MAKALE

FİKİR ve SANAT ESERLERİ KANUNU'NDA DÜZENLENEN SUÇLAR (FSEK); ESER, İNTİHAL ve İKTİBAS KAVRAMLARI

Abone Ol

''ESER'' KAVRAMI ve TÜRLERİ:

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun (FSEK) 1.maddesine göre, '' Bu Kanununun amacı fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icra sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan program yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali hakları belirlemek, korumak ve bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.''

Kanun'un 1-B-a maddesine göre ESER; '' Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini'' ifade eder.

Bir eserin, yasa karşısında eser niteliğini kazanabilmesi için iki unsur gereklidir. Birincisi objektif unsur ki yasa bunu mahsul (ürün) olarak belirtmiştir. Buna göre eser, evvela temellüke, tasarrufa elverişli maddi bir varlık olarak var olmalıdır. İkincisi de subjektif unsur olup, eser sahibinin özelliğini taşıyan (İfade ediliş ve uslüp tarzı) bir fikir ve sanat eseri olmasıdır. Olaydan anlaşılacağı üzere davacı, yukarıda unsurları açıklanan bir eserin henüz sahibi değildir. Ancak yaptığı kazılardan elde ettiği bilimsel buluşlara dayanarak bir eser yaratmayı düşünmüştür. Yani, bu yönde bir düşüncesi, bir fikri vardır. Fakat bir fikir veya sanat eser, fikir halinde kaldığı sürece eser niteliğini kazanamaz ve dolayısıyla FSEK in koruyucu hükümlerinden yararlanamaz....'' Y.4.HD.01.07.1977,1976/5913 E.1977/7617 K.)

Eserin subjektif unsuru ; herkes tarafından vücuda getirilemeyen yani bir hususiyeti haiz bulunan, yaratıcı bir fikri çalışma mahsulü olan, sıradan olmayan, orijinal, bağımsız ve yaratıcı özelliğinin varlığını ifade eder. Herkesçe bilinen tarihsel olayların tekrarı, atasözleri veya bilinen öykülerin anlatımında aynı cümle ve sözcüklerin kaçınılmaz olarak tekrarı muhakkak olacağından burada hususiyetten bahsedilemez. (Ahmet Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 5.Bası, Ankara 2019,s.112) Yüksek lisans tezleri ile doçentlik tezleri eser kapsamındadır.

Eserin objektif unsuru ise ; ürünün dış alemde somutlaşmasını, elle tutulabilir, gözle görülebilir ve algılanabilir olmasını ifade eder. Eserin kısaca tasarrufa elverişli maddi bir varlık olması gerekir. Sahipsiz fikri varlıklar eser niteliği taşımaz. Eserin tasarrufa elverişli ve 3.kişilerce algılanabilir nitelikte olması aleniyet için yeterli sayılır.

FSEK' te eser türleri;

- İlim ve edebiyat eserleri (Dil ve yazı ile ifade olunan eserler, bilgisayar programları, sözsüz sahne eserleri, belli niteliği bulunmayan teknik ve bilimsel fotoğraflar, haritalar, çizimler ve maketler)

- Musiki Eserleri

- Güzel sanat eserleri (Yağlı ve sulu boya tablolar, her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tekzipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden taş, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi, heykeller, kabartmalar ve oymalar, mimarlık eserleri, el işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları, fotoğrafik ve slaytlar, grafik eserler, karikatür eserler ve her türlü tiplemeler.) ve

- Sinema eserleri olmak üzere dört ana kategoride sayılmıştır. Bu eser kategorileri sınırlı sayıda belirtilmiş olup, bunlar dışında yeni bir eser grubu meydana getirilemez. Bu kategorilerin birine girmeyen fikir ürünü eser sayılamaz ve hukuken korunamaz. FSEK md 6 da düzenlenen '' İşlenmeler ve Derlemeler'' başlığını taşıyan bir grup eserler, sayılan dört ana kategorideki eserlerden bağımsız nitelikte olmayıp, onlardan yararlanılarak oluşturulan eser türleridir.

Herhangi bir şekilde dil ile ifade olunan eserler, fikri ürünün söz, yazı, formül, rakam veya şekillerle ortaya konulduğu eserlerdir. Roman, hikaye, hukuk kitapları, şiir ve denemelerde yazı; konferansta söz, bilimsel eserler ve bilgisayar programlarında hem yazı hem de formül, sayı ve şekil bulunur. Dil ile ifade olunmak ibaresi roman, hikaye, şiir, oyun, senaryo, skeç, özel konuşmalar, nutuklar vs. gibi estetik ve sanatsal, tarihi, hukuki, sosyolojik, teolojik, arkeolojik, ekonomik vs. bilimsel eserleri kapsar. Ancak fikri ürün, matematik, fizik ve kimyada olduğu gibi rakam, şekil ve formülle anlatılmışsa gene dil ile ifade edilmiş olur. (Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Suçlar, Teknail Özderyol, s.18) Bir eserin içerisinde yer alan grafikler, tablolar veya başkaca şekillerin bir başka eserde kullanılması durumunda kullanılan bu ürünlerin hususiyet taşıyıp taşımadığı hususu her somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirilecektir. Hususiyet taşımadığının belirlenmesi durumunda bu tür şekiller tablolar veya grafikler bağımsız olarak eser korumasından yararlanamaz.

- Hususiyetin tespiti, hakimin teknik bilgisi ile tayin edilebileceği bir konu olmadığından bu hususta uzman bilirkişilerden görüş alınarak hususiyet tespit edilmelidir. (Y.11.HD.21.10.2019, 2018/5325 E, 2019/6552 K.-Y.11.HD.02.05.2016,2015/10053 E.2016/4939 K.)

- Yöntemler metotlar, matematiksel kavramlar, formüller herkes tarafından uygulanan genel usuller eser olarak korunamaz. (Y.11.HD.04.11.2013,2013/3702 E.,2013/19563 K.-Y.11.HD.05.05.2014,2014/2084 E.2014/8486 K.,Y.11.HD.17.07.2017,2016/9284 E.2017/4136 K.)

Musiki eserler sözlü veya sözsüz olabilir. Sözsüz musiki eserlerinde sadece besteler, sözlü musiki eserlerinde ise hem beste, hem de güfteler musiki eseri olarak korunur. Ancak güftede ayrıca edebi özellik varsa, FSEK md.2/b.1 e göre bunun dil ile ifade olunan eserler kapsamında da korunması mümkündür. Bir bale eserinde bestenin musiki eseri olarak, dans bölümlerinin ise FSEK md.2/b.2 kapsamında sözsüz sahne eseri olarak korunması olanaklıdır. Musiki eserlerinde koruma konusu işitilen sesler arasındaki sıra ve bağlılık, seslerin melodi, ritim ve harmoni ile belirli karışımları ve aynı zamanda ses ile ifade edilen musiki eserin içeriğidir. Musiki eserinde sahibinin hususiyetinin varlığının tespitinde ise o eserin sıradan bir dinleyici üzerinde yarattığı izlenim esas alınmalıdır. (Y.11.HD.13.03.2017, 2015/13493 E.2017/1474 K.) Tabiatta zaten var olan veya başkasının çıkardığı seslerin tespitine yönelik bir çalışma, hususiyet taşımadığı için musiki eseri olarak kabul edilmez. Başkasına ait bir bestenin seslendirilmesi halinde ortada yeni bir eser yoktur. Seslendiren sanatçının hakkı FSEK m.80/1-A gereğince korunur. Bir musiki eserin eser olarak korunması için belirli bir melodiye dayanması, armoni ve kontrpuan kurallarına, bilinen müzik formlarına veya estetik değer yargılarına uygunluğu önem taşımaz. Seslerin bir notaya geçirilmesi veya manyetik bir ortamda tespit edilmesi de şart değildir. Nota ile tespit edilmiş ancak seslendirilmemiş eser, dil ile ifade olunmuş eser kapsamındadır. Önceden tasarlanmadan, düşünülmeden ve doğaçlama anlık müzik eserleri yasa kapsamında korunduğu gibi, bilgisayar aracılığıyla yapılan veya elektronik şekilde dizayn edilen müzik de hususiyet taşıması kaydıyla yasa kapsamında korunmaktadır. Müzik klipleri de musiki eser kapsamında kabul edilmektedir. (Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Suçlar, Teknail Özderyol, s.18-25)

Krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılmaları, güzel sanat eseri olma niteliğini etkilemez. Bu eserler endüstriyel tasarım niteliği taşıyorlarsa FSEK yanında sınai mevzuat hükümleri gereğince de korumadan yararlanırlar. FSEK md.4 te sayılan eserlerin hususiyet taşıması yanında estetik niteliğine (bedii vasfı) de haiz olmaları gerekir. Bilimsel nitelik taşıyan fotoğrafların estetik niteliği taşıması gerekmez. (Örneğin sualtında veya uzayda çekilen fotoğraflar) Güzel sanat eserleri kapsamında yer alan fotoğrafların ise estetik niteliği taşıması gerekir. Estetiğin tespiti uzman bilirkişilerden alınacak raporla belirlenir. FSEK md 84 gereğince eser mahiyetinde olmasalar dahi, haksız rekabet gereğince bu türden fotoğrafların izinsiz çoğaltılması halinde FSEK md.84/3 hükmü uygulanır.

''İşlenme Eser; mevcut bir fikir ve sanat ürününden faydalanılarak meydana getirilen fakat tamamıyla asıl eserden bağımsız olmayan, ancak işleyenin de hususiyetini taşıyan fikir ve sanat ürünleridir. Derlemeler ise ; özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eserdir. İşlenme eser, işleyenin hususiyetini taşır ve asıl eserden bağımsız değildir. Asıl eser sahibinin haklarına zarar getirmediği gibi asıl eserle aynı kategoride yer alır, asıl eserle olan ilişkisi de belirtilir. İşlenme eser türleri aşağıdaki gibi sıralanabilir;

- Tercümeler, (çevirmenin üslubunun esere yansıtılması şarttır)

- Dil ile ifade olunan eserlerin başka işlenmeleri,

- Musiki, güzel sanatlar ve ilim ve edebiyat eserlerinin film haline getirilmesi,

- Musiki aranjman ve tertipleri,

- Güzel sanat eserinin başka bir türe sokulması, (Taksim meydanının yağlı boya tabloya veya minyatüre dönüştürülmesi gibi.)

- Külliyatlar,

- Seçme ve toplama eserler, (Ör yargıtay kararlarını bir araya getirme, antolojiler-yıllıklar-takvimler-ansiklopediler-bilimsel dergiler)

- Henüz yayınlanmamış bir eserin ilmi araştırma ve çalışma sonucu yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi,

- Başkasına ait bir eserin açıklanması, şerhi veya kısaltılması,

- Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya programda herhangi bir değişiklik yapılması,

- Belirli içeriğe sahip, erişilebilir veri tabanları.''

Eser sahiplerinin her biri, eserin ve birliğin ortak menfaatlerine yönelik tecavüzlere karşı tek başına harekete yetkilidir. (FSEK Md.10/2 son) Tecavüzün meni veya refi tek başına talep edilebilinir. Esere tecavüz nedeniyle şikayette bulunabilir. Ancak tazminat talebinde bulunabilmesi için diğer ortakların muvafakati veya birlikte hareket etmeleri gerekir. (Y.11.HD.03.12.2019,2019/439 E.2019/7767 K.-Y.11.HD.13.12.2018,2017/238 E.2018/7933 K.-Y.11.HD.29.05.2012,2011/1302 E.2012/9233 K.)

Eser sahibinin FSEK te belirtilen manevi hakları (yetkileri):

- Eseri umuma arz yetkisi, m.14

- Adın belirtilmesi yetkisi veya eser sahibi olarak tanıtılma hakkı md.15

- Eserde değişiklik yapılmasını menetmek yetkisi md.16

- Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları veya eser sahibinin eserin aslına ulaşma hakkı m.17/2.

Eser sahibinin eseri; işleme, çoğaltma, yayma, temsil , pay ve takip hakkı ve işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim şeklinde mali haklarının bulunduğu da Yasa'da belirtilmiştir. Bu hakların izinsiz ve mevzuatta belirlenen usullere aykırı olarak ihlali durumlarında eser sahibi, Yasa'dan kaynaklanan korunmadan yararlanmak için yasal yollara müracaat edebilir.

FSEK Md. 24/1' gereğince '' Bir eserden, doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.''

Eser sahibinin sahip olduğu haklar gibi, bağlantılı haklar da mutlak hak niteliğindedir ve münhasıran hak sahibine aittir. Bağlantılı haklar ve bu hakların sahipleri FSEK de sınırlı olarak belirtilmiş ve sayılmıştır. Yorum yoluyla bu haklar ve hak sahipleri genişletilemez. İcracı sanatçı, fonogram yapımcıları, film yapımcıları ve radyo televizyon kuruluşları dışında bağlantılı hak sahipliği sıfatı yorum yoluyla tanınamaz. Maddede sayılan haklar dışındaki haklar da yorum yoluyla tanınamaz.

İcracı sanatçı ancak gerçek kişi olabilir. İcranın kamuya sunulması gerekir. İcra konusunun eser mahiyetinde olması lazımdır. Ayrıca icranın  özgün (Kişiye özgü beceri ve yetenek ile biçimlendirme) olması gereklidir. Alelade ve herkesin gerçekleştirebileceği şekilde yapılan yorum, tanıtım, söylenme veya çalınma; özgünlükten yoksun olduğu için Yasa kapsamında icra olarak korunmayacaktır. İcra sahibi, icra sahibi olarak tanıtılmayı talep hakkı ve icranın, kendi itibarını ve şerefini zedeleyebilecek şekilde tahrif edilmesini ve bozulmasını önleme gibi manevi haklara sahiptir. (FSEK m.80/1-A-1) Benzer şekilde;

- İcranın tespiti,  çoğaltılması, satılması, dağıtılması , kiralanması, ödünç verilmesi, işaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletimi ve yeniden iletimi ve temsiline izin verme veya yasaklama hakkı, Md.80/1-A-2

- Yurt içinde henüz satışa çıkmamış veya başka yollarla dağıtılmamış tespit edilmiş icraların, aslı veya çoğaltılmış nüshalarının satış yoluyla veya diğer yollarla dağıtılması hususunda izin verme veya yasaklama hakkı Md.80/1-A-3

- Tespit edilmiş icranın elektronik ticaret yoluyla satmak, dijital ortamlarda ve internette üçüncü kişilerin erişimine sunmak ve bu şekilde umuma iletilmesi hususunda izin verme veya yasaklama hakkı Md.80/1-A-4 şeklinde mali hakları yasada öngörülmüştür.

FSEK Md 80 de fonogram yapımcılarının , radyo  ve televizyon kuruluşlarının , film yapımcılarının hakları ayrıca belirtilmiş ve sıralanmıştır. İcracı sanatçılar dışında diğer bağlantılı hak sahiplerinin manevi hakları söz konusu değildir.

FİKİR ve SANAT ESERLERİ KANUNU'NDA (FSEK) DĞZENLENEN SUÇLAR ve UNSURLARI :

Yasa'nın ilgili madde gerekçesinde; '' Yetersiz fikri mülkiyet koruma düzeyi yeni eserler üretme şevkini kırar, daha düşük nitelikte üretime yol açar, bu da serbest ticaret hedefine ulaşmayı güçleştirir, rekabeti olumsuz etkiler ve tüketicilerin katlanacağı  maliyeti arttırır. Dolayısıyla dünya devletlerinin bilgi toplumu aşamasına geçişi gecikir. Bilgi toplumu, bilginin gerçek sermaye ve zenginlik yaratan başlıca kaynak haline geldiği toplumdur. Fikri mülkiyet sistemini  güçlendirmek suretiyle bu alanda yerli ve yabancı yatırımcıların önündeki engellerin kaldırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi sağlanarak ülkemizin gerçek anlamda bilgi toplumu olması sağlanacaktır.'' denilmiştir.

