TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MELİKE COŞKUNOĞLU VE NAZMİ ÖMER PAKEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/50799)

 

Karar Tarihi: 28/2/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucular

:

1. Melike COŞKUNOĞLU

 

 

2. Nazmi Ömer PAKEL

Vekili

:

Av. Doğukan ÖZDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, orman sınırlarının dışına çıkarılan ve Maliye Hazinesi (Hazine) adına tescilli bulunan taşınmazların önceki maliklerinin iade talebinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

A. 2018/7363 Sayılı Bireysel Başvuru Dosyasına İlişkin Süreç

2. Nazmi Ömer Pakel ve Melike Coşkunoğlu (B. No: 2018/7363, 15/12/2020) başvurusuna konu olayda, bireysel başvuruya konu edilen taşınmazlardan biri olan İstanbul'un Beykoz ilçesi Gümüşsuyu mahallesi 318 ada 1 parselde kayıtlı bostan vasıflı 123.004 m² yüz ölçümündeki taşınmaz, 1954 yılında yapılan tapulamada kök tapu kayıtları uygulanarak İ.D.M., F.B. ve müşterekleri adlarına paylı mülkiyet esasına göre tescil edilmiştir. Sonrasında söz konusu taşınmazın 11/16 payı başvurucuların murisi N.O.ya geçmiştir.

3. Orman Yönetimi 22/5/1962 tarihinde başvurucuların murisi N.O. ile birlikte diğer paydaşlara karşı tapu iptali davası açmıştır. Dava dilekçesinde, taşınmazın kesinleşen orman tahdidine göre orman sınırı içinde kaldığı ve revizyon gören tapu kayıtlarının yanlış uygulanması sonucu kişiler adına tapu kaydının oluştuğu gerekçesiyle tapu kaydının iptali ile el atmanın önlenmesi talep edilmiştir.

4. Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Hukuk Mahkemesi) 13/3/1978 tarihinde davayı kabul etmiş ve taşınmazın 101.704 m² yüz ölçümlü kısmının kesinleşen orman tahdit sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline ve tapu maliklerinin el atmalarının önlenmesine karar vermiştir. Karar 1983 yılında kesinleşmiş ve söz konusu kısım 26/8/1983 tarihinde tapu kaydından terkin edilmiştir.

5. Tapuda terkin edilen kısım 1988 yılında yapılıp kesinleşen 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesi uygulamasıyla (2/B uygulaması) Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılmıştır. Söz konusu kısım 2010 yılında yapılan kullanım kadastrosu sırasında 1872, 1873, 1874, 1908, 1888, 1889 ve 1891 adalarda çeşitli parsellere ayrılarak Hazine adına tespit edilmiştir. Dava konusu olmayan ve orman sınırı dışında kalan 21.300 m²lik kısım ise 10/4/1971 tarihinde yapılan satışa istinaden gerçek kişiler adına tapuda kayıtlıdır.

6. Başvurucular 2/8/2010 tarihinde Orman İdaresi ve Hazine aleyhine iki ayrı dava açmıştır. İlk davada kadastro tespitine itiraz ile yanlışlığın düzeltilmesini, diğer davada ise tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat talebinde bulunmuşlardır. Bu davalar yanında 2/B uygulaması ve şahsi hak talebinde bulunanlar tarafından da ayrı davalar açılmıştır. Davalar Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (2. Asliye Hukuk Mahkemesi) birleştirilmiştir. 15/12/2014 tarihinde başvurucuların açmış olduğu kadastro tespitine itiraza ilişkin asıl ve birleşen davalar reddedilmiştir. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tapu iptali ve tescil talebinin reddi gerekçesinde Asliye Hukuk Mahkemesince 1978 yılında 318 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sahası içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini, orman sayılan yerin 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un 7. maddesine tabi taşınmazlardan olmadığını ifade etmiştir. Tazminat talebinin ret gerekçesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin hüküm tarihinin kesinleşmesinden itibaren on yılın geçmiş olması nedeniyle zamanaşımı süresinin dolduğu belirtilmiştir.

7. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi (Daire) 8/11/2016 tarihinde hükmün, tapu iptali ve tescil ile tazminat talebinin reddine ilişkin kısmının onanmasına, kadastro tespitine itiraz kapsamında beyanlar hanesindeki şerhlere yönelik taleplere ilişkin kısmının ise bozulmasına karar vermiştir. Daire onama gerekçesinde, tapu iptali ve tescil talebi yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın kesin hüküm teşkil ettiğini, hükmen orman yapılan yerin 2/B uygulaması ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılmasından sonra önceki tapu kaydı gerekçe gösterilerek kişiler adına tescil istenemeyeceğini ve taşınmazın 2/B uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğini ifade etmiştir. Tazminat istemi yönünden ise Daire, tapu kaydının iptaline ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesi kararının 1983 yılında kesinleştiğini, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine dayanılarak açılan tazminat davaları için ayrı bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini ve iptal kararının kesinleştiği 1983 yılından dava tarihi olan 2010 yılına kadar zamanaşımı süresinin geçtiğini belirtmiştir. Daire başvurucuların karar düzeltme isteğini 21/12/2017 tarihinde reddetmiştir.

