TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Ö. A. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/694) |
|
Karar Tarihi: 10/5/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA |
Başvurucu |
: |
|
Vekili |
: |
Av. Şule GÖKMEN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlilerince gerçekleştirilen darp hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/1/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 9/4/2017 tarihinde yakalama, gözaltı ve arama kararlarına istinaden yakalanarak gözaltına alınmıştır.
10. Yakalama işleminin ardından önce Ankara Emniyet Müdürlüğüne sonra Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne (TEM Şube Müdürlüğü) götürülen başvurucu 9/4/2017 -14/4/2017 tarihleri arasında altı gün gözaltında tutulmuş olup 14/4/2017 tarihinde Ankara Sulh Ceza Hâkimliğinde (Sulh Ceza Hâkimliği) yapılan sorgusunun ardından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
11. Başvuru formunda başvurucu; 9/4/2017 tarihinde yakalama sırasında götürüldüğü sivil araca yüzü vurulmak suretiyle üst araması yapıldığını, dudağında darp sonucu 4 cm uzunluğunda yarık oluştuğunu, alınan hekim raporunun gizlilik kararı bulunduğu belirtilerek kendisine verilmediğini, hakaret ve tehditle cep telefonunun şifresini söylemeye zorlandığını, araçta kelepçeli olduğu sırada kafasına vurularak hakarete maruz kaldığını belirtmiştir. Başvurucu, TEM Şube Müdürlüğündeki gözaltı sürecinde de hakarete ve darba maruz kaldığını, alınan ilk ifadesi sırasında 19.00-01.00 saatleri arasında su verilmediğini, tuvaleti kullanmasına izin verilmediğini, 10/4/2017 günü yedi sekiz kişi tarafından darp edilerek suçlamaları kabul etmesi için zorlandığını, aynı gün gelen hekim tarafından kafasında darp sebebiyle meydana gelen yaralanmanın rapora yazıldığını ifade etmiştir. Başvurucu yine 12/4/2017 tarihinde ifadesinin alınması sırasında kolluk görevlilerince “Doktora darp edildiğini söylemişsin, bunlar bizi etkilemez. Biz bunları kılıfına uydururuz. Bir sonuç alabileceğini mi sanıyorsun? Dava aç. Bin tane davamız var. Bu da bin birinci olur” denilerek bir saat boyunca darp edildiğini, bir müdafi ile görüştürülmediğini, 13/4/2017 tarihinde müdafi huzurunda verdiği ifadesinde darp hususunun ifade tutanağına yazıldığını, 14/4/2017 tarihinde Başsavcılık tarafından sorgusu için sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde kötü muamele hususunun sorgu zaptına geçirildiğini belirtmiştir.
12. Başvurucu 21/9/2017 tarihinde Başsavcılığa suç ihbarında bulunmuştur. Başvurucu ihbar dilekçesinde özet olarak aşağıdaki iddiaları ileri sürmüştür:
i. Başvurucu 9/4/2017 tarihinde yemek yediği bir lokantanın çıkışında üç dört kişi tarafından durdurulmuş, kimlik gösterilmeden ve bilgi verilmeden kimlik ibraz etmesi istenilmiştir.
ii. Sivil araca götürülen başvurucunun yüzü, aracın camına vurularak üst araması yapılmış, bu nedenle başvurucunun dudağında 4 cm uzunluğunda bir yarık oluşmuştur. Ardından el konulan telefonunun şifresini söylemek zorunda bırakılmış, kelepçelenip darp ve hakarete maruz kalmıştır.
iii. TEM Şube Müdürlüğünde gece saat 01.00'e kadar ifade verme işlemi devam etmiş, 19.00-01.00 saatleri arasında kendisine su verilmemiş ve tuvalete gitmesine de müsaade edilmemiştir.
iv. 10/4/2017 tarihinde saat 10.00 sıralarında ifadesi alınmaya başladıktan sonra başvurucuyu yedi sekiz kişi aynı anda darp etmeye başlamış, bir saatin sonunda kafasında oluşan yara izi doktor tarafından darp raporuna yazılmıştır.
v. 12/4/2017 tarihinde ifade alma işlemi sırasında diz çöktürülerek darp edilmiş, müdafii ile görüştürülmemiştir.
vi. 13/4/2017 tarihinde müdafii huzurunda alınan ifadesinde darp hususu tutanakta belirtilmiştir,
vii. 14/4/2017 tarihinde Başsavcılık tarafından sorguya sevk edilmiş, Sulh Ceza Hâkimliğinde gözaltında kötü muamele yapıldığı tutanağa geçirilmiştir.
