TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
Z.A.K. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/11785) |
|
Karar Tarihi: 14/9/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 7/11/2023-32362 |
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Zühtü ARSLAN |
Başkanvekili |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Başkanvekili |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportörler |
: |
Fatma Burcu NACAR YÜCE |
|
|
Gülbin AYNUR |
Başvurucu |
: |
|
Vekili |
: |
Av. Eda KARAGÖZ KÜPÇÜK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; karşı tarafın hükmün verildiği tarihte vekille temsil edilmediği davada aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
6. Birinci Bölüm başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvurucu 23/5/1999 tarihinde Y.G. ile evlenmiş, 1/12/2011 tarihinde açtığı boşanma davasında Ankara 10. Aile Mahkemesinin 7/2/2013 tarihli kararı ile Y.G.den boşanmış, karar 12/3/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, evlilik birliği içinde edindikleri taşınmaza katılma alacağı talebiyle 21/5/2012 tarihinde Ankara 10. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
9. Dava dilekçesinde başvurucu; evlilik birliği içinde ev satın almak amacıyla ziynet eşyalarını ve takılarını sattığını, bu nedenle taşınmazın 1/2'sinde kendisinin de katılma alacağı hakkının olduğunu belirtmiş ve 65.000 TL'nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla değer artış payı da dâhil olmak üzere Y.G.den tahsilini talep etmiştir.
10. Davalı Y.G.nin vekili H.Ç. 26/11/2013 tarihinde Mahkemeye vekillikten çekildiğine dair dilekçe vermiştir. Davalı Y.G. 16/1/2014 tarihli duruşmada hazır bulunmuştur. Mahkemece on üç duruşma daha yapılmış; davalı, duruşmaları kendisi takip etmiştir.
11. Mahkeme 8/10/2015 tarihli kararla davayı kısmen kabul etmiştir. Kararın gerekçesinde; kooperatif üyeliğinin Y.G.ye geçtiği tarihten itibaren Y.G.nin çektiği kredilerle ödemelerin yapıldığını, bu ödemelerin de evlilik birliği içinde edinilmiş mal kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak başvurucunun 12.661,19 TL artık değere katılma alacağı olduğunu belirlemiştir. Ayrıca talebin reddedilen kısmı üzerinden başvurucu aleyhine 6.057 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir.
12. Kararın hüküm bölümünün ilgili kısmı şöyledir:
"
...
1- Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2- Davaya konu taşınmaz yönünden 12.661,19 TL lik alacağın karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine
3- Peşin alınan harcın mahsubu ile fazla yatan 118,76TL harcın istek halinde yatırana iadesine,
4- Hükmedilen tutar itibariyle kabul ve red oranına göre toplam 914TL yargılama giderinin 735,00TL'sinin davacı üzerinde bırakılarak, 178,00TL'sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden davacı vekili için Avukatlık ücret tarifesine göre hükmedilen tutar miktarı itibariyle 1.519TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6- Reddedilen tutar itibariyle 6.057TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Yatırılan gider avansından kalan tutarın karar kesinleştikten sonra H.M.K. 333 ve HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince davacıya iadesine,
..."
13. Başvurucu; diğer iddialarıyla birlikte davalı vekilinin yargılama sırasında vekillikten çekildiğini, çekilen vekilin gerekçeli kararda gösterilerek davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin kanuna aykırı olduğunu ileri sürmüş ve kararı temyiz etmiştir.
14. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 27/3/2018 tarihli kararla ayrı bir gerekçe belirtmeksizin, temyiz talebini reddederek karar düzeltme yolu açık olmak üzere kararı onamıştır.
15. Başvurucu aynı gerekçelerle karar düzeltme talebinde bulunmuşsa da Yargıtay 8. Hukuk Dairesi davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin 2018 yılı itibarıyla karar düzeltme incelemesi yapılabilmesi için gereken parasal sınır olan 15.910 TL'den az olduğunu belirterek 24/1/2019 tarihli kararla başvurucunun bu talebini reddetmiştir.