- FSEK md 71'de; Eser sahibinin manevi, mali ve bağlantılı hakların tecavüz suçları ile daha önce FSEK Ek madde 4/son hükmünde yer verilen internet servis sağlayıcıları ve içerik sağlayıcılarının eser sahipleri ile bağlantılı hak sahiplerinin haklarının ihlali suçları,

- FSEK md 72'de ; Bilgisayar programlarının çoğaltılması amaçlı koruyucu programları etkisiz kılmaya yönelik hazırlık hareketleri suçu,

- FSEK md 81'de ; Eserlerin bandrolsüz satış ve dağıtımı ile, sahte bandrol düzenlenmesine ilişkin suçlar,

- FSEK md 83' hükmünde ad ve alametlerle ilgili,

- FSEK md 84' hükmünde eser mahiyetinde olmayan işaret, ses ve resimlerle ilgili haksız rekabet,

- FSEK md'85 de mektuplar,

- FSEK md'86 da kişileri tasvir eden resim ve portrelerle ilgili cezai hükümlere atıf yapılarak belirtilmiştir.

Belirtilen suçların varlığının tespitinde öncelikle şikayete konu suç konusunun eser niteliğinde olup olmadığına dair uzman kişilerden rapor (Bilirkişi Raporu) tanzim ettirilerek tespit edilmelidir.

FSEK md 71/1 de zikredilen her bir bend farklı  suç tiplerini düzenlemiştir. Bu bendlerin tamamı tek bir suçun seçimlik hareketleri niteliğinde değildir. Ancak maddenin 71/1-1 bendinde sayılan eylemler seçimlik hareketli suçu oluşturmaktadır. Bu seçimlik hareketler; eser sahibinin YAZILI izni olmaksızın bir ticari faaliyet çerçevesinde işlemek, çoğaltmak, dağıtmak, yaymak, elektronik ortam dahil olmak üzere yayımlamak veya hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz etmek, satmak, ticari amaçla satın almak, ithal ve ihraç etmek, elinde bulundurmak veya depolamak olarak belirtilmiştir.

FSEK md.71/1 in 2,3 ve 5 no'lu bendleri uygulamada intihal olarak belirtilen eylem çeşitlerini göstermektedir. Başkasına ait esere kendi eseri olarak ad koyma, eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunma, eserden yetersiz veya aldatıcı mahiyette kaynak gösterme intihal suçu olarak tanımlanmaktadır. İntihal kavramı, hukuken “failin bir başkasının eserine kendi eseriymiş gibi yani kendisi eser sahibiymiş gibi ismini vermesine veya bir eserden kaynak göstermeden alıntılar yapmasına yahut bir eseren yaptığı alıntılara ilişkin olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak göstermek” anlamına gelir. (R. Yılmaz YAZICIOĞLU; “Fikri Mülkiyet Hukukundan Kaynaklanan Suçlar”, On İki Levha Yayıncılık, Temmuz 2009, s.233.)  FSEK md 71 de;

1. Umuma arz yetkisinin ihlali suçu/md.71/1-1

2. Hak sahibinin izni olmaksızın alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında açıklamada bulunma suçu/md.71/1-4

3. Başkasına ait esere kendi eseri olarak ad koyma suçu/md.71/1-2

4. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibas suçu md.71/1-3

5. Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı kaynak göstermek suçu/md.71/1-5

6. Hak sahibinden izinsiz olarak eserin değiştirilmesi suçu/md.71/1-1

7. Tanınmış bir başkasının  adını kullanarak bir eserin/icranın/fonogramın/yapımın çoğaltılması, dağıtılması, yayılması veya yayımlanması suçu/md.71/1-6 düzenlenmiştir. Bu suçlarda fail ancak gerçek kişi olabilir. Tüzel kişilerin fail olabilme olanağı yoktur. Ancak tüzel kişilerin yetkili organları belirtilen suçların faili olabilir. Y.11.CD.2004/3448 E.2005/1809 K.

FSEK md.19/2 gereğince, eser sahibinin mirasçıları olarak sağ kalan eşi ve çocukları ve mirasçıları, anne babası ve kardeşleri FSEK md.14,15,16 üçüncü fıkrasında belirtilen hakları, kendi adlarına kullanma konusunda eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl süre ile yetkilidir. Bu haklar;

- Eserin umuma arz edilmesi ve yayımlama tarzının, sahibinin şeref ve itibarını zedeleyebilecek mahiyette olması, md.14/3

- Eser sahipliğinin ihtilaflı duruma gelmesi, md.15/3

- Eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozacak her türlü değiştirmeler ile sınırlıdır. md.16/3

Hak sahibinin yazılı izni olmaksızın bir eseri her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletmek veya yayımlamak suçtur. Umuma arz ile umuma iletme farklı kavramlardır. Umuma arz, eserin ilk defa kamuya sunularak alenileşmesini sağlayan fiildir. FSEK te belirtilen suçların nerdeyse tamamı serbest hareketli suçlardan oluşmaktadır. Bir eserin ilk kez sahnede veya ekranda okunması/temsil, yayımlanarak dağıtılması/yayma, internete konulması/umuma iletim, eserin umuma arzıdır. Yayımlama, bir eserin çoğaltma ile elde edilen nüshalarının hak sahibinin rızasıyla ticaret mevkiine konulmasıdır. Her yayımlama bir umuma arzdır. Yayım, bir eserin aslından çoğaltma ile elde edilen nüshalarının herhangi bir yoldan ticaret mevkiine konulmasıdır. Dağıtmak, çoğaltılmış nüshaların bedelli veya bedelsiz olarak 3. kişilere ulaştırılmasıdır. İktibas; bir kelimeyi, bir cümleyi veya bunların manalarını olduğu gibi alma aktarma anlamına gelmektedir. 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2’nci maddesinde “yayım” ifadesi “Basılmış eserin herhangi bir şekilde kamuya sunulması” şeklinde bir tanım yapılmıştır.

Herkesin ortak kullanımına açık olan matematiksel kavramlar, formüller, telif korumasında olmayan yöntemler, topluma mal olmuş fikirler, anonim (Genel-geçer, alışılagelmiş birikim, çok ortaklı, genel fikir ve düşünceler) veya evrensel temalar, bir hususun açıklanmasında kullanılan metot gibi unsurlar için atıf yapmaya/kaynak göstermeye gerek bulunmamaktadır.  Anonim konular üzerinde tekel oluşturulamaz. Y.11.HD.04.11.2013,2013/3702 E.,2013/19563 K.-Y.11.HD.05.05.2014,2014/2084 E.2014/8486 K.

FSEK Madde 35 – Bir eserden aşağıdaki hallerde iktibas yapılması caizdir:

1.Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması;

2.Yayımlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının müstakil bir musiki eserine alınması;

3.Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderacatını aydınlatmak maksadiyle bir ilim eserine konulması;

4.Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ilmi konferans veya derslerde, konuyu aydınlatmak için projeksiyon ve buna benzer vasıtalarla gösterilmesi.

