Bu çalışmamızda birbiriyle bağlantılı iki konu ele alınmıştır.

Birincisi, kavram olarak uygulamada ve kanunda soruşturmada gizlilik kararının, ikincisi de avukatın görevi gereği soruşturma dosyasını inceleme yetkisi ile bu yetki kapsamının ne olduğudur.

1) Soruşturmanın gizliliği:

Basın yayında veya günlük hukuki tartışmalarda zaman zaman soruşturmada gizlilik kararı alındığını okuyoruz ya da duyuyoruz. Hatta hukukçuların da “soruşturmada gizlilik kararı var” tabirini kullandıklarına sıklıkla şahit oluyoruz. Bu işin aslı veya özü, başka bir deyişle yasal durumu ya da dayanağı nedir? Esasında soruşturmalar, ayrıca herhangi bir karar alınmasına gerek olmadan yasal olarak gizli bir şekilde yürütülür.

Avukatın soruşturma dosyasını inceleme hakkı vardır ancak bu hak bazen sınırlandırılabilir. Yasadaki tabirle “müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanması” kararına, uygulamada her nasılsa hukuki olmayan ve galatı meşhur bir tabirle “gizlilik kararı” deniliyor. İşin bir ilginç yanı da başsavcılıklarda bile dosyanın dış kapağına, dikkat çekmek amacıyla, kırmızı kalemle “gizlilik kararı var” gibi ibareler yazıldığını görmek mümkündür.

Hukuk tekniği açısından "soruşturmada gizlilik kararı alınması" konusu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenmemiştir. Yani böyle bir tabir yasada yoktur ama her nasılsa pratikte söyleniyor. Aslında soruşturmanın gizli yapılması için hiç bir karar alınmasına gerek de yoktur. Soruşturma işlemleri zaten yasal gereği olarak gizli yürütülür. Dolayısıyla gizli yürütülen bir hukuki uygulamada ayrıca gizlilik kararı alınmasının bir muhakemesi de yoktur. CMK'nın "soruşturmanın gizliliği" konusunu düzenleyen 157. maddesi "Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir." demektedir. Demek ki kural olarak soruşturma zaten gizli yapılır ve bunun için ayrıca bir karar alınmasına da gerek yoktur.

Hal böyle iken uygulamada neden "soruşturmada gizlilik kararı" deniliyor? CMK'nın 157. maddesinde yer alan soruşturmanın gizliliği kuralına ilgili avukatın soruşturma dosyasını inceleyebilmesi istisnası getirilmiştir. Yasal tabirle "müdafiin dosyayı inceleme yetkisi"dir. Bunu düzenleyen 153. maddeye göre, kural olarak müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. İlgili müdafinin / avukatın bu yetkisi sınırsız değildir. Müdafiin bu yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar bütün suçlarda değil, ancak katalog olarak ismen sayılan aşağıdaki suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

- Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

- Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

- Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),

- Devletin güvenliğine karşı suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),

- Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

- Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk (madde 326, 327, 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),

b) 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,

c) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinde tanımlanan zimmet suçu,

d) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan suçlar.

Yukarıda belirtilen suçlar katalog olup ismen sayıldığı için yorumla çoğaltılamaz. Dolayısıyla bu suçların dışında kalan suçlar ile ilgili yapılan soruşturmalarda avukatın / müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesi mümkün değildir.

Şu husus da önemlidir: Kısıtlama kararı olsa bile bu durum bazı hallerde uygulanamaz. Şöyle ki yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında kısıtlılık kararı uygulanamaz. Buna göre şüphelinin ifadesi, varsa dosyadaki doktor, ekspertiz, bilirkişi raporu, yakalama, arama, olay yeri inceleme gibi ilgililerin hazır bulunmaya yetkili oldukları tutanak veya belgeler, kısıtlamaya tabi olmaksızın incelenebilir. Kanaatimizce CMK’nın 67/6. maddesi uyarınca uzmanından alınan bilimsel mütalaaya dair rapor da bu kapsamda incelenebilir. Yani müdafiin dosyayı inceleme yetkisi kısıtlanmış ise de sayılan bu belgeler incelenebilir, belgelerden suret alınabilir.

