KARARLAR

AYM'nin 2021/27603 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2024 tarihli ve 2021/27603 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İBRAHİM MEHMET RİFAT ÖZBEK VE

OSMAN MEHMET MİTHAT ÖZBEK BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2021/27603)

Karar Tarihi: 17/7/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Kamber Ozan TUTAL

Başvurucular

:

İbrahim Mehmet Rifat ÖZBEK

 

 

Osman Mehmet Mithat ÖZBEK

Başvurucular Vekili

:

Av. Erdem MEÇO

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, orman alanı dışına çıkarılan ve Hazine adına tescilli bulunan taşınmazların önceki maliklerine iadesi isteğinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/5/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Mehmet Saip (Sahip) Molla Bey (öl. 1927) başvurucuların kök miras bırakanıdır.

6. Başvuru formu ekinde sunulan 13/2/1305 tarihli tapu kayıt suretine göre İstanbul'un Beykoz ilçesi İncirköy Mahallesi'nde bulunan, yüz ölçümü yazılı olmayan, ormanlık, çalılık ve sebze vasfında olan ve Sultan Mahmut Han Sani Hazretleri Vakfından mukaatalı taşınmaz başvurucuların kök murisine aittir.

7. Tapulama çalışmaları kapsamında 20/7/1953 tarihinde Sahip Bey'e ait kök tapu kaydı uygulanarak 261 ada 24 parsel, 291 ada 1 parsel, 293 ada 1 parsel, 297 ada 1 parsel, 298 ada 1 parsel ve 299 ada 1 parsel numaraları altında tahdidi yapılmıştır.

8. Kadastro Komisyonu 15/7/1954 tarihinde söz konusu parsellerin bir taraftan Sahip Bey'e ait olduğunu gösterir tapu kaydının olduğunu, diğer taraftan Ş.Ö. adına da tapu kaydı mevcut olduğundan iki tapu kaydından hangisinin kabulü ve iptalinin gerektiğinin hükmen tayini için malik hanelerinin boş bırakılmasına karar vermiştir.

9. Sahip Bey'in mirasçıları 27/2/1957 tarihinde Kadastro Komisyonu kararının iptali ile taşınmazların adlarına tescil edilmesi talebiyle Ş.Ö. mirasçılarına karşı dava açmıştır.

10. Kadastro Komisyonu 12/6/1958 tarihinde ihtilafa konu taşınmazlardan 299 ada 1 numaralı parselin bir kısmının (85.760 metrekare), 293 ada 1 numaralı parsel ile 297 ada 1 numaralı parselin ise tamamının orman tahdit haritası dâhilinde olduğunu tespit etmiştir. Kadastro Komisyonu, kısmen orman sahasına giren 299 ada 1 numaralı parselin bu adanın son parselini takip eden parsel numarası verilerek ifrazen (299 ada 2 numaralı parsel) ve diğer 293 ada 1 numaralı ve 297 ada 1 numaralı parsellerin tamamının Hazine adına tashihine karar vermiştir. Taşınmazlar orman vasfıyla 27/7/1958 tarihinde Hazine adına tescil edilmiştir.

11. Sahip Bey'in mirasçılarının 27/2/1957 tarihinde açtığı davaya kadastro mahkemesi sıfatıyla bakan Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi 23/12/1975 tarihinde davanın kabulüyle dava konusu taşınmazların tapudaki malik hanesinin mirasçılar adına hisseleri oranında tespitine karar vermiştir. Kararda; dava konusu altı parselin muris Sahip Bey adına olan tapu kaydı dâhilinde kaldığı, söz konusu tapu kaydının hiçbir münakale görmediği, taşınmazın kadastro tespiti yapılırken altı parsele ayrıldığı ve tapu kaydının bu altı parseli içine aldığı kaydedilmiştir. Bir kısım davalılar kararı temyiz etmiştir.

12. Orman Kadastro Komisyonu 25/8/1976 tarihinde 299 ada 1 parsel ve 293 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ormanda kalan kısımlarının, 297 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tamamının ormandan çıkarılmasına karar vermiştir.

13. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 13/10/1977 tarihinde davaya konu taşınmazların kök miras bırakan Sahip Bey'e ait 13/2/1305 tarihli tapu kaydı kapsamında kaldığını, anılan tapu kaydının hukuki kıymetini koruduğunu, davalıların dayandığı tapunun ise dava konusu taşınmazlarla ilgili olmadığını belirterek kararı onamıştır.

14. Beykoz Tapu Müdürlüğü 12/2/1980 tarihli yazısında uyuşmazlığa konu taşınmazlar üzerine bir başka davada verilen ihtiyati tedbir kararına istinaden 7/12/1979 tarihinde tedbir konulduğundan Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/12/1975 tarihli kararının infaz edilemediğini belirtmiştir. Öte yandan 261 ada 24 parsel, 291 ada 1 parsel, 298 ada 1 parsel ve 299 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar 29/9/2010 tarihinde başvurucuların payları oranında adlarına tapuda tescil edilmiştir. Diğer 293 ada 1 parsel, 297 ada 1 parsel ve 299 ada 2 parsel sayılı taşınmazların tescili gerçekleşmemiştir.

15. Başvurucular 24/4/2014 tarihinde 293 ada 1 parsel, 297 ada 1 parsel ve 299 ada 2 parsel sayılı taşınmazların 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun kapsamında bedelsiz olarak iadesini talep etmiştir.

16. İstanbul Valiliği Defterdarlık Anadolu Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı 23/6/2017 tarihinde başvurucuların iade talebini reddetmiştir. Ret işlemine dayanak yapılan uzman raporunda talebe konu parsellerin orman vasıflı olması ve ilk malikinin Hazine olması nedeniyle 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında iade edilebilecek taşınmaz şartlarını taşımadığı belirtilmiştir. Raporda, iadesi talep olunan taşınmazların beyanlar hanesi şöyledir:

i. 293 ada 1 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesi: "6831 sayılı yasanın 2/B maddeleri gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.", "16.541,86 metrekaresi 3194 sayılı Yasanın 18. maddesine göre imar uygulanmasına alınmıştır.", "Bu parsel üzerinde mevcut binalardan A ve B işaretlisi S.A.ya, C,D ve E işaretli evlerin F.Ş.ye, F işaretlisi A.M.D.ye, G işaretlisi F.A.B.ye, H işaretlisi İ.Ö.ye, I işaretlisi Ş.D.ye, J ve K işaretlisi A.S.ye, L işaretlisi S.K.ye, N işaretlisi H.Ç.ye aitir.", "Zemini Cennet mekan Sultan Mahmut Han Sani Hazretleri Vakfından mukaatalı.", "Şagil ve Tapu tahsislerden İmar Uyg. Dosyasında belirtilenler ilgili olduğu parsellerin beyanlarına aktarılmıştır."

ii. 297 ada 1 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesi: "6831 sayılı yasanın 2/B maddeleri gereğince tamamı Hazine adına orman sınırları dışında kaldığından bu alan 2009/15 sayılı Genelge gereğince 01.10.2010 tarihi itibariyle kapatılmış olup aynı mahalle 1058 ile 1157 arası ve 1275 ile 1310 sayfalar arasına gitmiştir.", "Bu parsel üzerinde mevcut binalardan A işaretlisi İ.K.ya, B işaretlişi M.H.Y.ye, C işaretlisi Ö.K.ya aittir.", "Zemini Cennet mekan Sultan Mahmut Han Sani Hazretleri Vakfından mukaatalı."

iii. 299 ada 2 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesi: "6831 sayılı yasanın 2/B maddeleri gereğince kısmen Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.", "İş bu taşınmazın 23.138,18 metrekaresi imar uygulamasına alınmıştır.", "6831 sayılı yasanın 2/B maddeleri gereğince taşınmazın krokisinde A ile gösterilen 44.490,39 m2'lik alan Hazine adına orman sınırları dışında kaldığından bu alan 2009/15 sayılı Genelge gereğince 01.10.2010 tarihi itibariyle miktarından düşülerek aym mahalle 1158 ile 1274 sayfalar arasına gitmiştir. B ile gösterilen 724,71 metrekaresi 6831 sayılı yasanın 2/B maddesine göre Orman dışına çıkarılmıştır."