13. TEM Şube Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 9/4/2017 tarihli yakalama tutanağının ilgili kısmında, 9/4/2017 günü saat 19.00 sıralarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu şahısların D. Döner isimli işyerinde buluştukları yönünde istihbari bilgiler alınması üzerine adrese gidildiğinde işyerinden çıkmaktaki şahısların tedirgin davranmaya başladığı, şahıslardan kimlik istendiği, Özkan Acar'ın zorluk çıkartmaya çalışması üzerine orantılı kuvvet kullanılarak durdurulduğu, kimlik gösterildikten sonra şahıslardan kimlik istendiği tespit edilmiştir.
14. 13/4/2017 tarihli Müdafi-Şüpheli Görüşme Tutanağı'nda, Özkan Acar'ın Ankara Barosu avukatlarından S.Ö.Ç. ile görüşme için uygun şartları haiz odada görüştürüldüğü tespit edilmiştir.
15. Soruşturma kapsamında olaya ilişkin kamera kaydı görüntüsü olup olmadığı araştırılmıştır.
16. Başvurucu hakkında Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesince (Hastane) düzenlenen 9/4/2017 tarihli genel adli muayene raporunda alt dudak iç kısmında 3-4 cm uzunluğunda doku yırtığı tespit edildiği belirtilmiştir.
17. Hastanenin 10/4/2017 tarihli raporunda bir önceki muayene bulgularından farklı bir bulguya rastlanmadığı, 11/4/2017 ve 12/4/2017 tarihli raporlarda önceki muayeneden farklı bulgu bulunmadığı, darp ve cebir izi bulunmadığı, 13/4/2017 tarihli ve bila tarihli raporda darp ve cebir izi bulunmadığı belirtilmiştir.
18. Başvurucunun TEM Şube Müdürlüğünde 13/4/2017 tarihinde alınan ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
“...Burada bir gün darp edildim. Doktor raporu mevcut, şantaj yapıldı hanımla kendimle, bu büroda bulunan herkes beni dövdü, küfür ettiler, ilk geldiğimiz gece tuvalete dahi göndermediler, yine gözaltına alınırken dudağımı patlattılar...”
19. Başvurucunun Ankara Sulh Ceza Hâkimliğinde 14/4/2017 tarihinde yapılan sorgusunun ilgili kısmı şöyledir:
“...Gözaltında kötü muameleye maruz kaldım. Hiçbir bilgi verilmeden telefonlarımıza el konuldu. Darba uğradım, dudağımı patlattılar. Bir sürü küfürler ve hakaretler edildi. Darp raporumda dudağımın patlamış olduğu vardır. Gözaltında lavaboya gitmemize dahi izin verilmedi. Sonrasında TEM'e gittiğimizde birçok kişi beni birçok kişi ile birlikte dövdüler. Beni ve eşimi cinsel istismarla tehdit ettiler. Bu olayın akşamında da kafamdaki darp ile ilgili raporu yine aldım. Avukatımla görüştükten sonra da bana darpta bulunuldu, avukat çıktıktan sonra bana ördek yürüyüşü yaptırdılar...”
20. Başsavcılık tarafından 16/7/2018 tarihinde kolluğa yazılan yazıyla olayla ilgili yapılan işlemler hakkında bilgi verilmesi, olaya ilişkin belge, tutanak, kamera kaydı, nezarethane raporu, ifade tutanağı, tanık ifadeleri, adli tabip raporu, fotoğraf, tespit tutanaklarının gönderilmesinin istendiği, Ankara Emniyet Müdürlüğünün cevabi yazısı ekinde bulunan 8/12/2017 günlü tutanakta özetle başvurucunun gözaltında bulunduğu sürede 1 ay süre ile kamera kaydı yapıldığı, olay tarihi itibarıyla kamera kaydının bulunamadığı hususlarının belirtildiği, genel adli muayene raporları, kamera kaydı bulunamadığına ilişkin tutanak, başvurucu vekilinin 1/11/2017 tarihli dilekçesi ile mahkeme dosyasında olmadığını belirtiği 12/4/2017 günlü doktor raporunun emniyetin cevabi yazısı ekinde gönderilmiş olması ve doktor raporlarında işkenceyi işaret eden bir husus bulunmaması, şikâyetin esasen savunma niteliğinde olması ve şüphelilerin yüklenen suçları işlediğini gösterir somut herhangi bir delil bulunmaması gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
21. Başvurucu tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karara 9/4/2017 tarihli darp raporunun dikkate alınmadığı, polis memurlarının ifadelerinin alınmadığı, gözaltında bulunan diğer kişilerin ve baro müdafiinin tanık sıfatıyla ifadelerinin alınmadığı, kamera kayıtlarının incelenmediği, aynı tarihte gözaltına alınan diğer kişilerin suç ihbarları üzerine başlatılan soruşturma dosyalarının incelenmediği, 10/4/2017 tarihinde darptan dolayı oluşan yaranın rapora yansımadığı belirtilerek itiraz edilmiştir.
