KARARLAR

AYM'nin 2021/55898 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 18/7/2024 tarihli ve 2021/55898 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UĞUR KORKMAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/55898)

 

Karar Tarihi: 18/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Uğur KORKMAZ

Vekili

:

Av. Gülabi SEVEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza davasında yeterli gerekçe gösterilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 1987 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.

3. Olay tarihinde başvurucu ile S.E. ve M.E. isimli diğer tutuklular İnfaz Kurumunun C/85 numaralı odasında birlikte kalmaktadır. İnfaz Kurumu görevlileri, 21/5/2012 tarihinde yaptıkları denetimde oda duvarının farklı yerlerinde delikler olduğunu tespit ederek tutanak düzenlemiş; tutanakta hükümlü ve tutukluların kaldıkları odalarda daha önce açılan delikler onarılarak kapatılmasına rağmen C/85 numaralı odanın yatakhane duvarının farklı bir yerinde tekrar delik açıldığının tespit edildiğini belirtmiştir. Tutanağa göre C/85 numaralı odada kalanlar tarafından açıldığı anlaşılan deliğin İnfaz Kurumunun fotoğrafçısı tarafından fotoğrafları çekilmiştir. Tutanağı, infaz ve koruma memurları K.B., M.P., F.K. ve Ö.U. imzalamıştır. Başvurucu, tutanağı imzalamamıştır.

4. Olayla ilgili olarak suç duyurusunda bulunulması üzerine Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda Başsavcılık, aralarında başvurucunun da olduğu şüpheliler hakkında kamu malına zarar verme suçundan kamu davası açmıştır. İddianamede C/85 numaralı odada 10/5/2012 tarihinde tadilat yapılarak deliklerin onarıldığı ancak 21/5/2012 tarihinde yapılan tespitte koğuşta kalan Uğur Korkmaz (başvurucu), S.E. ve M.E.nin deliği yeniden açtığının tutanak ve fotoğraflardan anlaşıldığı ifade edilmiştir.

5. Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın duruşması on beş celsede tamamlanmıştır. Başvurucu, duruşmanın üçüncü celsesinde tercüman aracılığı ile savunma yapmıştır. Savunmasında özetle daha önceden var olan ve onarılan deliklerin tekrar açıldığını, bu durumun duvarın alçı olmasından ve yapım hatasından kaynaklandığını ileri sürerek suçlamayı kabul etmemiştir.

6. Mahkeme; aynı tarihli celsede, tutanakta imzası olan infaz koruma memurlarının tanık sıfatıyla beyanlarına başvurmuştur. Bu bağlamda tanık M.P. beyanında özetle tutukluların yan yana odalarda üçer kişi kaldıklarını, odaların duvarlarındaki delikleri kimin açtığı kendilerine sorduklarında "Biz açtık." şeklinde cevap verdiklerini, söz konusu odada kalanlar delik açmamışsa bitişikteki odada kalan diğer üç tutuklunun bunu yapmış olabileceğini ifade etmiştir. M.P. beyanının devamında dava konusu yapılan duvarın ara bir duvar olduğunu, yapım hatasına bağlı olarak en ufak bir darbede delik açılabildiğini belirtmiştir.

7. Aynı celsede beyanına başvurulan diğer tanık K.B. de beyanında özetle İnfaz Kurumunun duvarlarının beton kalıplarla monte edildiğini, bu beton kalıplar vinçle yerleştirilirken kalıpların bağlantı yerlerinde boşluklar kaldığını, bu boşlukların da harçla kapatıldığını, zaman içinde ara ara herhangi bir tazyik sonucu duvarlarda delikler açılabildiğini ifade etmiştir.

8. Duruşmanın takip eden celselerinde başvurucunun ek savunması alınmıştır. Başvurucu, savunmasında özetle deliklerin tespit edildiği 21/5/2012 tarihinde hastaneye gittiğini, geldiğinde olaydan haberdar olduğunu belirterek suçlamayı kabul etmemiştir.

9. Mahkeme, başvurucunun kamu malına zarar verme suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararda infaz ve koruma memurlarının düzenlediği tutanak, duruşmada dinlenen tanıkların beyanları ve duvarların delik olduğunu gösteren fotoğraflar esas alınarak yan yana odalarda üçer kişi kalan -başvurucunun da aralarında olduğu- sanıkların duvarlardaki deliklerden haberdar olmamalarının veya bu delikleri kimin açtığını görmemelerinin mümkün olmadığı, terör suçlarından tutuklu bulunan sanıkların birbirleriyle iletişim kurabilmek için delikleri açtıklarının anlaşıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun olay tarihinde hastanede olması nedeniyle duvarlarda açılan deliklerden kendisinin sorumlu tutulamayacağı yönündeki savunması da karşılanmıştır. Bu bağlamda Mahkeme, başvurucunun olay tarihi olarak belirtilen 21/5/2012 tarihinde saat 09.00 ile 13.55 arasında Adli Tıp Kurumunda olduğunun anlaşıldığını, duvardaki deliklerin hangi tarihte ve saat kaçta açıldığının tespit edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle başvurucunun savunmasının inandırıcı bulunmadığını belirtmiştir.

