İskeçe, Yunanistan’ın doğusunda Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir kent.
Edirne’den hemen yanı başındaki Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe gibi yerlere gitmek, Türkiye’nin bir yerinde, bir mahalleden bir diğer mahalleye gitmek kadar ucuz ve yakın. Yol boyu dağların yamaçlarına dizilmiş, minareli camileri bulunan tipik Türk köylerini görebilirsiniz.
Bu bölge tarih boyunca Türk kavimlerinin bulunduğu bir yer. Osmanlı İmparatorluğu ise 1363 yılında Balkanlar’a yerleşti.
İskeçe’nin yanı sıra Kavala, Drama ve Serez bölgelerinin Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girmesi ise 26 Eylül 1371 yılında Çirmen Zaferi ile gerçekleşti.
Balkan Savaşları (1912-13) ile bölgede kopmalar başladıktan sonra İskeçe’nin de dahil olduğu Batı Trakya’nın geleceğinin “halkoyu” ile belirlenmesine karar verildi.
Mayıs 1920’de gerçekleşen halkoyu ile, Türk nüfusunun ezici çoğunluğu elinde bulundurmasına rağmen, sonuç bölgenin Yunanistan’a bağlanması yönünde oldu.
Yani 500 yıldan fazla Türk egemenliğinde bulunan bu yerler, “sonucu tartışmalı masa başı oyunları” ile Türkiye’den koparıldı.
İSKEÇE TÜRK BİRLİĞİ
İskeçe’de, 1927 yılında kurulan ve nerede ise Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt olan bir dernek “İskeçe Türk Birliği - İTB” bulunmaktadır.
İskeçe valisinin 1986 yılında “Batı Trakya’da Türk bulunmadığı” iddiasıyla açtığı dava sonucu, İskeçe Türk Birliği’nin kapatılmasına karar verilmiş ve konusu, süreci, kapsamı bakımından “tarihe geçecek kadar önemli” olaylar dizisi bu suretle başlamıştır.
Bunu takiben isminde “Türk” kelimesi olan “İskeçe Türk Birliği” , “Gümülcine Türk Gençler Birliği” ve “Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği” nin tabelaları polis tarafından sökülmüştür.
Yunanistan makamları, “Türk kimliğini silmek için” Batı Trakya’da Türk kimliğinin değil, müslüman görüşünün bulunduğunu ileri sürmektedirler.
Kapatılma kararını veren İskeçe Mahkemesi, “utanılacak” bir karara imza atarak; “Derneğin isminde Türk kelimesinin bulunmasının yasalara, kamu düzenine ve ahlaka aykırı olduğunu” hüküm altına almıştır.
HUKUK MÜCADELESİ VE AİHM KARARI
İskeçe Türk Birliği (İTB) , 1986 yılında alınan bu kapatma kararı üzerine “20 yıl süren bir iç hukuk mücadelesine” başlamıştır. Seneler süren çeşitli geciktirmeler, oyunlar sonucu nihayet Yunanistan üst mahkemesi kapatılma kararını doğru bulmuş ve İskeçe Türk Birliği’nin açtığı davayı reddetmiştir.
İskeçe Türk Birliği yaklaşık 20 yıl süren iç hukuk mücadelesinin ardından, davanın Yunan mahkemelerinde aleyhlerine sonuçlanması üzerine davasını, 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürmüştür.
Dava, AİHM'de 2 yılı aşkın bir süre devam etmiş ve nihayet 2008'in 27 Mart'ında sonuçlanmıştır. “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İskeçe Türk Birliği'ni oybirliğiyle haklı bulmuştur.” Bu gelişmeden sonra Yunanistan karara itiraz etmişse de sonuç değişmemiştir.
AİHM, İskeçe Türk Birliği’nin Yunanistan aleyhine açtığı davayı kabul ederek 2008 yılında karara bağlamış ve Yunanistan’ın Türk azınlığına ait dernekleri kapatma kararıyla “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) örgütlenme hakkıyla ilgili 11.maddesini ihlal ettiğini” hüküm altına almıştır.
Böylece İskeçe Türk Birliği, insanlığa hizmet eden büyük hukuk zaferini kazanmıştır. Bu büyük başarı, Türkiye’nin de katkısı ve desteği ile, uluslararası her platformda kullanılmak üzere beklemektedir.
AİHM KARARI SONRASI
Bu karar karşısında Yunanistan’ın yapması gereken tek şey, AİHM.nin kararına uyarak dernekleri açmasıdır. Ama Yunanistan böyle davranmamış ve Türk isimli derneklerin açılmasına izin vermemiştir. İskeçe Türk Birliği’nin, AİHM kararına dayanarak yaptığı başvurular halen Yunanistan resmi makamları ve mahkemeleri arasında sürünmektedir.
İskeçe Türk Birliği’nin web sayfasında belirtildiği üzere “26 yıldır devam eden bu dava, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanmasının olduğu kadar, demokratik değerler, insan hakları, temel özgürlükler ile Avrupa hukukuna ve uluslararası sözleşmelere gerçekten saygı gösterilip gösterilmediğinin belirleneceği önemli bir sınav niteliğini taşımaktadır.”
İskeçe Türk Birliği’nin bu kibar ve nazik ifadesine rağmen “ortada olan gerçekler”;
-AİHM kararının, Yunanistan tarafından ayaklar altına alındığıdır.
-İnsan haklarına pek meraklı görünen devlet ve toplulukların bu durum karşısında sessiz kaldığıdır.
-Milli çıkarları için “Türk” sözcüğüne dahi tahammül edemeyen ülkeler karşısında, Türkiye’de “40 çeşit azınlık” üretilmeye devam edildiğidir.
-Avrupa ve AİHM istiyor görünümü altında; Türkiye’deki yer isimlerini değiştiren, her taşın başına kilise diye bir haç diken, topraklarını azınlık vakıflarına dağıtan, Türklüğe ait değer ve simgeleri yoketmeyi bir moda haline, azınlık üretmeyi bir salgın hastalık haline getirenlerin “İskeçe Türk Birliği’nin mücadelesine yardımcı olmaları ve sonucundan ders almaları” gerektiğidir.
- Bu mücadelenin sonunda kazanılmış olan AİHM kararının, uluslararası toplum ve camiada yeteri kadar işlenememiş olmasıdır.
Eğer durumun tersi olsa yani AİHM kararını uygulamayan taraf Türkiye olsa idi, Yunan makamlarının bu durumu ne kadar ve ne büyük ölçüde kullanacaklarını tahmin etmek zor olmayacaktır.
Ancak bizler; yani içerideki Türkler, birbirimizle o kadar uğraşıyoruz ki, dışardaki Türklerle ilgilenmeye zaman kalmıyor.
Gene de İskeçe Türk Birliği, benzer birlik ve mensupları karşısında saygı ile eğiliyoruz. “Biliniz ki, Türklerin ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kalbi, sizin için ve sizlerle birlikte atmaktadır.”
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)