Boşanma davalarında özellikle zina gibi sadakat yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden hususlarda taraflar genellikle gizlice ele geçirilen mesajları, ses kayıtlarını, gizlice çekilmiş görüntüleri delil olarak delil olarak dava dosyalarında sunabilmektedirler.

Ancak hukuk sistemimiz gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu, gerek Anayasa ve gerek Türk Ceza Kanunu'nda bu tür delillerin ispat aracı olarak kullanılamayacağını düzenlemektedir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189. maddesinin 2. fıkrası uyarınca “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” Bununla birlikte Anayasa'mızın 38. maddesinin 6. fıkrasında “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığında yer alan düzenlemeler uyarınca hukuka aykırı bu delillerin ileri sürülmesi kimi zaman suç teşkil edebilen bir hâl almaktadır.

Somut Olayın Koşullarına Göre Boşanma Davalarında Hukuka Aykırı Olarak Değerlendirilebilecek Delillerden Bazıları

1. Fotoğraf ve Görüntü Kaydı

Özellikle sadakat yükümlülüğüne aykırılığın söz konusu boşanma davalarında en çok karşılaşılan hukuka aykırılık delillerinden bir tanesi de fotoğraflar ve görüntü kayıtlarıdır.

Örneğin sıklıkla rastlanılan görüntü elde ediliş biçimlerinden bir tanesi taraflardan birinin dedektif tutmasıdır. Ancak Yargıtay 2. HD, E. 2018/1268, K. 2019/3978 sayılı kararında dedektif tutularak elde edilen delil hakkında “...davalı kadına yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış fiilinin ispatında kullanılan ve dedektif tarafından çekilen fotoğrafların hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle kusur belirlemesinde esas alınamayacağı, ancak yapılan yargılama ve toplanan diğer delillerden davalıya ait telefon görüşme dökümlerine göre davalı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun, ayrıca davacı erkeğin de dedektif tutmak suretiyle kusurlu olduğunun, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kadının yine de ağır kusurlu bulunduğunun anlaşılmasına göre..” şeklinde hüküm vermiştir.

Bununla birlikte bir diğer görüntü elde etme yöntemi de tarafların sosyal medya hesaplarındaki görüntülerin kullanılmasıdır. Bu hesaplarından yapılan paylaşımlar hesap sahibi veya aynı paylaşım ortamında bulunan kişilerce kullanıldığı sürece delil olarak dikkate alınabileceklerdir. Ancak sahte profiller aracılığıyla veya hesap sahibinin izni ve bilgisi olmadan yapılan paylaşımlarla birlikte hesap sahibinin rızası dışında alınan fotoğraf ve görüntülerin delil olarak kullanılması hukuka aykırılık teşkil edecektir.

Nitekim Yargıtay 3.HD., T.21.03.2013,2012/23195 E., 2013/698 K sayılı kararında “Somut olayda, kadının rızası dışında Facebook’tan alınan ve delil olarak dosyaya sunulan fotoğrafların yasal delil olarak değeri tartışılıp değerlendirilmeksizin hükme dayanak alınması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” olarak hüküm vermiştir.

Ayrıca sosyal medya hesaplarının gizli hesap olmaması, yapılan paylaşımların herkes tarafından görülebilir olması durumunda bu hesapta paylaşılan fotoğrafların delil olarak mahkemeye sunulmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayacaktır.

Hesabın şifreleri kırılarak ulaşılan bir fotoğraf veya görüntü olduğu takdirde ise delil hukuka aykırılık teşkil edecektir.

Güvenliğin sağlanması amacıyla olarak kurulan kamera kayıtlarının kullanılması hukuka aykırılık teşkil etmemektedir. Yargıtay 2.HD.’nin 2015/19062 E., 2016/13240 K. sayılı kararı uyarınca oteldeki kamera kayıtlarının boşanma davasında delil olarak kullanılabileceği kabul edilmiştir.

2. Ses Kayıtları

Ses kaydını içeren veriler kişinin rızası dahilinde yapılmış ise bu durumda hukuka aykırılıktan bahsedilmeyecektir. Ancak bu durum haricinde kanunla yetki verilmiş makamlar dışında bir başkasının ses kaydını alma yetkisi söz konusu olmayacaktır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ nin E.2015/26918, K.2017/6688 sayılı kararına göre, eşin telefonuna casus program yüklenilerek ele geçirilen ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde kabul edilmiştir:

“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı karşı davalı erkeğin eşinin telefonuna casus program yükleyerek ele geçirdiği ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olup kusur belirlemesinde dikkate alınamaz ise de; tanık beyanları, telefon kayıtları ve fotoğraflar ile toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde zina eyleminin ispatlanmış olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA”

Yargıtay’ın boşanma davasında ses kaydı deliline dair bir başka kararında da davacı taraf tarafından sunulan ses kaydının kusur belirlemesinde dikkate alınmış olması, ses kaydının hukuka aykırı olarak elde edilmesi sebebiyle hükme esas alınamayacağı gerekçesi ile bozma sebebi yapılmıştır:

