KARARLAR

AYM'nin 2021/1769 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 18/7/2024 tarihli ve 2021/1769 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜZELCAN DERDİYOK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/1769)

 

Karar Tarihi: 18/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Güzelcan DERDİYOK

Vekili

:

Av. Kıvanç KAYAOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işçilik alacağının tahsili amacıyla açılan davada tanık listesinde isimleri yer alan tanıkların dinlenilmeden karar verilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine işçilik alacaklarına ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100 TL kıdem tazminatı, 100 TL fazla mesai alacağı olmak üzere toplam 200 TL değerinde İstanbul 16. İş Mahkemesinde (Mahkeme) kısmi dava açmıştır.

3. Başvurucu, tanıklarının dinlenilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme; tanık isimlerinin bildirildiğini, gelecek celse hazır olması hâlinde tanıkların dinlenilmesine, aksi hâlde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağına duruşmada karar vermiştir. Bir sonraki celsede tanıkların ara kararı gereği hazır edilmediği anlaşılmakla başvurucunun tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilmesine, dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmiştir. Bilirkişi tarafından başvurucunun alacak miktarı 15.672,22 TL olarak hesaplanmıştır.

4. Mahkeme 1/12/2020 tarihli kararla davanın reddine, miktar itibarıyla kesin olmak üzere karar vermiştir. Karar gerekçesinde alacak kalemleri bakımından delil niteliğinde olan işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgelerin dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından tarafların bildirdiği tanıkların beyanları ile sonuca gidilmesi gerektiği fakat başvurucu tarafça dosya kapsamında tanık bildirilse de bu tanıkların dinletilemediği gözetildiğinde, fazla çalışma yapıldığı hususunda başkaca delilin de bulunmadığı anlaşıldığından ispatlanamayan talebin reddine karar verildiğini ifade etmiştir.

5. Başvurucu vekili gerekçeli kararı 14/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 31/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

6. Başvurucu, yargılama esnasında dinlenmesini talep ettiği tanıkların mahkemece dinlenmeden karar verildiğini bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

7. Başvurucunun şikâyeti uyuşmazlığın esasına dair dinletmek istediği tanıkların usul ve kanuna aykırı olarak dinlenmemesine ilişkindir. Başvurucunun bu iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

8. Olayda dava konusu alacağın değeri gözetildiğinde başvurunun anayasal öneminin bulunup bulunmadığının öncelikle tartışılması gerekir.

9. Anayasa Mahkemesi, anayasal ve kişisel önem kriterini daha önce K.V. ([GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016) ve Ahmet Baş [GK], B. No: 2019/42746, 17/5/2023 kararlarında incelemiş, temel ilkelerini belirlemiştir. Buna göre kanunda anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki şart öngörülmüştür: Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci şart başvurunun Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci şart ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır.

10. Kişisel önem şartı, başvurucunun önemli bir zarara uğramamış olmasını ifade eder (K.V., § 66). Bu çerçevede her başvuru kendine özgü şartları çerçevesinde değerlendirilmeli ve inceleme yapılırken ihtilaf konusu maddi bir zarar söz konusu ise objektif anlamda miktarın az olup olmadığı, belirlenen miktar az veya çok olsa dahi başvurucu açısından bu miktarın önemi (başvurucunun işi/mesleği, davanın kendisi açısından önemi ve gelir durumuna göre kıyaslanması), başvurunun önemli ilkesel sorunlarla ilgili olup olmadığı ve başvurucunun olaydaki tutum ve davranışları dikkate alınmalıdır (Ahmet Baş, § 44).

11. Somut olayda başvurucu, işçilik alacakları için toplam 200 TL talepli kısmi dava açmıştır. Ancak dava konusu alacağın türünün işçilik alacağı, davanın kısmi dava niteliğinde ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla açıldığı dikkate alınmış ve nitekim bilirkişi tarafından alacağın da 15.672,22 TL olarak hesaplandığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Somut olay Ahmet Baş kararında belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmiş ve anılan açıklamalar ışığında başvurunun Anayasal önem kriterini sağladığı sonucuna ulaşılmıştır.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı bir sonuç güvencesi sağlamamakta, yargılama sürecinin adil olmasını sağlamaya yönelik bir dizi usul güvencesi sunmaktadır. Bu usul güvencelerinden biri de silahların eşitliği ilkesidir (Adem Erdem, B. No: 2018/13415, 29/6/2021, § 36).

14. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38). Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya katılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının kendilerine verilmesidir (Taylan Özgür Tor, B. No: 2013/2454, 12/3/2015, § 43).

15. Tartışmasızdır ki tüm delillerle birlikte tanık delilinin de kabul edilebilirliği veya değerlendirilmesi yargı mercilerinin görev ve takdir alanındadır. Anayasa Mahkemesi ise delillerin değerlendirilmesi ve usule ilişkin kararların alınma şekli de dâhil olmak üzere yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığı üzerinde denetim hakkına sahip iç hukuktaki son mercidir. Bununla birlikte yargı mercileri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen her maddi yahut hukuksal hatanın tespiti ve gideriminin sağlanması da Anayasa ve Sözleşme ile korunan temel hak ve özgürlükleri tehdit etmediği müddetçe Anayasa Mahkemesiningörev alanında bulunmamaktır (Ali Rıza Terzioğlu, B. No: 2018/6471, 17/11/2022, §33).

16. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin yargılama sürecinde uygulanan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin usul kanunlarına uygunluğunu denetleme görevi bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile Anayasa Mahkemesinin görevi yargı mercilerinin yerini almak değil söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri ve yargılamanın bütününe tesir eden usule ilişkin kararların Anayasa ve Sözleşme ile teminat altına alınangüvencelere uyumluluğunu denetlemektir. Bu bağlamda yapılacak denetimde delillere ilişkin taraflar arası dengesizlik veya sonuca yönelik hakkaniyetsiz iddiaları yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Nitekim ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ali Rıza Terzioğlu, § 34, Taylan Özgür Tor, § 43 ).

17. Anayasa Mahkemesi, belirleyici delil olarak ileri sürülen tanık listesindeki kişilerin mahkemece usulüne uygun dinlenilmeden karar verilmesi nedeniyle benzer konuda bir başvuru olan Ali Rıza Terzioğlu kararında tanıklarının dinlenilmemesi nedeniyle başvurucunun davalı tarafa nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğü sonucuna ulaşmış ve bu durumun yargılamanın hakkaniyetini zedelediği gerekçesiyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

18. Somut olayda başvurucu, tanık listesini sunmuş Mahkeme bir sonraki celsede tanıkların hazır olmaması hâlinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağına karar vermiş; bir sonraki celsede de tanıklar hazır bulunmadığından başvurucunun tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinde de tek dayanılacak delilin tanık delili olduğuna ancak bu tanıkların da dinletilemediğinden başkaca da delil bulunmadığından ispatlanamayan davanın reddine karar vermiştir.

19. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240 ve devamı maddelerinde tanık gösterme ile ilgili hükümler düzenlenmiştir. Somut olay nezdinde başvurucunun iddiasını ispat etmesinde tanık delilinin tek ve belirleyici delil olduğu anlaşılmıştır. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, Mahkemeye verdiği tanık listesindeki kişilerin duruşmada hazır bulunmadığı gerekçesiyle tanıklarının dinlenilmemesi nedeniyle başvurucunun davalı tarafa nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğü ve Mahkemece 6100 sayılı Kanun da yer alan tanık dinletmeyle ilgili düzenlemeler gözetilmeden karar verildiği sonucuna ulaşılmış, bu durumun yargılamanın hakkaniyetini zedelediği değerlendirilmiştir.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

21. Başvurucu; ihlalin tespiti, 100.000 TL manevi, 30.000 TL maddi tazminat ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi isteminde talebinde bulunmuştur.

22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talepleri kabul edilmemiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 16. İş Mahkemesine (E.2018/455, K.2020/349) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerininREDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderininbaşvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.