İktibasın (Alıntının) belli olacak şekilde yapılması lazımdır. İlim eserlerinde, iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir. İktibas; amacın haklı göstereceği ölçüde ve alıntının kullanılacağı eserin içeriğini aydınlatma amacıyla yapılacaktır. Her halükarda yapılan iktibasın iktibas yapılan eserin ana unsurunu oluşturmaması ve yan unsur olarak kalması gerekir. Alıntının, alıntı yapılan esere ihtiyacı ortadan kaldıracak nitelikte olmaması, alıntıların miktar olarak alıntı yapılan esere galip gelmemesi, açıklama ve destekleme amacını haklı kılacak kapsamdan öteye geçmemesi gereklidir. Bir makalenin bir kaç paragrafının alıntılanması konunun anlaşılması için yeterli iken veya bir kaç resmin kullanılması ile bilimsel eserdeki konu açıklığa kavuşturulabilecekken, 20-25 adet resmin alınması veya eserin büyük kısmının alıntılanması maksadın haklı kıldığı ölçüyü aşacak düzeyde kabul edilir. Büyük düzeyde iktibas yapmanın sınırları bulunmaktadır. Edebi eserler, güzel sanat eserleri, müzik eserleri, sinema eserleri ve işleme/derlemelerin oluşturulmasında büyük iktibastan yararlanılamaz. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılarak oluşturulan eser, failin kişisel alanında kaldığı, bilgisi dahilinde kamuya arz edilmediği sürece atılı suç oluşmaz. (Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Suçlar, Teknail Özderyol, s.233-234, YAZICIOĞLU, s.235,236)

İktibasın söz konusu olabilmesi için kendisinden iktibas yapılacak eserin kural olarak alenileşmiş bir eser olması gereklidir. İktibasın kullanılması suretiyle meydana getirilen fikri ürünün müstakil bir eser niteliğini haiz olması da gereklidir. Y.11.HD.2007/917 E.2008/2291 K. Kaynak göstermeksizin iktibasta bulunmak suçunun oluşumunda mağdurun ayrıca zarara uğraması gerekli değildir ve suç tehlike suçu olarak kabul edilmektedir. Kaynak gösterilmiş olsa da yetersiz, aldatıcı veya yanlışsa bu durumda “kaynak göstermeksizin iktibasta bulunmak suçu” oluşmaz. Oluşan suçun, FSEK 71 inci maddesinin 5 inci fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilmelidir.

Alıntı yapılan parçaların da, eserin bütününden ayrı olarak hususiyet taşıması ve FSEK tarafından korunabilir nitelikte olması gerekir. Eserin kendisinin bir bütün olarak ilim veya edebiyat eseri kapsamında olması o eserin içindeki tüm parçaların da eser vasfı taşıdığı anlamına gelmez. (Öncü s.213-(Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Suçlar, Teknail Özderyol, s.235) Bir bilim eserinde herkes tarafından kabul görmüş ifade ve  konular kapsamına giren durumlarda kaynak göstermeye gerek bulunmamaktadır.  Bir hukuk dalında sürekli kullanılan farklı şekilde ifade edilmeleri olanaksız kısımlara, atıf vermek gibi bir zorunluluktan bahsedilemez. Evvelki eserlerden akıldan kalanlardan esinlenerek ifade etme, birikimi yansıtma halinde de kaynak belirtilmesine gerek yoktur. Esinlenme; bir eserden kopya almadan etkilenerek (ilham alarak oluşturulan), etkilenen eserle bir bağı  olmayan bağımsız ve yeni bir eser meydana getirmektir. Bu halde işleme eser niteliğinde olmayan bu esere kaynak gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır. (Ceritoğlu Sengel, Filiz “Fikir ve Sanat Eserler Hukukunda İntihal ve Esinlenme” s.29) Alelade, ortak, yaygın, basit ifadelerden yararlanmada alıntı kriterleri aranmaz. (Uslu, sy.920-930, Ayiter sy.164)

Herkesin kullanımına açık olan tarihi ve maddi vakıalara dair genel bilgiler, söz konusu bilgilere bir çok kaynaktan ulaşılması veya sanat tarihinde geçmişte bilinen unsurlar olması durumunda yapılan iktibaslar açısından kaynak belirtmeye gerek bulunmamaktadır. Y.11.HD.17.07.2017 2016/9284 E. 2017/4126 K.-Y.11.HD.2015/5780 E.2015/12576 K.

Sadece eserin kaynakça kısmında, alıntı yapılan eserlerin belirtilmiş olması geçerli bir kaynak gösterme olarak kabul edilemez.  Basım tarihi, yeri, sayfa numarası ve yazar gösterilmelidir.  Yararlanılan bir eserden aynen alınan cümlelerin tırnak işareti veya parantez içine alınarak her seferinde alıntı yapılan eserin belirtilmesi gereklidir. Y.4.HD.2004/9987 E.2004/11908 K.-Y.11.HD.09.03.2017, 2016/2684 E.2017/1400 K.

FSEK md : 33 ' Yayımlanmış bir eserin; tüm eğitim ve öğretim kurumlarında, yüz yüze eğitim ve öğretim maksadıyla doğrudan veya dolaylı kâr amacı gütmeksizin temsili, eser sahibinin ve eserin adının mutat şekilde açıklanması şartıyla serbesttir.

Eser sahibinin manevi haklarına tecavüz suçlarında hakların ihlali ancak failin kasti bir hareketiyle oluşur. Eser sahibinin manevi haklarına tecavüz suçunun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir.2015/15697E. 2018/7671K. 25.06.2018 

İktibas ile ilgili tanımlamalar, FSEK’in 30, m.31, m.32, m.33, m.34, m.35, m.36, m.37, m.38, m.40, m.41 hükümlerinde yer almaktadır. FSEK 35’nci maddede iktibasın nasıl olacağı ve bu fiilin 3 üncü bentte gösterilen şekilde suç sayılabilmesi için kaynağın hiçbir şekilde gösterilmemiş olması aranır. Eser sahibinin çoğaltma ve yayma hakkının ihlalinde bir istisna olarak hukuka uygunluk sebeplerinden birisi olan FSEK’in 30’‘uncu maddesinde kamu düzeni (amme intizamı) gösterilmiştir. Maddeye göre, eserin ispatı amacıyla mahkeme ve diğer resmi makamlarda kullanılabilmesine; fotoğraflarının adli amaçlar ve güvenlik amacıyla resmi makamlar ve onların emriyle her şekilde çoğaltılabileceği, yayılabileceği ve bunun için de eser sahibinin rızasına gerek olmadığı düzenlenmiştir.

FSEK’in 38 inci maddesinde fikir ve sanat eserlerinin kişisel kullanımına konusunda “Bütün fikir ve sanat eserlerinin, kâr amacı güdülmeksizin şahsen kullanmaya mahsus çoğaltılması mümkündür. Ancak, bu çoğaltma hak sahibinin meşru menfaatlerine haklı bir sebep olmadan zarar veremez ya da eserden normal yararlanmaya aykırı olamaz.” denilerek bir sınır çizilmiştir. Kar amacı olmaksızın, fikir ve sanat eserlerinin sadece kişisel kullanıma has olmak üzere çoğaltılması halinde hak sahibinin çıkarlarına zarar verilmiyor ve normal yararlanma sınırları içinde yararlanılıyorsa bu yararlanma makul görülmektedir.

FSEK m. 71/1-III’te düzenlenen eserden aşırma suçu, sırf hareket veya neticesi harekete bitişik suç tipini teşkil ettiğinden teşebbüse uygun değildir. Ancak icra hareketleri kısımlara bölünebiliyor ve fail başkasının eserinden aşırdığı kısımları kamuya ilan edeceği sırada veya buna ilişkin icra hare ketlerinin tamamlanmasına rağmen kamuya iletilmeden önce esere el konulmuş olursa icra hareketlerinin yarıda kaldığından bahisle faili teşebbüsünden dolayı sorumlu tutmak mümkün olabilecektir. (Yazıcıoğlu sy.264)

Bandrole tabi eser nüshalarının bandrolsüz olarak satışı durumunda FSEK md.81/4 ve 71/1 hükümlerinin birlikte ihlali söz konusu olmaktadır. Bu halde farklı neviden içtima gereğince daha ağır yaptırımı gerektiren FSEK md 81/4 hükmü uygulanacaktır.  Bilgisayar programları ve bilgisayar oyunları yasaya göre bandrol yapıştırılması zorunlu eserler arasında olmayıp kolay kopyalamaya müsait eserler kapsamında hak sahipleri tarafından bandrol talebinde bulunulması halinde zorunlu bandrole tabi eser statüsündedir. Y.19.CD.2016/1855 E.2017/2853 K.

