Son dönemlerde hekim ile hasta arasındaki tedavi ve diğer süreçler sonucu görülmekte olan davalarda artış meydana gelmiş olmakla beraber, bu yazımda özetle hekim ile hasta arasında gerçekleşen eylemlerden dolayı hekimin hukuki sorumluluğunu aktarmaya çalışacağım.
        
Öncelikle hekimin hukuki sorumluğunu açıklayacak olursak ‘’Hasta ile hekim arasındaki sözleşme tedavi sınırları içinde kaldığı sürece vekalet sözleşmesidir.”[1] Bu konuya ilişkin Yargıtay hasta hekim ilişkisinin söz konusu olduğu davadaki bir kararında ‘’Bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak HUMK. 76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Dava, davalı doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (BK. 386-390). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur.”[2] şeklinde hüküm tesis etmiştir.
        
Benzer şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bu hususu “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da  ‘’Bir hastaya tedavi amacıyla yapılan el atma ve yardım bir özel hukuk ilişkisi olan vekalet sözleşmesinin varlığını gerektirir. Tıbbi yardımın yapıldığı yer, doktorun görev ve sıfatı sonucu değiştirmeyeceği gibi doktor nerede ve ne sıfatla olursa olsun tıbbi el atma ve yardım yapma yetkisini kamu kurallarından değil hasta ile yaptığı özel hukuk sözleşmesinden alır. En önemlisi tedavi sırasında uygulanan kural ve yöntemleri idare hukuku değil tıp bilimi belirlemiştir ve tüm doktorlar tıbbi yardım yaparken öncelikle bu kurallarla bağlıdırlar.’’[3] şeklinde ifade etmektedir.
        
Bununla birlikte estetik ameliyatlar hukuki açıdan daha farklı değerlendirilmektedir. “Estetik ameliyat yaptırılmasında belli bir sonuç ve amaç gözetildiğinden, taraflar arasında bir eser sözleşmesinin varlığı kabul edilmelidir. Eser sözleşmesinde yapılacak işin ifasını tehlikeye koyan tüm durumların yüklenici tarafından iş sahibine bildirilmesi gerekir.”[4] Bu durum arasındaki temel fark meydana gelen neticenin garanti edilip edilmemesi açısından önemlidir. Bir başka ifade ile, genel olarak estetik ameliyat dışındaki süreçlerde hekim yapacağı işi gerekli özen ve dikkat yükümlülüğü altında gerçekleştirmek durumunda iken, estetik ameliyatla meydana gelen neticeyi garanti ettiği şekilde meydana getirmek durumundadır.

Hukuki sorumluluk noktasında belki de en önemli hususların başında aydınlatılmış onam formu gelmektedir. Hastanın rızası ameliyatın tüm sonuçlarını kapsıyor ve ayrıca bu hususlarda kendisi detaylı olarak bilgilendirilip buna rağmen rıza göstermiş ise bu durumda hukuka aykırılık söz konusu olmayacaktır.[5] Hekimin sözleşme nedeniyle sorumluluğuna gidilebilmesi için sözleşmenin ihlalinin yanı sıra kusurlu da olması gerekir.[6] Dolayısıyla burada yalnızca onam formu dışında bir sonuç ortaya çıkması yeterli olmayıp meydana gelen sonuçta hekimin kusurunun bulunması gerekmektedir.

‘’Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.”[7]

‘’Yine, öğreti ve uygulamadaki hakim görüşe göre, sorumluluk hukuku açısından kusurun, kast ve ihmal (taksir) olmak üzere ikiye ayrılacağı kabul edilmektedir. Bu bağlamda, kast hukuka aykırı sonucun bilerek ve isteyerek meydana getirilmesi; ihmal ise, hukuka aykırı sonucu istememekle birlikte, böyle bir sonucun önlenmesi için gerekli önlemlerin alınmaması ve gereken özenin gösterilmemesidir.’’[8]

Sonuç olarak vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.[9] Bu sebeple hekim, hastasına öncelikle koyulan teşhisi, tedavi sürecini, gerçekleşmesi muhtemel olumsuz sonuçlar ile komplikasyonları ve tüm diğer süreçleri detaylıca ve olabildiğince yazılı olarak aktarmak durumundadır.

---------------------------------------
[1] Hakan Hakeri - Tıp Hukuku El Kitabı s.102.
[2] YARGITAY 13. Hukuk Dairesi , Esas No: 8590, Karar No: 9569, Karar Tarihi: 06.11.2000.
[3] YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2001/4-595 E., 2001/643 K., 26.09.2001 T.
[4] YARGITAY 13. Hukuk Dairesi, 2011/11359E., 2012/12808K., 21.5.2012 T.
[5] Nejdet ŞATIR, Emsal Kararlar Işığında Kamu ve Özel Hastanelerde Çalışan Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Yetkin Yayınları, 2015, s. 61.
[6] Hakan HAKERİ, a.g.e., s. 283.
[7] YARGITAY Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2011/4-592, Karar: 2012/25
[8] YARGITAY Hukuk Genel Kurulu., 10.12.2003 gün ve 2003/11-756 E., 2003/743 K. sayılı kararı.
[9] YARGITAY 13. Hukuk Dairesi, 2014/12524E., 2015/2706K., 05.02.2015 T.