Kısıtlılık ne kadar devam eder? Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten ya da verilmişse kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir. Dolayısıyla kısıtlama kararı olunca, iddianamenin mahkemece kabulüne veya verilirse kovuşturmaya yer olmadığına dair karara kadar dosya incelenemez.

İşte, cumhuriyet savcısının talebi üzerine hakim tarafından verilen "müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanmasına" dair karara, pratikte yasal olarak doğru olmayan bir ifadeyle "gizlilik kararı" deniliyor.[1] Bunun doğru tabiri "gizlilik kararı" değil "müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanması"dır. Galatı meşhur olarak gizlilik kararıdır. Yasal olarak müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanmasıdır. Gerçi “Galatı meşhur, lügatı-ı fasihten evladır” denilmiştir ama özellikle biz hukukçular ve basın yayın mensupları, kanundaki düzenleme ve tabirleri kullanmalıyız.

2) Avukatın dosyayı incelemesi ve dosyadan örnek alması:

Zaman zaman hukukçu meslektaşlarımızı karşı karşıya getiren iki yüzlü madalyon gibi bir konudur. Avukatın görevi gereği soruşturma dosyasını incelemesi, örnek alması ile bunun kapsam ve sınırlarının ne olduğunun belirlenmesi gerekir. “Teşbihte hata olmaz” derler ya. Biz de buna sığınarak bir başka bilindik sözle ifade edelim: Azı karar çoğu zarar.

Avukatlık görevinin gereği, mesleğin ifası, iddia ve savunmaların hukuki olarak sağlıklı bir şekilde karşılanabilmesi adına dosyanın avukat tarafından incelenebilmesi lazımdır. Bunun yanında bu yetkinin kapsam ve sınırının da olması gerekir. Aksi halde tüm dosyaların incelenmesi imkanı (yolu) çıkar ki bu durum amaca da uygun olmaz. Elbette ki hiçbir hukukçu mesleğini bahane ederek gelip dosyaları incelemek istemez ama eğer “istediği dosyayı inceleyebilir” diyebiliyorsak bunun yolu hukuken açık olur ki yasal düzenleme ve korunmak istenen yararla bu durum örtüşmeyecektir. Bu uygulamanın yol olarak açık kapı bırakacağı, hukukta açık kapı bırakılmasının mümkün olmayacağı, dolayısıyla usul ve esasların belirtilmesi gerektiği de açıktır.

Kısa açıklamadan sonra konuyla ilgili mevzuat ve kavramlara bakmakta yarar vardır:

a) Anayasa: Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer alır.

b) Kanun: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tanımları düzenleyen 2. maddesine göre bu kanunun uygulanmasında; Müdafii: Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı, Vekil: Katılan,  suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı, Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi, Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi, ifade eder.

CMK’nın müdafin görevlendirilmesini düzenleyen 150. maddesine göre, şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafii seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafii seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir. CMK’nın müdafin dosyayı inceleme yetkisini düzenleyen 153. maddesinde “Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir.” şeklinde hüküm yer almıştır. Soruşturmanın gizliliği kenar başlıklı 157. maddesine göre kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun işlerin stajyer veya sekreterle takibi, dava dosyalarının incelenmesi ve dosyadan örnek almaya dair 46. maddesine göre avukat veya stajyer, vekâletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekâletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez. Avukatlığın amacını düzenleyen 1136 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre, yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.

Yönetmelik: Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin “Cumhuriyet başsavcılığı ön büro işlemleri” hakkındaki 136. maddesine göre Cumhuriyet başsavcılığı ön büro personelinin görevleri şunlardır:

a) Kapalı dosyalarda; mağdur, şikâyetçi, suçtan zarar gören ve vekilleri ile şüpheli ve müdafiin talebi hâlinde kapak bilgisi, belge ve karar örneğini kimlik tespiti yaparak vermek,

b) Kısıtlama kararı olmayan derdest soruşturma dosyalarında; mağdur, şikâyetçi, suçtan zarar gören ve vekilleri ile şüpheli ve müdafiin talebi hâlinde dosya içerisindeki belgelerin örneğini kimlik tespiti yaparak vermek,

c) Kapalı ve derdest soruşturma dosyalarında; kapak bilgisi, belge ve karar örneği talep eden kişinin dosyadaki sıfatı hususunda tereddüt oluşması hâlinde, talep konusunda karar vermek üzere Cumhuriyet savcısını bilgilendirerek talimatı doğrultusunda gereğini yapmak,