Referans hataları, düzensizlik ve özensizlikten kaynaklanan hatalar intihal olarak değerlendirilemez. Kocaeli 1. İdare Mah. 2007/1521 E. 2008/1249 K.

FSEK md 71 ve72 de belirtilen suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. Şikayetin öğrenmeden itibaren 6 aylık hak düşürücü sürede yapılması gerekir. Bu suçlarda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Hak sahipliğine ilişkin hukuken geçerli belgelerin şikayet süresi içerisinde yetkili merciye ibraz edilmesi gerekir. Şikayete bağlı atılı suçlardan dolayı uzlaştırma prosedürü işletilmelidir. Y.19.CD.06.03.2019 2015/1434 E.2019/5316 K.-Y.19.CD.2017/2328 E.2017/3254 K.

Yasa'da Öngörülen Hukuk Davaları :

(Eser Sahibinin Tespiti Davası), Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 15’inci maddesine göre, “Bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut her hangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tesbitini mahkemeden isteyebilir.”.

(Tecavüzün ref’i/kaldırılması/davası), 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 66 ila 68’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir. 66’ncı madde, tecavüzün ref’i hakkında genel kuralları düzenlemektedir. Buna göre: “Manevi ve mali hakları tecavüze uğrayan kimse tecavüz edene karşı  tecavüzün ref'ini dava edebilir. Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir. Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir. Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref'i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref'i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir.” Bu davanın açılabilmesi için, mütecavizin kusurunun mevcudiyeti aranmayacağı gibi, bir zararın doğmuş olması da gerekmez. Zararın doğmuş olması hâlinde, ayrıca tazminat davası açılarak zararın tazmin edilmesi olanaklıdır.

(Tecavüzün Meni Davası), Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 69’uncu maddesine göre, “Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vakı olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.”. Bu dava, henüz gerçekleşmemiş ancak manevi ve mali haklara dair gerçekleşme ihtimali bulunan tecavüzleri önlemek maksadıyla açılır. ( KAYA, s. 65.)

(Tazminat Davası), Eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi hakların ihlali durumunda, zarar oluşmuşsa maddi veya manevi tazminat davası açılabilir. Maddi veya manevi tazminat talebinde bulunulabilmesi için kusur, zarar, nedensellik bağı ve hukuka aykırı eylem unsurlarının mevcut olması şartı aranır.

YARGITAY İÇTİHATLARI : 

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca, bir eser korumasından yararlanabilmek için ortaya çıkan eserin mutlaka Kanun’da sayılan eser türlerinden birine girmesi gerektiği gibi, ortaya çıkan eserlerde ise korunan unsur, eserin arkasındaki duygu ve düşünce olmayıp, o düşüncenin ifade ediliş şeklidir. Her hangi bir ifadenin eser kapsamında korunabilmesi için de eserin tümü ya da koruma talep edilen parçasının FSEK m. 1/B-a uyarınca, sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Bu meyanda, bilimsel gerçeklikler ile tarihi olgular ( olaylar ) tüm insanlığın malı olup, kimsenin tekelinde değildir ve telif hakkı ile de korunmamaktadırlar.

Somut olayda, davalı tarafça yayınlanan isimle eserin %14’lük kısmında, davacı tarafından daha önce yayınlanan çeşitli eserlerden doğrudan izinsiz iktibas yoluyla intihal yapıldığı bilirkişi raporlarında zikredilmiş ise de, yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda, alıntı yapıldığı söylenen noktaların, herkesin kullanımına açık olan tarihi ve maddi vakıalara dair bilgiler olup olmadığı, söz konusu bilgilere birçok kaynaktan ulaşılıp ulaşılamayacağı, alıntı yapıldığı söylenen kısımlar yönünden, tarihi ve maddi vakıalar dışında, FSEK 1/B-a kapsamında sahibinin hususiyetini yansıtan ve bir eser türü olarak korunan ifadelerin bulunup bulunmadığı tartışılmaksızın intihal suretiyle davacı tarafın çoğaltma ve yayma haklarının ihlal edildiği düşüncesinden hareketle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün davalılar yararına bozulmasını gerektirmiştir. (YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2016/9284 K. 2017/4126 T. 17.7.2017) 

Kabule göre de, davacı tarafından daha önce yayına konulan eserlerin birer tarih kitabı niteliğinde bilimsel eser, davalı tarafından yayına konulan davaya konu eserin ise bir edebiyat eseri niteliğinde roman olduğu, davalının eserinin 14.sayfasında, romanı yazarken davacının eserlerinden de yararlandığından bahsetmiş olması karşısında, roman türündeki eserlerde, diğer bilimsel eserlerde olduğu gibi her alıntılamada atıf yapılmasının mutat olup olmadığı, bu tür eserlerde eser sahibince olayların seçiliş ve kurgulanışlarının sahibinin hususiyetini de yansıtacak şekilde edebi bir dil ve yöntemle aktarılıp aktarılmadığı da dikkate alınarak atıf eşiğinin oldukça düşük tutulmasının gerekip gerekmediği hususunda, aralarında edebiyat ve bilimsel eserlerde ilgili öğretim üyelerinin de olduğu yeni bir bilirkişi heyetinden görüş alınmadan, atıf kurallarına uyulmadığı gerekçesiyle mahkemece davacının telif haklarının ihlal edildiği sonucuna ulaşılması doğru görülmemiş ve hükmün bu sebeple de davalılar yararına bozulmasını gerektirmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2016/9284 K. 2017/4126 T. 17.7.2017

Taraflar arasında görülen davada İstanbul ( Kapatılan ) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/03/2015 tarih ve 2012/192-2015/48 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Mahkemece, davalı gerçek kişi … tarafından hazırlanan ve diğer davalı … Yapım tarafından yayınlanan … adlı kitapta davacının eserlerinden yararlanıldığı, davalının kitabının 63., 64., 65., 66., 67., 68., 69., 70., 71., 75., 76., 77., 78., 79., 80., 81., 128., 129., 130., 131., 132., 134., 150., 160., 174., 178., 187., 201-209. sayfalarda olmak üzere toplam 31 sayfada aynen ve mealen iktibas yapıldığı, 19/12/2013 tarihli bilirkişi raporunun 4 ilâ 14.sayfaları arasında örnekleme yoluyla gösterilen ve belirtilen bölümlerin davacıya ait eserden oluşturulduğu, … adlı kitapta davacıya ait eserler dışında …, …, …, …, …’e ait çalışmalarda da yararlanılmış olmasının sonuca etkili olmadığı, iktibas oranının % 14 civarında olduğu, atıf kurallarına riayet edilmediği, davacının adının belirtilmediği, böylece 5846 Sayılı Kanun’un 35. maddesinde yer alan iktibas serbestisi kurallarına riayet edilmediği, maddenin son fıkrasında yazılı gerekliliklerin davalı tarafça yerine getirilmediği, kitabın 14. sayfasında, “…’nin Türkiye’deki yahudi cemaati konusunda en yetkin araştırmacı olduğu” biçiminde bir cümle kullanılmasının, davaya konu kullanımın hukuka uygun olduğu anlamına gelmeyeceği, davalılardan … tarafından meydana getirilen … adlı romanın, davacıya ait çalışmalar esas alınarak ve kullanılarak oluşturulduğu, atıf kurallarına uyulmaması ve davacının adının belirtilmemesi sebebiyle davalıların eyleminin FSEK 15, 21, 22 ve 23. maddelerde düzenlenen izinsiz işleme, çoğaltma, yayma ve adın belirtilmemesi niteliğinde olduğu, davalı tarafa ait kitabın edebi anlamda bir roman olmasının sonuca etkili görülmediği, davaya konu kitap roman olsa dahi, birebir alınan ya da mealen iktibas eden bölümlerde dipnot olarak davacının çalışmalarına referans yapılması mümkün iken bunun yapılmadığı, davacının eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi haklarının … adlı kitap sebebiyle davalılarca ihlal edildiği, böylece tespit ve ref talepleri ile ilan talebinin de hüküm fıkrasında gösterilen şekilde yerinde olduğu, tespit ve ref talepleri yönünden yayıncı şirket olan davalının kusur şartının gerekli olmadığı, kaldı ki kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösteren davalı şirketin, kitapta davacının eserlerinden yararlanıldığından bahsedildiğine göre, yararlanılan bölümlerin atıf kurallarına uygun şekilde belirtilmesi ve eserlerinden yararlanılan kişinin adının bu noktalarda gösterilmesi gerektiğini bilebileceği gerekçesi ile davanın kabulü ile, davalılarca yayınlanan … adlı kitap nedeniyle, davacının eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi hakların davalılarca ihlal edildiğinin tespitine, davalıların tecavüzünün ref’ine, davalıların eylemi aynı zamanda haksız fiil teşkil ettiğinden davalıların haksız fiillerinin dahi tespitine ve ref’ ine, karar kesinleştiğinde karar özetinin ilanına karar verilmiştir.

Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.

1-)Dava, davalı kişi tarafından yazılan ve diğer davalı şirket tarafından yayın ve dağıtımı yapılan … isimli eserde, davacı tarafından daha önce yayına konulan eserlerden intihal yapılıp yapılmadığı hususuna ilişkindir.

Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarından da görüleceği üzere, alıntı yapıldığı ileri sürülen davacıya ait eserlerin tarih kitabı, davalı tarafından kaleme alınan … isimli eserin ise roman niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca, bir eser korumasından yararlanabilmek için ortaya çıkan eserin mutlaka Kanun’da sayılan eser türlerinden birine girmesi gerektiği gibi, ortaya çıkan eserlerde ise korunan unsur, eserin arkasındaki duygu ve düşünce olmayıp, o düşüncenin ifade ediliş şeklidir. Her hangi bir ifadenin eser kapsamında korunabilmesi için de eserin tümü ya da koruma talep edilen parçasının FSEK m. 1/B-a uyarınca, sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Bu meyanda, bilimsel gerçeklikler ile tarihi olgular ( olaylar ) tüm insanlığın malı olup, kimsenin tekelinde değildir ve telif hakkı ile de korunmamaktadırlar.

Somut olayda, davalı tarafça yayınlanan … isimle eserin %14’lük kısmında, davacı tarafından daha önce yayınlanan çeşitli eserlerden doğrudan veya mealen izinsiz iktibas yoluyla intihal yapıldığı bilirkişi raporlarında zikredilmiş ise de, yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda, alıntı yapıldığı söylenen noktaların, herkesin kullanımına açık olan tarihi ve maddi vakıalara dair bilgiler olup olmadığı, söz konusu bilgilere birçok kaynaktan ulaşılıp ulaşılamayacağı, alıntı yapıldığı söylenen kısımlar yönünden, tarihi ve maddi vakıalar dışında, FSEK 1/B-a kapsamında sahibinin hususiyetini yansıtan ve bir eser türü olarak korunan ifadelerin bulunup bulunmadığı tartışılmaksızın intihal suretiyle davacı tarafın çoğaltma ve yayma haklarının ihlal edildiği düşüncesinden hareketle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün davalılar yararına bozulmasını gerektirmiştir.

2-) Kabule göre de, davacı tarafından daha önce yayına konulan eserlerin birer tarih kitabı niteliğinde bilimsel eser, davalı tarafından yayına konulan davaya konu … isimli eserin ise bir edebiyat eseri niteliğinde roman olduğu, davalının eserinin 14.sayfasında, romanı yazarken davacının eserlerinden de yararlandığından bahsetmiş olması karşısında, roman türündeki eserlerde, diğer bilimsel eserlerde olduğu gibi her alıntılamada atıf yapılmasının mutat olup olmadığı, bu tür eserlerde eser sahibince olayların seçiliş ve kurgulanışlarının sahibinin hususiyetini de yansıtacak şekilde edebi bir dil ve yöntemle aktarılıp aktarılmadığı da dikkate alınarak atıf eşiğinin oldukça düşük tutulmasının gerekip gerekmediği hususunda, aralarında edebiyat ve bilimsel eserlerde ilgili öğretim üyelerinin de olduğu yeni bir bilirkişi heyetinden görüş alınmadan, atıf kurallarına uyulmadığı gerekçesiyle mahkemece davacının telif haklarının ihlal edildiği sonucuna ulaşılması doğru görülmemiş ve hükmün bu sebeple de davalılar yararına bozulmasını gerektirmiştir.

Eser sahibinin temsil hakkı, eserin doğrudan veya dolaylı biçimde umuma arz edilmek üzere gerçekleşen ticari olsun olmasın, tüm temsillerini içerir. Amacın ticari olup olmaması temsil hakkının tanım unsuru değildir. Eserin ticari amaçlı temsili eser sahibinin iznini gerekli kıldığı gibi ticari amaç taşımaksızın, sosyal ve siyasi amaçlarla umuma sunulmak üzere yapılacak temsilleri de eser sahibinin iznine bağlıdır. Y.CGK.08.12.2020, 2018/19-397 E.,2020/508 K.-Y.CGK.2017/19-788 E.2020/34 K.

Eserin çoğaltılmasından bahsetmek için asıla ihtiyaç olmaksızın onun tekrar edilmesi, eserden asıl gibi aynı yoldan yararlanılması ve kullanım olanağı sağlayan 2. bir eser nüshasının elde edilmesi gerektiği..Y.11.HD.2013/7255 E.2014/6124 K.

Canlı müzik icracısının repertuarı üzerinde hiç bir tasarruf yetkisi bulunmaksızın bir müzik eserini doğrudan temsil (canlı müzik icrası) aracılığıyla işletmesinde müşterilerine dinletmekten/izletmekten ibaret eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu, suç kastının bulunmadığı..Y.19.CD.07.04.2016 2015/10919 E.2016/14743 K.

Katılanların hak sahibi olduğu eserleri internet ağı ortamında izinsiz olarak erişime sunmak şeklinde gerçekleştirilen eylemin 5846 sy Yasa kapsamında suç oluşturduğu.. Y.19.CD.2016/7662 E.2017/358 K.

Arada yazılı bir sözleşme olmasa bile davacı tarafından müzik eserlerinin hazırlanarak davalıya teslim edildiği söz konusu olmasına göre artık burada FSEK md 68 e göre izinsiz kullanım nedeniyle 3 kat tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Y.11.HD.13.05.2014 2013/4790 E.2014/9178 K.

Yayıncılık tarafından ele geçirilen materyalleri sanığa kendilerinin verdiğini belirten dilekçelerin dosyaya sunulmuş olması hususları dikkate alındığında kitapların hak sahibinin rızasıyla bulundurulup satıldığı anlaşılmış olmakla... Y.19.CD.2015/15853 E.2017/10684 K.

Henüz iddianame tanzim edilmeden sanığın aynı suç işleme kararıyla ve aynı mağdura karşı yeniden suç işlemesi halinde, hukuki kesinti gerçekleşmeden aynı suçun işlenmesi söz konusu olduğundan, sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Y.CGK.30.06.2020 2018/19-142 E.2020/329 K.

Dairemizin zikredilen yerleşik içtihatlarında ve 6563 sayılı Elektronik Ticaret Kanunu'nda da vurgulandığı üzere içerik sağlayıcı sıfatı bulunmayan internet yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşların tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, imkan sağladıkları içeriğin hukuka aykırı ve marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu bilmeleri gerekir. Bunun içinde önceden hak sahipleri tarafından uyarılmaları ve hukuka aykırı içeriği makul sürede kaldırmalarını yer ve hizmet sağlayıcı kuruluşlardan talep etmeleri gerekir. Ayrıca hak sahiplerinin, içeriğin kaldırılmasını talep ederken, kendilerinin önceden elde edilmiş üstün hak sahibi olduklarını yaklaşık ispata yeterli delillerini de anılan kuruluşlara sunmuş olmaları gerekir. Y.11.HD.16.12.2019 , 2019/618 E.2019/8167 K.