16. Nihai karar, başvurucu vekiline 21/3/2019 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 9/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.”
18. 6100 sayılı Kanun’un 330. maddesi şöyledir:
“(1)Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir.”
19. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder. "
B. Yargıtay Kararları
20. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 27/11/2017 tarihli ve E.2017/4552, K.2017/7575 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Davalı vekili Avukat ...’nin UYAP kanalı ile gönderdiği 10/04/2014 tarihli dilekçesi ile vekillik görevinden istifa ettiğini bildirdiği, mahkemenin bozmadan önceki ilk kararının davalıya tebliğ edildiği, bozmadan sonra da davayı davalının takip ettiği ve mahkemenin bozmadan sonra verdiği kararın da davalıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin vekaletten hüküm öncesi çekildiği ve hüküm sırasında davalının vekili bulunmadığı anlaşılmakla, davalının daha önce kendisini vekille temsil ettirmiş olduğu gerekçesiyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
..."
21. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30/11/2021 tarihli ve E.2021/5738, K.2021/10800 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
" ...
Bölge Adliye Mahkemesinin davacı/borçlunun vekilinin istifa etmesi sebebiyle lehine vekalet ücretine hükmedilmeyeceğine ilişkin gerekçesine gelince;
Yargılama giderleri, kural olarak, davada haksız çıkan, yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. (HMK m.326/1) Davada haklı çıkan taraf, davayı bizzat değil de bir vekil vasıtasıyla takip etmiş ise, lehine diğer yargılama giderlerinden başka bir de vekalet ücreti hükmedilir. (HMK m. 323/1/ğ)
Vekalet ücretine dayanak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 5/1. maddesine göre 'Hangi aşamada olursa olsun dava ve icra takibini kabul eden avukat, bu tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır.' hükmünü içermektedir.
Yargılama giderleri kapsamındaki vekalet ücreti, vekil lehine değil, temsil ettiği taraf lehine hüküm altına alınır.
Duruşmalara bir taraf adına vekaletname sunarak katılan vekilin yargılama sürecinde her hangi bir nedenle ( vefat, yasaklanma, azil, istifa gibi ) vekillik görevinin sona ermesi ilgili tarafın yargılamada vekille temsil edildiği gerçeğini ve buna bağlı olarak hak etmesi halinde vekalet ücreti alacağını ortadan kaldırmaz. Başka bir deyişle, vekille temsil edilen tarafvekalet ücretinden mahrum kılınamaz. (Aynı yönde görüşler: B.Kuru Medeni Usul Hukuku El Kitabı C: II syf. 1617 Yetkin Yayınları . Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku 15. bası C: III syf. 2396 )
Somut uyuşmazlıkta, dava vekil tarafından açılmış, vekil dava açıldıktan sonra istifa etmiştir. Bu nedenle yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince, davada istifaya kadar vekil ile temsil edilen ve davası kabul edilen davacı/borçlu lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir hal olmayıp, Bölge Adliye Mahkemesinin 'davacı/borçlunun vekilinin istifa etmesi sebebiyle lehine vekalet ücretine hükmedilmeyeceğine,' ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığı, ek /hüküm çelişkisi ile gerekçedeki hatanın bozmayı gerektirmekle birlikte, bu hususların düzeltilmesinin gelinen aşamada kararın, gerekçenin düzeltilerek onanması gerektiği anlaşılmıştır.
...
Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin 17/02/2021 tarih ve 2020/957 E.-2021/391 K. sayılı kararının gerekçesindeki;
'Tüm bu bilgiler ışığında yapılan incelemeye göre; şikayetçi borçlunun yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiği, ancak borçlu vekilinin 11/12/2018 tarihli dilekçesi ile vekillikten çekildiği, bu dilekçenin şikayetçi borçlu asile 26/12/2018 günü tebliğ edildiği, mahkemece 26/02/2019 tarihinde yargılamaya son verilerek davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir. Bu durumda vekillikten çekilen şikayetçi borçlu yararına vekalet ücreti hükmedilemez.