17. Başvurucular; iade talebinin reddine ilişkin işlemin iptali için dava açmıştır. Başvurucular; ret işlemine dayanak raporda eksiklikler olup hatalı değerlendirmeler yapıldığını, taşınmazların mülkiyetinin kesinleşmiş mahkeme kararıyla miras bırakanlarına geçtiğini ve orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların iade edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

18. İstanbul 7. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 29/6/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. İdare Mahkemesi kararında ilk olarak 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında taşınmazların önceki kayıt maliklerine veya yasal mirasçılarına iade koşullarını açıklamıştır. Buna göre kişiler adına oluşturulup hâlihazırda tapuda kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan 2/A veya 2/B ibaresi konulmasına dayanılarak açılan davalar sonucunda mahkemelerce kişiler adına kayıtlı tapuları iptal edilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlar iade edilecektir. İdare Mahkemesi, dava konusu taşınmazların Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/12/1975 tarihli kararı sonrasında başvurucuların murisleri adına tapu kaydının oluşturulmadığını, taşınmazların orman sınırları dışına çıkarılmakla birlikte başvurucuların murislerinin kullanımında olduğuna dair bir tespite yer verilmediğini kaydetmiştir. Sonuç olarak İdare Mahkemesi, 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinde gösterilen iade koşullarının somut olayda gerçekleşmediğinden dava konusu taşınmazlarının iadesinin mümkün olmadığını belirtmiştir.

19. Başvurucular; mülkiyet hakkının kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayandığını, orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların iadesi yönünden kullanım durumunun önem taşımadığını ve 6292 sayılı Kanun'un amacına uygun yorum yapılması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesi 26/11/2018 tarihinde kararı kaldırma nedenleri bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunu reddetmiştir.

20. Başvurucular, istinaf aşamasında ileri sürdükleri iddialar kapsamında temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Danıştay Sekizinci Dairesi 9/2/2021 tarihinde kararı onamıştır.

21. Başvurucular, nihai hükmü 21/4/2021 tarihinde öğrenmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. 6292 sayılı Kanun'un "2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve idarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;

a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir.

b) Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir. Ancak, bu kişilerden taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere veya bedeli ödenenlere iade işlemi yapılmaz.

c) Bu fıkra kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.

 (2) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.

(3) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin hakları bu süre sonunda sona erer, bu kişiler idareden başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar. Bu taşınmazlardan Hazine adına tescilli olanlar idarece satış dâhil genel hükümlere göre değerlendirilir.

 (4) Bu maddeye göre ilgililerine iade edilmesi gereken taşınmazlardan orman olduğu iddiasıyla Orman Genel Müdürlüğünce açılan davalar sonucunda orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilen, fiilen orman niteliğinde olan veya bu nedenle dava açılması gereken, ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan, özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken veya Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ilgililerine iade edilmez. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu edilmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir."

23. 17/2/1926 tarihli ve 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisi'nin "Tescil" kenar başlıklı 633. maddesi şöyledir:

"Gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt, şarttır. Bununla beraber işgal, miras, istimlak, cebri icra tarikleriyle veya mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisabeden kimse tescilden evvel dahi ona malik olur.

Fakat tescil merasimi ikmal edilmedikçe temliki tasarrufta bulunamaz."

24. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Tescil" kenar başlıklı 705. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Anayasa Mahkemesinin 17/7/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucular; mülkiyet haklarının Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/12/1975 tarihli kesinleşmiş kararına dayandığını, buna karşılık orman vasfını yitirmiş taşınmazların gerçek hak sahiplerine iadesini sağlama amacı taşıyan 6292 sayılı Kanun'un somut olayda dar bir şekilde yorumlanması sonucunda mutlak olarak tapuya tescil şartının arandığını ifade etmiştir. Kadastro çalışmalarının sona ermesinden sonra ve Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi önünde yargılama devam ederken taşınmazların 12/6/1958 tarihinde orman vasfıyla Hazine adına tescil edilmesinin yok hükmünde olduğunu belirtmiştir. Başvurucular; üçüncü kişilerin tapulama tespitine yaptıkları haksız itiraz nedeniyle taşınmazlar üzerindeki mülkiyet haklarının yok sayıldığını, ayrıca iadeye konu taşınmazların orman vasfını yitirdiğini kaydetmiştir. Bu gerekçelerle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Başvurucular, İdare Mahkemenin 4721 sayılı Kanun'un 705. maddesi gereğince mülkün varlığı için tescilin gerekmediğini gözetmemesinin ve 6292 sayılı Kanun kapsamında iade için kullanım şartı aramasının açık bir hata olduğunu, kanun yolu aşamasında da iddia ve itirazlarının incelenmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular son olarak bölgede bulunan aynı durumundaki parseller hakkında farklı işlemler tesis edildiğinden eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

28. Bakanlık görüşünde, başvuruculardan İbrahim Mehmet Rıfat Özbek'in 18/9/2019 tarihinde Maliye Hazinesi ve Orman Genel Müdürlüğü aleyhine başvuruya konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında kendi adına tesciline karar verilmesi istemiyle açtığı davanın derdest olduğu açıklanmıştır. Bu kapsamda başvuruculardan birinin dava açmaması ile diğerinin açtığı davanın derdest olmasının yapılacak kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Nihai olarak Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı, Hazine ve Maliye Bakanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgeler ile somut olayın koşulların gözetilmesi gerektiği kaydedilmiştir.

29. Başvurucular; Bakanlık görüşüne karşı çıkarak idari işleme karşı olağan kanun yollarının tüketildiğini, 18/9/2019 tarihinde açılan davanın ise tamamen farklı bir talebe ilişkin olduğunu açıklamıştır.

B. Değerlendirme

30. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların kök murise ait tapu kaydı ve kesinleşmiş mahkeme kararına dayalı olarak hak sahibi olduklarını iddia ettikleri taşınmazların iade edilmemesine ilişkin şikâyetleri mülkiyet hakkı kapsamında incelenecektir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Başvurucuların 6292 sayılı Kanun kapsamında ihtilaflı taşınmazların iadesi talebinin reddedilmesi işlemine karşı olağan kanun yollarını tükettikten sonra bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmaktadır. Ayrıca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Mülkün Varlığı

33. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

34. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31). Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinden kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

35. Somut olayda başvurucuların kök murisi adına olan 13/2/1305 tarihli tapu kaydının tapulama çalışmalarında uygulanması sonucunda altı parsel oluşturulmuş, buna karşılık aynı yere ait farklı tapu kayıtlarının bulunması nedeniyle malik hanesi hükmen tayin edilmek üzere boş bırakılmıştır. Başvurucuların murislerinin 1957 yılında açtığı dava 23/12/1975 tarihinde Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesince kabul edilerek söz konusu altı parsel miras bırakanlar adına tespit edilmiştir. Yine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, taşınmazların kök tapu kaydı kapsamında kaldığını ve tapu kaydının hukuki değerini muhafaza ettiğini belirterek kararı 13/10/1977 tarihinde onamıştır. Buna karşılık başka bir davada verilen ihtiyati tedbir kararından dolayı söz konusu kesinleşmiş mahkeme kararı tapu sicilinde uygulanamamıştır. Oysa ki 743 sayılı mülga Kanun'un 633. maddesi ile 4721 sayılı Kanun'un 705. maddesinin birinci fıkrasında taşınmaz mülkiyetinin kural olarak tescille kazanılacağı belirtilmiş ise de bu kuralın istisnalarına yer verilmiş ve mahkeme kararı mülkiyetin tescilden önce kazanıldığı hâller arasında sayılmıştır.

