Genelde çok popüler ve tartışılan konuları yazmaktan kaçınmışta olsam yıllardır tartışılan yargı reformu ,istinaf mahkemeleri,başkanlık sistemi ve bunun gibi konularda yazmaya karar verdim.Aslında Sayın başbakanın tekrar bu konuyu açmasından önce ticaret kanunu ve-vatandaşı çok fazla ilgilendireceğini düşündüğüm borçlar kanunu üzerine yazacaktım ama değiştirdim,bu Yazıdan Sonra Dönelim O Konulara Bu konuyu daha önce başka yazılı basında yazmıştım ama tekrar,özet halinde sunmak istedim zira elzemdi.Bu hafta Türkiye’de Özal’dan beri tartışılan başkanlık sistemini ele alalım. Konu çok derin ve kapsamlı olduğu için 2 yada 3 bölümde yazacağım.
Ülkemizde uygulanan parlâmenter sistemin istikrarlı ve etkin hükümetler yaratamadığı çoğu zaman ortada,ancak bunu parlamenter sistemin hatası olarak görmek doğru değildir.
BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DOĞUŞU; Yazılı Anayasaların en eskisi olan 1787 tarihli ABD Anayasasının kabul ettiği bir hükümet şeklidir.Parlamentarizm gibi tarihi bir gelişmenin mahsulü olmayıp,önce doktrini yapılmış sonra tatbikata geçilmiştir.
BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TANIMI VE TEMEL UNSURLARI: Başkanlık hükümeti kuvvetler ayrılığı prensibini sert bir biçimde tatbik eden, kuvvetleri birbirine kontrol ettirmekle beraber icra organının üstünlüğünü sağlayan temsili bir hükümet biçimidir.
- Yasama ve Yürütme Organları Arasında Sert Bir Kuvvetler Ayrılığı vardır.
- Yürütme Organının Etkinliği: İcra organını tek başına Başkan temsil eder. Başkan alelâde bir Cumhurbaşkanı değildir. Eski hükümdarın haşmetini hatırlatacak ve modern diktatörlükleri imrendirecek kadar yüksek otorite ve manevi nüfuz sahibidir.
Başkan bu nüfuzunu psikolojik ve hukuki olmak üzere iki kaynaktan alır. Psikolojik kaynak;seçim sistemi. Hukuki kaynağı; Amerikan Anayasası ve kanunun ruh ve manası ile yerleşen devlet teamülüdür.
Başkanın bu yetkileri karşısında yasama organının (kongre)’nin bağımsızlığı da teminat altına alınmıştır.Başkanın kanun teklif etme yetkisi olmadığı gibi, devlet bütçesini hazırlamak yetkisi de yoktur.
-Başkanın bunca yetkilerini sınırlayan faktörler ; Kamuoyunun baskısı ,Anayasanın sınırlarıdır.Bu sistemde asıl kuvvet ne başkanındır, ne de kongrenin; fakat kanun demek olan Anayasanındır.
-Amerika’da kongre iki meclisten oluşmaktadır. Temsilciler Meclisinin süresi 2 yıldır. Başkanın süresi 4 yıldır. - Kuvvetlerin Birbirini Kontrol Etmesi: Meclisin hükümeti düşürme yetkisi olmadığı gibi, hükümetin de meclisin fesih yetkisi yoktur.
BAŞKANLIK HÜKÜMETİNDE YETKİLİ ORGANLAR:
a- Başkan : Başkan iki dereceli seçimle göreve gelir. b-Başkan yardımcısı :Başkan ile aynı zamanda aynı koşullar altında seçilir çok silik bir rolü vardır. Ancak seçimlerde güçler dengesini ayarlamada etkilidir: Başkan eğilim olarak sağda ise yardımcısı soldadır.Başkan adayı Kuzey Bölgesinden ise, yardımcısı Güney Bölgesindendir.
Başkanlık Kurumu’nun Yapısı ve İşleyişi :Yürütme organını kişiliği ile somutlaştıran başkan, güçlü bir organizasyona sahiptir. Başkan geniş çapta yürütme bürolarına maliktir. Beyaz Saray Ofisi, Bütçe Ofisi, İktisat Danışmanları Konseyi, Bilim ve Teknoloji Ofisi, Özel Temsil Edilme Ofisi (ticari görüşmelerde Başkanın temsil edilmesini sağlar), Milli Güvenlik Konseyi, İktisadi Sorunlar Ofisi, Planlama Ofisi gibi. -Başkana önerilerde yardımcı olma fonksiyonunu yerine getiren 12 bakanlık mevcuttur.