Dairemizce yapılan değerlendirmelere göre; dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin şikayetin kabulü yönündeki kararına ilişkin ilgili vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, ancak şikayetçi borçlu yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz bulunduğu...'
şeklindeki iki paragrafın gerekçeden silinmesine,
Yerlerine;
'Yargılama giderleri, kural olarak, davada haksız çıkan, yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. (HMK m.326/1) Davada haklı çıkan taraf, davayı bizzat değil de bir vekil vasıtasıyla takip etmiş ise, lehine diğer yargılama giderlerinden başka bir de vekalet ücreti hükmedilir. (HMK m. 323/1/ğ)
Vekalet ücretine dayanak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 5/1. maddesine göre hangi aşamada olursa olsun dava ve icra takibini kabul eden avukat, bu tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır. Hükmünü içermektedir. Yargılama giderleri kapsamındaki vekalet ücreti, vekil lehine değil, temsil ettiği taraf lehine hüküm altına alınır.
Duruşmalara bir taraf adına vekaletname sunarak katılan vekilin yargılama sürecinde her hangi bir nedenle ( vefat, yasaklanma, azil, istifa gibi ) vekillik görevinin sona ermesi ilgili tarafın yargılamada vekille temsil edildiği gerçeğini ve buna bağlı olarak hak etmesi halinde vekalet ücreti alacağını ortadan kaldırmaz. Başka bir deyişle, vekille temsil edilen taraf vekalet ücretinden mahrum kılınamaz. Bu nedenlerle ilk derece mahkemesince şikayeti kabul edilen davalı/borçlu lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. '
şeklindeki iki paragrafın gerekçeye yazılmasına, temyiz olunan kararın bu şekliyle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nin 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nin 370/4maddesi uyarınca gerekçe/hüküm çelişkisi giderilerek ve gerekçesinin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
..."
22. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24/10/2022 tarihli ve E.2021/5097, K.2022/6946 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bölge Adliye Mahkemesi İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırmış ve yeniden hüküm kurmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 323. maddesinde kendisini vekil ile temsil ettiren kişiler lehine hükmedilecek vekalet ücreti yargılama giderlerinden sayılmıştır.
3.3.2. Somut olayda, davacı-karşı davalı E.Y. vekili aracılığı ile davayı açmış, ancak aşamalarda vekili görevinden istifa etmesine rağmen, kendisini yeni bir vekil ile temsil ettirmemiştir. Bu durumda kendisini vekil ile temsil ettirmeyen kişi lehine vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ
Davalı-karşı davacılar vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararında karşı davaya ilişkin hükmün 3/d bendindeki, 'Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 3.400 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacılardan alınarak, davacı-karşı davalı E.Y. ye verilmesine ' cümlesinin hüküm yerinden çıkarılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle 6100 sayılı HMK'nın 370/2 maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın Bursa 9. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine ..."
23. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 25/6/2020 tarihli ve E.2020/1550, K.2020/6425 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
2-Davalılardan E.A.nın vekili sonradan istifa etmiş ise de bu istifa öncesinde davalıE.A. vekil ile temsil edildiği için lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, davalıE.A.'nın temyiz talebi bulunmadığından düzelterek onama nedeni yapılmamıştır.
..."
24. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 17/2/2020 tarihli ve E.2017/27698, K.2020/2741 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
2-Taraflar arasında davalı lehine vekalet ücretine hükmedilip edilemeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 73. maddesi hükmüne göre vekalet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar. Bu kural avukatlık kanununun 171. maddesinde de benimsendiği gibi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, 'Avukatlık ücretinin kapsadığı işler' başlıklı 2. maddesinde de benzer yönde düzenleme bulunmaktadır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 'Vekilin İstifası' başlıklı 82/1. maddesinde; istifa eden vekilin vekâlet görevinin, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam edeceği hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; yargılama sürecinde davalı (...) Apt. Yöneticiliği adına vekalet sunulmuş olup vekil ile temsil edilmiştir. Davalı vekili ,29.01.2015 tarihli dilekçe ile vekillikten istifa etmiş olup, istifa dilekçesi davalı (...) Apt. Yöneticiliği’ne 05.02.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Mahkemece 27.10.2015 tarihinde davanın kısmen kabulü ile davacının yıllık izin ücreti, hafta tatili çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretinin kabulüne, kıdem tazminatı ile fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir. Mahkemece, davalı vekili istifa etmiş olsa da davalı vekil tuttuğundan vekalet ücretine de hak kazanacağı gerekçesiyle davalı lehine 1.500,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, hüküm verildiği tarihte davalı tarafın vekili olmadığı halde davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi hatalıdır. .Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi uyarınca düzelterek onanması uygun bulunmuştur.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 14/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, davalı vekilinin yargılama sürecinde vekillikten çekildiğine dair dilekçe sunduğunu, buna rağmen Mahkemenin davalı lehine 6.057 TL vekâlet ücretine hükmettiğini, bu kararın mevzuata ve yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu belirtmiş; temyiz ve karar düzeltme aşamalarında bu hususu açıkça ifade ettiği hâlde bir sonuç elde edemediğini ifade etmiş; hukuka aykırı şekilde aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun hukuka aykırı olarak aleyhine vekâlet ücretine hükmedildiğine ilişkin şikâyetinin adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Başvurucunun karar düzeltme talebinin reddinden sonra bireysel başvuruda bulunduğu görülmüştür. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 27/3/2018 tarihli onama kararı, karar düzeltme yolu açık olmak üzere verilmiştir. Karar düzeltme incelemesinde ise sadece vekâlet ücreti esas alınarak 2018 yılı itibarıyla karar düzeltme sınırının 15.910 TL olduğu belirtilmek suretiyle Mahkemece davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin karar düzeltme incelemesi yapılabilmesi için gereken parasal sınır olan 15.910 TL'den az olması sebebiyle karar düzeltme talebine ilişkin dilekçe reddedilmiştir. Yargıtay Dairesi karar düzeltme yolu açık olmak üzere karar verdiğinden başvurucunun karar düzeltme yolunu tükettikten sonra yaptığı bireysel başvuruda süre aşımının bulunmadığı açıktır (benzer yöndeki karar için bkz. Yasin Şimşek [GK], B. No: 2017/37390, 29/9/2021, §§ 47-52).
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmiştir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
31. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Dolayısıyla kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren ya da onu önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilir.
32. Vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve davası kabul edilen taraf lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Başka bir anlatımla vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder.
33. Bu itibarla başvuruya konu davada başvurucu aleyhine 6.057 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
34. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin gözönüne alınması gerekmektedir.
35. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Anılan hakka yönelik müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
37. Bu itibarla yukarıda belirtilen müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma (meşru amaç) ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1)Kanunilik
38. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
39. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
40. 6100 sayılı Kanun'un 330. maddesinde vekil ile takip edilen davalarda mahkemece kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücretine taraf lehine hükmedileceği belirtilmiştir.
41. 6100 sayılı Kanun'un anılan maddesi kapsamında yargılamanın sadece belli bir aşamasında vekil ile temsil edilen taraf lehine vekâlet ücreti verilip verilmeyeceği hususuna ilişkin olarak yargısal uygulamalarda ise içtihat mahkemesi olan Yargıtayın farklı yönde değerlendirmelerde bulunduğu görülmüştür. Bu bağlamda Yargıtayın bazı dairelerinin tarafın yargılamanın herhangi bir aşamasında vekille temsil edilmesini lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi için yeterli bulduğu, buna karşılık bazı dairelerinin ise daha önce vekille temsil edilmiş olsa dahi hükmün verildiği tarihte vekili olmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmetmediği anlaşılmıştır.