36. 6292 sayılı Kanun'la mülkün iadesi imkânı getirilmiştir. 6292 sayılı Kanun'da düzenlenen iade imkânı önceki mülkiyetten bağımsız bir hak değildir. Esasen bu imkân tapunun iptali veya Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılma işlemi sebebiyle oluşan mağduriyetlerin giderilmesini hedeflemektedir. Bu yönüyle iade imkânının aynı zamanda mülkün kaybedilmesi sebebiyle oluşmuş ihlallerin giderilmesine hizmet eden bir hukuki çare (yol) olduğu da açıktır (Neziha Arıcı, B. No: 2019/10570, 23/11/2021, § 39). Başvuruya konu olayda 6292 sayılı Kanun kapsamında iade talebine konu taşınmazların kök tapu kaydı sınırları içinde kaldığı kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilmiş, öte yandan söz konusu taşınmazlar orman vasfıyla 1958 yılında Hazine adına tescil edilmiş ve 1976 tarihinde 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılmıştır.

37. Bu hâliyle 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuruya konu taşınmazların, tapu kaydı ve Yargıtay tarafından onanmış kesinleşmiş mahkeme kararı gözetildiğinde orman vasfıyla Hazine adına tescil edilmeden önce başvurucuların kök murisi adına kayıtlı olduğunda tereddüt bulunmadığına göre mülkün varlığı açıktır.

b. Müdahalenin Varlığı ve Türü

38. Taşınmazların, orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle Hazine adına tescil edilmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Mülkten yoksun bırakma mahiyetinde olan müdahalenin ikinci kural çerçevesinde incelenmesini uygun görülmüştür.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

39. Mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin öncelikle kanuni bir dayanağı olmalı, kamu yararına dayalı meşru bir amacı bulunmalı ve son olarak ise müdahale ölçülü olmalıdır (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Bu durumda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.

40. Anayasa Mahkemesi, somut başvuru ile benzer nitelikte olan Neziha Arıcı kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Neziha Arıcı kararına konu olayda başvurucunun murisine ait, 17.515,90 m² büyüklüğündeki taşınmazın 1325 tarihli (1909/1910 tarihleri) tapu kaydı bulunmaktadır. Taşınmaz 1956 yılında yapılan tapulama sonrasında tarla vasfıyla ve 118.600 m² yüz ölçümle başvurucu murisi adına tespit edilmiştir. Fakat aynı taşınmazın 1949 yılında yapılan orman sınırlandırılmasında tespit edilen ve Hazine adına orman vasfıyla tescil edilen Akkaya Tekke Maden Dağı ormanı sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. 1985 yılında yapılan ve 1987 yılında ilan edilen 2/B uygulaması sonucunda başvurucunun murisine ait taşınmaz yönünden orman sınırları dışına çıkarma işlemi yapılmıştır. 1992 yılında Hazine tarafından açılan dava taşınmazın 1949 yılında kesinleşen orman tahdidi ile orman vasfında olduğu gerekçesiyle kabul edilmiş ve taşınmaz Hazine adına tescil edilmiştir. Taşınmazın tapu sicilinde de "6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına Orman sınırları dışına çıkarılmıştır." şerhi yer almıştır. Ayrıca tapu sicilinde "Üzerindeki zeytin ve narenciye ağaçlarının kullanıcısı ve sahibi [S.] kızı Neziha Arıcı'dır" ibaresi bulunmaktadır. Başvurucu ve diğer mirasçıların 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca yaptıkları bedelsiz iade istemi taşınmazın 1956 tarihinde Hazine adına tescil edilen taşınmazın içinde kaldığı ve bu nedenle iadesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucunun açtığı dava sonucunda ise yargı mercileri, taşınmazın orman sınırları içinde kalmakta iken hatalı yapılan tapulama faaliyeti sonucu başvurucunun murisi adına tescil edildiği, bu tescilin mahkeme kararıyla iptal edilerek taşınmazın Hazine adına tescil edildiği ve bu nedenle 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereğince iadeye tabi olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

41. Anayasa Mahkemesi Neziha Arıcı kararında, yitirilen mülkün iadesine imkân sağlayan 6292 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuruya ilişkin yargısal süreçlerin 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleştiği dikkate alındığında başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında kaldığını belirtmiştir (Neziha Arıcı, §§ 31-36). Taşınmazın tapusu iptal edilmeden önce başvurucunun murisi adına kayıtlı olduğundan mülkün varlığının açık olduğunu ifade etmiştir (Neziha Arıcı, §§ 39-41).