ç) Derdest soruşturma dosyalarına ibraz edilen dilekçe, belge ya da diğer evrakı kimlik tespiti yaparak teslim alıp, ikinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen işlemleri yapmak, ayrıca tutuklu soruşturma dosyalarında derhâl ilgili zabıt kâtibini bilgilendirmek.

Yönetmeliğin soruşturma evrakının incelenmesi ve örnek alınmasını düzenleyen 137. maddesinde; “(1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek şartıyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. (2) Şüpheli ve müdafii soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini fizikî ya da elektronik ortamda harçsız olarak alabilir. (3) Şüpheli ve müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek almasına ilişkin yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi ve ilgili hâkimin kararıyla kısıtlanabilir. (4) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz. (5) Bu maddenin içerdiği haklardan mağdur, şikâyetçi, suçtan zarar gören ve vekilleri de yararlanır. (6) İncelemenin yapıldığına veya belge örneği alındığına dair düzenlenen dosya inceleme ya da belge örneği alma tutanağı, dosyayı inceleyen veya belge örneği alan ile nezaret eden görevli tarafından imzalandıktan sonra taranarak UYAP’a aktarılır. (7) Soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet savcısının belirleyeceği personel huzurunda kalemde veya ön büroda incelenir.” şeklinde hükümlere yer verilmiştir.

Genelge: Adalet Bakanlığı görüş yazısında şu hususlar vurgulanmıştır: Vekâletname veya görevlendirme yazısı olmadan dilekçeye istinaden inceleme yapan avukat tarafından, soruşturmanın gizliliği ilkesi ile kişisel verilerin korunması ve lekelenmeme haklarına riayet edilmesi gerektiğinin ve aksi davranışın hukuki ve cezai sorumluluk doğurabileceğinin bilinmesi, ayrıca ilgili tarafın dilekçesi olmadan, avukatın yalnızca kendi dilekçesi ile inceleme yapması durumunda, tarafın inceleme yapılması hususunda avukattan sözlü talepte bulunduğunu ilerleyen aşamalarda reddedebileceği hususunun da göz önünde bulundurulması gerektiği değerlendirilmektedir.[2]

Yerleşik yüksek yargı kararlarına baktığımızda özetle şunları görmekteyiz: Genel olarak soruşturma evresi gizlidir. Şüpheli müdafii ya da katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişi vekili olan avukatın soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla soruşturma evrakını inceleyebilecektir. Bunun için de avukatın müdafii veya vekil olduğuna dair görevlendirme yazısı veya vekâletname ibraz etmesi gerekir. Vekâletname ya da görevlendirme yazısı olmadan sadece mahkemelerdeki dava dosyaları ile icra dairelerindeki takip dosyaları incelenebilecektir. Soruşturma dosyaları ise incelenemez.[3] Danıştay kararında da "....kural olarak soruşturma aşamasındaki usul işlemlerinin gizli olduğu, soruşturma evresinde dosyayı incelemek ve içerisinden örnek almak isteyen müdafi, mağdur veya şikayetçi vekilinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla dosya ile ilgisini belgelemek amacıyla  görevlendirme yazısı veya vekaletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriği ile el konulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceleyebileceği, dilekçeyle müracaatı halinde ise istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabileceği...."şeklinde benzer nitelendirme yapılmıştır.[4]

Mevzuat ve uygulama bir bütün olarak ele alındığında şunları söylemek mümkündür:

a- Soruşturma evresi gizlidir. Şüpheli müdafii ya da katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişi vekilinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla soruşturmadan bilgi alması veya soruşturma evrakını inceleyebilmesi için müdafii veya vekili olduğunu beyan ettiği şahıslarla ilgili UYAP'ta kaydının bulunması ya da müdafi veya vekil sıfatını aldığına dair bir görevlendirme yazısı ya da vekaletnameyi ibraz etmesi gerekir.