Bugün 40'a yakın ülkede başkanlık sistemi uygulanmaktadır.Pek çoğunda istikrara ve demokrasi anlayışı oturmamış durumdadır.
Sorun demokratik bilinç ve denetim sisteminin oturmuş olmasıdır sanırım.
VENEZUELLA,URUGUAY,ŞİLİ,BREZİLYA,KOLOMBİYA,İRAN,PERU,ERMENİSTAN,SRİ LANKA,SUDAN,BOLİVYA,KENYA,LİBERYA VE ABD,GÜNEY KORE Ve bunun gibi
Değerlendirme: Başkanlık Sisteminin Güçlü ve Zayıf Yanları
a) Güçlü Yanları.- Başkanlık sisteminin parlâmenter hükûmet sistemine nazaran belli başlı üç üstünlüğünün veya güçlü yanının olduğu ileri sürülmüştür:
(1) Başkanlık sistemi istikrarlı bir yönetime yol açar.
(2) Başkanlık sistemi güçlü bir yönetim yaratır.
(3) Başkanlık sistemi daha demokratik bir yönetim yaratır. Çünkü, (a) bir kere, başkanın doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi, başkanlık sistemine tartışılmaz bir demokratik nitelik kazandırır. (b) İkinci olarak, “hesap sorulabilirlilik (accountability)”
b) Zayıf Yanları.- İddia edilen bu zayıf yanlar şunlardır:
(1) Başkanlık sistemi rejim krizlerine yol açabilir; fesih ve güvensizlik oyu
(2) Başkanlık Sistemi Katıdır
(3) Başkanlık sistemi çift meşruluk sorununa yol açabilir.- Yasama organı gibi, yürütme organının da halk tarafından seçilmiş olması, her iki organın da ayrı ayrı meşruluk iddiasına temel oluşturur.
(4) Başkanlık sistemi siyasal kutuplaşmaya yol açabilir.-
(5) Başkanlık sistemi iktidarın kişiselleşmesine yol açabilir.
- Sonuç.- Başkanlık sistemi tercihe şayan bir sistem midir? Kanımızca, bu soruya kesin olarak “evet” demek mümkün değildir.Bu sistemin TÜRKİYE’de uygulanabilirliği ve sorunlarına gelince
TÜRKİYEDE SORUNLAR:
Parlamentarizmin rejim tıkanıklıklarına çözüm bulamaması ve hükümet bunalımları karşısında çaresiz kalması, Başkanlık ve Yarı-Başkanlık sistemi gibi yeni tercihleri gündeme getirmiştir. Parlamenter rejimden Başkanlık rejimine geçişin aracı olarak yürütmenin güçlendirilmesi yolu tercih edilmiş ve 1982 Anayasasında klasik parlamenter sistemden önemli sapmalar olmuş, kendine özgü bir parlamenter sistem modeli yaratılmıştır.
Türkiye’de hükümet sistemi tartışmalarının altında yatan temel neden parlamenter sistemin ne anlama geldiğinin Türkiye’de iyi anlaşılamaması ve uygulamadan doğan uyumsuzluklardır.
Türkiye’de rejimin istikrarsızlığını sadece hükümet sistemine bağlamak da yanlıştır. Seçim sistemi, siyasi partiler ve parti içi demokrasi, siyasal kültür gibi sistem üzerinde etkili olan unsurları da göz önünde bulundurmak gerekir. Başka bir hükümet sisteminin Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirip getirmeyeceği de tartışmalıdır. Bu bakımdan mevcut hükümet sistemini değiştirmek yerine parlamenter sistemi rasyonelleştirme çabaları içine girmek istikrar için gereklidir.
Sistem değişikliğini savunanlara göre Türkiye’de parlamenter sistemin en önemli sorunu, hükümet istikrarsızlıklarına dolayısıyla siyasal istikrarsızlığa çözüm bulamamasıdır. Hükümet istikrarsızlığının en önemli nedeni de yürütmenin güçsüzlüğüdür. 1982 Anayasasıyla bu durum ortadan kaldırılmaya çalışılmış ancak Batı demokrasilerinin aksine, Türkiye’de yürütmenin güçlendirilmesi yürütmenin sorumlu kanadı Başbakan ve bakanlar kurulu yönünde değil, cumhurbaşkanının yetkilerinin genişletilmesi yönünde ortaya çıkmıştır.
