KARARLAR

AYM'nin 2020/27556 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 17/9/2024 tarihli ve 2020/27556 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FARUK GÜLEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/27556)

 

Karar Tarihi: 17/9/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mustafa Erdem ATLIHAN

Başvurucu

:

Faruk GÜLEK

Vekili

:

Av. Salim DARA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, sağlık sorunları bulunan hükümlünün infazın ertelenmesi talebinin reddedilmesi ve sağlık durumunun ceza infaz kurumunda tutulmaya uygun olmamasına rağmen tahliye taleplerinin reddedilmesi ya da değerlendirilmemesi nedeniylekötü muamele yasağı ile savunma hakkının kısıtlandığı iddiasına bağlı olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. 1989 doğumlu olan başvurucu 2/10/2018 tarihinde tutuklanmıştır. Silahlı terör örgütüne üye olma (Fetullahçı Terör Örgütü/Pararel Devlet Yapılanması) suçlamasıyla Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yargılanan ve 30/5/2019 tarihli kararla bu suçtan aldığı kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle hükümlü sıfatıyla Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda barındırıldığı Adalet Bakanlığı görüşünde bildirilen başvurucunun, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede bireysel başvuru inceleme tarihi itibarıyla Tarsus Açık Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu anlaşılmıştır.

3. Başvurucu ilk olarak tutuklu sıfatıyla barındırıldığı Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundayken 9/5/2019 tarihinde çarpıntı ve göğüs ağrısı şikâyetiyle muayene olduğu Ceza İnfaz Kurumu Kampüs Hastanesi Kardiyoloji Polikliniği tarafından sevk edildiği Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğinde kendisine anjiyo yapılmasının önerildiğini ve yargılamasını gerçekleştiren ilk derece mahkemesinden bu rahatsızlığı nedeniyle tahliye talebinde bulunduğunu ancak ilk derece mahkemesinin talebini reddettiğini, daha sonra istinaf ve temyiz mercilerinin de tahliye taleplerini reddederek haksız şekilde infaz kurumunda tutulmaya devam ettiğini ifade etmiştir.

4. Devam eden süreçte başvurucunun vasisi, başvurucunun sağlık sorunları nedeniyle cezasının infazının ertelenmesi talebiyle Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık), infazın ertelenmesi ya da infazın konutta çektirilmesi şeklinde denetimli serbestlik tedbirleri uygulanması talebiyle de Tarsus İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hakimliği) başvurduğu görülmüştür. İnfaz Hâkimliği kararından Başsavcılığın 9/7/2020 tarihinde infazın ertelenmesi talebini reddettiği anlaşılmıştır. İnfaz Hâkimliği 14/7/2020 tarihli kararıylabaşvurucunun suç grubu ve cezası nedeniyle cezasının kalan kısmının ev hapsi şeklinde denetimli serbestlik tedbirleri uygulanması sureti ile infazına karar verilmesi talebinin reddi ile infazın ertelenmesi talebinin reddi kararına karşı ileri sürdüğü itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara itirazı Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesince 29/7/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

5. Başvurucu 8/9/2020 tarihinde tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Anayasa Mahkemesi tarafından tedbir talebinin değerlendirilmesi için Ceza İnfaz Kurumuna yazılan müzekkere cevabına göre başvurucu ilk olarak Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu dönemde 28/2/2019 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu Kampüs Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğinde muayene olmuştur. Bu dönemde başvurucunun rahatsızlığının tespiti ve tedavisi için değişik tarihlerde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ileSincan Devlet Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevkinin gerçekleştirilerek hastalığının tespiti için birtakım testler yapılmış ve 10/4/2020 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğinde bir testinin pozitif çıkması sonucunda başvurucuya KAG (anjiyo) önerilmiştir. Başvurucu 15/4/2019 tarihli dilekçesi ileanjiyo tedavisini kabul etmediğini bildirmiştir.

7. Başvurucu 15/10/2019 tarihinde Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir. 16/6/2020 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundakalp krizi geçiren başvurucu, 112 Acil Servis görevlilerince ambulansla Tarsus Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine götürülmüş; ilk tedavisi yapıldıktan sonra 18/6/2020 tarihinde Adana Şehir Hastanesine sevk edilmiştir. Burada koroner arter hastalığı tanısı ile anjiyo olan başvurucu 18/7/2020 tarihinde tedavisi tamamlanarak taburcu edilmiş ve 21/7/2020 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna dönmüştür.

8. Başvurucu hakkında düzenlenen raporlar şöyledir:

i. Başvurucu, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ceza tehiri amacıyla aterosklepotik kalp hastalığı tanısı ile muayene olmuştur.24/6/2019 tarihli rapora göre: "cezasının tehiri gerekmez. İnfaz hayatı tehlike arzetmez. Hayatını yalnız idame ettirebilir. T.C. Anayasası 104. 2-B maddesine girmez."

ii. Adana Şehir Hastanesinin 9/7/2020 tarihli sağlık kurulu raporunun ilgili kısmına göre: "...Göğüs Hastalıkları ve Kardiyoloji açısından mevcut hastalığının hayati riskinin olması ve tedavisinin devamının gerekliliği nedeniyle 3 (üç) ay süreyle ceza tehiri, bu sürenin sonunda kardiyoloji kontrolü sonrası yeniden değerlendirilmesi uygundur."