8. Başvurucular, Nazmi Ömer Pakel ve Melike Coşkunoğlu (B. No: 2018/7363, 15/12/2020) başvurusunda bu yargılama sürecine ilişkin şikâyetler yönünden Anayasa Mahkemesine başvurmuşlar ve haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine dayalı tazminat davasının zamanaşımından reddi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ve ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir.

B. Bireysel Başvuru Dosyasına İlişkin Süreç

9. Başvurucular, İstanbul'un Beykoz ilçesi Gümüşsuyu mahallesi sınırları içerisinde bulunan 318 ada 1 parsel -2018/7363 sayılı bireysel başvuruya konu edilen- ve 320 ada 21 parsel ile İncirköy mahallesi sınırlarında bulunan 258 ada 2 parsel ve 260 ada 2 parsel sayılı taşınmazların maliki oldukları ve 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca taşınmazların bedelsiz olarak iadesi gerektiği gerekçeleriyle İstanbul Valiliği Defterdarlık Anadolu Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığına (İdare) başvuru yapmıştır.

10. İdare başvuruyu 15/8/2014 tarihinde reddetmiştir. Başvurucular, işlemin iptali talebiyle İdare aleyhinde 10/10/2014 tarihinde İstanbul 5. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. İdare Mahkemesi 22/12/2017 tarihli kararı ile İncirköy Mahallesi, 260 ada 2 parsele ilişkin kısım yönünden İdare işleminin iptaline, diğer taşınmazlar yönünden davanın reddine karar vermiştir. İdare Mahkemesinin karar gerekçesinde özetle:

i. 260 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapusu mevcut iken anılan taşınmazın Hazinece orman alanı kapsamından çıkarıldığı ve taşınmazın mülkiyetinin, öncesinde orman vasfında olması nedeniyle Hazineye devredildiği, dolayısıyla başvurucuların 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında bedelsiz iade yönünden hak sahibi oldukları ifade edilmiştir.

ii. 318 ada 1 parsel sayılı 123.004 m² yüzölçümlü ve bostan niteliğindeki taşınmazın 3/7/1947 tarihinde kadastrosunun kesinleştiği ve 11/16 hissesinin başvurucuların murisi N.O. adına tapuya tescil edildiği ancak devlet ormanına tecavüzlü olduğu gerekçesiyle açılan davada Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/3/1978 tarihli kararı ile 101.704 m²'sinin kadastro tespitinin itirazen iptaline ve tashihine karar verildiği ve daha sonra sözkonusu ormana terkin edilen alanın orman sınırları dışına çıkarılarak Hazine adına tescil edildiği belirtilmiştir. Bu durumda orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle tescil dışı bırakılan taşınmaz ile ilgili olarak başvurucuların murisi adına tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre oluşturulmuş ve kesinleşmiş tapu kaydının varlığından bahsetmeye olanak bulunmadığına işaret edilmiştir.

iii. 258 ada 2 parsel ile 320 ada 21 parsel parsel sayılı taşınmazların başvurucuların murisinin mülkiyetinde olduğu, taşınmazlarla ilgili olarak 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığına ilişkin konulan belirtmenin terkin edildiği -258 ada 2 parsele ilişkin belirtme 31/7/2012 tarihinde kaldırılmıştır-, dolayısıyla anılan taşınmazlar yönünden 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında başvuru koşullarının mevcut olmadığı ifade edilmiştir.

11. Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay 8. Dairesi (Danıştay Dairesi) İdare Mahkemesinin temyize konu kararının 318 ada 1 parsel ve 258 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönünden onanmasına, 260 ada 2 parsel ve 320 ada 21 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bozulmasına, bozulan kısım hakkında dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Danıştay Dairesinin karar gerekçesinde özetle:

i. 318 ada 1 parsel ve 258 ada 2 sayılı parseller yönünden, İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçenin usul ve kanuna uygun olduğu ifade edilmiştir.

