KARARLAR

AYM'nin 2021/65788 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 31/10/2024 tarihli ve 2021/65788 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CÜNEYT ER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/65788)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Şahap KAYMAK

Başvurucu

:

Cüneyt ER

Vekili

:

Av. Ferit ATASOY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, terörle mücadele faaliyetleri esnasında konutunun ağır hasar alıp sigortalı eşyalarının kullanılamaz hâle geldiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararın meydana geldiği 30/5/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 40.000 TL maddi tazminat talebiyle Yüksekova 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) (Mahkeme) sigorta poliçesinden kaynaklı alacak davası açmıştır.

3. Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılması neticesinde düzenlenen rapor hükme esas alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle başvurucunun terörle mücadele operasyonları esnasında hasara uğraması nedeniyle yıkılmasına karar verilen taşınmazındaki eşyalarının zayi olduğu, 40.000 TL olan poliçe teminat limitinin %5 terör muafiyeti düşüldükten sonra başvurucuya 38.000 TL tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, Hakkari Valiliği Zarar ve Tespit Komisyonu tarafından başvurucuya herhangi bir ödeme yapılmadığı, başvurucunun konutunun bulunduğu binanın tamamen hasarlı olup yıkılmasına karar verildiği ve talep edilen tazminatın sigorta poliçesi kapsamında olduğu tespit edilmiştir. Davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihi olan 8/7/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte 38.000 TL'yi başvurucuya ödemesine hükmedilmiştir.

4. Davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; öncelikle başvurucunun tüketici sıfatını haiz ve davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu tespit edilmiştir. Ardından taraflara ön inceleme duruşma günü ihtaratlı olarak tebliğ edilmesine rağmen 3/12/2018 tarihinde taraflarca davanın takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırıldığı dile getirilmiştir. Başvurucunun yenileme talebi üzerine yeni duruşma günü belirlenip tarafların duruşmaya davetiye ile çağrıldığı, ancak 12/7/2019 tarihli celsede ikinci defa dava taraflarca takip edilmediğinden dolayı dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğine işaret edilmiştir. Başvurucunun yenileme talebi üzerine tekrar duruşma günü verilerek 15/12/2020 tarihli celsede davanın kısmen kabul edildiği ifade edilmiştir. Bu durumda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 150. ve 320. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince basit yargılama usulüne tabi olan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir.

5. Başvurucu nihai hükmü 16/10/2021 tarihinde öğrendikten sonra 10/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu, ön inceleme duruşmasına ilişkin çağrı kağıdında duruşmaya gelmemesi hâlinde yokluğunda yargılamaya devam edileceği belirtilmesine rağmen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek Mahkemenin kendisini yanılttığını ifade etmiştir. Ayrıca davalının istinaf dilekçesinde davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak herhangi bir iddiada bulunmadığı hâlde bu hususun resen incelenmesinin bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içerdiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

9. Başvurucunun şikâyetinin özünün Mahkemenin hatalı işlemi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğine yönelik olduğu anlaşıldığından başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

10. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

11. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

12. Somut olayda sigorta poliçesinden kaynaklı alacak davasının iki defa takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

13. Bölge Adliye Mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 150. ve 320. maddesinin (4) numaralı fıkrasını esas alarak verdiği davanın açılmamış sayılması kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı görülmektedir. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesindeki amaç tarafları davalarını takip etmeye zorlamak ve bu suretle yargılamanın gereksiz yere sürüncemede kalmasını önlemektir. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin bu düzenlemenin yargılamanın makul süre içinde tamamlanmasını temine yönelik bir çare olduğu açıktır. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (Halil Güler, B. No: 2015/11002, 3/7/2018, § 37).

14. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).

15. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38; Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, § 68).

16. Eldeki başvuruya konu olayda başvurucu tarafından açılan davanın iki defa takipsiz bırakılması nedeniyle açılmamış sayılmasına hükmedilmesinin yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önlenmesi ve makul sürede tamamlanması amacı bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Başvuruda asıl tartışılması gereken mesele müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.

