Avukatlık ücreti, müvekkil (iş sahibi) ile vekil (avukat) arasında ücret sözleşmesi ile serbestçe kararlaştırılan ve Avukatlık Kanunu’nun 16. maddesinde,
“ 1. Fıkra: Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
4. Fıkra: Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.
(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) ”
Avukatlık Kanunu’nun 163/1. maddesinde,
“ Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir. ”
Şeklinde düzenlenen, hukuki yardımın karşılığıdır. Bu kısım, vekil ile müvekkil arasında geçerli ücret sözleşmesi ile, ücret sözleşmesinin olmaması ya da geçersiz olması hallerinde ise, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin uygulanması suretiyle belirlendiği ve iş sahibinin avukatına ödemekle yükümlü olduğu avukatlık ücretini ifade etmektedir.
Hukuk sistemimizde taraf vekiline ait olduğu kanun hükmü ile sabit olan ve davayı kazanan avukatın başarısı karşısında/sonucunda ödenmesi gereken ve yargı merciileri tarafından davayı kazanan taraf lehine hükmolunan vekalet ücreti de kabul edilmiş olup; işbu vekalet ücreti, karşı vekalet ücreti olarak bilinmektedir. Karşı vekalet ücreti olarak adlandırılmasının sebebi, davayı kaybeden tarafça, davayı kazanan karşı tarafın avukatına/vekiline ödenmesi gereken bir değer ya da meblağ olmasından kaynaklıdır. Özetle, davayı kazanan vekile, karşı tarafça ödenen vekalet ücreti, karşı vekalet ücretidir.
İşbu karşı vekalet ücretinin, davanın lehine sonuçlandığı tarafa değil, davayı kazanan taraf vekiline ait olduğu hususu, çekişmeden ve tartışmadan uzak olup, Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi ile gayet açıktır. Yasal düzenleme,
Madde 164/son,
“Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”
Şeklindedir. İşbu madde metninde, mahkemelerce hükmolunan karşı vekalet ücretinin davayı kazanan taraf vekiline ait olduğu hususları düzenlenmekle; devamında karşı vekalet ücretinin, davayı kazanan tarafın var ise başka bir kişi ya da kuruma borcu, işbu avukatlık ücretinin iş sahibinin borcu sebebiyle takas, mahsup edilemeyeceği ve haczedilemeyeceği de açıkça belirtilmiştir. Zira karşı vekalet ücretinin aidiyeti ile ilgili geride hiçbir soru ve sorun kalmaması gereklidir. Bu sebeple yasal düzenleme, son derece yerindedir.
Elbette öncelikle yasal mevzuat hükümleri uygulanacak ve yargı merciileri de hukuk sisteminde kabul edilmiş yasal düzenlemelerle bağlı olacak ve kararlarını, başta Anayasa ve kanunlar ile uluslararası sözleşmeler dahil mevzuat hükümlerine göre verecektir. Ancak karşı vekalet ücretinin aidiyeti bakımından hiçbir soru işareti yok ve aksine son derece netlik ile açık yasal düzenleme mevcut ise de; Yargıtay kararları da son derece önem arz etmektedir. Zira işbu kararlar, karşı vekalet ücretinin aidiyetinin sebepleri ile gerekçelerini bilmemiz, Yargıtay’ın görüş ve bakış açısı ile değerlendirebilmemiz ve konunun anlaşılabilmesi bakımından yardımcı ve yol gösterici niteliktedir. Zira emsal kararlarda, karşı vekalet ücretinin, tarafa değil de taraf vekiline/davayı kazanan avukata ait olmasının sebebinin, davayı kazanma olgusunun avukatın başarısından kaynaklandığının ve karşı vekalet ücreti olgusunun avukatın başarısına bağlı olarak ödüllendirilmesi ile bu bilinçle davaların takip edilmesine vesile olunması şeklinde olduğu görülmektedir. Elbette karşı vekalet ücreti, avukat bakımından da davayı kazanmaya yönelik uğraşıyı ve çabayı beraberinde getirmektedir. Bu sebeple gerek yasal düzenlemeler gerekse Yargıtay kararları son derece yerindedir.
Yine ceza yargılamasında mevcut olan karşı vekalet ücreti uygulaması, 21/09/2023 tarihine kadar Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince tayin edilen ve görev alan vekil ve müdafiiler için uygulanmamaktaydı.
İşbu farklı uygulama sonrası, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca yapılan zorunlu vekillik ve müdafiilik halinde karşı vekalet ücretine hükmolunacağına dair düzenleme kabul edilmiş ve 21/09/2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Söz konusu yasa hükmü ile şu hususlar düzenlenmiştir :
“Ceza davalarında ücret
MADDE 14- (1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise vekil ile temsil edilen katılan lehine bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir. Bu hüküm, katılanın 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen vekili bulunması durumunda kovuşturma için ödenen ücret mahsup edilerek uygulanır.
