KARARLAR

AYM'nin 2021/1094 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 2/5/2024 tarihli ve 2021/1094 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AMİRE BAYKAL ARSLAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/1094)

 

Karar Tarihi: 2/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 6/8/2024-32624

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Şehadet ÖZTÜRK

Başvurucular

:

1. Amire BAYKAL ARSLAN

 

 

2. Bayram BAYKAL

 

 

3. Elif BAYKAL

 

 

4. Emel ADAK

 

 

5. Emine BAYKAL

Vekili

:

Av. Eda MUKANNASGİL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tıbbi ihmal sonucu meydana gelen ölüm olayı hakkında yapılan hukuk yargılamasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu Emine Baykal'ın oğlu ve diğer başvurucuların kardeşi M.B., burunda şekil bozukluğu ve deviasyona yönelik septorinoplasti ameliyatı olmak için Özel A... Sağlık Hizmetleri A.Ş.ye ait Samsun Özel S. Hastanesine (Hastane) başvurmuştur. 1/6/2004 tarihinde ameliyata alınan M.B., anestezi uygulanır uygulanmaz kötüleşmiş ve yapılan müdahalelere rağmen malign hipetermiye bağlı solunum ve dolaşım durması sonucu vefat etmiştir.

3. Başvurucular, yakınlarının ölümünde kusurları olduğu iddiasıyla Hastane ile doktorlar Ş.K. ve O.Y. aleyhine 24/11/2005 tarihinde İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi talebiyle dava açmıştır.

4. Mahkeme, ölümle sonuçlanan tıbbi sürece ilişkin Adli Tıp Kurumu Adli Tıp Üçüncü İhtisas Kurulundan (Adli Tıp Kurumu) rapor almıştır. Adli Tıp Kurumu 20/1/2010 tarihli raporunda; anestezi uygulamasında olayın gelişimine göre kişinin ölümünün anestezik ve analjezik maddelere karşı çok nadir gelişebilen ve aşırı vücut ısısı yükselmesiyle seyreden malign hipertermiye bağlı solunum ve dolaşım durmasından ileri geldiği, ameliyat hazırlığının yeterli ve yerinde olduğu, malign hipertermi erkeklerde daha yaygın olup hastanın hem aile hikâyesi hem de daha önceden anestezik ajanlara maruz kalma hikâyesinin hekime güvenli bilgi verdiği, malign hipertermi oluşan hastaların yaklaşık yarısında daha önceden aldıkları anestezide bir sorun yaşanmadığı, hastada ameliyat öncesi muayenede malign hipertermiyi düşündürecek bir risk faktörünün mevcut olmadığı, tanı konulur konulmaz tüm anestezik ajanların kesilip yüzde yüz oksijen ve soğutma işlemi yapılmasının yerinde olduğu, acil basamak tedavisinin uygulandığı, geç sevkin söz konusu olmadığı, uygulanan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu mütalaa edilmiştir.

5. Başvurucu, Adli Tıp Kurumu raporuna itiraz etmiş; Mahkeme 29/12/2010 tarihinde Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan yeniden rapor alınmasına karar vermiştir.

6. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 3/5/2012 tarihli raporunun sonuç kısmında Adli Tıp Kurumunun 20/1/2010 tarihli raporuna benzer şekilde mütalaa bildirilmiştir.

7. Mahkeme 14/5/2013 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında; Sultanbeyli Cumhuriyet Başsavcılığının olayla ilgili soruşturma dosyasının incelendiğini, Hastanenin İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünce yapılan denetiminde ameliyathanenin mevzuata uygun, ekipman olarak yeterli ve bu tür bir ameliyat yapabilmek için elverişli olduğunun değerlendirildiğini belirterek Adli Tıp Kurumu raporları doğrultusunda davanın reddine karar verildiğini belirtmiştir.