17. Orantılılık sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, amaç ile araç arasında adil bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Buna göre mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve başvurucunun mahkemeye erişim hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında makul bir orantı kurulmalıdır. Hedeflenen amaca ulaşıldığında elde edilecek kamusal yararla kıyaslandığında sınırlama ile kişiye yüklenen külfetin aşırı ve orantısız olmaması gerekir (bazı değişikliklerle birlikte Şehmus Altuğrul, B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 51).

18. Başvurucu formda, Mahkemenin ön inceleme duruşmasına ait çağrı kağıdında yer alan ifade nedeniyle yazılı yargılama usulüne tabi davalarda geçerli olan usulün uygulandığını ileri sürmüştür.

19. 6100 sayılı Kanun'un 150. maddesinin (1) numaralı fıkrasında usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan tarafların duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği kurala bağlanmıştır. Aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında dosyası işlemden kaldırılmış olan davanın, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebileceği, yenileme dilekçesinin duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edileceği, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa yeniden harç alınacağı, bu harcın yenileyen tarafça ödeneceği ve karşı tarafa yüklenemeyeceği, bu şekilde harç verilerek yenilenen davanın eski davanın devamı sayılacağı düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin (6) numaralı fıkrasında işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı, aksi hâlde davanın açılmamış sayılacağı belirtilmiştir.

20. Anılan Kanun'un 320. maddesinin (4) numaralı fıkrasında da basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosyanın yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa davanın açılmamış sayılacağı ifade edilmiştir. Fıkranın gerekçesinde bu kuralın basit yargılama usulüne tabi davaların kısa sürede tamamlanmasını sağlamak ve davayı uzatıcı işlemler konusunda da daha titiz davranılmasını temin etmek amacıyla benimsendiği dile getirilmiştir. Buna göre basit yargılama usulünde işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa dava açılmamış sayılacaktır. Böylece, en fazla bir defa dosyanın işlemden kaldırılmasına imkân tanınmış, tekrarı hâlinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği kabul edilmiştir.

21. Dava dilekçesinin tevzi üzerine Mahkemece düzenlenen 6/6/2018 tarihli tensip tutanağında uyuşmazlığın 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundan kaynaklandığı, davanın 6100 sayılı Kanun'un basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri gereğince yürütüleceği ifade edilmiştir. Nitekim 6502 sayılı Kanun'un 73. maddesinin (4) numaralı fıkrasında tüketici mahkemelerinde görülecek davaların 6100 sayılı Kanun'un basit yargılama usulüne ilişkin hükümlerine göre yürütüleceği belirtilmiştir.

22. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra Mahkemece 25/10/2018 tarihli ön inceleme duruşmasına hazırlık tutanağında "... HMK 150/2 maddesi uyarınca taraflardan biri duruşmaya gelir diğeri mazeretsiz olarak gelmez ise gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edileceği veya dosyanın işlemden kaldırılacağı" ihtarlı ön inceleme duruşma davetiyesinin taraflara tebliğine karar verilmiş, ön inceleme duruşma tarihi 3/12/2018 olarak belirlenmiştir.

23. Ön inceleme duruşmasına taraflar mazeret bildirmeyerek katılmadığından takip edilmeyen dosya 6100 sayılı Kanun'un 150. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmıştır. Başvurucu vekili tarafından Mahkemeye sunulan 16/12/2018 tarihli dilekçe ile 3/12/2018 tarihinde yapılan duruşmaya elde olmayan sebeplerle katılamadığı, duruşmaya katılmak üzere yola çıktığı için mazeret dilekçesi sunmasının fiilen mümkün olmadığı, dolayısıyla takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırılan dosyanın yenilenmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine Mahkeme 24/12/2018 tarihli yenileme tensip tutanağında davanın kaldığı yerden devamına karar vermiştir.

