TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/31782)

 

Karar Tarihi: 13/4/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Tahir Hami TOPAÇ

Başvurucu

:

S. B.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ifadeler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/9/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 1987 doğumlu olup olayın yaşandığı tarihte Adıyaman E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.

6. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda kendisi gibi tutuklu bulunan eşi ile infaz hukuku hükümleri uyarınca kayıt altına alınan ve otuz dakika süren bir telefon görüşmesi yapmıştır. 20/6/2019 tarihli tutanağa göre bu görüşmede başvurucu eşine kendisine başka bir ceza infaz kurumuna nakil olacağının söylendiğini, ancak kendisinin gitmek istemediğini anlatmıştır. Eşi ise Ceza İnfaz Kurumu ikinci müdürünün kendisine "kocan nakil istiyor" dediğini söylemiştir. Bunun üzerine başvurucu "De ki kocam senin ağzına tükürür tamam mı" ifadesini kullanmıştır.

7. Başvurucunun bu telefon görüşmesinde Ceza İnfaz Kurumu ikinci müdürü hakkında kullandığı ifade nedeniyle Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) tarafından disiplin soruşturması açılmıştır. Başvurucu, bu soruşturmaya ilişkin savunmasında telefon görüşmesinin bütünü incelendiğinde eşi ile ailevi ve şahsi birçok konu hakkında konuştuklarının görüleceğini, aile olarak zor bir süreçten geçtiklerini, söylediği sözün bu çerçevede değerlendirildiğinde müdür hanımın şahsına veya makamına saygısızlık yapma veya hakaret etme amacı bulunmadığının anlaşılacağını, içinde bulunduğu psikolojik durum nedeniyle gayri ihtiyari şekilde sarf ettiği bu sözü tasvip etmediğini ifade etmiştir.

8. Disiplin Kurulu 27/6/2019 tarihli karar ile başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu ikinci müdürüne hakaret ettiği gerekçesiyle on gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"T/H [Başvurucu] hakkında tanzim edilen tutanak, alınan savunma ve incelenen telefon kayıtlarında adı geçenin Kurum 2. Müdiresine alenen hakaret ettiği bu hakaretini geçerli olmayan nedenlere dayandırmaya çalıştığı ve kurum görevli memurlarını yanıltmaya çalıştığından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 44/2, (j) 'Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.' bendi gereğince 10 gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına oy birliğiyle karar verilmiştir."

9. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Adıyaman İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Hakimlik, 24/7/2019 tarihli kararla itirazın kısmen kabulüne ve başvurucunun 1 gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"H/T ait disiplin dosyasının incelenmesinden; Hükümlü hakkında, 5275 sayılı CGTİHK 44/2-j maddesince 'Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.' eyleminden dolayı 10 gün hücreye koyma cezası verildiği ,aynı kanunun 44/2 maddesinde 'bir günden on güne kadar hücreye koyma cezası' verilir denildiğinden, TCK 3/1 maddesi uyarınca suçta ve cezada orantılılık ilkesi CGTİHK 6/1-e maddesi gereğince adalet ilkesi açısından hükümlünün itirazının kısmen kabulüne 10 gün hücre hapsinin 1 gün hücre hapsi ile değiştirilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

10. Başvurucu ve ilgili Cumhuriyet savcısı Hâkimlik kararına farklı tarihlerde itiraz etmiştir. Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun itirazının reddine, Cumhuriyet savcısının itirazının ise kabulüne karar vererek Hâkimlik kararının kaldırılmasına ve başvurucunun on gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. İtirazın kabulüne ilişkin kararın ilgili kısmı şöyledir:

"İnfaz Hakimliği Kanunu'nun 6. maddesinin 3. fıkrası; İnfaz Hakimliğinin disiplin cezası değiştirebilmesine yasal olarak tanımadığından usul ve yasaya aykırı olan Adıyaman İnfaz Hakimliğinin 2019/895 Esas, 2019/961 karar sayılı kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiş[tir]."

11. Başvurucu hakkında verilen hücreye koyma disiplin cezası 19/9/2019 ve 29/9/2019 tarihleri arasında infaz edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

12. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."

13. 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.

 (2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

...

j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

15. Başvurucu, başvuru harç ve giderlerini ödeyecek gelirinin bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu; eşiyle özel olarak yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı ifadeden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu, kullandığı ifadenin hakaret amacı taşımayıp içinde bulunduğu psikolojik durumdan kaynaklandığını, ayrıca verilen cezanın orantılı olmadığını, bu bağlamda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda, başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı, müdahalede bulunulduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin meşru bir amacı olup olmadığı, şikâyete konu edilen işlemin belirtilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı, başvurucunun ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumu güvenliği ve düzeninin sağlanması anlamında diğerlerinin hakları arasında adil dengenin gözetilip gözetilmediği, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.

C. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

20. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar..."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

22. Ceza İnfaz Kurumunda yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı bir ifade nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

23. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

a. Hükümlü ve Tutukluların İfade Özgürlüğü

24. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiç bir şüphe bulunmamaktadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

b. Hükümlü ve Tutuklular Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler

25. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun ve yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında Kanun’da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

26. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22).

c. Somut Olayın Değerlendirilmesi

27. Ceza infaz kurumlarının idaresinde, mutlak surette varlığını sürdürmesi gereken görevler bulunmaktadır. Bu görevlerin başında kurumda disiplin ve düzenin sağlanması gelmektedir. Bu görevin yerine getirilmesinde ceza infaz kurumu çalışanları zorluklarla karşılaşmaktadır. Öte yandan çağdaş bir infaz kurumu idaresinde daima göz önünde tutulması gereken görevlerden biri de kurumda tutulan kişiler hakkında uygulanacak yaptırımlar bakımından adalet ve nesafet esaslarının egemen kılınmasıdır.

28. Somut olayda Ceza İnfaz Kumunda tutuklu olarak bulunan başvurucu, aynı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olan eşi ile yaptığı telefon görüşmesinde kendisine başka bir ceza infaz kurumuna nakledileceğinin söylendiğini ancak bunu kabul etmediğini anlatmış, eşi ise cevaben İnfaz Kurumu ikinci müdürünün kendisine "Kocan nakil istiyor" dediğini aktarmıştır. Başvurucu bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumu ikinci müdürüne yönelik olarak "De ki kocam senin ağzına tükürür tamam mı" ifadesini kullanmıştır. Kullanılan bu ifade nedeniyle başlatılan disiplin soruşturmasında başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu ikinci müdürüne alenen hakaret ettiği gerekçesiyle 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendi uyarınca on gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve sonrasında hüküm infaz edilmiştir.

29. Devlet, tutuklu eşler arasında asgari bir iletişimin kurulmasını ve sürdürülmesini sağlamak zorundadır (M.B., B. No: 2017/34312, 8/9/2020, § 41; Mahmut Mumcu, B. No: 2017/24655, 9/7/2020, § 73). Asgari iletişimin telefon vasıtasıyla gerçekleştirildiği hâllerde ise mevzuatta öngörüldüğü üzere suç işlenmesinin önlenmesi, yasa dışı haberleşme ile kötü niyetli eylemlerin önüne geçilmesi ve bu kapsamda kurum güvenliği ve disiplininin sağlanması amacıyla telefon görüşmelerinin idarece dinlenip kayıt altına alınması pek tabiidir. Buna göre somut olayda dikkate alınması gereken ilk husus başvurucunun kullandığı ifadenin kurum güvenliği ve disiplini açısından bir zafiyete neden olup olmadığıdır.

30. İlgili idare ve derece mahkemeleri kararları incelendiğinde, başvurucunun disiplin cezası ile cezalandırılmasına neden olan ilk bakışta hakaret veya tehdit algısı yaratabilecek başvuruya konu ifadenin kurum güvenliği ve disiplini üzerindeki etkileri yönünden hiçbir değerlendirme yapılmaksızın alenen hakaret niteliğinde olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bir ceza infaz kurumunda tutulan kişinin kurum yöneticisini muhatap alarak doğrudan başvuruya konu ifadeyi söylemesi durumunda kurum güvenliği ve disiplininin zafiyete uğrayacağında hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Ancak somut olayda başvurucu söz konusu ifadeyi doğrudan muhatabına yöneltmemiş, eşi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde sarf etmiştir.

31. Öte yandan anılan kararlarda başvurucunun sarf ettiği sözü hangi anlamda kullandığının ve ifadenin yöneltildiği kişiyi ne şekilde rencide ettiğinin de değerlendirilmediği görülmektedir. Başvurucunun eşi ile yaptığı telefon görüşmesi ve savunması bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde söz konusu ifadeyi Ceza İnfaz Kurumu ikinci müdürünün nakil hususunda eşine doğru bilgi vermediğini ima etmek amacıyla kullandığı sonucuna ulaşmak da mümkündür. Buna karşın ilgili idare ve derece mahkemeleri başvurucu ile ifadenin yöneldiği kişi arasında bir husumet bulunup bulunmadığını, buna paralel olarak başvuruya konu ifadenin dile getirilme nedenini tartışmamış, başvurucunun söz konusu ifadeyi yöneltildiği kişinin birtakım davranışları nedeniyle mi yoksa tamamen keyfî olarak mı sarf ettiğini açıklığa kavuşturmamıştır. İlgili idare ve derece mahkemeleri yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadenin hakaret niteliğinde olduğunu kabul etmiştir.

32. Disiplin Kurulu başvurucunun işlediğini kabul ettiği eylem bakımından öngörülen en üst hadden cezalandırılmasına karar vermiştir. Her ne kadar mahpusların ıslah amacı ve en küçük davranışlarına bile dikkat etmek zorunlulukları nedeniyle cezalandırılabilir olduğu kabul edilse bile başvurucunun aleniyet kazanmayan, muhatabına ulaşmayan, iki kişinin konuşması sırasında fevren söylendiği izlenimi bulunan, kurum disiplin ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ortaya konulamayan başvuru konusu sözleri nedeniyle kanunda öngörülen en üst sınırdan ve ulaşılmaya çalışılan amaç bakımından önemli ölçüde orantısız biçimde cezalandırılmasının zorlayıcı bir ihtiyaca karşılık geldiği ikna edici bir şekilde gösterilememiştir.

33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

34. Başvurucu; ihlalin tespitini istemiş ve miktarını belirtmeksizin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

36. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya 18.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman İnfaz Hâkimliğine (E.2019/895) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.