Ülkemizde iki büyük sağlık tesisinin, hastahanenin açılışı yapılıyor.
Ülkemiz, insanımız için yapılan her şeyden, her çalışmadan ötürü gurur duyarız.
Bunların daha iyi olması, daha verimli çalışması ve en üst basamakta olması için elimizden gelen gayreti gösteririz. Bu konuda sorulacak sorular ve eleştirilerde, bu istek ve gayretin sonucudur. İlgililerin bu görüş, öneri ve eleştirilere gereken önemi vereceğine ve dikkate alacağına inanmak isteriz.
Kademeler halinde bir kaç kez açılışı yapılan tesisin eski adı “Başakşehir İkitelli Şehir Hastahanesi” yeni adı ise “Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastahanesi” dir.
Sakura (サクラ) Japon kültüründe büyük bir öneme sahip olup Japonya'nın ulusal simgelerinden biridir. Türkçe anlamı bir nevi “kiraz çiçeği’dir”. Çiçekleri yavaş yavaş açılır ama daha açılırken dökülmeye başlar. Hem hayatın başlangıcını yani baharı müjdeler, hem de kaçınılmaz sonunu simgeler. Yani “ölüm ve yaşam” anlamına gelir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; sağlıklı ve uzun yaşam için çaba verecek bir hastaneye bu isim pek yakışmıyor ve özellikle bizim kültürümüze de uygun değil. Hastahanenin açılış törenine Japonya Başbakanı Şinzo Abe bir video konferans yoluyla katılacak. Hastahanenin yapılışında Japonya’nın da bir rolü ve katkısı olduğu anlaşılıyor ancak bunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz.
Bilmiyoruz çünkü bu tip tesislerin ve hastanelerin yapılışından işletilmesine kadar uzanan sürece ilişkin bütün sorular “ticari sır” denilerek cevap verilmiyor. Devlet ve Sayıştay tarafından denetlenmesine izin verilmiyor.
Hastahane veya bir diğer tesis olsun, özellikle kamu hizmetlerinin ticari sır addedilerek cevap verilmemesi uygun değildir ve hiçbir ticari sır kapsamına girmez. Ayrıca ve özellikle ticarette sır olmaz ve olamaz. Ticaret her yönü ile açık ve denetime uygun şekilde yapılmalıdır.
Hastahane ve benzeri kamusal tesislerin yapılması için, “arsa” devlet tarafından veriliyor. Bankalar “kredi” veriyor. Hastane, köprü, otoyol, baraj gibi yapılan tesisin işletilmesi, uzun süreli olarak ihaleyi alan ve yapımı üstlenen şirkete veriliyor. Üstelik bir de gelir yani “kar” garantisi veriliyor.
Yapılan köprüden o kadar araç geçmese de, yapılan barajdan o kadar su içilmese de, yapılan hastane o kadar hastaya hizmet vermese de, her sene önemli ölçüde; geçmeyen aracın, içilmeyen suyun, hizmet verilmeyen, yatmayan ve iyileşmeyen hastanın parası ödeniyor.
“Çam ve Sakura Hastahanesi” devasa büyüklükte 11 bloktan oluşuyor. Bu blokların her biri, birer hastane büyüklüğünde ve içinde yüzlerce kişi çalışıyor ama her biri geniş bir alan içinde, birbiri ile aynı yerde, yan yana ve bitişik nizamda oluşuyor. Bu düzenin inşaat kolaylığından ve maliyet tasarrufundan başka hiçbir yararı yok ama çok zararı ve sakıncası var. Bu 11 büyük hastahanenin, şehrin değişik yerlerine ve bölgelerine, yapılması halinde, bu sakıncaların ve aşağıda sayılacak olan tehlikelerin hiç biri varit olmayacaktır.
Bir kere, şehir dışında yapılan bu tesislere ulaşım zorluğu var. Ulaştığınız zaman, başvuracağınızı birimin hangi binada, nerede olduğunu bulmanız zorluğu var. Çalışan personel için, hastaya ulaşma ve hizmet verme zorluğu var.
Bütün bunların yanında, bir deprem olması halinde, büyük bir kısmının ve hatta tümünün zarar görmesi ihtimali var. Bir savaş, yangın veya terör tehdidi halinde, bütün tesisin ve içinde bulunanların tümünün zarar görmesi ihtimali var. Salgın ve yaygın bir hastalık çıkması, hastane mikrobunun-virüsünün baş göstermesi halinde, bütün tesislere ve içinde bulunanlara zarar vermesi ihtimali var.
Ülkemize yapılan her tesis ve hizmetin yanındayız ve gurur duyarız. Aynı şekilde yetkililerin de halkın istek ve eleştirilerine kulak vermelerini ve değer vermelerini bekleriz. Bu, karşı karşıya bulundukları ve taşıdıkları sorumluluğun da gereği ve zorunlu bir sonucudur.
Av.A.Erdem AKYÜZ
Hukukun Egemenliği Derneği
Onursal Kurucu Genel Başkanı