42. Anayasa Mahkemesi, ihtilaf konusu taşınmazın Hazine adına orman olarak tescil edilen başka bir taşınmazın sınırları içinde yer alsa bile 1956 yılında yapılan tapulama işlemleri sırasında 1910 tarihli tapu kaydına dayanılarak başvurucunun murisi adına tespit ve tescil edildiğinin ve tapu kaydının 1995 yılına kadar iptal edilmediğinin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan... taşınmazlardan şeklindeki vurgunun önem taşıdığına işaret etmiştir. Başvurucunun murisi adına tapulama mevzuatı uyarınca oluşturulmuş bir tapunun var olduğunu, anılan maddenin Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazları kapsadığının görüldüğünü ve uyuşmazlığa konu kısmın 1987 yılında ilan edilen 2/B uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığının da sabit olduğunu ifade etmiştir. İdarenin başvurucunun murisi adına yapılan tespitin hatalı olduğunu öne sürdüğünü ancak idare ve idare mahkemesinin tapulama işleminin neden hatalı olduğunu ve hatalı olmasının 6292 sayılı Kanun'dan yararlanılmasına neden engel teşkil ettiğini açıklamadığını belirtmiştir. Bu durumda dayanak 1910 tarihli tapu kaydına göre 1956 tarihli tapulama faaliyeti sonucunda başvurucunun murisi adına tapuya bağlanan, akabinde Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazın iadesi isteminin kanunda yer almayan birtakım şartlar aranarak engellendiğini ifade etmiş ve iade isteminin reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (Neziha Arıcı, §§ 51-57).

43. Somut olayda başvurucuların 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca 293 ada 1 parsel, 297 ada 1 parsel ve 299 ada 2 parsel sayılı taşınmazların iadesi talebi taşınmazların orman vasıflı olduğu ve ilk malikinin Hazine olduğu gerekçesiyle idarece reddedilmiş, işlemin iptali için açılan dava ise başvurucuların murisleri adına tapu kaydının oluşturulmaması ve taşınmazların murisler tarafından kullanıma dair bir tespit olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucuların kök murisine ait 13/2/1305 tarihli tapu kaydının kadastro uygulaması sonucunda oluşturulan parsellerin malik haneleri hükmen tayin edilmek üzere boş bırakılmış, bununla birlikte kesinleştiği anlaşılan 1975 tarihli mahkeme hükmüyle tapu kaydının uygulanması sonucu oluşturulan söz konusu parsellerin kök tapu kaydı içinde kaldığına ve Sahip Bey mirasçıları adına tespit edilmesine karar verilmiştir. Buna karşılık talebe konu taşınmazlar hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince başvurucuların murisleri adına tapuda tescil işlemi gerçekleştirilmemiştir. Başvurucuların murisleri tarafından açılan dava derdest iken taşınmazlar orman vasfıyla Hazine adına tescil edilmiş ve sonrasında da 2/B uygulaması kapsamında orman sınırları dışına çıkarılmıştır. İade talebini reddeden idare, Yargıtay tarafından onanıp kesinleşmiş mahkeme kararına dayanılarak başvurucuların murisleri adına yapılan tespit bağlamında 6292 sayılı Kanun'dan yararlanılmasına neden engel bulunduğunu açıklamamış, İdare Mahkemesi kararında da bu yönde bir değerlendirmede bulunulmamıştır.

44. Bu durumda 13/2/1305 tarihli tapu kaydı ve taşınmazların başvurucuların miras bırakanları adına tespiti öngören kesinleşmiş mahkeme kararı bulunup Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazların iadesi isteminin kanunda yer almayan birtakım şartlar aranarak engellendiği ve iade isteminin reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla Neziha Arıcı kararında belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Varılan sonuca göre müdahalenin meşru bir amacının veya ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

46. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yeniden yargılamaya ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

47. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihlive 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

48. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 7. İdare Mahkemesine (E.2017/1549, K.2018/1207) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.