TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
METİN DERELİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/17206) |
|
Karar Tarihi: 22/11/2022 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Tuğba YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Metin DERELİ |
Vekili |
: |
Av. Nihat GÜNAYDIN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, temyiz taleplerinin istinaf başvurusunda süre aşımı olduğu gerekçesiyle esastan inceleme yapılmadan reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Mesken olarak kullandığı taşınmazın üzerinde bankaya olan borcu nedeniyle ipotek olan başvurucu, usul ve yasaya aykırı olarak icra müdürlüğünce taşınmazının açık artırma ile satıldığını belirterek Kütahya İcra Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) ihalenin feshi davası açmıştır.
9. Mahkeme 19/1/2017 tarihli kararla ihaleye ilişkin herhangi bir usulsüzlük olmadığı, ihalenin feshini gerektiren bir sebep bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Tefhim edilen karara karşı başvurucu istinaf istemli süre tutum dilekçesini30/1/2017 tarihinde sunmuştur.
10. Gerekçeli karar başvurucu vekiline 13/2/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili 23/2/2017 tarihinde UYAP üzerinden elektronik ortama aktardığı dilekçesi ile istinaf talebinde bulunmuştur.
11. Başvurucunun istinaf talebi İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi tarafından 10/7/2018 tarihinde esastan reddedilmiştir.
12. Başvurucunun temyiz istemi ise Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından 5/3/2019 tarihinde reddedilmiştir. Yargıtay karar gerekçesinde; Mahkeme kararının tefhim edildiğini, başvurucunun da süresinde istinaf istemi için süre tutum dilekçesi verdiğini belirtmiştir. Süresinde istinaf için süre tutum dilekçesi verilmişse de gerekçeli kararın 13/2/2017 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmesine karşın başvurucunun gerekçeli istinaf nedenlerini tebliğden on gün sonra 24/2/2017 tarihinde bildirdiği, kararda ifade edilmiştir. Bu durumda gerekçeli istinaf dilekçesi süresinde verilmediğinden Bölge Adliye Mahkemesince yalnızca kamu düzeni ile sınırlı inceleme yapılarak istemin reddine karar verilmesi gerekirken -süresi geçmiş istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar incelenmek suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru değil ise de neticede istem reddedildiğinden sonucu itibarıyla- kararın onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
13. Temyiz kararı 16/4/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 15/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Süleyman Yaprak, B. No: 2014/12996, 1/2/2017, §§ 13-21; Nebi Karataş ve diğerleri, B. No: 2014/13001, 8/3/2017, §§ 17-31; Hüseyin Ünal ve Mehmet Ünal, B. No: 2016/14222, 29/5/2019, §§ 14-25; Binali Boran, B. No: 2016/1235, 24/10/2019, §§ 15-25; Inspektorate Uluslararası Gözetim Servisleri A.Ş., B. No: 2017/29088, 10/6/2020, §§ 13-23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; başvuru konusu davada ilk derece mahkemesi kararının tebliğinden sonra istinaf dilekçesini 23/2/2017 tarihinde saat 22.37'de avukatı aracılığı ile UYAP'tan Mahkemeye sunduğunu ancak Mahkemenin dilekçeyi 24/2/2017 tarihinde onayladığını ileri sürmüştür. Yargıtayın da temyiz incelemesinde istinaf başvuru tarihini 24/2/2017 olarak dikkate alıp süresinde gerekçeli istinaf talebinde bulunulmadığı şeklindeki değerlendirmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
18. Başvurucunun şikâyetinin özü, temyiz talebinin esasının Yargıtayca incelenmemesine yönelik olduğundan iddia adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
21. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
22. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun yoluna başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).
23. Süre yönünden değerlendirme yapılarak temyiz talebinin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
24. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
26. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. Başvurucunun temyiz talebinin istinaf başvurusunun süresinde yapılmadığına ilişkin değerlendirmeyle incelenmemesinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 345. maddesi atfıyla 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 363. maddesine dayalı olduğu görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Yargı kararlarının tabi kılınacakları bir kanun yolu incelemesi neticesinde ortadan kaldırılma ihtimalinin hukuk düzeni içinde sürekli olarak gündemde tutulması hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle bağdaşmaz. Yargılamaların sürüncemede kalmasını engellemek, uyuşmazlıkların mümkün olan en kısa süre içinde nihai çözüme kavuşturulmasını ve hukuk aleminde etki ve sonuçlarını doğurması beklenen kesin hükmün bir an önce teminini sağlamak düşüncesiyle yargı kararlarına karşı üst mahkemeler nezdinde yapılması öngörülen kanun yolu başvuruları kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır. Bu itibarla kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, yukarıda belirtilen sakıncaları bertaraf ederek hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet eder (Ertuğrul Dalbaş, B. No: 2014/7805, 25/10/2017, § 59).
iii. Ölçülülük
29. Temyiz incelemesinde istinaf başvurusunun süresinde yapılmadığına ilişkin değerlendirmeyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının incelenmesi gerekir.
(1) Genel İlkeler
30. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
31. Somut olayda elverişlilik ve gereklilik ilkeleri yönünden tartışılmayı gerektirecek bir yön bulunmamaktadır. Asıl üzerinde durulması gereken, müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.
32. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Bununla birlikte yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hasan İşten, § 45).
33. Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması yöntemine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde şekilcilikten kaçınmaları gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini ilgili mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir. Özellikle kanun yoluna başvurma yönündeki istek ve iradesini ortaya koymuş olan (süre tutum dilekçesi veren) başvurucular yönünden bu tür müdahaleler, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlaline sebep olabilir (Hasan İşten, § 46).
34. Anayasa Mahkemesinin önüne gelen benzer bir başvuruda, başvurucular Yargıtay onama kararına karşı UYAP üzerinden süresinde karar düzeltme talebinde bulunmuşlar ancak dilekçe mahkeme görevlileri tarafından yasal süre dolduktan bir gün sonra işleme konulmuştur. Yargıtay, dilekçenin işleme alınma tarihini esas alarak başvurucuların karar düzeltme talebini süre yönünden reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi; mahkeme yazı işlerinin gecikmesinden kaynaklanan uygulamanın yanlış bir olguya dayanılarak açık bir hata ile gerçekleştirildiğini, başvurucuların kanun yolunu kullanması imkânını ortadan kaldırdığını ve başvurucular üzerinde ağır bir yüke sebep olduğunu, başvurucuların katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Nebi Karataş ve diğerleri, § 60).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
35. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, başvurucunun temyiz talebinin istinaf başvurusunun süresinde olmadığı şeklindeki değerlendirmeyle diğer iddialar yönünden esastan inceleme yapılmadan reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
36. 2004 sayılı Kanun'un 363. maddesinde, icra mahkemesi kararlarına karşı tefhim veya tebliğden itibaren on gün içinde istinaf talebinde bulunulabileceği belirtilmiştir. Bunun yanında 6100 sayılı Kanun'un 445. maddesinde; elektronik ortamda güvenli elektronik imza kullanılarak dava açılabileceği, harç ve avansın ödenebileceği, dava dosyalarının incelenebileceği, Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgelerin güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanarak gönderilebileceği belirtilmiştir (Inspektorate Uluslararası Gözetim Servisleri A.Ş., § 44).
37. 6/8/2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in (Yönetmelik) 5. ve 208. maddelerinde; taraf ve vekilleri ile diğer ilgililerin güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilecekleri, taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli elektronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesinin gönderilebileceği, bu işler için ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmeyeceği, avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için elektronik imza sahibi olmalarının gerekli olduğu, kanun yolu harçlarının avukat tarafından elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılacağı, kanun yolu başvurusunun dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı, elektronik ortamda kanun yolu başvurusunun saat 00.00’a kadar yapılabileceği belirtilmiştir. (Inspektorate Uluslararası Gözetim Servisleri A.Ş., § 45).
38. Başvuru formuna ekli belgeler ve UYAP'tan yapılan incelemede mahkeme kararının 13/2/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucu vekilinin UYAP'tan 23/2/2017 tarihinde saat 22.37 de istinaf talebinde bulunduğu, Mahkeme personelince dilekçenin 24/2/2017 tarihinde işleme alındığı anlaşılmıştır.
39. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında 13/2/2017 tarihinde mahkeme kararını tebellüğ eden başvurucu UYAP üzerinden 23/2/2017 tarihinde istinaf talebinde bulunmuş, mahkeme görevlileri tarafından bir gün sonra yani 24/2/2017 tarihinde anılan dilekçe işleme konulmuştur. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin temyiz incelemesinde; istinaf dilekçenin sisteme kaydedildiği tarih yerine, dilekçenin işleme konulma tarihini esas alarak istinaf başvurusunun süre yönünden reddedilmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmesinin öngörülebilirlik sınırları içinde olduğu söylenemeyecektir. Ayrıca 6100 sayılı Kanun'un 92. maddesinde tebligata ilişkin sürenin son gününün tatil saatinde biteceği hüküm altına alınmış ise de aynı Kanun'un 445. maddesi ve olay tarihinde yürürlükte olan mülga Yönetmelik hükümlerinde, elektronik ortamda başvurunun aynı gün gece saat 00.00'a kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Bu açıdan başvurucunun sürenin son günü mesai bitiminden sonra saat 22.37'de kanun yoluna başvurmasının da makul görülmesi gerekir. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesi de istinaf incelemesinde süre yönüyle bir sıkıntı görmeyip esastan incelemesini yapmıştır.
40. Ayrıca şu hususu da açıklamak gerekir; her ne kadar Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı süre aşımından bozulmadan onama kararı verilmişse de neticede temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar esas yönüyle değerlendirilmeden verilen bir karardır. Başka bir ifadeyle, temyiz incelemesi yapılırken istinaf kararının süre aşımı olduğu değerlendirilerek esas yönüyle inceleme yapılmadan karar verilmiştir.
41. Buna göre Yargıtayın süreye ilişkin değerlendirmesinin başvurucunun kanun yolunu kullanma imkânını ortadan kaldırarak başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
42. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
43. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek ihlalin giderilmesini ve tazminat ödenmesini talep etmiştir.
44. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş yenidenyargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
45. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesine (E.2018/13833, K.2019/3534) iletilmek üzere Kütahya İcra Hukuk Mahkemesine (E.2016/368, K.2017/33) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.