Mahkemece belirtildiği üzere içerik sağlayıcı asli fail aleyhine uyarı veya dava yoluna gidilmeksizin servis sağlayıcı olan davalılar aleyhine dava açma koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Oysa, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava dışı içerik sağlayıcı asli fail olup, herhangi bir ihtarname gönderilmemesi,(uyar/kaldır) zorunluluğu olmaksızın hakkında doğrudan dava  açılabilmesi olanaklıdır. Y.11.HD.27.11.2017, 2016/1613 E.2017/6599 K.

Öyle ki eser sahipleri ve bağlantılı hak sahipleri dahi eserlerinin bandrolsüz nüshalar halinde satışını gerçekleştiremeyeceklerdir. Sahibinin izni ile yasal şekilde çoğaltılmış nüshalar, eser sahibi veya yetki verdiği kişilerin bandrol talep etmelerinden ve nüshalara bandrol yapıştırılmasından sonra piyasaya sürebilecektir. Y.CGK.05.06.2018, 2017/7-65 E.2018/264 K.

Sanıkların ticari amaçla aracın arkasında bandrolsüz kitap bulundurmak şeklinde gerçekleşen eyleminin karar tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sy kanunun 81/4 maddesine uyduğunun gözetilmemesi...Y.19.CD.2016/9241 E.2017/2045 K.-Y.CGK.2018/19-525 E.2020/330 K.

T.C.
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Esas

: 2021/14034

Karar

: 2021/11502

Tarih

: 30.09.2021

Somut olayda, sanığın eylemine uyan bandrol yükümlülüğüne aykırılık eylemi ile ilgili hak sahibi kişilerin hukuken geçerli belgeleri süresi içerisinde sunarak şikayetçi olması nedeniyle hem manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz başlıklı 5846 sayılı Kanunun 71’inci maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen suçun hem de aynı Kanunun 81’inci maddesindeki sanığın eylemine uyan ve re'sen takibi gerektirmesi nedeniyle CMK’nun 253 ile devamı maddeleri uyarınca uzlaştırma hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmayan bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçunun oluşacağı ve TCK'nun 44. maddesi gereğince sanık hakkında en ağır cezayı gerektiren bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçundan hüküm kurularak sanığın hukuki durumunun yerel mahkemece yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu...

T.C.
YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ

Esas

: 2019/1433

Karar

: 2019/9280

Tarih

: 30.05.2019

06.2010 havale tarihli şikayet dilekçesi ve ekindeki belgelerden hak sahibi olduğu anlaşılan ..., ..., ... ve ... Meslek Birlikleri vekilinin, 30.12.2009 tarihinde ve 10:00-12:00 saatleri arasında sanığın yetkilisi olduğu Radyo Tech isimli yayın kuruluşunda çeşitli sanatçılara ait müzik eserlerinin izinsiz olarak umuma iletildiğini belirterek şikayetçi olması üzerine açılan kamu davasında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulundan istenen yayın bandının incelenmesi neticesinde şikayetçi meslek birliklerinin hak sahibi olduğu eserlerin suç tarihi ve saatinde sanığın yetkilisi olduğu radyo kanalında çalındığının tespit edilmesi, sanığın aşamalardaki savunmalarında, yönetim kurulu başkanı olsa da yayının her dakikasına müdahil olma imkanının bulunmadığını belirtmesi ve ... ve ... meslek birliklerinin tüm ücretlerini ödediği için şikayetlerinden vazgeçeceklerini ileri sürmesine karşın, bu hususta dosyaya ibraz edilen herhangi bir belgenin de bulunmaması karşısında, sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine “manevi mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçlarının maddi konusunun "eser, icra, fonogram veya yapımlar ile hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserler" olduğu, bu maddenin yayınları kapsamadığı, radyo televizyon yayıncılarına bu yayınları üzerinde tanınmış olan bağlantılı haklara yönelik tecavüz eylemlerinin suç oluşturmayacağı, bu nedenle yayının içeriğine bakılmaksızın radyo ve televizyon yayınları üzerindeki bağlantılı haklara yönelik her türlü tecavüz eyleminin FSEK kapsamında düzenlenen suç olarak öngörülmediği, bunun nedeninin radyo televizyon yayınlarının izinsiz kullanılmasının 5237 sayılı TCK'nin 163/2. maddesi hükmünde yer alan ceza yaptırımı kapsamında kaldığı, kanun koyucunun bilinçli bir tercih yaparak ve radyo televizyon kuruluşlarının yayınları üzerinde tanınan bağlantılı hakları FSEK kapsamında ceza koruması dışında bıraktığı, sanığın müzik yayınına radyo vasıtasıyla yaptığı...” şeklindeki dosya içeriğiyle uyumlu olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle beraatine karar verilmesi...

T.C.
YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ

Esas

: 2015/33297

Karar

: 2019/8781

Tarih

: 22.05.2019

5846 sayılı Kanun’un 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile değişik soruşturma ve kovuşturma usulünü düzenleyen 75. maddesindeki "71 ve 72. maddelerde sayılan suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması şikayete bağlıdır. Yapılan şikayetin geçerli kabul edilebilmesi için hak sahiplerinin veya üyesi oldukları meslek birliklerinin haklarını kanıtlayan belge ve sair delilleri Cumhuriyet Başsavcılığına vermeleri gerekir. Bu belge ve sair delillerin şikayet süresi içinde Cumhuriyet Başsavcılığına verilmemesi halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir” şeklindeki düzenleme ile 5846 sayılı Kanun’un 20 ve devamı maddeleri uyarınca mali hakların, işleme, çoğaltma, yayma, temsil ile işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim haklarını kapsadığı göz önünde bulundurularak; şikayetçi ... meslek birliği vekilinin sunmuş olduğu müzik eseri işletme belgesine göre yapımcı şirketin, 5846 sayılı Kanun’da belirtilen mali haklardan hangisine sahip olduğu, temsil hakkına sahip olup olmadığı ve hak sahipliği süresi belirtilmediği gibi şikayetçi ... meslek birliği ile yapımcı şirket arasında "üyelik ve yetki belgesi" imzalandığı ancak suça konu eserin hak sahibi olan gerçek veya tüzel kişilerin, temsil haklarını adı geçen şirkete devrettiklerine dair hukuken geçerli ve yeterli belgelerin kanuni süresi içinde dosyaya sunulmadığı  anlaşılmakla, davaya katılma ve temyiz hakkı bulunmayan şikayetçi vekilinin temyiz inceleme isteminin, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak REDDİNE, 22.05.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

T.C.
YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ

Esas

: 2015/15697

Karar

: 2018/7671

Tarih

: 25.06.2018

Kişilerin cezai yönden sorumlu tutulmaları için 5237 sayılı TCK’nın 21. maddesinde düzenlenen ve “bilme ve isteme” olarak tanımlayabileceğimiz kastının olması gerekmektedir. Kastın oluşabilmesi için kişi, gerçekleştireceği eylemin bütün bileşenlerini bilmeli ve sonucunu istemelidir. Bu unsurun olmaması ceza hukuku açısından kasıtlı suçlar yönünden cezalandıramama sonucunu doğurmaktadır. Açıklanan nedenlerle, yayın akışı ve koşulları hususunda hiçbir tasarruf yetkisi bulunmaksızın, bir müzik eserini televizyondan/radyodan yapılan yayın aracılığıyla “...Restaurant” isimli işletmesinde müşterilerine dinletmekten/izletmekten ibaret eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu nazara alındığında sanığın tazmini anlamda sorumluluğundan bahsedilebilir ise de, cezai yönden suç kastı bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.