ii. 260 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 6/1/1955 tarihinde kadastro suretiyle dava dışı 3. şahıslar adına tapuya tescil edildiği, daha sonra taşınmazın 13/37 hissesinin iştira yoluyla başvurucuların murisi N.O. tarafından edinildiği ifade edilmiştir. Taşınmazın 7/9/1940 tarihinde kesinleşen orman tahdidi içinde olduğu gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada 18/3/1981 tarihli karar ile taşınmazın tümünün tahdidi kesinleşmiş Devlet Ormanı içinde olduğu belirtilerek başvurucular murisi adına olan tapu kaydının iptaline karar verildiği ve taşınmazın 1985 yılında Hazine adına tescil edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla taşınmazın tapu kaydının, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle Hazine tarafından açılan davalar sonucunda iptal edilerek, taşınmazın 2/A veya 2/B niteliğinde Hazine adına tescil edilmediği, aksine orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiği, bu nedenle taşınmazın (daha sonradan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış olsa dahi) 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinde iade edilecek taşınmazlar arasında sayılmadığı ifade edilmiştir.

iii. Başvurucular, 320 ada 21 parsel sayılı taşınmaz hakkında murisleri adına oluşturulan tapu kaydının iptali istemiyle Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü ve Hazine tarafından açılan davada, Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 29/12/2016 tarihli kararın temyiz edilmesi nedeniyle kesinleşmediğini ileri sürdüğünden anılan dosyanın neticesinin beklenmesi gerektiğine işaret edilmiştir.

12. Taraflarca yapılan karar düzeltme istemi Danıştay Dairesi tarafından 7/7/2021 tarihinde reddedilmiştir.

13. Başvurucular nihai hükmü 22/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 22/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru süresi içinde yapılmıştır.

II. DEĞERLENDİRME

A. 260 Ada 2 Parsel ve 320 Ada 21 Parsel Sayılı Taşınmazlara İlişkin İhlal İddiaları

14. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 16, 17).

15. Somut olayda 260 ada 2 parsel ve 320 ada 21 parsel sayılı taşınmazlar yönünden Danıştay Dairesi, İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir. Bu taşınmazlar yönünden İdare Mahkemesince yeniden yargılama yapılacağı anlaşılmaktadır. Ancak başvurucular bozma sonrası taşınmazlar hakkındaki davanın sonucunu beklemeden bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Dolayısıyla başvurucular başvuru yollarının tamamını tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. 258 Ada 2 Parsel Sayılı Taşınmaza İlişkin İhlal İddiası

17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).

18. Somut olayda İdare Mahkemesi taşınmazın mülkiyetinin başvurucuların murisine ait olduğunu ifade etmekle birlikte, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılmasına ilişkin beyanlar hanesine konulan belirtmenin terkin edildiğini ve anılan taşınmaz yönünden 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında başvuru koşullarının mevcut olmadığını ifade etmiştir. İdare Mahkemesi dosyası içerisinde yer alan belgelere göre de, taşınmazın başvurucular murisi adına olan tapu kaydının iptal edilmediği, yalnızca beyanlar hanesine 2/B uygulamasına tabi olduğuna ilişkin belirtme konulduğu ancak bu belirtmenin de 31/7/2012 tarihinde kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucuların ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü işlemin sonlandırılması nedeniyle mağdur sıfatının ortadan kalktığı sonucuna ulaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 318 Ada 1 Parsel Sayılı Taşınmaza İlişkin İhlal İddiası

20. Başvurucu mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), taşınmazın tapusunun orman olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi nedeniyle mülkün varlığı ve meşru beklenti kavramlarının kararda tartışılması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı sundukları beyanlarında önceki iddialarını tekrar etmiştir.

21. Başvuru mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

23. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Neziha Arıcı, (B. No: 2019/10570, 23/11/2021) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Neziha Arıcı kararına konu olayda, başvurucunun murisine ait ve 17.515,90 m² büyüklüğünde 1325 (1909/1910) tarihli tapu kaydı bulunmaktadır. Taşınmaz 1956 yılında yapılan tapulama sonrasında tarla vasfıyla ve 118.600 m² yüz ölçümle başvurucu murisi adına tespit edilmiştir. Fakat aynı taşınmazın 1949 yılında yapılan orman sınırlandırılmasında tespit edilen ve Hazine adına orman vasfıyla tescil edilen Akkaya Tekke Maden Dağı ormanı sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. 1985 yılında yapılan ve 1987 yılında ilan edilen 2/B uygulaması sonucunda başvurucunun murisine ait taşınmaz yönünden orman sınırları dışına çıkarma işlemi yapılmıştır. 1992 yılında Hazine tarafından açılan dava taşınmazın 1949 yılında kesinleşen orman tahdidi ile orman vasfında olduğu gerekçesiyle kabul edilmiş ve taşınmaz Hazine adına tescil edilmiştir. Taşınmazın tapu sicilinde de "6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına Orman sınırları dışına çıkarılmıştır" şerhi yer almıştır. Ayrıca tapu sicilinde "Üzerindeki zeytin ve narenciye ağaçlarının kullanıcısı ve sahibi [S.] kızı Neziha Arıcı'dır" belirtmesi bulunmaktadır. Başvurucu ve diğer mirasçıların 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca yaptıkları bedelsiz iade istemi taşınmazın 1956 tarihinde Hazine adına tescil edilen taşınmazın içinde kaldığı ve bu nedenle iadesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu tarafından açılan dava sonucunda ise derece mahkemeleri, taşınmazın orman sınırları içerisinde kalmakta iken hatalı yapılan tapulama faaliyeti sonucu başvurucunun murisi adına tescil edildiği, bu tescilin mahkeme kararıyla iptal edilerek taşınmazın Hazine adına tescil edildiği ve bu nedenle 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereğince iadeye tabi olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

