dinleten Erkan OĞUR diye bir gerçeğin olduğunu bilmek ve dinlemek sevindirirken, Erkan OĞUR gerçeğinin farkında olmayan, sözlerini anlamayan milyonlar olduğunu bilmek üzüyor insanı.

Avukatlık şöyle kutsal bir vazifedir, hak edenin hakkını almasına vesile olmak kutsaldır, hoştur diye sevinirken; bir avukat meslektaşın akla-hayale sığmayan üç kağıtlarını dinlemek üzüyor insanı.

Tam yeni nesil Allah’ın izniyle vatanı, milleti çok daha ileriye götürecek diye ümid edip sevinirken, Twitter’da yeni neslin bir bölümünün nelerle meşgul olduğunu gözlemlemek hem düşündürüyor, hemde üzüyor insanı.

Şu 5 Şeyin Kıymetini Şu 5 Şey Gelmeden Gerçekten Bilmiyoruz!

İhtiyarlık gelmeden gençliğin, hastalık gelmeden sağlığın, fakirlik gelmeden zenginliğin, ölüm gelmeden hayatın, meşgul olmadan boş zamanın kıymetini evet bilmiyoruz.


Not: Kaynak olarak  “Av. Mehmet Fatih YAŞAR” ve “HukukiHaber.Net” ibarelerine yer verilmek şartıyla yazının kullanılması ve paylaşılmasına rıza gösterilmiştir.