iii. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 20/7/2020 tarihli raporunun ilgili kısmına göre: "...16.06.2020 tarihinde kardiyak arrest ve CPR sonrası gelişen aspirasyon pnömonisi ile halen hastane şartlarında takip ve tedavisine devam edildiği bildirilen Basri oğlu 1989 doğumlu Faruk Gülek adına düzenlenen dosyadaki mevcut belgelerine göre halihazırda; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16/2. maddesi kapsamında hastane şartlarında takip ve tedavisine devam edilmesi gerektiği, tedavi süreci sonunda yatış epikrizi ve son durum raporu ile birlikte muayeneye gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirileceği oy birliği ile mütalaa olunur."

iv. İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından 4/8/2020 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna gönderilen rapora göre: "16.06.2020 tarihinde kardiyak arrest ve CPR sonrası gelişen aspirasyon pnömonisi ile halen hastane şartlarında takip ve tedavisine devam edildiği bildirilen Basri oğlu 1989 doğumlu Faruk Gülek adına düzenlenen dosyadaki mevcut belgelerine göre halihazırda; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/2. Maddesi kapsamında hastane şartlarında takip ve tedavisine devam edilmesi gerektiği, tedavi süreci sonunda yatış epikrizi ve son durum raporu ile birlikte muayeneye gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirileceği oy birliği ile mütalaa olunur."

v. İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunda yapılan muayenesi sonucu düzenlenen 2/11/2020 tarihli ve 15385 sayılı rapora göre: "T.C. Anayasası'nın 104. maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16/6 maddesi kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği, 6291 sayılı yasanın 1. maddesi ile değişik 5275 sayılı yasanın 105/A maddesinin 3-b fıkrası kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16/2 maddesi kapsamında değerlendirilmediği, tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak acil durumlarda ivedilikle hastaneye sevk edilebileceği, ceza infaz kurumu şartlarında infazına devam edilebileceği oy birliği ile mütalaa olunur."

9. Anayasa Mahkemesi 7/10/2020 tarihinde, Adana Şehir Hastanesince düzenlenen sağlık kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu raporundaki tespitleri dikkate alarak başvurucunun sağlık durumuna uygun koşullarda tutulmasına ilişkin prosedürlerin yerine getirilmesine yönelik ve başvurucunun yaşamı ile maddi ve manevi bütünlüğünün korunması için gerekli olan tedbirlerin alınmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu; kalp krizi geçirdiğini, devam eden kalp rahatsızlığına rağmen ceza infaz kurumunda tutulmasının yaşam hakkını ihlal eder nitelikte olduğunu ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde öncelikle konuya ilişkin insan hakları yargısı alanında verilmiş kararlar ve olaya ilişkin silsile aktarılmış; ceza infaz kurumunca başvurucunun sağlık durumunun dikkate alınarak gerekli tüm tedavi imkânlarının kendisine sağlandığı, başvurucunun sağlık durumunun ceza infaz kurumunda tutulması sebebiyle kötüye gittiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

11. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmamasına dayalı şikâyetleri istikrarlı şekilde kötü muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532, 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016; İmam Çelikdemir, B. No: 2014/20289, 5/12/2017).

12. Anayasa'nın 17. veya başka bir maddesi, herhangi bir hastalıktan muzdarip kişilere tutuklanmayacakları yönünde mutlak bir güvence bahşetmez. Bununla birlikte tutukluların var olan rahatsızlıklarından kaynaklanan acılarının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artması yönünde risk doğması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlali söz konusu olabilir (benzer değerlendirmeler için bkz. Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 66). Bu bakımdan ihlal iddiasıyla ilgili olarak bir sonuca varılabilmesi için başvurucu hakkında tanzim edilen tıbbi raporlar dikkatli bir şekilde incelenmelidir.

13. Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu süre içinde başvurucuya ihtiyaç duyduğu ve gerekli olan muayene, tahlil, tetkik ve tedavi hizmetlerinin verildiği görülmüştür (bkz. §§ 4-9). Başvurucunun sunduğu veya ilgili kurumlardan gelen tıbbi belgelerde başvurucunun rahatsızlığının ceza infaz kurumunda tutulmasına mâni olabilecek nitelikte olduğundan dabahsedilmemiştir (bkz. § 8). Bu koşullar altında Anayasa Mahkemesi, bu tıbbi belge ve raporlardaki tespitlerin aksi yönünde bir sonuca varmasını gerektirecek teknik bilgi ve belge bulunmadığı, başvurucunun sağlık durumunun, özgürlüğünden mahrum olma hâlinin devamıyla uyumlu ve istisnai koşullara dâhil olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Bununla birlikte başvurucunun tedbir talebi kabul edilmiş, hastalığına ve fiziksel durumuna uygun tedbirlerin derhâl alınması yönünde tedbir kararı verilmiştir. Bu noktada ifade edilmelidir ki tedbir kararı, niteliği gereği bireysel başvuruya konu meselenin açığa çıkarılması sürecinde olumsuz bir duruma yol açılmasının önüne geçilmesi amacıyla verilmiş olup yapılan tedbir incelemesi hiçbir şekilde esas incelemesi anlamına gelmemektedir.

14. Diğer taraftan başvurucunun Anayasa Mahkemesinin tedbir kararının uygulanmadığına ilişkin bir iddiası yoktur.

15. Bu tespitler ışığında başvurucunun geçirdiği kalp rahatsızlığına rağmen ceza infaz kurumunda tutulması nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.

16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

17. Başvurucunun savunma hakkının kısıtlandığı iddiasına bağlı olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının da Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.