KARARLAR

AYM'nin 2020/28007 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Y. Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/28007)

 

Karar Tarihi: 13/4/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 17/8/2023 - 32282

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Y. Y.

Vekili

:

Av. Abbas YALÇIN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/8/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5/4/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başsavcılık 11/4/2017 tarihinde 2/1/2017 tarihli ve 684 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 10. maddesi uyarınca gözaltı süresinin yedi gün uzatılmasına karar vermiştir.

6. 17/4/2017 tarihinde kollukta başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucuya ifadesi sırasında İçişleri Bakanlığı hukuk müşaviri iken ByLock kullanıcısı olduğu için tutuklanan M.Y. isimli kişiyi tanıyıp tanımadığı, bu kişinin kullandığı hat ile oğlunun kullanımında olan hat arasında 758 defa, eşinin kullanımında olan hat arasında 17 defa, kendisinin kullandığı hat arasında 2 defa gerçekleşen telefon irtibatı sorulmuştur. Başvurucu; bu kişiyi tanımadığını, oğlunun hattı üzerinden daha çok konuşulduğu için bu kişinin muhtemelen oğlunun arkadaşı veya okuldan öğretmeni olabileceğini ileri sürmüştür.

7. Başvurucu 5/4/2017 tarihinden 18/4/2017 tarihine kadar gözaltında kalmıştır. Başvurucu 18/4/2017 tarihinde Hâkimlik huzuruna çıkarılmış, İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesince adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştır.

8. Yapılan soruşturma sonucunda 28/1/2019 tarihinde başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda başvurucunun ByLock kullanıcısı olan M.Y.yle irtibatının olduğuna ilişkin tespitte maddi bir hata bulunduğu, başvurucunun öne sürdüğü şekilde irtibatlı olduğu kişinin oğlunun arkadaşı olan M.Y. isimli başka bir kişi olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.

9. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesinleşmesi üzerine başvurucu, tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; yeterli ve dikkatli bir araştırma yapılmadan, isimlerin karıştırılmasından kaynaklı yanlış HTS kaydı değerlendirmesi nedeniyle on dört gün özgürlüğünden yoksun bırakıldığını, bu yanlışlığın kolaylıkla tespit edilebileceğini, hakkında hiçbir delil olmadığını, gözaltına alınmasından sonraki süreçte iki yıl boyunca hakkında herhangi bir işlem yapılmadığını, iki yılın sonunda da hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (a) bendi kapsamında tazminata hak kazandığını belirterek 15.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

10. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucuya 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Davacının; CMK’nın 141. maddesinin e bendinde belirtildiği gibi kanuna uygun olarak gözaltına alındıktan sonra hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ilgililerin, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı ve AİHS'de ve T.C. Anayasasında güvence altına alınmış haklarının ihlal edilmiş olması halinde devletten tazminat talep etmeleri tartışmasız olup davacının ihlal edilen bu hakları nedeniyle CMK 141 vd. maddeleri doğrultusunda manevi tazminat talep edebileceği anlaşılmıştır.

...

Bu kriterlere göre somut olay davacının sadece manevi tazminat talebi olmakla bu yönden değerlendirilmiş olup, davacının gözaltında kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, gözaltına alınan şahsın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nun 2017/46946 Soruşturma ve 2019/9892 K. Sayılı ve 28.01.2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararındaki 'Yine Yavuz Yakışkan hakkındaki suçlamanın ise şüpheli Yavuz Yakışkan'ın adına kayıtlı hatlardan ... T.C. Nolu M.Y. isimli şahıs adına kayıtlı ... numaralı hat ile 777 kez irtibatının bulunduğu, M.Y. isimli şahsın İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri iken Bylock kullanıcısı olduğu ve tutuklandığının tespit edildiği, şüpheli Yavuz Yakışkan hakkında ise Bylock kullanıcısı bu şahıs ile irtibatı nedeniyle soruşturma başlatıldığı ancak yapılan tespitte maddi bir hata bulunduğu, şüpheli Yavuz Yakışkan'ın irtibatlı olduğu M.Y.nin ... T.C. Nolu şüpheli Yavuz'un oğlunun arkadaşı olan başka bir M.Y. olduğunun şüpheli müdafii tarafından belirtilmesi üzerine Turkcel'e yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde, ... numaralı hattın... T.C. Kimlik numaralı M.Y. isimli şahıs adına kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, böylece Bylock kullanıcısı olan M.Y.nin bahse konu hattın sahibi olmadığı, İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yapılan tespitte maddi bir hata olduğunun değerlendirildiği, şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair yeterli delil olmadığı anlaşıldığından şüpheli Yavuz Yakışkan hakkında da takipsizlik kararı verilmesi gerektiği,' gerekçesi ile takipsizlik verilmesi, zenginleşmeye de sebep olmayacak şekildeki hususların ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek 4.000,00 TL manevi tazminatın gözaltı tarihi olan 5/4/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine... [karar verildi.]"