10. Başvurucu, temyiz dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra kesin ve somut bir delil olmadığı hâlde cezalandırıldığını, odalarda kalan tutuklu/hükümlerinin sürekli değiştiğini, deliklerin ne zaman ve kim tarafından açıldığının tespit edilemediğini, duvarlardaki eski sıvanın iyi kapatılamaması nedeniyle dava konusu deliklerin oluşmasının mümkün olduğunu, bu yönde tanık beyanlarının da bulunduğunu, her türlü şüphenin aleyhine yorumlanması suretiyle cezalandırıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Karar, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

11. Başvurucu, nihai kararı 15/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 27/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

14. Başvurucu, duvarlardaki deliklerin inşaat hatasına bağlı olarak kendiliğinden meydana gelme ihtimali de olduğu ve tanık beyanları da bu yönde olduğu hâlde gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan cezalandırılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Mahkemenin uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul şekilde gerekçelendirdiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

15. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkınınihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

18. Mahkemelerin duruşma neticesinde ulaştıkları sonucun keyfî olup olmadığı ve/veya takdir yetkilerini ne yönde kullandıkları kararlarının gerekçelerinden anlaşılır. Bu nedenle uyuşmazlığın maddi ve hukuki sorunlarının nasıl çözüldüğü mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile ortaya konulmalıdır. Mahkemelerin kararlarında göstermeleri beklenen yeterli gerekçede ise soyut değerlendirmelerden ziyade kararın temelini oluşturan hukuki ve fiilî olguların belli edilmesi, olayın belirli olan şartlarının gözetilmesi ve dava konusu olguların tartışılarak varılan sonuçla bir bağ kurulması gerekir. Bu doğrultuda bir ceza davasında suçun sübutuna dayanak teşkil eden delillerin açıkça ve eylemlerle ilişkilendirilerek açıklanmasının gerekçeli karar hakkı açısından önemli olduğunun altı çizilmelidir (Adalet Sertan Ayhan, B.No:2019/7218, 5/9/2023, 30).

19. Somut olayda Mahkeme, gerekçeli kararında başvurucunun odalarda delik açmak suretiyle kamu malına zarar verme suçunu işlediği sonucuna, delikleri başvurucunun ve kendisi ile aynı odada kalan kişilerin açtığına ilişkin olarak infaz ve koruma memurlarının tanzim ettiği tutanak ve bu tutanakta imzası olan bazı infaz ve koruma memurlarının bu yöndeki beyanlarına dayanarak ulaşmıştır. Bununla birlikte tanık sıfatıyla dinlenen infaz ve koruma memurları; beyanlarında duvarlarda daha önceden de delikler olduğunu, İnfaz Kurumunun inşaatı sürecindeki teknik hatalar nedeniyle en ufak bir darbede delik açılabileceğini de ifade etmiştir. Başvurucu da kovuşturma aşamasında alınan savunmasında daha önce var olan ve onarılan deliklerin tekrar açıldığını, bu durumun duvarın alçı olmasından ve yapım hatasından kaynaklandığını ileri sürmüştür. Buna ek olarak duruşmada beyanı alınan tanık M.P. bitişik şekildeki odalarda -başvurucunun da aralarında olduğu- sanıkların üçer kişi kaldıklarını, bir duvardaki deliği bitişik odalarda kalan sanıklardan birinin de açabileceğini ifade etmiştir.

20. Başvurucunun savunması karşısında Mahkeme, başvurucunun da aralarında olduğu sanıkların aynı koğuşta üçer kişi olarak sürekli birlikte kaldıklarına dikkat çekerek duvarı kimin deldiğini bilmemelerinin mümkün olmadığını, koğuşlar arasında irtibat sağlama amacıyla delik açıldığı gerekçesiyle savunmaya itibar edilmediğini belirtmiştir. Bununla birlikte tanıkların yapım hatasına bağlı olarak da en ufak bir darbede delik açılabildiği yönündeki beyanları ile başvurucunun suçlamayı kabul etmeyen savunması karşısında Mahkemece hangi somut delile dayanılarak deliği başvurucunun açtığı sonucuna ulaşıldığı karar gerekçesinden anlaşılamamıştır. Diğer bir ifadeyle Mahkeme, kamu malına zarar verme suçunu başvurucunun işlediği sonucuna ulaşmasını sağlayan fiilî ve hukuksal olgular ile bunlar arasındaki bağlantıyı yeterli açıklıkta ortaya koyan somut bir gerekçe oluşturmamıştır. Mahkeme kararında yer verilen gerekçenin yeterli olmaması nedeniyle başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

22. Başvurucu; eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verildiğini, her türlü şüphenin aleyhine yorumlandığını, aynı maddi olaya ilişkin farklı yönde yargısal kararlar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve tazminattalebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

25. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,

E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2012/646, K.2015/544) GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

G. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.