22. Başvurucunun itirazını inceleyen Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 13/11/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu, itiraz dilekçesinde bildirilen nedenlerin yerinde görülmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Başvurucuya nihai karar 10/12/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucu 8/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
24. Başvurucu hakkında Başsavcılık tarafından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasında yapılan yargılama neticesinde 1/6/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup anılan hüküm temyiz incelemesi neticesinde Yargıtayca 25/11/2019 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 10/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
26. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; gözaltına alınırken ve gözaltı sürecinde kolluk görevlilerince darp edildiğini, hakaret ve tehditlere maruz kaldığını, darp sonucu dudağında meydana gelen yaralanmanın hekim raporu ile tespit edildiğini, yaptığı suç ihbarı neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, etkili soruşturma yürütülmediğini belirterek hak arama hürriyeti ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; başvurucunun gözaltına alınmasından yaklaşık 5 ay sonra suç ihbarında bulunduğu, Başsavcılık tarafından soruşturma işlemlerine başlanıldığı, bilgi ve belgelerin temininden sonra delil yetersizliği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, etkili soruşturma yükümlüğünün sonuç değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğu hususlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda ifade ettiği iddiaları tekrarlamıştır.
C. Değerlendirme
30. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
31. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
32. Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Genel İlkeler için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014 §§ 117-119; Turan Günana (6), B. No: 2015/9042, 4/4/2019, §§ 39-47.
35. Somut olayda başvurucu, gözaltındayken kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmektedir. Başvurucu hakkında 9/4/2017 tarihinde düzenlenen adli muayene raporunda alt dudak iç kısımda 3-4 cm uzunluğunda doku yırtığı tespit edilmiştir. Başvurucunun ihbar dilekçesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında raporda belirtilen yaralanmanın nasıl meydana geldiği hususu araştırılmamış, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda bu husus değerlendirilmemiştir. Başsavcılık tarafından genel bir değerlendirme yapılmış olsa da bu değerlendirmenin olaya karışan kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa bağlı olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, kafasının aracın camına sertçe ve kasti olarak çarpılması sonucunda yaralanma oluştuğunu ileri sürmüş olup güç kullanımı sonucunda doğal olarak meydana gelebilecek yaralanmanın ötesinde darp iddiası ile uyumlu bir adli muayene raporu mevcuttur.
36. Etkili soruşturma ilkelerinden soruşturmanın bağımsızlığı ilkesinin hiyerarşik (kurumsal) bağlantının olmaması yanı sıra somut bir bağımsızlığı da gerektirir biçimde iki boyutu bulunmaktadır. Somut başvuruda, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda tamamen kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa bağlı kalınarak bir değerlendirme yapılmış olması nedeniyle maddi anlamdaki soruşturmanın bağımsızlığı ilkesinin ihlali sözkonusu olmuştur.
37. Etkili soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değildir. Dolayısıyla bu yükümlülük devlete tüm kötü muamele iddialarıyla ilgili bir ceza kovuşturması süreci başlatma ya da tüm yargılamaları belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklemez. Öte yandan kamu güveninin sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bu tür eylemlere hoşgörü gösterildiği görünümünün engellenmesi açısından kötü muamele oluşturan eylemlerin cezasız kalmaması gerekir. Kamu görevlilerinin kötü muamelesine maruz kalındığı iddiasıyla başlatılan bir ceza soruşturmasının amacı olayı bütün yönleriyle ortaya çıkarmak, varsa sorumluların belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmalarını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için soruşturma kapsamında gerekli görülen delillerin ivedi ve eksiksiz bir şekilde toplanması gerektiği açıktır.
38. Soruşturmada toplanacak deliller soruşturmanın niteliğine göre değişiklik gösterebilir. Yakalama anında kişinin fiziksel şiddete maruz kaldığı iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada eylemin failleri, mağduru ve varsa tanık beyanlarının toplanması gereken temel deliller olduğu kuşkusuzdur. Somut başvuruda, soruşturma kapsamında yakalama tutanağını düzenleyen görevlilerin, başvurucunun, başvurucunun olayın faili olarak belirttiği kişilerin ya da gösterdiği tanıkların beyanları alınmamıştır. Ceza soruşturması, temel deliller toplanmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla neticelendirilmiştir. Dolayısıyla, başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına dair iddialarını aydınlatabilecek, maddi olayların bütün yönleriyle açığa çıkmasını ve varsa sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma yürütüldüğü söylenemez.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
40. Negatif yükümlülük yönünden bir değerlendirme yapılması bu aşamada mümkün görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL manevi tazminat ve tespit edilecek maddi zararları için tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
43. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2017/155306) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, gözaltında fiziksel şiddete maruz kaldığını, ancak eylemi gerçekleştiren görevliler hakkında etkili soruşturma yürütülmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu, başvurucunun yaralanmasına ilişkin yürütülen soruşturmanın etkili ve yeterli olmadığı, maddi gereceğin ortaya çıkarılması için gereken çabanın gösterilmediği gerekçesiyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Çoğunluğun bu yöndeki görüşüne katılmıyorum.
2. Başvurucunun, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 9/4/2017 tarihinden 14/4/2017 tarihine kadar altı gün Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde gözaltında tutulduğu, akabinde Sulh ceza hâkimliğinde sorgusu yapılan başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği, başvurucunun 21/9/2017 tarihinde suç ihbarında bulunması üzerine ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaya başlandığı anlaşılmaktadır.
3. Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81). Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün bir de usuli boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).
4. Kötü muamele iddialarına ilişkin etkili bir soruşturmanın başlatılabilmesi için, öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için, her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt, yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti halinde bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
5. Somut olayda başvurucu, yakalanıp araca bindirildiği esnada polislerce yüzünün aracın camına vurulduğunu, aracın içinde de kafasına vurulduğunu; hekim raporunun dosyada gizlilik kararının bulunduğu gerekçesiyle bir suretinin kendisine verilmediğini, Başsavcılık tarafından alınan ifadesi esnasında ve sulh ceza hakimliğince yapılan sorgusunda kötü muameleye maruz kaldığını belirttiğini ifade etmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığının, başvurucunun ihbarı üzerine derhal soruşturma başlattığı, başvurucunun gözaltına alındığı Anakara Emniyet Müdürlüğünden kamera kayıtlarını istediği, kolluk mensuplarınca düzenlenen yakalama tutanağı ile Müdafi-Şüpheli Görüşme tutanağını soruşturma dosyasına eklediği, ayrıca başvurucu hakkında düzenlenen genel adli muayene raporlarını istediği görülmektedir.
6. Başsavcılık; başvurucunun gözaltı sürecinde alınan raporlarında darp cebir izine rastlanmadığı, bu haliyle iddiasının somut bir delile dayanmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başvurucunun itirazını inceleyen sulh ceza hâkimliği de Başsavcılık kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Dolayısıyla Başsavcılık ve sulh ceza hâkimliği kararları dikkate alındığında başvurucunun şikâyeti yönünden etkili ve yeterli bir soruşturmanın yapılmadığı söylenemeyecektir.
7. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 17.maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediği kanaatini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
Üye Muhterem İNCE |
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu; gözaltına alınırken ve gözaltı sürecinde kolluk görevlilerince darp edildiğini, hakaret ve tehditlere maruz kaldığını, darp sonucu dudağında meydana gelen yaralanmanın hekim raporu ile tespit edildiğini, yaptığı suç ihbarı neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, etkili soruşturma yürütülmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı düzenlenmiştir. Anılan fıkrayla özel olarak insan onurunun korunması amaçlanmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
3. Anayasa’nın 17. maddesi 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde ayrıca devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yükler. Bu ödev üçüncü kişiler tarafından işlenen fiilleri de kapsamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).
4. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü, her kötü muamele olayının sorumlularının belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin veya diğer bireylerin kötü muamele niteliğindeki fiilleri nedeniyle hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).
5. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçları kullanılmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
6. Her olayın kendine özgü şartlarında değerlendirmesinin yapılması koşuluyla yaşamı tehlikeye soktuğu açık olan eylemler ile maddi ve manevi varlığa yönelik ağır saldırıların cezasız kalmaması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 112).
7. Somut olayda başvurucunun, TEM Şube Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 9/4/2017 tarihli yakalama tutanağına göre, 9/4/2017 günü saat 19.00 sıralarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu şahısların bir işyerinde buluştukları yönünde istihbari bilgiler alınması üzerine adrese gidildiğinde işyerinden çıkan şahısların tedirgin davranmaya başladığı, şahıslardan kimlik istendiği, başvurucunun zorluk çıkartmaya çalışması üzerine kuvvet kullanılarak durdurulduğu anlaşılmaktadır.
8. Başvurucu hakkında Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesince (Hastane) düzenlenen 9/4/2017 tarihli genel adli muayene raporunda, başvurucunun alt dudak iç kısmında 3-4 cm uzunluğunda doku yırtığı tespit edildiği belirtilmiştir. Hastanenin 10/4/2017 tarihli raporunda bir önceki muayene bulgularından farklı bir bulguya rastlanmadığı, 11/4/2017 ve 12/4/2017 tarihli raporlarda önceki muayeneden farklı bulgu bulunmadığı, darp ve cebir izi bulunmadığı, 13/4/2017 tarihli ve bilâ tarihli raporda darp ve cebir izi bulunmadığı belirtilmiştir.
9. Başvurucunun şikâyeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
10. Başvuru konusu olayda başvurunun gözaltına alındığı tarih olan 9/4/2017 tarihli genel adli muayene raporunda alt dudak iç kısmında 3-4 cm uzunluğunda doku yırtığı tespit edilmiş, bu rapor dışında başka bir tespit bulunmadığı gibi, sonraki tarihli raporlara göre de gözaltına alındığı tarihteki tespit dışında darp veya cebir izi bulunduğuna dair bilgi tespit edilememiştir.
11. Başvurucu da gözaltına alındığı sırada yüzünün arabanın camına vurulması nedeniyle dudağının yırtıldığını beyan etmektedir. Başvurucunun bu beyanı ile 9/4/2017 tarihli raporun uyumlu olduğu dikkatten kaçmamalıdır. Öte yandan başvurucunun gözaltına alındıktan sonra darp ve cebir uygulandığı iddialarına ilişkin rapor veya başkaca bir bilgi de bulunmamaktadır. Başvurucunun gözaltında bulunduğu süreçte muayene edilerek raporlar düzenlendiği de açıktır.
12. Başvurucunun bir işyerinden çıkışta kolluk görevlileri tarafından kimliğinin sorulması üzerine zorluk çıkarması nedeniyle kuvvet kullanıldığı, başvurucunun da beyanına göre bu kuvvet kullanımı sırasında dudağında yırtık oluştuğu sabittir.
13. FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği kapsamında yapılan soruşturma kapsamında verilen yakalama ve gözaltı kararına istinaden başvurucunun gözaltına alındığı, bu sırada zorluk çıkarması nedeniyle zor kullanma yetkisi kapsamında gözaltına alma işleminin gerçekleştirildiği dikkate alındığında, zor kullanma yetkisinin ötesinde bir güç kullanımının söz konusu olmadığı sonucuna varılmaktadır.
14. Öte yandan başvurucunun da kabulünde olan ve doktor raporu ile sabit olan başvurucunun dudağındaki yırtığın ne şekilde meydana geldiği ihtilaf konusu da değildir. Uyuşmazlık konusu olmayan bir konu ile ilgili olarak tanık beyanlarının alınmaması da soruşturmanın bağımsızlığı ve dolayısıyla usule ilişkin boyutun ihlali olarak nitelendirilemez.
15. Başsavcılık; dosyadaki tüm deliller ve raporlar ile başvurucunun iddialarını değerlendirerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Sonuç itibarıyla başvurucunun şikâyeti yönünden etkili ve yeterli bir soruşturmanın yapılmadığı da söylenemez.
16. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediği sonucuna vardığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
Üye İrfan FİDAN |