24. Mahkeme 12/7/2019 tarihli duruşmaya tarafların mazeret bildirmeksizin katılmamaları nedeniyle dosyayı, yenileninceye kadar ikinci defa işlemden kaldırmıştır. Başvurucu vekili tarafından Mahkemeye sunulan 21/8/2019 tarihli dilekçe ile tekrar davanın yenilenmesi talep edilmiştir. Mahkeme 26/8/2019 tarihinde başvurucuya muhtıra göndermiştir. Muhtıra ile dosyanın 12/7/2019 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve kaldırma işleminin üzerinden bir ay geçtikten sonra 21/8/2019 tarihinde yenileme talebinde bulunulduğu gerekçesiyle verilen kesin süre içerisinde yenileme harcının yatırılması gerektiği, aksi takdirde yenileme talebinden vazgeçmiş sayılacağına dair karar verileceğini başvurucuya ihtar etmiştir. Başvurucu 13/9/2019 tarihinde harcı yatırmıştır. Mahkeme aynı tarihli yenileme tensip tutanağında dosyanın 12/7/2019 tarihli celsede başvuruya bırakıldığı, taraflarca 16/12/2018 tarihli dilekçe ile yenilendiğinden davanın kaldığı yerden devamına karar vermiştir.

25. Yargılama sürecinin başından itibaren vekili ile açtığı davayı takip etmekle yükümlü olan başvurucunun uyuşmazlığın basit yargılama usulüne tabi olduğu bilgisi dâhilindedir. Başvurucu takip edilmemesi durumunda dosyanın işlemden kaldırılacağını ve davanın ikinci defa takipsiz bırakılması nedeniyle davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğini bilebilecek durumdadır. Başka bir ifadeyle başvurucu duruşmalara katılmaması ya da usulüne uygun mazeret bildirmemesi hâlinde usul hukuku hükümlerine göre ne gibi sonuçlar ortaya çıkabileceğini öngörebilir. Kaldı ki başvurucunun 3/12/2018 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasına katılmadığı için davanın açılmamış sayılmasına karar verilmediği gibi bu duruşma ile 12/7/2019 tarihli duruşmaya katılamamasına ilişkin olarak da herhangi bir mazeret sunmadığı görülmüştür.

26. Diğer yandan ön inceleme duruşma davetiyesinde yer alan taraflardan biri duruşmaya gelir diğeri mazeretsiz olarak gelmez ise gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edileceği veya dosyanın işlemden kaldırılacağı şeklindeki ibare, çağrı kağıdında yokluğunda yargılamaya devam edilerek hüküm verileceği olarak ifade edilmiştir. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin genel kural niteliğinde olan 6100 sayılı Kanun'un 150. maddesi çerçevesinde söz konusu duruşma davetiyesinde yargılamanın taraflarından birinin ön inceleme duruşmasına katıldığı takdirde yapılacak işlem açıklanmış, yine taraflardan birinin duruşmaya gelmemesi durumunda dosyanın işlemden kaldırılacağı açıkça ihtar edilmiştir. İhtara rağmen başvurucu, çağrı kağıdına yönelik olarak itirazda bulunmamış; bilâkis ön inceleme duruşmasına katılamama mazeretini bildiremediğinden bahsederek Mahkemeye yenileme dilekçesi sunmuştur.

27. Bu bağlamda Mahkemenin başvurucuyu hatalı yönlendirmek suretiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verdiğinden bahsedilemez. Dolayısıyla duruşma günlerinden ve davanın basit yargılama usulü ile görüleceğinden haberdar olan başvurucunun üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyip takipsiz bırakarak davanın açılmamış sayılmasına sebebiyet verdiği anlaşılmıştır.

28. Bununla birlikte Mahkemenin 13/9/2019 tarihli yenileme tensip tutanağında başvurucunun 21/8/2019 tarihli yenileme dilekçesi yerine 16/12/2018 tarihli dilekçeye atfen davanın devamına karar verdiği görülmekle birlikte anılan maddi hatanın davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın verilmesinde bir etkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.

29. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde Bölge Adliye Mahkemesinin yaptığı yorumun belirsiz ve öngörülemez nitelikte olmadığı, başvurucunun mahkemeye erişim hakkı kapsamındaki bireysel yararı ile davaların sürüncemede bırakılmaması ve makul sürede sonuçlandırılması hususundaki kamusal yarar arasında adil dengenin bulunduğu, başvurucuya yüklenen külfetin aşırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.