T.C.
YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ

Esas

: 2015/5708

Karar

: 2016/2418

Tarih

: 23.02.2016

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 03/03/2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle değişik “ İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” başlıklı 25. maddesinde “ Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez.” şeklindeki düzenleme ile umuma iletimin niteliği ve çerçevesi belirlenmiştir. Anılan Kanun'un “Umuma açık mahallerde eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanılması ve/veya iletilmesine ilişkin esaslar” başlıklı 03/03/2004 tarih ve 5101 sayılı Kanun'un 11. maddesiyle değişik 41. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Girişi ücretli veya ücretsiz umuma açık mahaller; eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanım ve/veya iletimine ilişkin 52 nci maddeye uygun sözleşme yaparak hak sahiplerinden veya üyesi oldukları meslek birliklerinden izin alır ve sözleşmelerde yazılı malî hak ödemelerini bu madde hükümlerine göre yaparlar.” şeklindeki düzenlemeye göre girişi ücretli veya ücretsiz umuma açık mahallerde bir fonogramın, eser veya icranın umuma iletimi için işyeri sahiplerinin, eser sahiplerinden veya bunların temsilcisi meslek birliklerinden aynı Kanun'un 52. maddesine uygun şekilde yapacakları sözleşme ile izin almak zorunda oldukları düzenlenmiştir. Anılan maddenin sonraki bentlerinde ise , meslek birliklerine umuma açık yerlerde eserlerin umuma iletilmesi hakkı yönünden yıllık tarifeler belirleme hakkı ile ilgili hususlar düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un “Eser, icra, fonogram ve yapımların yayınlanmasına ve/veya iletilmesine ilişkin esaslar” başlıklı 03/03/2004 tarih ve 5101 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 43. maddesinde ise “... kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile mevcut veya ileride bulunacak teknik imkânlardan yararlanarak yayın ve/veya iletim yapacak kuruluşlar, yayınlarında yararlanacakları opera, bale, tiyatro ve benzeri sahneye konmuş eserlerle ilgili olarak hak sahiplerinden önceden izin almak zorundadırlar. Bu kuruluşlar sahneye konmuş eserler dışında kalan eser, icra, fonogram ve yapımlar için ilgili alan meslek birlikleri ile 52 nci maddeye uygun sözleşme yaparak izin almak, söz konusu yayın ve/veya iletimlere ilişkin ödemeleri bu birliklere yapmak ve kullandıkları eser, icra, fonogram ve yapımlara ilişkin listeleri bu birliklere bildirmek zorundadırlar.3984 sayılı R... Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun çerçevesinde faaliyet gösteren ... kuruluşları ... Üst Kurulu tarafından, anılan Kanun dışında kalan ve yayın ve/veya iletim yapan diğer kuruluşlar ise Bakanlık tarafından sınıflandırılır. Faaliyet gösterdikleri sektörlerde eser sahipleri ve/veya bağlantılı hak sahipleri meslek birlikleri, yapılan sınıflandırmaya bağlı olarak eser, icra, fonogram ve yapımların yayın ve/veya iletiminden kaynaklanan ödemelere ilişkin tarifeleri tespit ederler. Meslek birlikleri ile kuruluşlar arasındaki sözleşmeler, bu tarife bedelleri veya taraflarca yapılan müzakereler sonucu belirlenecek bedeller üzerinden yapılır. Meslek birliklerinin temsil ettikleri eser, icra, fonogram ve yapımlar ile üyelerine ilişkin bildirim zorunluluğu, tarifelerin belirlenmesi, duyurulması, müzakere edilmesi, sözleşme yapılması, uzlaşmazlıkların halli ve diğer hususlarda bu Kanunun 41 inci maddesinin dört ilâ onüçüncü fıkraları uygulanır. Ancak yayın ve/veya iletim yapan kuruluşlar bakımından 41 inci maddenin altıncı fıkrasının son cümlesinin uygulanması zorunlu değildir. Ayrıca, 41 inci maddenin 10 uncu fıkrasının uygulanması bakımından, ... Kurumu, yayınlarında yer verdiği eser, icra, fonogram ve yapımları her üç ayda bir meslek birliklerince belirlenen yıllık tarifenin 1/4'ünü yatırmak suretiyle kullanabilir.” hükmü ile radyo ve televizyon kuruluşlarının umuma iletecekleri musiki eserleri yönünden ilgili meslek birlikleri ile anılan Kanun'un 52. maddesinde yer alan “ Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.” düzenlemesi kapsamında sözleşme yapma zorunluluğu getirilmiştir. Yine aynı Kanun'un 03/03/2004 tarih ve 5101 sayılı Kanun'un 23. maddesi ile değişik 80/1-C maddesinde yer alan ...kuruluşları bu Kanunda öngörülen yükümlülüklerini yerine getirirler. Radyo-televizyon kuruluşları, gerçekleştirdikleri yayınlar üzerinde;

(1) Yayınlarının tespit edilmesine, diğer yayın kuruluşlarınca eş zamanlı iletimine, gecikmeli iletimine, yeniden iletimine, uydu veya kablo ile dağıtımına izin verme veya yasaklama,

(2) Özel kullanımlar hariç olmak üzere, yayınlarının herhangi bir teknik veya yöntemle, doğrudan veya dolaylı bir şekilde çoğaltılmasına ve dağıtımına izin verme veya yasaklama,

(3) Yayınlarının umuma açık mahallerde iletiminin sağlanmasına izin verme veya yasaklama,

(4) Tespit edilmiş yayınlarının, gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda yayınlarına ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin verme,

(5) Haberleşme uyduları üzerindeki veya kendilerine yöneltilmiş olan yayın sinyallerinin diğer bir yayın kuruluşu veya kablo operatörü veya diğer üçüncü kişiler tarafından umuma iletilmesi ve şifreli yayınlarının çözülmesine ilişkin izin verme veya yasaklama,

Hususlarında münhasıran hak sahibidirler.” şeklindeki düzenleme ile de, bağlantılı hak sahibi olan radyo- televizyon kuruluşlarının hak ve yetkileri belirlenmiştir. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca,...kuruluşlarıyla yapılan sözleşmelerde; ilgili kuruluşların yayın alanı ve şekli ile dinleyici/izleyici kitlesinin taraflarca bilinmediğinin kabulü mümkün değildir. Dolayısı ile normal şartlarda sözleşme koşulları ve bedelinin de belirtilen ölçütlere göre saptanması gerektiği nazara alındığında, şifresiz ve abonelik esasına bağlı olmadan yapılan ulusal ve/veya bölgesel yayınların kapsama alanındaki herkesi ve her yeri dinleyici/izleyici hedef kitlesi olarak belirlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Kaldı ki izlenme/dinlenme oranları ve reklam vs. gelirlerinin de buna bağlı olduğu bir gerçekliktir.

Kişilerin cezai yönden sorumlu tutulmaları için 5237 sayılı TCK’nın 21. maddesinde düzenlenen ve “bilme ve isteme” olarak tanımlayabileceğimiz kastının olması gerekmektedir. Kastın oluşabilmesi için kişi, gerçekleştireceği eylemin bütün bileşenlerini bilmeli ve sonucunu istemelidir. Bu unsurun olmaması ceza hukuku açısından kasıtlı suçlar yönünden cezalandıramama sonucunu doğurmaktadır. Açıklanan nedenlerle, yayın akışı ve koşulları hususunda hiçbir tasarruf yetkisi bulunmaksızın, bir müzik eserini televizyondan yapılan yayın aracılığıyla işletmesinde (restaurantın iç ve bahçe kısmında) müşterilerine dinletmekten ve izletmekten ibaret eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu nazara alındığında sanığın tazmini anlamda sorumluluğundan bahsedilebilir ise de, cezai yönden suç kastı bulunmaması karşısında, mahkemenin beraat kararı yerinde olduğundan...''

Av. Tuncay İLÇİM

Bursa Barosu