42. Bu çerçevede anılan Kanun hükmünün yargısal uygulamasında hukuki belirlilik ve öngörülebilirliğin sağlanması bağlamında müdahalenin kanuni dayanağının varlığı bakımından tereddüt olmakla birlikte kanunilik unsuru yönünden daha öte bir tartışma yapılmasına gerek görülmemiş ve bu hususun aşağıda ölçülülük unsuru yönünden tartışılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.
(2) Meşru Amaç
43. Adil yargılanma hakkı, niteliği gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bir haktır. Zira bu hakkın Anayasa'da belirtilmesi kendi başına bir anlam ifade etmemekte, bireylerin bu haktan yararlanabilmesi için devletin en azından yargı teşkilatını kurması ve yargılama usullerini belirlemesi gerekmektedir. Devletin düzenleme yetkisi olduğu alanlarda belirli ölçüde takdir yetkisine sahip olduğunun kabulü gerekir. Bu sebeple adil yargılanma hakkına yönelik sınırlamalar getirilirken kanun koyucuyu bağlayan belirli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucunun bu takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır (Bekir Sözen [GK], B. No: 2016/14586, 10/11/2022, § 74).
44. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014). Öte yandan davada haksız çıkan taraf aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin bir amacı da gereksiz davaların açılmasının ve bu suretle yargı mercilerinin yersiz olarak meşgul edilmesinin önlenerek yargılamaların etkin ve hızlı bir şekilde sonuçlanmasının sağlanmasıdır. Davanın kaybedilmesi durumunda karşı tarafa vekâlet ücreti ödeneceğinin bilinmesinin dava açılması bakımından belli ölçüde caydırıcı bir etki yaratacağı açıktır.
45. Bu itibarla aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin söz konusu müdahalenin anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı sonucuna varılmıştır.
(3)Ölçülülük
(a)Genel İlkeler
46. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, başka bir anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, § 52).
47. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
48. Mahkemeye erişim hakkının sınırlanması için seçilen aracın öngörülen amaca ulaşılabilmesi bakımından elverişli olması gerekir. Ayrıca seçilen araç bu hakkı en az zedeleyici nitelikte olmalıdır. Bununla birlikte hakkı daha az zedeleyen aracın tercih edilmesi gerektiğinin söylenebilmesi için söz konusu araç aynı amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalıdır. Daha hafif sınırlama teşkil eden aracın tercih edilmesi hâlinde öngörülen amaç gerçekleşmeyecek ise daha ağır müdahale oluşturan aracın seçimi hususundaki tercih, Anayasa’ya aykırı olmaz. Bunun dışında hangi müdahale aracının tercih edileceği hususunda kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır (Mustafa Berberoğlu, B. No: 2015/3324, 26/2/2020, § 48).
49. Öte yandan mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahaleler orantılı olmalıdır. Orantılılık, amaç ile araç arasında adil bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Buna göre mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve başvurucunun mahkemeye erişim hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında makul bir orantı kurulmalıdır. Hedeflenen amaca ulaşıldığında elde edilecek kamusal yararla kıyaslandığında sınırlama ile kişiye yüklenen külfetin aşırı ve orantısız olmaması gerekir (Mustafa Berberoğlu, § 49).
50. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği, ilgili mevzuatı yorumlamak derece mahkemelerinin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus, Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğidir. Bu kapsamda yargılamanın sadece belli bir aşamasında vekille temsil edilen taraf lehine vekâlet ücreti verilip verilmeyeceğini ilgili hukuk kuralları çerçevesinde belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesi bu hususla ilgili olarak derece mahkemelerinin yorumlarının Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediğini incelemektedir.
51. Diğer yandan temel hak ve özgürlükleri korumak öncelikle yargılama makamlarının görevi olduğundan ve maddi olguları değerlendirmek noktasında bu makamlar Anayasa Mahkemesine göre daha elverişli konumda bulunduklarından yargılama makamlarının kararlarında gösterdikleri gerekçeler ölçülülük incelemesinde büyük önem taşır.