Bir diğer konu da siyasal parçalanmışlığın neden olduğu koalisyon hükümetlerinde, hükümet ortağı partiler başarısızlık durumunda sorumluluğu üzerine almamakta, birbirlerinin üzerine yıkmaktadır.
Türkiye’de parlamenter sisteme işlerlik kazandıracak ve sistemin tıkanmasını önleyecek çeşitli çözümlerden bazıları şunlardır:
Bunlardan birincisi; mevcut parlamenter sistemi işlerlik kazandıracak ve sistemin kendi yapısından kaynaklanan gereksiz kilitlenmeleri önleyecek, anayasal düzenlemelerle gerçekleştirilecek parlamentarizmin rasyonelleştirilmesidir
Parlamenter sisteme işlerlik kazandıracak bir diğer düzenleme de; devlet bakanlığı ile parlamento üyeliğinin aynı kişide birleşmemesinin sağlanmasıdır. Gensoru önergesi verilirken bazı vekillerin ,yeni kabinede bakanlık görevi almak için bunu yaptıkları görülmektedir. Hem parlamenter sistemlerde, hem başkanlık ve yarı-başkanlık sistemlerinde görülen bu uygulamayla bakanlar milletvekili olamadıkları için seçmenlerin baskısından yada yeniden seçilebilme endişesinden uzak duracaklardır.
HÜKÜMET SİSTEMİ DEĞİŞİKLİĞİ ÇÖZÜM MÜ?
Başkanlık Sistemi ve Türkiye’ye Uygulanabilirliliği
Ülkemizde 1980’lerden sonra hız kazanan hükümet sistemi tartışmaları, başlarda başkanlık sistemi lehinde gelişmiştir. Kendi sahip olduğu gücü daha da arttırmak ve meşruiyetini halka dayandırmak isteyen cumhurbaşkanları başkanlık sisteminden söz etmeye başlamış ve bu sistemin Türkiye’nin siyasal istikrarsızlığına çözüm olacağını ileri sürmüşlerdir. Başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı ülke ABD’dir. Bu sistemde başkan doğrudan doğruya halk tarafından dört yıllık bir süre için seçilir. Bir kişinin iki kez üst üste başkan seçilmesi mümkündür.
Ancak bu sistemlerin uygulandığı her ülkede başarılı olmadığı ve hükümet sisteminin başarısının o ülkenin iç dinamiklerine bağlı olduğu unutulmamalıdır. Nitekim Başkanlık Sistemi uygulandığı Latin Amerika ülkelerinde diktatörlüğe dönüşmüştür. Türkiye için de bu sistemler değerlendirilirken gelişmişlik düzeyi, sosyo-kültürel yapı, sivil toplum geleneği, demokrasi kültürü göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca popülist söylemlerle aldatılmaya müsait olan halkımızın başkanlık görevini tehlikeli ellere vermeyeceğini kimse garanti edemez.
Bir diğer sorun başkanın diktatörlük eğilimleri göstermesidir.
Başkanlık sisteminde ve yarı-başkanlık sisteminde görülen bir diğer durum; kabine üyelerinin aynı zamanda milletvekili olmamalarıdır. Bu durumun kabine üyelerini seçmen baskısından kurtarma ve yeniden seçilebilme kaygısıyla popülist davranışları içine girmesini önleme gibi olumlu yönlerinin olmasına karşın, zaten yürütme yetkilerini tek başına kullanan başkanın bir de kabineye dışardan bakan atama yetkisinin de olduğu düşünülürse olumsuz sonuçlarının da olacağı açıktır.
Başkanlık sistemini savunanların gerekçelerinden biri bu sistemin etkin yönetim ve süratli karar almayı getireceği ve halkın yönetime daha fazla katılımını sağlayacağı yolundaki inançlarıdır.
Bu durum siyasal katılımı arttırma açısından iyidir ancak yürütmenin yasamayı arka plana atarak öne çıkması işbitiriciliğe neden olabilir ayrıca tekrar seçilme ihtimali olan başkanı politik davranmaya itebilir.
Duverger demokrasisi güçlü olmayan devletler için başkanlık sistemini bir çılgınlık olarak niteliyor. Kendisini bir programa bağlamayan ve kimseye sonuçta hesap vermek zorunda olmayan bir başkan popülist bir demagog olur. Böyle bir sistem, yerine getirilemeyen seçim vaatlerinin sürekli katlandığı bir oyun ve güçsüz bir parlamentoyu bir demagogla baş başa bırakmak demektir.
