İstanbul Valiliği tarafından Gıda Güvenliği Toplantısı'nda tüm işletmelerde 24 saat kesintisiz ses ve görüntü kaydı yapılması ve tüm kayıtların 30 gün süreyle muhafaza edilmesi zorunluluğu getirilmiştir (19.11.2025). Daha önceden farklı illerde de daha dar kapsamlı olarak işletmelere kamera zorunluluğu getirildiği bilindiği için bu karar, görüntü kaydı amacıyla kamera zorunluluğu açısından bir ilk niteliğinde değildir, ancak ayrıca ses kaydı zorunluluğu açısından bir ilk niteliğindedir.

Gerçekten de güvenlik amacıyla işletmelere, konutlara, kamu kurumlarına ve sokaklara kamera konulması, 2000’li yılların başından itibaren her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Gelişen teknoloji sayesinde kameralar artık sadece görüntü kaydetmenin ötesinde ses kaydı ve yapay zeka destekli görüntü analizi de yapabilmektedir. Kameralar, suçun önlenmesi ve işlenmiş suçların aydınlatılmasında oldukça faydalıdır. Özellikle otoparklarda, suç yoğun bölgelerde, parklarda, trafikte, kamera kullanımı yakalanma ihtimalini artırarak suç işleme niyetinde olan kişileri caydırabilmekte, bölgede bulunan kişilerin suç korkularını azaltmaya katkı sunabilmektedir.

Kamera zorunluluğu getirilmesine gözetim topluluğu, özel hayatın gizliliği gerekçeleriyle karşı çıkmak mümkünse de günümüzde bu gerekçeler, sadece belirli özel alanlarda (konut, tuvalet, soyunma odası vb.) kayıt ve izleme yasağında geçerlidir. Kamera kaydı, olağan hayatın adeta kaçınılmaz bir parçası olmuştur. Kişiler istese de istemese de günlük hayat içinde onlarca kamera ile kayıt yapılmaktadır.

Sosyal hayattaki kamera yaygınlığı suç soruşturmalarını da etkilemektedir. Bir suç işlendikten sonra ilk araştırılan delillerden birisi kamera kayıtlarıdır. Kamera kaydının mevcut olması soruşturmayı ve ispatı kolaylaştırırken bu kayıtların olmaması veya silinmesi de tam aksine süreci olumsuz etkilemekte faillerin veya olayın gizli kalmasına neden olmaktadır.

İşletmelere getirilen kamera zorunluluğu, kişisel verileri koruma hukukunu yakından ilgilendirmektedir. Alınan karar hukuki niteliği itibariyle bir kurul kararı olarak alınmışsa da sadece işletmeleri değil, kamu kurumları ve kolluk faaliyetlerini de kapsayacak şekilde kamera kullanımını düzenleyen yeni bir kanun hazırlanmasında fayda bulunduğu kanaatindeyim.

Kamera zorunluluğunun gerekli olduğu kabul edildikten sonra bu uygulamamanın nasıl yapılacağı de açıkça düzenlenmelidir. Bu amaçla özellikle KVKK tarafından ilke kılavuzlar yayınlanabilir. Bu kılavuzlarda; kayıtlara ilişkin aydınlatma metinleri, kameraların konumları ve görüş açıları, veri tabanı güvenliği, ne kadar süre ile kayıt yapılacağı, verilerin silinmesi, log kaydı gibi teknik konular düzenlenmelidir.

Bununla birlikte bu kararda özellikle ses kaydına yönelik kısmın gözden geçirilmesi gerekebilir. Bu kapsamda bir kamu kurumu olan veri sorumlusu tarafından ses kayıt özelliği bulunan güvenlik kamerası kullanılmasıyla ilgili olarak Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 12/03/2020 tarihli ve 2020/212 sayılı Kararında;

“…Bu açıklamalar çerçevesinde, sesli kamera kaydının hukuka uygun bir kişisel veri işleme faaliyeti olarak değerlendirilebilmesi için Anayasada belirtilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında gözetilmesi gereken ilkelere uygun olması gerekmektedir. Bu kapsamda söz konusu kayıt ile beklenen faydanın ses kaydı olmaksızın görüntü kaydı ile elde edilebileceği hallerde ses kaydının da yapılması, gerçekleştirilecek kişisel veri işleme faaliyeti ile ulaşılmak istenen amaç arasındaki dengenin bozulmasına yol açacağından ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Bu anlamda, gözetim sistemlerinde görüntü kaydı ile birlikte ses kayıt sisteminin de kullanılmasının sadece görüntü kaydına göre çok daha müdahaleci olacağı açıktır. Diğer taraftan, kameralar vasıtasıyla görüntü ile birlikte ses kaydı yapılması, bireylerde her açıdan gözetim altında tutuldukları endişesi yaratabilecek olup, kişilerin kamusal alanda bile özel bir kısım diyaloglarının ya da yaşantı kesitlerinin bulunabileceği de dikkate alındığında bu yönde bir uygulamanın hakkın özüne zarar vereceği değerlendirilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, güvenlik amacıyla kamu kurumunun halk girişine takılması yönünde ihtiyaç bulunduğu belirtilerek ses kaydı yapan kameraların kullanılması, benzer nitelikteki her türlü ortam açısından da gerekli olduğu yönünde genel bir değerlendirmeye neden olabileceğinden, kişisel verilerin korunması hakkına yönelik oldukça geniş nitelikte bir istisna oluşması sonucunu doğurabilecektir ki, bu hususun da hakkın özüne zarar vereceği değerlendirilmiştir” denilmektedir.

Sonuç olarak kamera kayıtlarına ilişkin olarak yeni bir “Kent Güvenliği Kanunu” çıkarılmalıdır. Kamera kayıtları sadece gıda güvenliği ile ilgili olmayıp toplum hayatının birçok yönünü ilgilendirmektedir. Böyle bir zorunluluk da sadece İstanbul için değil ülke genelinde geçerli olmalıdır. Apartmanlarda, kamuya açık alanlarda, kolluk faaliyetlerinde, helikopter ve drone çekimlerinde, işletmelerde, plaka tanıma sistemlerinde, araç kameraları, yaka kameraları ve yüz tanıma dahil olmak üzere tüm kamera kullanım faaliyetleri ortak bir anlayışla ele alınmalıdır. Kamera zorunluluğu, görüntü ve ses kaydı ile yapay zeka kullanımı yapılacak alanların belirlenmesinde belirli ölçütler getirmeli, tüm bu veri işleme faaliyetleri için genel bir çerçeve oluşturulmalıdır.