8. Başvurucular, dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek anılan kararı temyiz etmiş; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesi sonucunda bozma kararı verilmiştir. 22/1/2015 tarihli bozma kararı gerekçesinde alınan Adli Tıp Kurumu raporlarının yetersiz oldukları belirtilerek üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşacak bir bilirkişi kurulundan denetime elverişli bir raporun yeniden alınıp karar verilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Bozma kararına karşı davalıların yaptığı karar düzeltme talebi 17/11/2015 tarihinde reddedilmiştir.

9. Ulusal Yargı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede M.B.nin babası Yusuf Baykal'ın 17/8/2017 tarihinde bir başka bireysel başvuruda aynı tazminat davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı ile yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunduğu görülmüştür (Yusuf Baykal, B. No: 2017/32663, 16/9/2020).

10. Yusuf Baykal'ın yaptığı bireysel başvurunun incelemesi devam ederken bozma kararına uyup Yargıtay ilamı doğrultusunda yargılama yapan Mahkeme; 6/12/2019 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vererek davacılara 25.000 TL maddi, 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Mahkeme karar gerekçesinde, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesinden alınan 22/11/2018 tarihli rapora dayanarak bu rapordaki davalı idarenin malign hipertermiden şüphelendikten sonraki süreci yönetmede eksik ve uygun olmayan yaklaşımı ile ameliyathane ve yoğun bakım donanımındaki eksiklikler nedeniyle sorumluluğunun olduğu tespitlerine işaret etmiş ve hareket ile netice arasında sebep sonuç ilişkisi olması dolayısıyla tazminat taleplerinin kabul edildiğini belirtmiştir. Karara karşı davacılar ve davalılar vekilleri kanun yoluna başvurmuştur.

11. Anayasa Mahkemesi 16/9/2020 tarihinde Yusuf Baykal'ın yaptığı bireysel başvuruyu kabul ederek yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğini tespit etmiş ve başvurucu Yusuf Baykal'a 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir.

12. Dosyanın temyiz incelemesi sonuçlanmadan başvurucular 29/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. UYAP'tan yapılan kontrolde bireysel başvuru incelemesi devam ederken temyiz sürecinin tamamlandığı, Mahkemenin verdiği kararın onanarak 28/12/2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.

13. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucular özetle Hastanenin uyguladığı hatalı tedavi sonucunda yakınlarının hayatını kaybettiğini, ölüm olayının üzerinden on altı buçuk yıl geçmesine rağmen bu olayda kusuru olan Hastane ve doktorlar aleyhine açtıkları tazminat davasının sonuçlandırılmayarak ölüme neden olan eylemin niteliğinin açıklığa kavuşturulmadığını, görülen davada Anayasa'nın 17. maddesi ile öngörülen dikkatli ve özenli inceleme şartının yerine getirilmediğini, makul olmayan gecikme nedeniyle yaşam hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

15. Başvuru, yaşam hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Mevcut başvuruda başvuruya konu edilen yargılama sürecinde yapılan işlemler ve başvurucuların iddiaları birlikte değerlendirildiğinde başvuruda incelenmesi gereken mesele, tıbbi ihmal iddiası hakkında yapılan yargılamanın makul bir sürat ve özenle yürütülüp yürütülmediğidir.

18. Yaşam hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarında makul derecede ivedilik ve özen şartının yerine getirilmesi, dolayısıyla yargılama mercilerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda, Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir inceleme yapıp yapmadıklarının Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi şarttır. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Perihan Uçar, B. No: 2013/5860, 1/12/2015, § 52). Bununla birlikte söz konusu özen şartı, yaşam hakkı ile ilgili her davada mutlaka mağdurlar lehine bir sonuca varılmasını garanti altına almaz (Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş, B. No: 2013/4086, 20/4/2016, § 73).