Yarı-Başkanlık Sistemi ve Türkiye’ye Uygulanabilirliliği
Türkiye’de hükümet istikrarsızlıklarının önüne geçmek için önerilen bir diğer sistem yarı-başkanlık sistemidir. Yarı-başkanlık sisteminde de devlet başkanı halk tarafından seçilir ve parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanından daha geniş yetkilere sahiptir. Duverger’e göre; anayasalarının içeriği, gelenek ve koşulları, parlamenter çoğunluğun oluşumu ve başkanın çoğunlukla olan ilişkideki durumuna göre sözde yetkili başkanlık, tam yetkili başkanlık ve dengeli başkanlık olmak üzere üç tür yarı-başkanlık sisteminden söz etmek mümkündür. Fransa’da tam yetkili yarı-başkanlık söz konusudur[xxxiii] ve Fransız cumhurbaşkanı geniş yetkilere sahiptir.
Yarı-başkanlık sisteminin bir diğer sakıncası da, başkanlık sisteminde olduğu gibi halkın oyuyla iktidarının meşruluğuna sonuna kadar inanan cumhurbaşkanının, sistemde birleştirici ve dengeleyici unsur olması yerine kral gibi davranma tehlikesi yani diktatörlüğe dönüşebilmesidir.
SONUÇ:Türkiye’de 1980’lerden sonra ortaya çıkan hükümet sistemi tartışmaları ilk olarak başkanlık sisteminin getirilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. Daha sonraları ise yarı-başkanlık sisteminin faydalarından söz edilmeye başlanmıştır. Bu sistemlerin faziletlerinden midir yoksa bu sistemlerin devlet başkanlarına tanıdıkları geniş yetkilerden midir bilinmez Türkiye’de başkanlık ve yarı-başkanlık sistemi tartışmalarını hep cumhurbaşkanları yada güçlü hükümetlerin başları başlatmıştır.
Türkiye’nin yeni bir hükümet sistemine ihtiyacı olup olmadığını anlamak için öncelikle mevcut sistemdeki sorunların nereden kaynaklandığına bakmak gerekir. Bugün Türkiye’de uygulanan parlamenter sistemin eleştirilecek bir çok yönü vardır.
Siyasal sistemin sorunlarını da salt hükümet sistemine indirgemek yanlış olur. Siyasal istikrarsızlığın altında yatan bir çok neden vardır: Türkiye’de demokrasi kültürünün gelişmemiş olması, sivil toplum geleneğinin olmaması, parçalanmış parti sistemi, seçim sistemi, parti içi demokrasinin olmayışı, sosyo-kültürel yapı bunlardan bazılarıdır.
Türkiye’de parlamenter sistem neden sorunlara çözüm getirememektedir yada başkanlık sistemi veya yarı-başkanlık sistemi çözüm olacak mıdır? Hiç şüphesiz başkanlık sisteminin ve yarı-başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre üstünlükleri olduğu söylenebilir ancak bunların uygulandıkları ülkelerde başarılı olmaları Türkiye’de başarılı olacağı anlamına gelmez. Türk toplumunun yapısı ve Türkiye’deki patronaj sistemi düşünülürse her iki sisteminde Türkiye için daha büyük tehlikeler yaratma olasılığının ne kadar yüksek olduğu görülür.
İstikrarsız hükümetleri sadece parlamenter sisteme bağlamak yanlıştır. Nitekim tek partinin iktidarıyla sonuçlanan son seçimlerde parlamenter sistem içinden istikrarlı hükümetler çıkabileceği kanıtlanmıştır. Türkiye yeni hükümet sistemleri denemek yerine yüz yıllık tecrübesinden de yararlanarak mevcut parlamenter sistemi daha işler hale getirmeye çalışmalıdır. Öncelikle cumhurbaşkanının yetkileri kısılmalı ve cumhurbaşkanı parlamenter sistemlerdeki devlet başkanı gibi sembolik yetkilerle donatılmalıdır. Seçim sistemi istikrarı sağlamaya yönelik düzenlenmeli, siyasi partiler kanunu değişmeli, sivil toplum kuruluşları siyasal sisteme entegre olmalıdır.
Yine yazımız oldukça teknik oldu ancak bu konuyu özetleyerek yazmam mümkün olamadı,okuyucularımdan özür diliyorum ancak okunduğunda yazının insanlara yararlı olacağını düşündüğümden şimdiden mutlu ve huzurluyum..Saygılarımla…
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Cihangir CAYRANCI tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)