 “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davacı erkek tarafından sunulan ses kaydı kusur belirlemesinde dikkate alınmış ise de, ses kaydının hukuka aykırı olarak elde edilmesi sebebiyle hükme esas alınamayacağının ve bu nedenle güven sarsıcı davranış vakıasının kadına kusur olarak yüklenemeyeceğinin, ancak diğer delillerin değerlendirilmesi neticesinde mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre de boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına, karar vermek gerekmiştir.” Y.2.HD., T.09.04.2019, E.2019/2442, K.2019/4285

3. Telefon Görüşmeleri

Boşanma davalarında karşılaşılan bir diğer hukuka aykırı delil türü de karşı taraf ile yapılan ve rıza alınmaksızın kayıt altına alınan telefon görüşmeleridir.

Kişinin görüşme yaparken kayıt altına alınmasında bilgisi ve rızası var ise bu takdirde hukuka aykırılık söz konusu olmayacaktır.

Yargıtay 2. HD.’nin 15.02.2016 T., 2015/12716 E., 2016/2538 K. nolu kararında da belirtildiği üzere hukuka aykırı şekilde elde edilmiş telefon görüşmeleri söz konusu boşanma davasında delil olarak kabul edilmemiştir:

“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı erkek tarafından hukuka aykırı şekilde elde edilen, kadının annesi ve kardeşi ile telefon görüşmelerine ilişkin ses kayıtlarının delil olarak kabul edilemeyeceğinin ve tarafların kusurları belirlenirken dikkate alınamayacağının tabi bulunmasına göre; davalının tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.”

4. Mesajlar

 İki tarafın birbirleriyle gerçekleştirdikleri hem cep telefonu hem de sosyal medya mesajlaşmaların delil olarak sunulmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ancak taraflardan birinin şifre kırarak diğer tarafın telefonunu gizlice ele geçirmesi durumunda hukuka aykırılık kabul edilecek ve mahkeme tarafından deliller dikkate alınmayacaktır.

Eşlerin ayrıca üçüncü kişilere göndermiş oldukları ya da üçüncü kişiler tarafından eşlere gönderilen telefon mesajları da boşanma davalarında delil olarak kullanılabilmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E.2016/15726, K.2016/13757 sayılı kararında taraflarca delil olarak sunulması durumunda hakimin, bu mesajlar üzerinde de gereken incelemeyi yapması gerektiğine dair hüküm vermiştir. Söz konusu kararda “Davacı kadın tarafından açılan dava mahkemece "ispatlanamadığı" gerekçesiyle reddedilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde, eşinin sadakatsiz davranışlar içerisine girdiğini ileri sürmüş, delilleri arasında gösterdiği telefon numaraları arasındaki mesajlaşma kayıtlarının istenmesini talep etmiştir. Mahkemece telekomünikasyon şirketinden telefon döküm kayıtları istenerek araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Bu husus davacının ispat hakkını sınırlayan önemli bir usul hatasıdır. O halde, mahkemece yapılacak iş, davacı tarafından sunulan telefonların adına kayıtlı olduğu kişilerin tespiti ile telefonlar arasındaki mesaj kayıtlarının diğer delillerle birlikle değerlendirilerek gerçekleşecek sonucu uyarınca karar vermekten ibarettir. Bu husus gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”  ifadesine yer verilmiştir.

Ayrıca üçüncü bir kişinin zina eden eşle aralarında geçen mesajlaşma, fotoğrafları rızası ile diğer eşe vermesi durumunda da hukuka aykırılık söz konusu olmayacaktır.

5. Günlük, Hatıra Defteri, Not Defteri

Eşlerin özel hayatını içeren günlük, hatıra defteri, not defteri gibi unsurları cebir, hile veya gizlice elde etme yöntemine başvurulduğu takdirde söz konusu deliller hukuka aykırı delil kapsamında değerlendirilecektir.

Ancak söz konusu delillerin eşlerin birlikte yaşadıkları ortak alanda ele geçirilip

mahkemeye delil olarak sunmasında hukuka aykırılık söz konusu olmayacaktır. Söz konusu duruma ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2002/2-617, K. 2002/648 sayılı kararında “…Öncelikli olarak hayatın gizliliğinin korunması esas olmalıdır. Ancak somut olayın özelliği bu genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içermektedir. Kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılık vardır. Hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş deliller ise yasak bir delil olarak değerlendirilemez. Boşanma davası zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir davadır. Koca eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verirse, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirilir. Aynı evde yaşayan kadın, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumdadır. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde ya da yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamların sürdürdüklerini bir yer olduğundan kadın gizli mekan kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz. Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez. Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir…”  şeklinde hüküm vermiştir.

Av. Lara Banu EKER