19. Ölümün tıbbi ihmal sonucu meydana geldiğine ilişkin iddiaların söz konusu olduğu hâllerde olayın ve yapılmış olması muhtemel hataları öğrenmek, sağlık kuruluşları ile çalışanlarının olası kusurlarını gidermeleri ve benzer hataların önlenmesi açısından son derece önemlidir. Bu nedenle bu tür davaların ivedilikle incelenmesi sağlık hizmetlerinden faydalanan kişilerin güvenliği açısından şarttır (benzer değerlendirme için bkz. Ayşe Terzi ve Mustafa Terzi, B. No: 2020/3325, 13/2/2024, § 12). Yargılamanın makul bir özen ve süratle yapılıp yapılmadığına ilişkin tespit başvuruya konu olayın kendi koşullarına, taraf sayısına, olayın karmaşıklık derecesine ve yargılamanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlüklerin bulunup bulunmadığına göre farklılık gösterebilecektir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 91).

20. Anayasa Mahkemesi daha önce M.B.nin babası Yusuf Baykal tarafından yapılan bireysel başvuruda aynı tazminat davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğini tespit etmiştir (bkz. §§ 9, 11). Aynı olaya ilişkin olarak aynı hak ihlali iddialarında bulunulması nedeniyle yapılan bu başvuru üzerinde durma gereği hasıl olmuştur.

21. Yusuf Baykal; başvurusunda 24/11/2005 tarihinde açılan davada otuz üç celse sonunda 14/5/2013 günü ret kararı verildiğini, ölüm olayının gerçekleşmesinden itibaren on üç yıl geçtiğini, ölüme neden olan eylemin niteliğinin açıklığa kavuşturulmadığını, makul olmayan gecikme nedeniyle yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesi 2017/32663 No.lu bu bireysel başvuruda Yusuf Baykal'ın şikâyetlerini kabul etmiş, 16/9/2020 tarihli kararında "24/11/2005 tarihinde açılan davanın makul kabul edilemeyecek derecede uzun bir süre devam etmesi ve hâlen de sonuçlandırılmaması" gerekçesiyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğini tespit ederek başvurucuya manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir.

22. İhlal kararı verilmesinden üç ay kadar sonra aynı tazminat davasının diğer davacıları olan eldeki başvurunun başvurucuları 29/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla tazminat davası temyiz incelemesinin tamamlanmadığı görülmüştür.

23. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde, başvurucular tarafından 24/11/2005 tarihinde zararlarının tazmini talebiyle açılan dava Mahkemenin 14/5/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucuların ret kararına karşı temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince temyiz incelemesi yapılmış, 22/1/2015 tarihinde mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkeme, bozma kararına uyulmasına karar verip Yargıtay ilamı doğrultusunda yargılama yaptıktan sonra 6/12/2019 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Karara karşı davacılar ve davalılar vekilleri kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 18/5/2021 tarihinde mahkeme kararını onamıştır. Akabinde davalılar vekilinin karar düzeltme talebi 28/12/2021 tarihinde reddedilerek yargılama 16 yıl 1 aylık sürede tamamlanmıştır.

24. Başvuruya konu davanın karmaşık nitelikte olmaması ve başvurucunun davanın uzamasına yol açmaması gibi hususlar dikkate alındığında on altı yılı aşkın bir sürede sonlandırılan yargılamanın -yakınlarını kaybeden başvurucuların davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği dikkate alındığında- başlı başına özelde başvurucuların, genel olarak da toplumdaki diğer bireylerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından makul bir özen ve süratle yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim aynı tazminat davasına ilişkin makul süratle yargılama yapılmaması şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunan Yusuf Baykal'ın başvurusunda da aynı tespitlerde bulunularak yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Eldeki başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır (Yusuf Baykal, §§ 33-37).

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucular; başvuruculardan Emine Baykal için 200.000 TL, diğer başvurucuların her biri için ayrı ayrı 150.000 TL manevi tazminat ödenmesi ve ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuşlardır.

27. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvuruculara müştereken net 200.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara net 200.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/408, K.2019/604) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.