TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYHAN GÜN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/22107)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucular

:

1. Ayhan GÜN

 

 

2. Erdinç ÖKSÜZ

 

 

3. Hüseyin KÜTÜK

 

 

4. Yurdagül GÜMÜŞ

Başvurucular Vekili

:

Av. Uğur Esat KEŞKÜŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutuklama kararına yapılan itirazların geç değerlendirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. İstanbul Emniyet Müdürlüğüne e-posta yoluyla 10/3/2020 tarihinde yapılan ''gri listede arandığını gördüğüm DHKP/C'li [S.A.] isimli şahıs burada, Sarıyer [...] No:20'de buraya ziyarete gelmiş olabilir, gördüm'' şeklindeki ihbar üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından S.A. isimli kişinin yakalanması amacıyla ihbarda belirtilen adreste arama yapılması emri verilmiştir.

3. Kolluk görevlilerince düzenlenen 11/3/2020 tarihli Olaylı Yakalama, Arama, Muhafaza Altına Alma, Savcı Görüşme ve El Koyma Tutanağı'nda özetle;

i. 11/3/2020 tarihinde saat 02.55 sıralarında belirtilen adrese gelinerek arama yapıldığı, ikametgâh içinde K.S. ve A.B. isimli kişilerin bulunduğu ancak aranan S.A.ya rastlanmadığı,

ii. Arama işlemine başlamak için davet edilen tanıkların gelmesinin beklendiği sırada iki kişinin arama yapılan adresin yan tarafında bulunan cemevinin bahçesine kaçtıklarının görüldüğü, sonradan başvurucu Erdinç Öksüz ve T.G. oldukları anlaşılan bu kişilerin Fatih Sultan Mehmet Mahallesi [...] No:14 adresindeki binanın önünde yakalandıkları,

iii. Başvurucu Erdinç Öksüz ve T.G.nin kimlik kontrolü esnasında "grup Yorum Halktır, Susturulamaz. Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz." sloganını atarak etkin bir şekilde direndikleri,

iv. Fatih Sultan Mehmet Mahallesi [...] No:14 adresinde bulunan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Boğaziçi Cemevi Kültür Tesislerinin gasilhane olarak kullanılan bölümünün önünde görülen iki kişinin kimlik kontrollerinin yapıldığı, başvurucular Hüseyin Kütük ve Ayhan Gün oldukları tespit edilen bu kişilerin "Grup Yorum halktır, susturulamaz. Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz." sloganını atıp etkin olarak direnmeleri üzerine ölçülü şekilde zor kullanılmak suretiyle yakalandıkları,

v. Aranan S.A.nın söz konusu dernek binasında olabileceğinin değerlendirilmesi üzerine Cumhuriyet savcısından alınan talimat üzerine dernek binasında arama işlemine başlandığı,

vi. Arama yapılan binanın içinde ölüm orucunda oldukları bilinen İ.G. ve H.B. ile başvurucu Yurdagül Gümüş ve M.U.nun bulunduğu, Yurdagül Gümüş ve M.U.nun "Grup Yorum Halktır, Susturulamaz. Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz." sloganını atıp etkin olarak direnmeleri üzerine ölçülü şekilde zor kullanılmak suretiyle yakalandıkları,

vii. İ.G. ve H.B.nin sağlık durumlarının iyi olmadığının görülmesi üzerine 112 Acil Servis görevlilerine haber verildiği, görevlilerce yapılan kontroller sonucunda genel durumları kötü olan bu kişilere olay yerinde müdahale edilemeyeceğinin bildirilmesi üzerine İ.G. ve H.B.nin en yakın sağlık kurumuna sevkinin sağlandığı,

viii. İşlem tanıklarının gelmesi sonrasında yapılan aramada Ayhan Gün ve Hüseyin Kütük'ün yakalandığı adresin gasilhane olarak kullanılan bölümünün yanındaki tabutların konulduğu yerde bir adet lacivert renkli yelek, altı adet dolu havai fişek kartuşları, bir adet boş havai fişek kartuşu, dört adet eldiven, iki adet sprey boya, bir adet boya kutusunun ele geçirilerek bunlara el konulduğu,

ix. Yakalanan kişilerin gözaltı aracına bindirildikleri sırada benzer şekilde slogan attıkları ve etkin şekilde direndikleri belirtilmiştir.

4. Başsavcılık, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmaları talebiyle başvurucuları 13/3/2020 tarihinde İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir. Tutuklama talep yazısında isnat edilen suçun işlendiğine ilişkin olarak;

i. Başvurucuların "Grup Yorum Halktır Susturulamaz, Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz'' şeklinde slogan atmalarına,

ii. Arama sonucunda DHKP/C terör örgütü tarafından pankart, döviz, afiş ve duvar yazıları için kullanıldığı değerlendirilen sprey ve boyalar, parmak izi bırakmamak amacıyla kullanılan eldivenler ve örgüt adına yapılan eylemlerde güvenlik güçlerine karşı kullanıldığı bilinen kullanıma hazır havai fişek kartuşlarının ele geçirilmesine,

iii. Şüphelilerin gözaltına alındıkları andan itibaren DHKP/C terör örgütünün sosyal medayada fikir ve ideolijisi doğrultusunda yayın yapan Burası Okmeydanı ve Bizim Anadolumuz2 rumuzlu Twitter hesaplarından örgüt adına sahiplenilerek ''an itibariyle gözaltılar şöyle bir Erdinç ÖKSÜZ, Ayhan GÜN, Yurdagül GÜMÜŞ, [T.G.], Hüseyin KÜTÜK ve [M.U.dur]" paylaşımlarının yapılmasına,

iv. Şüpheliler hakkında DHKP/C silahlı terör örgütü üyeliği suçu başta olmak üzere söz konusu örgütün adına işlenmiş olan terör örgütü propagandası yapma suçu ile 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlarından çok sayıda suç kaydı bulunmasına,

v. DHKP/C terör örgütü üyeliği suçlarından haklarında yargılamalar olan ve örgütsel amaç uğruna ölüm orucunda oldukları tespit edilen İ.G. ve H.B.nin aile bireyleri olmamalarına rağmen yanlarında bulunarak ihtiyaçlarının karşılanması ve gözetim altına alınmaları faaliyetlerini örgüt adına gerçekleştirmelerine,

vi. Şüphelilerin kollukta susma hakkını kullanmaları ve Başsavcılığa getirildikleri esnada DHKP/C terör örgütü üyelerinin gözaltına alındıkları süreçte gösterecekleri örgütsel tavırlara ilişkin olarak Halklar ve Özgürlükler Platformu tarafından basılan ''Gözaltına Alındınız Ne Yapmalısınız'' isimli kitapçıktaki içeriğe uygun ortak tavır sergilemelerine dayanılmıştır.

5. Başvurucular sorgularında isnat edilen suçu reddetmiştir. Başvurucu Erdinç Öksüz; işten geldiği sırada durdurularak kimlik kontrolü yapıldığını ve hakkında yakalama emri olduğu söylenerek gözaltına alındığını, yakalandığı yerin tutanakta belirtilen yerden farklı bir yer olduğunu ve suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucu Hüseyin Kütük; arkadaşı Ayhan Gün'ü ziyaret etmek amacıyla olay günü cemevine gittiğini, burada operasyon olunca Grup Yorum üyelerini sahiplenmek amacıyla oturma eylemi yaptığını ve slogan attığını, ele geçirilen materyallerle bir ilgisinin bulunmadığını ve atılı suçu kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucu Ayhan Gün sorgusunda; bir cenaze nedeniyle cemevinde bulunduğu sırada gözaltına alındığını, kolluk tutanağında anlatılan olaylar ve ele geçirilen materyallerle ilgisinin olmadığını, olay yerinde slogan atmadığını ve atılı suçu kabul etmediğini beyan etmiştir. Son olarak başvurucu Yurdagül Gümüş sorgusunda; hemşire olduğunu, mesleği nedeniyle ölüm orucunda olan İ.G. ve H.B.nin ailelerinin isteği üzerine bu kişilere refakat ederek bakımlarına yardımcı olduğunu, mahallede bir abluka olduğunu komşulardan duyunca İ.G. ve H.B.yi cemevine getirdiklerini, polislerin hukuksuz şekilde buraya girdiklerini ve kendisini gözaltına aldıklarını, polislerin gelmesi üzerine suç teşkil etmeyecek şekilde slogan attığını ancak üzerine atılı diğer suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.

6. Hâkimlik, sorgularının ardından şüphelilerin isnat edilen suçtan tutuklanmalarına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...arananlar listesinde adı geçen [S.A.] isimli şahsın saklandığına dair ihbar sonrası arama yapılacağı sırada şüphelilerden [T.G.], Erdinç Öksüz, Hüseyin Kütük ve Ayhan Gün'ün arama yapılmasını engellemek ve adı geçen kişinin kaçmasını sağlayacak şekilde birlikte hareket ettikleri kanaatini oluşturacak şekilde aynı sloganları atmaları ve aynı şekilde hareket etmeleri, yine şüphelilerden Yurdagül Gümüş ve [M.U.nun] arama yapılan [yerde] bulunmaları, şüphelilerden bir kısmının yakalandığı diğerlerinin de çevresinde bulunduğu bina içinde ele geçirilen ve örgütün eylemleri sırasında örgütsel tavır gereği çevreye ve kamu görevlilerine zarar verme amacı ile kullandıkları bir kısım materyallerin bulunması, yine tüm şüphelilerin [gözaltına] alınmaları sırasında ve sonrasında örgütün talimatlarına uygun şekilde mukavemet göstermeleri ve slogan attıklarına dair tutanak anlatımları, şüphelilerin kısmi ikrar içeren beyanları, arama el koyma, yakalama ve olay tutanakları birlikte değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların mevcut olduğu, şüphelilerin delilleri karartma şüphesinin bulunması, kaçma ihtimalleri bulunması, şüphelilerin üzerine atılı suçun CMK 100 maddesinde sayılan tutuklama sebebi var kabul edilen suçlardan olması vebu suç için ceza kanununda öngörülen ceza miktarı ile soruşturma konusu suçun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağından CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince... [şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verildi.]"

7. Başvurucuların tutuklama kararına 16/3/2020-18/03/2020 tarihleri arasında yaptıkları itirazlar İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından "şüphelilerin tutukluluk hallerinin sonlandırılmasını gerektirecek yeni bir delil bulunmadığı, atılı suç, kovuşturma evresinde verilmesi beklenen ceza miktarı dikkate alındığında bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin tutuklamadan beklenen faydayı sağlamayacağı" gerekçesiyle 20/3/2020 tarihinde reddedilmiştir.

8. Başsavcılık, başvurucular hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle 26/3/2020 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianame ile başvuruculara isnat edilen suça esas alınan olgu ve delillerin tutuklama sevk yazısı içeriğiyle örtüştüğü tespit edilmiştir.

9. İddianamenin kabulü ile açılan dava İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından görülmeye başlanmıştır. Mahkeme, duruşmanın 11/6/2020 tarihli ilk oturumunda başvurucular Erdinç Öksüz ve Yurdagül Gümüş'ün tahliyesine karar vermiştir.

10. Başvurucular, tutuklama kararına itirazın reddi kararını -COVID-19 salgını nedeniyle yargı alanındaki sürelerin durduğu dönemde- 31/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 13/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Mahkeme duruşmanın 14/7/2020 tarihli ikinci oturumunda başvurucular Hüseyin Kütük ve Ayhan Gün'ün tahliyesine karar vermiştir.

12. Yargılamanın devamında Mahkeme 26/11/2021 tarihinde başvurucuların tamamı hakkında beraat kararı vermiştir. Davanın bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf kanun yolu aşamasında derdest olduğu tespit edilmiştir.

13. Komisyon; başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne, tutuklamanın hukuki olmadığına, tutuklama kararına itirazların geç incelendiğine ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialar dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

14. Başvurucular; suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olmadan tutuklandıklarını, kolluk tutanağında arama yapılmasını engellemeye çalıştıklarına ilişkin bir tespite yer verilmediğini, ifade özgürlüğü kapsamındaki slogan atma eyleminin tutuklama gerekçesi olarak kabul edildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını belirterek ölçülü olmayan tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun kullanılmadığını, bu durumda söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür.

16. Bakanlık tarafından anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise başvurucuların tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir.

17. Başvurucuların şikâyetinin özü, tutukluluklarının hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucuların iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Somut olayda öncelikle başvurucuların tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucular, DHKP/C silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

20. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön şartı olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

21. Başvurucular hakkındaki tutuklama kararı incelendiğinde tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların temelinde, başvurucuların olay tarihinde arama işlemini engellemek ve aranan kişinin kaçmasını sağlamak amacıyla birlikte hareket ederek slogan atmaları, başvurucuların içinde veya çevresinde bulunduğu binanın eklentisinde örgüt tarafından çevreye ve kamu görevlilerine zarar verme amacıyla hazırlanan bazı materyallerin bulunması, gözaltına alınmaları sırasında ve sonrasında örgütün talimatlarına uygun olarak mukavemet göstermeleri ve slogan atmaları olduğu görülmektedir (bkz. § 6). Tutuklama talep yazısı ve iddianamede ayrıca başvurucuların örgütsel amaçlarla ölüm orucu eylemi gerçekleştiren İ.G. ve H.B.nin ihtiyaçlarının karşılanması ve gözetim altına alınmaları faaliyetlerini örgüt adına gerçekleştirdikleri ileri sürülmüştür. Başsavcılık, başvurucular hakkında örgüt üyeliği suçu başta olmak üzere soruşturma ve kovuşturma aşamasında çok sayıda suç kaydının bulunması ve sosyal medyada örgütün fikir ve ideolojisi doğrultusunda yayın yapan hesaplardan yapılan paylaşımlarla örgüt adına sahiplenilmelerini de isnat edilen suçun delilleri arasında saymıştır (bkz. §§ 4, 8).

22. Hâkimliğin kabulünün aksine kolluk tarafından düzenlenen tutanaklar, tutuklama talep yazısı ve iddianame içeriğinde başvurucuların slogan atma eylemlerinin arama kararının uygulanmasını engellemeye ve aranan kişinin kaçmasını sağlamaya yönelik olduğuna dair herhangi bir tespite yer verilmemiştir (bkz. §§ 3, 4 ve 8). Başvurucuların güvenlik güçlerinin ilk arama kararında belirtilen adrese girmesi ve gerekli güvenlik tedbirlerini almasından sonra yakalanmaları, yakalandıkları sırada Yurdagül Gümüş dışındaki başvurucuların arama yapılan binaların dışında bulunmaları, S.A.nın arama öncesinde veya sırasında olay yerinde bulunduğuna ilişkin bir tespit yapılmamış olması karşısında tutuklama kararına esas alınan bu hususun kolluk tarafından düzenlenen tutanağın içeriğiyle örtüşmediği sonucuna ulaşmak mümkündür (bkz. § 3).

23. Soruşturma mercilerinin ayrıca Boğaziçi Cemevi Kültür Tesislerinde, tabutların konulduğu eklentinin giriş bölümünde bulunan ve örgütsel olduğu değerlendirilen materyalleri suçlamaya dayanak yaptığı görülmektedir. Sorgularında başvurucular, ele geçirilen materyallerle ilgilerinin olmadığını ifade etmiştir (bkz. § 5). Olay günü yaşananların ayrıntılı olarak anlatıldığı kolluk tutanağının içeriği ile soruşturma dosyası kapsamında söz konusu materyallerin aidiyetine ilişkin somut bir tespite imkân veren herhangi bir bilgi ve belgeye yer verilmemiştir. Materyallerin ele geçirildiği yerin kamuya açık bir alan olduğu da gözönüne alındığında bu materyallerin başvuruculara ait olduğu veya bulundukları yere başvurucular tarafından bırakıldıkları hususunun somut bir şekilde ortaya konulamadığının kabulü gerekmektedir.

24. Somut olayda ayrıca başvurucuların İ.G. ve H.B.nin örgütsel amaçlarla gerçekleştirdiği ölüm orucu eylemine terör örgütü adına destek sağladıkları ileri sürülmüştür. Öncelikle bu hususta her başvurucuya ilişkin delil durumunun aynı olmadığının kabul edilmesi gerekir. Şöyle ki Yurdagül Gümüş dışındaki başvurucular ölüm orucu eylemini gerçekleştiren kişilerin bulunduğu binanın dışında ve sokakta yakalanmışlardır. Dahasıbaşvurucular Hüseyin Kütük, Erdinç Öksüz ve Ayhan Gün'ün destekleyici nitelikte slogan atmak dışında İ.G. ve H.B.nin ihtiyaçlarını karşılamak ve örgüt adına gözetimlerini sağlamak şeklindeki faaliyetleri ne şekilde icra ettiklerine ilişkin somut bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bununla birlikte başvurucu Yurdagül Gümüş'ün ölüm orucu eylemini gerçekleştiren kişilere refakat ettiği hususunda tartışma bulunmadığı söylenebilir.

25. Belirli şartlarda ifade özgürlüğünün görünümlerinden biri olarak kabul edilebilecek olan açlık grevi ve oturma eylemlerinin yahut bu eylemlerin desteklenmesine yönelik üçüncü kişilerce yapılan slogan atma, basın açıklaması yapma, pankart açma gibi eylemlerin başlı başına bir suçlamanın konusu edilmemesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte belirtilen eylemlerin icra edilmesinin terörle bağlantılı bir faaliyet olduğuna ilişkin olguların bulunması ya da eylemler sırasında terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerine yönelik övgü, meşrulaştırma ya da teşvik etme niteliğinde davranışlar sergilenmesi durumunda bu tür faaliyetlerin suç olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, § 89; Sultan Kaya, B. No: 2020/29355, 15/3/2022, § 34).

26. Bu bağlamda başvurucuların suça konu edilen ve tutuklama tedbirinin dayanaklarını oluşturan slogan atmak, ölüm orucuna katılan kişilere refakat etmek, gözaltında susma hakkını kullanmak ve adli işlemler sırasında örgütsel talimatlara uygun davranmak şeklindeki eylemlerinin DHKP/C terör örgütünün talimatlarıyla ve bu örgütün amaçları doğrultusunda gerçekleştiğine ilişkin olarak soruşturma mercilerince dayanılan olgulardan biri bu örgüt ile bağlantılı olduğu değerlendirilen bazı platformlarda başvurucuların sahiplenilmesidir. Soruşturma mercileri ayrıca başvurucuların farklı eylemlere ilişkin suç kayıtlarını da isnat edilen eylemlerin örgütsel amaçla gerçekleştirildiği yönündeki kabule esas almıştır. Buna karşılık başvurucuların bu eylemleri örgütsel bir ilişki içinde gerçekleştirdiğine veya örgütsel bir tavır olarak sergilediğine yönelik olarak soruşturma belgelerinde somut bir olguya veya tespite yer verilmemiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Esra Özkan Özakça, § 90; Sultan Kaya, § 35). Diğer yandan ölüm orucu eylemine katılan İ.G. ve H.B.nin bulunduğu binada yakalanan başvurucu Yurdagül Gümüş; kendisinin hemşire olduğunu ve ölüm orucu eylemini 270 gündür sürdüren kişilerin ailelerinin talebiyle bu kişilerin sağlık durumlarını takip etmek için olay yerinde bulunduğunu ifade etmiştir. Ölüm orucu eylemine katılan kişilerin bulunduğu binanın dışında yakalanan diğer başvuruculardan Erdinç Öksüz ve Ayhan Gün ifadelerinde, olayla ilgilerinin bulunmadığını ve kolluk görevlileri tarafından kimlik kontrolü sonrasında gözaltına alındıklarını beyan etmiştir. Başvurucu Hüseyin Kütük ise olay günü ziyaret amacıyla cemevine gittiğini, operasyon üzerine Grup Yorum üyelerini sahiplenmek amacıyla slogan attığını ve oturma eylemi yaptığını, diğer suçlamaları kabul etmediğini ifade etmiştir (bkz. § 5). Dolayısıyla soruşturma makamlarınca başvurucuların suçlamaya konu edilen söz konusu eylemleri örgüt talimatıyla gerçekleştirdiklerine veya söz konusu örgütle bağlantılarının olduğuna dair somut olguların gösterilemediği anlaşılmıştır.

27. Bu itibarla başvurucuların savunmalarına ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.

28. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

29. Öte yandan yukarıda ulaşılan sonuca bağlı olarak başvurucuların tutuklama tedbiri nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarının incelenmesi de aynı şekilde gerekli görülmemiştir.

30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Tutuklama Kararına Yapılan İtirazların Geç Değerlendirildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucular, tutukluluk kararına yaptıkları itirazlarına kısa süre içinde cevap verilmediğini beyan ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun kullanılmadığı, bu durumda söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür.

32. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi, yakalanan veya tutuklanan kişilere yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilen başvurucular yönünden anılan yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40).

33. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla kişinin tutukluluk hâli sona erer (Korcan Polatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33). Başvurucu hâlihazırda tahliye olmuş ya da hükümlü hâle gelmiş ise itirazların geç değerlendirilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesince verilecek bir ihlal kararı başvurucunun serbest kalması sonucunu doğurmayacak, ayrıca serbest bırakılma talebine ilişkin başvuru hakkı bakımından da bir etki sağlamayacaktır. Bu durumda yalnızca hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinilecektir. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali Efendi Peksak, B. No: 2017/29428, 17/7/2019, §§ 101-112).

34. Anayasa Mahkemesi, yukarıda atıf yapılan Ali Efendi Peksak ve Cafer Yıldız kararlarında kişinin tahliye edilmesi ya da hükümlü hâle gelmesi durumunda asıl dava sonuçlanmamış da olsa bu şikâyetler bakımından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır. Somut olayda başvurucular, duruşmanın ilk ve ikinci celselerinde tahliye edilmiştir. Tutukluluk hâli sona erdiği için 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davasının bu durumda da etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali Efendi Peksak, §§ 101-112).

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

36. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

37. Başvurucular 50.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

38. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Yargılandıkları dava kapsamında başvurucular hakkında tahliye kararları verilmiş ve böylelikle başvurucuların tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. §§ 9, 11). Dolayısıyla hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

39. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucuların uğradıkları zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi zarar talepleri reddedilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Tutuklama kararına yapılan itirazların geç değerlendirilmesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara ayrı ayrı net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (2020/168 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.