b- Avukatın, lehine inceleme yapmak istediği şahısla ilgili UYAP kaydı, müdafii veya vekil sıfatını aldığına dair bir görevlendirme yazısı ya da vekaletnamesinin bulunmadığı hallerde;

- Avukat tarafından, soruşturma dosyasının hangi tarafı ile ilgili inceleme yapılmak istendiğine dair kendisinin imzalı beyanını içeren dilekçesi ve ekinde baro kimlik belgesinin bir örneği ile ön büro veya soruşturma bürosuna başvuruda bulunulabilir.

- Avukat tarafından, tarafın iznini içeren imzalı dilekçesi ile kendi dilekçesi ve baro kimlik belgesi örneği ile birlikte dosya inceleme talebinde bulunulabilir.

- Avukatın tarafın inceleme izin dilekçesinin aslı kendisinde bulunuyor ise suretini onaylayarak adli mercilere sunabilir.[5]

- Soruşturma dosyasında müdafiin dosyayı inceleme yetkisini kısıtlama kararı bulunuyor ise ilgili tarafın hazır bulunmaya yetkili oldukları işlemler ile bilirkişi raporlarını inceleyebilir.

- İnceleme ile birlikte yukarıdaki hallerde belge sureti alınabilir.

c- Bu işlemlerin tutanağa bağlanması gerekir. Başka bir deyişle tüm bu işlemlere dosya inceleme tutanağında yer verilmesi gerekir. Taraflar ya da müdafii veya vekiller tarafından sunulan dilekçeler ile eklerinin taranarak UYAP sistemine aktarılması gerekir. Dosyayı kimin hangi gerekçe ile incelediği veya belge aldığının anlaşılması gerekir. Bu durum işin ve avukatlık mesleğinin mahiyeti, soruşturmanın gizliliği, tarafların olası hakları ile sair hususlar açısından da önem arz eder. Örneğin sözlü beyan üzerine incelenen veya belge alınan bir dosyada, sonraki zamanlarda ileri sürülmesi halinde kimin, ne zaman, hangi sıfat ve amaçla inceleme yaptığı, belge aldığı anlaşılmayacaktır.

Yukarıda belirtilen işlemlerin mümkün oldukça 1136 sayılı Kanun’un 2/3. maddesi gözetilerek hızlı ve etkili bir şekilde yapılması da gerekir.

Tüm bu hususlar itibariyle genel olarak söylemek gerekirse soruşturma evresinin gizli olduğu, gizlilikten anlaşılması gerekenin ise suçun işlenmesinden kamu davası açılıncaya kadar geçen sürede şüpheli/şüphelilerin gecikmeksizin tespiti, kaçmalarının önlenmesi ve suçla ilgili delillerin eksiksiz toplanarak kamu davasının açılabilmesi imkânının sağlanması olduğu, şüpheli müdafii ya da katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlunun vekili olan avukatın soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla soruşturma evrakını inceleyebileceği, ancak bunun için de avukatın müdafi veya vekil olduğuna dair UYAP sisteminde kaydının bulunması ya da görevlendirme yazısı veya vekâletname ibraz etmesi gerektiği, vekaletname ya da görevlendirme yazısı olmadan sadece mahkemelerdeki dava dosyaları ile icra dairelerindeki takip dosyalarının incelenebileceği, soruşturma dosyalarının ise incelenemeyeceği, nitekim bu hususun 1136 sayılı Kanun’un 46/2. maddesinde vekâletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisinin verilmeyeceğinin açıkça düzenlendiği, öte yandan bir kişinin sırf avukat olmasının müdafi veya vekile tanınan tüm haklardan yararlanması anlamına gelmeyeceği, aksi düşüncenin kabulü halinde her avukatın istediği soruşturma dosyasını inceleyebileceği anlamına gelecektir ki bu husus soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi, kişilerin lekelenmeme hakkı ve kişisel verilerin korunması ilkelerine aykırı olması nedeniyle kabul edilemez olduğu, bu durumlarda dosyaların incelenebilmesi cumhuriyet savcılarının takdirinde olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre sadece hakimlik kararlarına karşı itirazın mümkün olduğu, savcılık veya mahkeme kararlarına karşı itiraz edilmesi için kanunda açık bir hükmün olması gerektiği, savcıların dosya inceletmeme yetkilerinin itiraza tabi olmadığını ifade etmek mümkündür.[6]