11. Başvurucu, dava dilekçesindeki iddialarını yinelemiş; tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

12. Bölge Adliye Mahkemesi 2/7/2020 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

13. Başvurucu 13/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

14. İlgili hukuk için bkz. A.A. [GK], B. No: 2017/34502, 21/10/2021, §§ 22-46.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

16. Başvurucu, hukuka aykırı gözaltı tedbiri dolayısıyla açtığı tazminat davasında hükmedilen tazminat miktarının somut olayın koşullarında çok düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Bakanlık, başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bakanlık; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden inceleme yapılacak ise ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir.

B. Değerlendirme

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğundan bahisle açtığı tazminat davasında ödenen tazminatın yetersizliği olduğundan şikâyetin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

19. Anayasa Mahkemesi A.A. kararında Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki şikâyetler yönünden başvuru yollarının tüketilmiş sayılabilmesi için başvurucuların ilk derece mahkemelerinde yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin iddialarını 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında- açıkça ileri sürerek dava açmaları gerektiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi anılan tedbirlerin hukuka uygun olmadığına dair iddialar dile getirilmeden -Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olmadığı değerlendirilen- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığı ya da beraat kararına dayalı olarak dava açılmasının başvuru yollarının tüketilmesi anlamına gelmediğine karar vermiştir (A.A., §§ 70-90).

20. Bu ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası bağlamında açtığı tazminat davasında hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka uygun olmadığını ileri sürdüğü görülmektedir. Başvurucu, açtığı davada 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında bir dava açtığını da açıkça belirtmiştir. Başvurucu, salt beraat etmesinden yola çıkılarak gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmemiş; gözaltının neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Sonuç olarak başvurucunun başvuru yollarını tükettiği değerlendirilmiştir.

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

i. İnceleme Yöntemine İlişkin

22. Genel ilkeler için bkz. Hicret Aksoy, B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51

ii. Gözaltının Hukukiliğine İlişkin

23. Genel ilkeler için bkz. Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, §§ 43-56.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

24. Somut olayda başvurucu, terör örgütüne üye olma suçlamasıyla yürütülen bir soruşturma kapsamında 5/4/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve 18/4/2017 tarihinde serbest bırakılmıştır. Başvurucu hakkındaki soruşturma sonucunda başvurucunun irtibatlı olduğu iddia edilen kişinin maddi hata sonucu yanlış tespit edilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

25. Tazminat davasını inceleyen mahkeme de kovuşturmaya yer olmadığına dair karardaki atılı suçun işlendiğine ilişkin yeterli şüphe olmadığına yönelik tespitlere, gözaltının süresine atıf yaparak başvurucuya tazminat ödenmesine hükmetmiştir (bkz. § 10). Dolayısıyla derece mahkemesi gözaltının hukuki olmadığını tespit etmiştir. Burada yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır.

26. Başvurucunun gözaltına alınmasının hukuki olmadığı kabul edilmesine rağmen başvurucu lehine hükmedilen 4.000 TL manevi tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesini kararlaştırdığı tazminat miktarına göre düşük olduğu ortadadır. Tazminat miktarının Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte somut olayın koşullarında tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu görülmüştür. Buna göre başvurucuya ödenmesine hükmedilen tazminatın başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan esaslara aykırı bir durum söz konusu olmasına rağmen manevi zararını karşılamaktan uzak olduğu sonucuna varılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

28. Başvurucu 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

29. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda başvurucu hakkında gözaltının hukuka aykırı olması dolayısıyla hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucu hakkında uygulanan gözaltının hukuki olmadığının tespiti bakımından derece mahkemeleri ile Anayasa Mahkemesince varılan sonuç yönünden bir farklılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucu bakımından kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali, yalnızca ödenen tazminatın yetersizliği nedenine dayanmaktadır. Bu durumda tespit edilen ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

30. Öte yandan ihlalin niteliği ve başvurucuya derece mahkemesince ödenen tazminat dikkate alınarak başvurucuya 15.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla hükmedilen tazminatın yetersizliği nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/282, K.2019/514) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.