52. Bu itibarla kişinin mahkemeye erişim hakkına yönelik söz konusu müdahalenin değerlendirilmesi noktasında derece mahkemelerinin kararlarında ilgili ve yeterli bir gerekçenin gösterilmemesi veya bu hususa ilişkin olarak tarafların karşılanması gereken iddialarının cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline yol açabilir.
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Başvurunun konusu olan davada aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin gözetilen meşru amaca ulaşma bakımından elverişlilik ve gereklilik unsurlarını sağladığı hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla verilen kararla başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekir.
54. Somut olayda başvurucunun davacı konumunda olduğu katılma alacağı davasındaki yargılamada davalı tarafın başlangıçta kendisini vekille temsil ettirdiği ancak vekilinin 26/11/2013 tarihinde Mahkemeye sunduğu dilekçeyle vekillikten çekildiği, bu aşamadan sonra davalının söz konusu davayı vekilsiz olarak bizzat takip ettiği anlaşılmıştır. Diğer yandan Mahkemece 8/10/2015 tarihli kararla dava kısmen kabul edilmiş, gerekçeli kararda davalı tarafın vekili kısmında daha önce vekillikten çekilen avukatın isim ve adres bilgilerine de yer verilmek suretiyle talebin reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 6.057 TL vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine hükmedilmiştir. Bununla birlikte kararın içeriğinde davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi hususunun mevcut hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilmesine yönelik herhangi bir gerekçeye yer verilmediği görülmüştür.
55. Başvurucu; Yargıtaya sunduğu 6/11/2015 tarihli temyiz dilekçesinde, diğer iddialarının yanı sıra davalı tarafın davasını vekille değil bizzat takip ettiği hâlde kararda daha önce vekillikten istifa eden avukatın ismine de yer verilmesinin ve buna koşut olarak davadaki talebinin reddedilen kısmı üzerinden aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüş ve kararın bozulmasını talep etmiştir.
56. Buna karşılık Yargıtayın 27/3/2018 tarihli kararında başvurucunun söz konusu iddiaları karşılanmamıştır. Bu kapsamda kararda, ilgili hukuk kuralları çerçevesinde somut olaydaki vekâlet ücretine ilişkin meselenin değerlendirilmesine yönelik herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin başvurucunun temyiz itirazlarının reddedilerek usul ve kanuna uygun olan hükmün onandığının belirtilmesiyle yetinildiği görülmüştür. Başvurucunun aynı iddiayla yaptığı karar düzeltme talebine ilişkin dilekçesinin ise davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin karar düzeltme incelemesi için gereken sınırın altında kaldığı gerekçesiyle Mahkemece reddedildiği, dolayısıyla karar düzeltme aşamasında da anılan hususa yönelik bir değerlendirmeye yer verilmediği anlaşılmıştır.
57. Bu itibarla yargılamanın belli bir aşamasında vekille temsil edilmiş olmakla birlikte hüküm tarihi itibarıyla vekili bulunmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği meselesinin mevcut hukuk kuralları çerçevesinde nasıl değerlendirildiğine veya somut davanın kendi şartlarının bu bağlamda ne şekilde ele alındığına yönelik olarak mahkemelerce yargılamanın hiçbir aşamasında herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir. Başvurucunun bu hususa ilişkin olarak temyiz yolunda dile getirdiği iddiaları ise karşılıksız kalmıştır. Bu durumda başvuruya konu müdahalenin kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak orantısız bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
59. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmiştir.
60. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
62. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, mahkemeye erişim hakkının ihlali nedeniyle yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesini, buna gerek görülmemesi hâlinde uygun bir tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
63. Başvuruda tespit edilen mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
64. Mahkemeye erişim hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Yargıtay 8. Hukuk Dairesine iletilmek üzere Ankara 10. Aile Mahkemesine (E.2012/596, K.2015/1472) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.