Yukarıda belirtilen nitelendirmeler çerçevesinde verilen karara göre 5271 sayılı CMK'nin 158. maddesine göre savunma hakkına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemlerinin gizli olduğu hükmü ile aynı Kanun'un 137. maddesinin "şüpheli ve müdafisinin soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceğine ilişkin hüküm ve anılan Kanun'un 2. maddesinde müdafinin, şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; ancak şüpheli veya sanığın baro tarafından atanan veya vekâlet sözleşmesi olan avukatın müdafi sayılması, dosyayı inceleme yetkisinin de yalnızca şüpheli veya müdafiye tanınması her avukata böyle bir yetkinin verilmemiş olmasına göre itirazın reddine karar verilmesinde isabet yoktur.[7][8] Benzer bir dosyada da somut olayda, soruşturma dosyasını inceleme isteğinde bulunan avukatın, şüphelinin müdafii olmadığı ve adı geçen şüpheliye ait vekâletnamesi de bulunmadığı için soruşturma dosyasını inceleyemeyeceğine karar verilmiştir.[9]

Bir başka kararda ise avukatın 16/01/2020 tarihli dilekçe ile soruşturma dosyasını inceleme talebinde bulunduğu, başsavcılığın 16/01/2020 tarihinde avukatın dosyada taraflar arasında müdafilik veya vekil bağı bulunmadığından bahisle talebin reddine karar verdiği, bu karara karşı itiraz edildiği,  sulh ceza hâkimliğinin 21/01/2020 tarihli değişik iş kararı ile itirazın kabulüne karar verdiği, başsavcılıkça 22/01/2020 tarihinde bu karara karşı itiraz edildiği ancak itirazın reddine karar verildiği olayda, avukatın belirli bir mağdur ismini yazılı olarak bildirerek ve avukat kimliğinin fotokopisini ekleyerek soruşturma dosyasını inceleme talebinde bulunduğu, dosya üzerinde gizlilik kararının bulunmadığı, buna göre avukatın dosyayı inceleme talebinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.[10][11]

----------------

[1] Haberlere Karşı Yasal Haklar, Asım EKREN, Aristo Yayınevi, İstanbul, 3.Baskı, s.124,125

[2] Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, 18/10/2019, 19120602-045-02-0624-2019-E.1643/84611 sayılı görüş yazıları

[3] Yargıtay 15. CD, 25/10/2011, E.2011/10088, 2011/5760; 10. CD, 21/11/2011, E.2011/9206, K.2011/57200; 12.CD, 16.03.2021, E.2020/856, K.2021/2685sayılı ilamları bu yöndedir.

[4] Danıştay 10. D, 22/05/2008, E.2005/5971, K.2008/3448

[5] Aslı kendisinde bulunmayan taraf dilekçesini sunması, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 56. maddesine aykırılık teşkil edebileceğinin dikkate alınmasında yarar vardır.

[6] Yargıtay 12.CD, 16.03.2021, E.2020/856, K.2021/2685

[7] Yargıtay 3.CD, 19.10.2020, E.2020/21105, K.2020/13935

[8] Yargıtay 5.CD, 18.06.2018, E.2018/4912, K.2018/4436; 10.CD, 09.09.2013,  E.2013/9333, K.2013/7369 sayılı ilamlar da benzer şekilde ve incelmeye yapılamayacağı yönündedir.

[9] Yargıtay 10.CD, 21.11.2011,  E.2011/9206, K.2011/57200

[10] Yargıtay 12.CD, 16.03.2021, E.2020/856, K.2021/2685

[11] Yargıtay 14. CD, 06.05.2019, E.2018/10198, K.2019/9443 sayılı ilamı da benzer şekilde inceleme yapılabileceği yönündedir.