24. Anayasa Mahkemesi Neziha Arıcı kararında, yitirilen mülkün iadesine imkân sağlayan 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuruya ilişkin yargısal süreçlerin 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleştiği dikkate alındığında başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında kaldığını ve taşınmazın tapusu iptal edilmeden önce başvurucunun murisi adına kayıtlı olduğundan mülkün varlığının açık olduğunu ifade etmiştir. Taşınmazın, orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini ve bu nedenle başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin mevcut olduğunu belirtmiştir. Müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin kural çerçevesinde incelenmesini uygun görmüştür.

25. Anayasa Mahkemesi, ihtilaf konusu taşınmazın, Hazine adına orman olarak tescil edilen başka bir taşınmazın sınırları içinde yer alsa bile, 1956 yılında yapılan tapulama işlemleri sırasında 1910 tarihli tapu kaydına dayanarak başvurucunun murisi adına tespit ve tescil edildiğinin ve tapu kaydının 1995 yılına kadar iptal edilmediğinin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ... taşınmazlardan vurgusunun önem taşıdığına işaret etmiştir. Başvurucunun murisi adına tapulama mevzuatı uyarınca oluşturulmuş bir tapunun var olduğunu, anılan maddenin Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazları kapsadığının görüldüğünü ve uyuşmazlığa konu kısmın 1987 yılında ilan edilen 2/B uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığının da sabit olduğunu ifade etmiştir. İdarenin, başvurucunun murisi adına yapılan tespitin hatalı olduğunu öne sürdüğünü ancak idare ve idare mahkemesinin tapulama işleminin neden hatalı olduğunu ve hatalı olmasının 6292 sayılı Kanun'dan yararlanılmasına neden engel teşkil ettiğini açıklamadığını belirtmiştir. Bu durumda dayanak 1910 tarihli tapu kaydına göre 1956 tarihli tapulama faaliyeti sonucunda başvurucunun murisi adına tapuya bağlanan, akabinde Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazın iadesi isteminin kanunda yer almayan birtakım şartlar aranarak engellendiği ifade edilmiş ve iade isteminin reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.

26. Somut olayda İdare Mahkemesi, bireysel başvuruya konu edilen 123.004 m² yüzölçümlü ve bostan niteliğindeki taşınmazın 3/7/1947 tarihinde kadastrosunun kesinleştiğini ve 11/16 hissesinin başvurucuların murisi N.O. adına tapuya tescil edildiğini ifade etmiştir. Ancak devlet ormanına tecavüzlü olduğu gerekçesiyle açılan davada Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/3/1978 tarihli kararı ile 101.704 m²'sinin kadastro tespitinin itirazen iptaline ve tashihine karar verildiğini ve daha sonra ormana terkin edilen alanın orman sınırları dışına çıkarılarak Hazine adına tescil edildiğini belirtmiştir.

27. Dolayısıyla Neziha Arıcı kararında belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu durumda 1947 tarihli tapulama faaliyeti sonucunda başvurucuların murisi adına 11/16 hissesi tapuya bağlanan, akabinde 1978 yılında 101.704 m²'lik kısmının tapusu orman olduğu gerekçesiyle iptal edilerek Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazın iadesi isteminin kanunda yer almayan birtakım şartlar aranarak engellendiği ve iade isteminin reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

III. GİDERİM

28. Başvurucular; ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiğiyargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Yapılacak yeniden yargılama sırasında 318 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 101.704 m²'lik kısmının Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğunun ve başvurucuların murisi N.O.nun bu taşınmazda 11/16 hissesi bulunduğunun göz önüne alınması gerekir. Ayrıca başvurucular tarafından aynı taşınmaz için 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine göre açılıp devam eden başka bir dava bulunduğunun ve söz konusu yargılamada verilecek kararın bireysel başvuruya konu dava sürecini etkileyeceğinin dikkate alınması gerektiği de açıktır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın;

1. 260 ada 2 parsel ve 320 ada 21 parsel sayılı taşınmazlar yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. 258 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. 318 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 318 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin 318 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. İdare Mahkemesine (E.2017/74, K.2017/2715) GÖNDERİLMESİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.