(2) Ceza hükmü taşıyan özel kanun, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para cezasına hükmolunan davalarda bu Tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti hükmolunan para cezası tutarını geçemez.
(3) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, bu Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmının ikinci bölümünün sekizinci sırasındaki ücretten az, on ikinci sırasındaki ücretten fazla olamaz.
(4) Beraat eden ve vekil veya müdafi ile temsil edilen sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir. Bu hüküm, sanığın 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafii bulunması durumunda kovuşturma için Hazineden alınan ücretin mahsubu suretiyle uygulanır.
(5) Ceza mahkemelerinde görülen tekzip, internet yayın içeriğinden çıkarma, idari para cezalarına itiraz gibi başvuruların kabulü veya ilk derece mahkemesinin kararına yapılan itiraz üzerine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması halinde işin duruşmasız veya duruşmalı oluşuna göre ikinci kısım birinci bölüm 1. sıradaki iş için öngörüldüğü şekilde avukatlık ücretine hükmedilir. Ancak başvuruya konu idari para cezasının miktarı bu Tarifenin ikinci kısım birinci bölüm 1. sıradaki iş için öngörülen maktu ücretin altında ise idari para cezası kadar avukatlık ücretine hükmedilir.”
İşbu kanun maddesi gereğince, CMK uyarınca zorunlu vekillik ve müdafiilik halinde karşı vekalet ücretine hükmolunacağı, zorunlu vekillik ve müdafiilik ile özel vekillik ve müdafiilik arasındaki farklılığın karşı vekalet ücretine hükmolunması bakımından sona erdirildiği ve karşı vekalet ücretine hükmolunmasına dair hükümlerin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca gerek zorunlu vekillik gerekse zorunlu müdafiilik görevlendirmeleri bakımından ve her iki halde de uygulama alanı bulmasının gerektiği görülmektedir.
Ancak kısa süre içerisinde kayıtlı olunan baro tarafından,
“Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Uyun!” başlıklı içerik ile;
‘21 Eylül 2023 tarihinde yürürlüğe giren, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 14. maddesinin 1. ve 4. fıkrası ile, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen, katılan vekiline ve sanık müdafii lehine tarifede belirtilen koşullar oluşması halinde, vekalet ücretine hükmedileceği düzenlenmiş olmasına rağmen, bazı mahkemelerce vekalet ücretine hükmedilmediğinin baroya bildirildiği, hukuka aykırı bu uygulamayı durdurmak ve uygulamayı yapan mahkemeler hakkında gerekli girişimlerde bulunmak için bu uygulamaya maruz kalan meslektaşlarca, mahkeme ve dosya bilgisi ile kısa/gerekçeli kararın bir örneğinin gönderilmesinin gerektiği’ hususları, avukatlara kısa smsler ile bildirilmiştir.
Yasalara sadece yargıdan beklenti için olan kişilerin değil, aynı zamanda hukukçu sıfatına da haiz olan ve hukuku uygulamakla yükümlü olan tüm yargı mensupların ve tüm uygulayıcıların uyması gerekmektedir. Bu kapsamda karşı vekalet ücreti bakımından açık yasal düzenleme mevcutken, bu hususta yargı mercilerinin takdir yetkileri bulunmamaktadır. Zira hüküm, emredici niteliktedir.
Aksi yönde verilen kararlar bakımından ise; istinaf yasa yoluna, karara karşı temyiz yasa yolu açık olan kararlarda temyiz yoluna ve itiraza tabii kararlar bakımından itiraz yoluna gidilmesinin ihmal edilmemesi ve kararın kaldırılması ya da bozulması maksadıyla, hukuka aykırı hükmün sonuçlarının hukuk aleminden silinmesi adına gereken hukuki işlemlerin yapılması zorunluluk arz etmektedir. Bu halde hem mevcut karar düzelecek hem de işbu bozma kararları, diğer kararlar bakımından emsal teşkil edecek ve tüm bu hususlar, uygulamanın da doğru şekilde oturması adına diğer verilecek kararlara örnek ve önder olacaktır. Yine mahkemece karar verilmeden önce bu hususta yasal düzenlemelerin hatırlatılması suretiyle gerektiğinde yazılı dilekçe ve ekinde yasal düzenlemenin sunulması ile karşı vekalet ücreti bakımından, açıkça talepte bulunulması, karar aşamasında karşı vekalet ücretine hükmolunmasının gözden uzak tutulmamasına ya da gözden kaçırılmamasına, elbette vesile olacaktır.
Özetle; yasal düzenlemeler, sadece metinlerde yer alması için değil, aynı zamanda uygulanmasının zorunluluğu bakımından da kabul edilmiştir. Hukuk hepimize lazım olup; hukuka hep birlikte uygun davranmalı ve birlikte sahip çıkmalıyız.
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL