TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET TANGU BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2019/8184)

 

Karar Tarihi: 30/4/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Kübra KAYA

Başvurucu

:

Ahmet TANGU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, naklen atama işlemi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu 1998 yılında Polis Akademisinden mezun olmuş ve Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Daire Başkanlığında komiser yardımcısı olarak göreve başlamıştır. 2011-2013 yılları arasında Erzurum'da ikinci bölge hizmetini yaptıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığına şube müdürü olarak atanmıştır. Başvurucu 28/2/2014 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne geçici olarak görevlendirilmiş, 14/4/2014 tarihinde Elmadağ Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) Müdürlüğüne öğretim görevlisi olarak atanmıştır. Başvurucu son olarak 3/11/2014 tarihli işlemle Trabzon PMYO Müdürlüğüne öğretim görevlisi olarak atanmıştır.

3. Başvurucu 28/2/2014 tarihli Ankara Emniyet Müdürlüğüne geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali talebiyle 22/1/2015 tarihinde Ankara 10. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; idarenin memurların naklen atanmasına ilişkin takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığını ileri sürmüştür. Bilgi ve tecrübesini aktaramayacağı bir alanda görevlendirilmesinin salt bireysel menfaatini ihlal etmekle kalmayıp kamu yararına da hizmet etmeyeceğini ifade etmiştir.

4. Mahkemece 30/12/2014 tarihinde davanın kabulüne ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; idarenin kamu hizmetlerinin görülmesinde sürekliliği sağlamak için naklen atama yetkisinin bulunduğu ancak bu yetkinin kamu görevlisinin fiilen işgal ettiği kadrodan uzaklaştırılması şeklinde anlaşılamayacağı ifade edilmiştir. Bununla birlikte geçici görevlendirmeye dair işlemlerin belirli bir süre öngörülerek yapılması gerektiği ancak dava konusu idari işlem yapılırken herhangi bir süre sınırının getirilmediğine dikkat çekilmiştir.

5. İdarenin temyiz başvurusu sonrası Danıştay 6/4/2017 tarihinde, 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 96. maddesi uyarınca idarenin atama işlemlerine ilişkin takdir yetkisinin bulunduğuna ve anılan yetkinin kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığına dair bir bilgi ve belge bulunmadığına işaret etmek suretiyle anılan kararın bozulmasına oyçokluğuyla karar vermiştir. Karşıoy gerekçesinde; Mahkeme kararının usule ve hukuka uygun bulunması nedeniyle onanması gerektiğine işaret edilmiş başkaca bir gerekçeye yer verilmemiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi 12/11/2018 tarihinde Danıştayca reddedilmiştir.

6. Başvurucu, nihai kararı 1/2/2019 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 4/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Bireysel başvuru sonrası bozma kararına uyan Mahkeme, 11/3/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar Danıştayca 11/12/2019 tarihinde onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi 9/9/2020 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucu 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (670 sayılı KHK) kapsamında ihraç edilmiştir. Başvurucunun ihraç işlemine karşı açtığı iptal davası reddedilmiş ve ilgili karar Danıştay incelemesinden geçerek 10/1/2023 tarihinde kesinleşmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

9. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

10. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu Ankara Emniyet Müdürlüğünde geçici görevlendirildiği 28/2/2014-14/4/2014 tarihleri arasında kendisine hiçbir görev verilmediğini, kendisinden yalnızca günde iki defa 9.00 ve 16.00 saatlerinde imza atmasının istendiğini ifade etmiştir. Başvurucu, bilgi ve tecrübesine uygun olmayan atama işleminin mesleki itibarına zarar verdiğini, kurum içinde ve özel yaşantısında kendisini küçük düşürdüğünü ileri sürmüştür. Başvurucu iş ortamından uzak tutularak emeği ve bilgisinin pasifize edildiğini ifade etmiştir. Bilgi teknolojileri konusunda on beş yıllık iş deneyimi varken kendisine gün içerisinde sabah ve akşam olmak üzere iki kez işyerine gitme yükümlülüğü getirildiğini, imza saatlerine uymaması hâlinde soruşturma geçireceğinin söylendiğini belirtmiştir. Her iki imza saati arasında ise herhangi bir iş verilmediğini ve 9.00-16.00 saatleri arasında vakit geçirebileceği bir ofis ya da mekân da sağlanmadığından Ankara gibi bir şehirde günde iki defa işe gidip gelmek zorunda bırakıldığından, bu durumun angarya yasağına aykırı olduğundan yakınmıştır. Bununla birlikte geçici görevlendirme işlemine karşı açtığı iptal davası Mahkemece kabul edilmesine rağmen Danıştayca haksız olarak bozma kararı verildiğini, hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmadığını ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde kabul edilebilirlik yönünden başvurucunun olağan kanun yoluna ilişkin dava süreci derdest iken bireysel başvuruda bulunduğu hususunun gözetilmesi gerektiği, esas yönünden Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, geçici görevlendirme işleminin haksız olduğundan yakınmaktadır. Mesleki hayata ilişkin şikâyetler özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamaktadır. Öte yandan kişinin özel hayatıyla ilgili hususların mesleki hayatıyla ilgili tasarruflara esas alınması veyahut özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmayan ancak kişilerin özel hayatı üzerinde ciddi etki doğuran müdahalelerin söz konusu olması hâlinde özel hayata saygı hakkı kapsamında inceleme yapılabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Tamer Mahmutoğlu, [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 85-89).

14. Somut olayda, başvurucunun özel hayatıyla ilgili hususların mesleki hayatıyla ilgili bir tasarrufa esas alındığına dair iddiası bulunmamaktadır. Bu bağlamda başvurucunun mesleki hayatına yönelik tedbirin sonucu itibarıyla özel hayata saygı hakkı kapsamında uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi, mesleki hayatla ilgili tasarrufların sonucu itibarıyla özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilmesi için öncelikle iddia olunan etkinin asgari ağırlık düzeyini aşmış olması gerektiğini kabul etmektedir. Bu kapsamda muhatap kişilerde meydana gelen veya gelebilecek olan üzüntü, endişe, gelecek kaygısı ya da korku gibi duyguların özel hayatlarına olan somut etkileri ve yansımaları dikkate alınacağından bu konularda yeterli ve ikna edici açıklamalarda bulunulması ve iddiaların delillendirilmesi gerekmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Tamer Mahmutoğlu, §§ 88, 89). Somut olayda ise idarenin yaklaşık bir buçuk ay süren geçici görevlendirme işleminin başvurucunun özel hayatını ciddi şekilde etkilediğinden ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığından söz edilemez. Bu bağlamda başvurucunun idari işlemin haksız olduğu ve akademik ününe zarar verdiği, bununla birlikte yargılama sürecinin hakkaniyete uygun yürütülmediğine ilişkin şikâyetlerinin de olduğu gözetilmekle başvurunun bir bütün hâlinde adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

15. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesine "herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu" ibaresinin eklenmesinin amacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'sinde düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54).

16. Adil yargılanma hakkı uyuşmazlıkların çözümlenmesinde hukuk devleti ilkesinin gözetilmesini gerektirmektedir. Anayasa'nın 2. maddesinde Cumhuriyet'in nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, Anayasa'nın tüm maddelerinin yorumlanmasında ve uygulanmasında gözönünde bulundurulması zorunlu bir ilkedir (Hakan Altıncan [GK], B. No: 2016/13021, 17/5/2018, § 44).

17. Hukuk kurallarının ne şekilde yorumlanacağı veya birden fazla yorumunun mümkün olduğu durumlarda bu yorumlardan hangisinin benimseneceği derece mahkemelerinin yetkisinde olan bir husustur. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda derece mahkemelerince benimsenen yorumlardan birine üstünlük tanıması veya derece mahkemelerinin yerine geçerek hukuk kurallarını yorumlaması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevi, hukuk kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmektir (Mehmet Arif Madenci, B. No: 2014/13916, 12/1/2017, § 81). Bu bağlamda, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

18. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara katlanmayı, diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara bağlı olmayı gerektirmektedir. Kişi kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta ve kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38). İdarenin atama işlemleri konusunda belirli bir takdir alanı bulunduğu kabul edilmelidir. Kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39; Ahmet Tangu, B. No: 2019/42605, 19/10/2023, § 18).

19. Somut olayda, Danıştayın bozma kararında, 3201 sayılı Kanun'un 96. maddesi uyarınca idarenin kamu hizmetinin gerekleri doğrultusunda personelin görev yerini değiştirme konusunda sahip olduğu takdir yetkisine işaret edilmiştir. Bu kapsamda idarenin emniyet teşkilatında görev yapan personelini hizmetinden en etkin ve verimli şekilde yararlanılması amacına yönelik olarak başka bir birimde görevlendirme konusunda geniş takdir marjı bulunduğuna işaret edilmiştir. Bununla birlikte somut olayda anılan takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullanıldığına dair bir bilgi veya belgenin bulunmadığına dikkat çekilmiştir.

20. Danıştayın bozma kararı sonrası Mahkemece verilen kararda ilgili mevzuata yer verildikten sonra emniyet hizmetlerinin önemine dikkat çekilmiştir. Buna göre iç güvenliği sağlayan emniyet teşkilatının hayati bir öneme sahip olduğuna, emniyet hizmetlerindeki bir aksamanın kamu düzeni açısından telafisi güç veyahut imkânsız zararlara yol açabileceğine işaret edilmiştir. Bu kapsamda emniyet hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi gerektiği ve bu amacın sağlanabilmesi için de idareye personelin görev yerini değiştirme konusunda geniş bir takdir yetkisinin tanındığı ifade edilmiştir. Somut olayda ise idarenin takdir yetkisini emniyet hizmetlerinin önemine ve özelliğine uygun olarak kullandığı, bu takdir yetkisini öznel nedenlerle kullandığına dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun geçici görevlendirmesinin kadro derecesi ve unvanı değiştirilmeksizin eşdeğer bir pozisyona yapıldığına da dikkat çekilmiştir.

21. Yukarıda yapılan tespitler ışığında derece mahkemelerinin yaklaşık bir buçuk ay süren geçici görevlendirme işleminin hukuka aykırılık içermediğine ilişkin kararlarını somut, ikna edici gerekçelerle açıkladıkları görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren bir yorum veyahut uygulamadan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.